Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/7 1234567 SonSon
62 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Yusuf HAYALOĞLU Şiirleri..

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Icon2 Yusuf HAYALOĞLU Şiirleri..

    Adı Bahtiyar
    Geçiyor önümden sirenler içinde
    Ah eller üstünde çiçekler içinde
    Dudağında yarım bir sevda hüznü
    Aslan gibi göğsü türküler içinde

    Rastlardım avluda hep volta atarken
    Sigara içerken yahut coplanırken
    Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi
    Çocukça sevdiği çiçeği sularken

    Diyarbakırlıymış adı bahtiyar
    Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
    Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar
    Yaralıyım yerde kalan sazı kadar

    Beni tez saldılar o kaldı içerde
    Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde
    Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler
    Mavi gökyüzünü ona dar etmişler

    Gazete de çıktı üç satır yazıyla
    Uzamış sakalı çatlamış sazıyla
    Birileri ona ölmedin diyordu
    Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu
    Yusuf Hayaloğlu

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Adı Yılmaz
    Dalyan gibi bir çocuktu
    Benim gözümde küçüktü
    Küstü de dağlara çıktı
    İner mi inmez mi bilmem

    Şimdi dağların tozudur
    Belki isyanın sazıdır
    Hala kalbimde sızıdır
    Diner mi dinmez mi bilmem

    Adı Yılmaz kendi Yılmaz
    Makamı yok dem tutulmaz
    Dağlara soru sorulmaz
    İner mi inmez mi bilmem

    Mavi gözleri boncuktur
    Ölüm korkusu şuncuktur
    Azrail atı kancıktır
    Biner mi binmez mi bilmem

    Parkasına kar yağmıştır
    Bir kenarda ağlamıştır
    Belki elleri yanmıştır
    Söner mi sönmez mi bilmem
    Yusuf Hayaloğlu

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ah Ulan Rıza
    Neden halâ gelmedi, yoksa
    Saati mi şaşırdı bu hıyar?
    Gerçi hiç saati olmadı ama
    En azından birine sorar.

    Cebimde bir lira desen yok,
    Madara olduk meyhaneye!
    Ah eşşek kafam benim,
    Nasıl da güvendim bu hergeleye!

    Gelse, balığa çıkacaktık,
    Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
    Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
    Enteresan hayâllere dalacaktık.

    Bu sandalı geçen hafta denk getirip
    Çalıntıdan düşürdük.
    Arkadaşlar ısrar etti,
    Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

    Saat sekizde gelecekti,
    Bana birkaç milyon borç verecekti.
    Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
    Onun peşinden mi gitti?

    Eğer öyleyse yandık,
    Gudubet gene yaptı yapacağını!
    Geçen sene de merdivenden itip
    Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

    Abi, kadında boy şu kadar;
    Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
    Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
    Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

    Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
    Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
    Hele beş tane velet var ki boy-boy,
    Allah'tan düşmanıma dilemem!

    Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
    Herkesin suyuna gider.
    Yoksa, kalıba vursan hani,
    Tek başına on tane adam eder!

    Bir keresinde, hiç unutmam
    Üç-beş zibidi haraca dadandı;
    Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
    Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

    Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
    Aynı kafadaydık.
    Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
    Biz, başka havadaydık.

    Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
    Aynı takımı tutardık.
    Fener'in her maçına iddialaşıp
    Millete az mı yemek ısmarladık! ..

    Bir tek askerde ayrıldık,
    Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
    Döner dönmez evlendirdiler,
    En büyük salaklığı da bu oldu! ..

    Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
    Hep tek tabanca gezdim.
    Benim beğendiğimi anam istemedi,
    Onun gösterdiğini ben sevmedim.

    Neyse, bunlar derin mevzu...
    Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
    Ufaktan yol alayım
    Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..

    Gittim, vurup kafayı yattım;
    Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
    Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
    Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..

    Vay be Rıza! ..
    Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
    Dün, boşuna günahını almışım,
    Ne olur, kızma bu kardeşine!

    Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
    Ne kolay söylediler!
    Sanki dev bir taş ocağını
    Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

    Ah dostum... o kocaman gövdene
    O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
    O zalim tabutun tahtalarını
    Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

    Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
    Yani bir daha olmayacak mısın?
    Yani bir daha borç vermeyecek,
    Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

    Peki, beni kim kızdıracak,
    Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
    Peki, beni bu köhne dünyada
    Senin anladığın kadar kim anlayacak?

    Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
    Ne acayip şeyler yapacaktık...
    Totoyu bulunca dükkân açacak,
    Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

    Talih yüzümüze gülecekti be! ..
    Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
    Hafta sonu iki yavru kapıp
    Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

    Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
    Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
    Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
    Benim en kıral arkadaşımdın! ..

    Ah ulan Rıza... ben şimdi,
    Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
    Senden ayrılacağımı sanma,
    Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
    Yusuf Hayaloğlu

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Alır Dağlar

    Baba bugün üşüyorum
    Karda kaldım üşüyorum
    Anama deyin sıcak bir çorba koysun
    Üstümü ört baba üşüyorum

    Behey babam dalmış babam
    Sigarayı sarmış babam
    Şapkasına hicran dökmüş
    Kibrit gibi yanmış babam

    Baba bugün alır dağlar
    Bu dert beni alır dağlar
    Şehirlere sığmaz oldum
    Fazla sürmez alır dağlar

    Baba bugün ağlıyorum
    Darda kaldım ağlıyorum
    Duaların üzerimden eksik etme
    İçim yandı ağlıyorum
    Yusuf Hayaloğlu

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Asi Bir Küheylan

    Aşiret çocuğuyam adım Küheylan
    Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam
    Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam
    Onursuz yaşanmaz demişem
    Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere
    Yavri yavri
    Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne
    Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam
    Asi bir Küheylanam
    Anam rüzgar, babam gurbet
    Bin yıldır bu koğuştayam
    Diz çöktürmez beni hasret
    Seni sevmişem
    Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi
    Seni sevmişem
    Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi
    Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya
    Yavri yavri
    Ölürsem iradi ölürem
    Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi
    Asi bir Küheylanam
    Gözlerini benden ayırma
    Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama
    Bana ne getirmişen Cico
    Karda çürümüş sümbül soğanlarımı
    Yoksa tozkaldıran taylarımı
    Dargeçitlerdemi kanatmışan
    O göçebe sevdamızın yamacına
    Şimdi kimler konmada söyle
    Yavri yavri
    Söyle kınalı kuzun nerde
    Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan
    Asi bir Küheylanam
    Mahmut vurma döşüme
    Delerem bu duvarları delerem
    Jandarma kavuşmaz peşime
    Benki dipsiz uçurum boylarında
    Paramparça olmuş ölmemişem
    Benki huysuz nehir yataklarında
    Yaralarımı çamurla sıvamışam
    Nasıl sığaram düşündünmü
    Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi
    Yavri yavri
    Dağları çıldırtan öykümü
    Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam
    Asi bir Küheylanam
    El süremezler yeleme
    Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime
    Hüznün duvarlarında
    Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri
    Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar
    Bu gevur ölüsü akşamlarda
    Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın
    Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımları.Donansın
    Yavri yavri
    Şapkam namusumdur
    Koma buralarda koma
    Tespihim dağılmasın
    Asi bir Küheylanam
    Kesmez beni bu acılar
    Beni vursada bu puştlar
    Ancak sırtımdan vururlar
    Yusuf Hayaloğlu

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Ayrılık Hediyesi

    şimdi saat sensizliğin ertesi
    yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
    avutulmuş çocuklar çoktan sustu
    bir ben kaldım tenhasında gecenin
    avutulmamış bir ben...

    şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
    ki bu yaşlar
    utangaç boynunun kolyesi olsun
    bu da benden sana
    ayrılığın hediyesi olsun

    soytarılık etmeden güldürebilmek seni
    ekmek çalmadan doyurabilmek
    ve haksızlık etmeden doğan güneşe
    bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
    mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
    şimdi iyi niyetlerimi
    bir bir yargılayıp asıyorum
    bu son olsun be..bu son olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken mazeretim olsun!

    şimdi saat yokluğunun belası
    sensiz gelen sabaha günaydın!
    işi-gücü olanlar çoktan gitti
    bir ben kaldım voltasında sensizliğin
    hiç uyumamış bir ben...

    şimdi dişlerimi sıkıp
    dudaklarıma kanamayı öğrettim
    ki bu kızıl damlalar
    körpe yanağında bir veda busesi olsun
    bu da benden sana
    heba edilmiş bir aşkın
    son nefesi olsun...

    kafamı duvara vurmadan
    tanıyabilmek seni
    beyninin içindekileri anlayabilmek
    ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
    bütün saatleri öylece durdurabilmek için
    çıldırasıya paraladım kendimi
    lanet olsun!
    artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
    olsun be! ne olacaksa olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken şikayetim olsun

    gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
    Yusuf Hayaloğlu

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Ayrılık Hediyesi

    şimdi saat sensizliğin ertesi
    yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
    avutulmuş çocuklar çoktan sustu
    bir ben kaldım tenhasında gecenin
    avutulmamış bir ben...

    şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
    ki bu yaşlar
    utangaç boynunun kolyesi olsun
    bu da benden sana
    ayrılığın hediyesi olsun

    soytarılık etmeden güldürebilmek seni
    ekmek çalmadan doyurabilmek
    ve haksızlık etmeden doğan güneşe
    bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
    mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
    şimdi iyi niyetlerimi
    bir bir yargılayıp asıyorum
    bu son olsun be..bu son olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken mazeretim olsun!

    şimdi saat yokluğunun belası
    sensiz gelen sabaha günaydın!
    işi-gücü olanlar çoktan gitti
    bir ben kaldım voltasında sensizliğin
    hiç uyumamış bir ben...

    şimdi dişlerimi sıkıp
    dudaklarıma kanamayı öğrettim
    ki bu kızıl damlalar
    körpe yanağında bir veda busesi olsun
    bu da benden sana
    heba edilmiş bir aşkın
    son nefesi olsun...

    kafamı duvara vurmadan
    tanıyabilmek seni
    beyninin içindekileri anlayabilmek
    ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
    bütün saatleri öylece durdurabilmek için
    çıldırasıya paraladım kendimi
    lanet olsun!
    artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
    olsun be! ne olacaksa olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken şikayetim olsun

    gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
    Yusuf Hayaloğlu

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Babanı Unutma Yavrum
    Bu sarkı senin al dinle
    Usulca dokun sesime
    O minicik ellerinle
    Babanı unutma yavrum

    Yağmurlar rüzgarla barışır
    Yağmurlar çimenle öpüşür
    Belkide uçurum kavuşur
    Babanı unutma yavrum

    Bir gün tutuşup kavgaya
    Kalbin hırpalandığında
    Söküp verebilirim sana
    Babanı unutma yavrum

    Hasta iken yataklar içinde
    O hayın sokaklar içinde
    Sorgular yasaklar içinde
    Babanı unutma yavrum

    Sen benim için üzülme
    Bakınca suskun resmime
    O körpecik yüreğinle
    Babanı unutma yavrum

    Bir gün duyarsan dağlarda
    Ölüm haberleri radyoda
    Bende olabilirim orda
    Babanı unutma yavrum
    Yusuf Hayaloğlu

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Başım Belada

    Bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada
    Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
    İler-tutar yani yok
    Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte
    Üstelik göğsümde yani tam şuramda
    Kirli sakkalıyla bir eşkiya gezinmekte
    Başım belada
    Adamın biri vurulmuş sokakta
    Cebinde adresim bulunmuş
    Başım belada
    Tabancamı unutmuşum helada
    Nerden baksan tutarsızlık
    Nerden baksan ahmakça
    Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
    Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
    İhanetin adı yok
    Neylersin ki çember daralmakta
    Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
    Yasal mermisiyle bir komser yaklaşmakta...
    Yusuf Hayaloğlu

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ben Bir KadınımKavrulur şu kanlı gözlerimde günler
    Akşamdan bir sancıyla
    Koklanmış bir gül gibi hayallerim ayak altında
    Yol vermez yol vermez ağlamaya gururum
    Yılların aynasında
    Horlanmış vücudumda memelerim derin acıda

    Ben bir kadınım ben bir insan
    Taşırım karnımda paramparça can
    Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
    Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
    Bir yanım güller açmış, bir yanım viran

    Savrulur şu tozlu saçlarımda rüzgar
    Çıldırtan bir hışımla
    Saklanmış bir sır gibi, şiirleri ateş hattında
    Dayanmaz dayanmaz bu baskıya yürürüm
    Sabrımın bir anında
    Elimin hamuruyla çeker giderim
    Canım burnumda

    Ben bir kadınım ben bir insan
    Taşırım karnımda paramparça can
    Bir yanımda cevahir, bir yanımda kan
    Bir yanım şiir destan, bir yanım kirli fistan
    Bir yanım güller açmış, bir yanım viran


    Yusuf Hayaloğlu

Sayfa 1/7 1234567 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •