Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/2 İlkİlk 12
15 sonuçtan 11 ile 15 arası

Konu: 21.02.2009 Sağlık Haberleri.

  1. #11

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Devamlı diet ve spor yapıyor ama bir türlü zayıflayamıyor musunuz, o halde bu habere bir göz atın...

    GECE ATIŞTIRMALARI

    Genelde gün boyu yeterli besin tüketmeyen, stresli ve yoğun çalışanlarda azalan enerjiyi yükseltmek adına tüketilen gece yemeleri, en olmadık saatte aşırı kalori alımına neden olarak vücudun yağlanmasına sebep oluyor.
    YETERLİ KALSİYUM ALMAMAK
    Hemen hemen herkes kalsiyumun sağlıklı kemiklere sahip olmak için gerekli olduğunu biliyor. Ancak kalsiyumun kilo vermede de etkili olduğu pek fazla bilinmiyor. Araştırmalar kalsiyum açısından zengin olan yiyeceklerle beslenenlerin vücut kitle endekslerinin daha düşük olduğunu gösteriyor.
    YETERSİZ UYUMAK
    Yapılan araştırmalar, uyku süresi ile obez olma riski arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Gecede 4 saatten az uyuyanlar 7 ile 9 saat uyuyanlara göre kilo alımında daha yüksek bir risk altında bulunuyor. Uyku eksikliğinde midemiz açlık hormonu salgılıyor. Bu durum yemeği fazla kaçırmamıza sebep oluyor. Uyku ritminin ve uyku düzeninin bozulması sonucu vücutta bazı kimyasal değişiklikler meydana geliyor. Bu durumda ise diyabet, hipertansiyon gibi ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
    BESİNLERE AMBARGO KOYMAK
    Bedeni tek tip besinlerle beslemek, yemeklerde aşırı seçici davranmak, belli besinleri sofradan tamamen çıkarmak kilo alımına sebep olabiliyor. Çünkü vücudumuzun tüm besin gruplarını dengeli ve yeterli tüketmesi gerekiyor. Ayrıca alkol alımına bağlı olarak tüketilen diğer besin maddelerinin de (kızarmış patates, cips, mezeler vs.) vücutta gereksiz bir kalori ve yağ deposu olarak kalacağını unutmamak gerekiyor.
    STRESİ KONTROL EDEMEMEK
    Birçok kişi sinirli ya da üzüntülü olduğunda yaptığı ilk iş buzdolabına yönelmek oluyor. Çünkü bu tür zamanlarda vücutta salgılanan kortizol hormonu iştah açıyor ve bizi yemeye yönlendiriyor. ABD'de son yıllarda yapılan çalışmalar stresin doğrudan vücudumuzda yağ birikimine yol açtığını ve bunun sonucu olarak kilo alımına sebep olduğunu gösteriyor. Aşırı stresin tetiklediği beyinde salgılanan NPY hormonu ise daha fazla yememize ve bel bölgesinde yağ birikimine neden oluyor. Böylece kısır bir obezite döngüsü başlamış oluyor. Diğer bazı araştırmalar da, stres altındaki insanların kendilerini daha fazla yiyerek veya alkol ve tütün tüketimini arttırarak teselli ettiklerini, bunun da kolesterol düzeylerini olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

    YANLIŞ İLAÇ KULLANIMI
    Genelleyemesek de, bazı ilaçların kullanımı (depresyon gidericiler, hormon ilaçları, kortizon vs) bazı kişilerde kilo artışı ve şişmanlık sorununda tetikleyici rol oynuyor, Bu ilaçların kullanımının kan şekerinde düşmeye (hipoglisemi) ve insülin seviyelerinde kilo arttırıcı düzeyde artmaya (hiperinsülinemi) yol açtıkları araştırmalarla ortaya konmuş. Bu ilaçlar kullanılırken beslenmeye ayrıca dikkat edilmesi ve günlük hareket miktarının artırılması oldukça yerinde...
    YETERLİ SU TÜKETMEMEK
    Su yerine; çay, kahve, gazlı içecekle vücudun sıvı ihtiyacını karşılamak, zayıflamamızı engelleyen sebeplerin en önemlilerinden biri. Çünkü metabolizma için, besin kadar önemli bir yeri olan su ihtiyacının, gün içinde karşılanması gerekiyor. Çünkü su, kortizol hormonu salgılamasını bloke ederek gereksiz yemek yemeyi ve kabızlığı engelliyor. Yemeklerden önce içilen su ise tokluk hissi veriyor, yağların depolanmasını engelliyor.
    HAREKETSİZLİK
    Gün içinde hareketsiz kalmak kilo vermenin önünde duran en büyük engel. Güne erken başlamak ve 7-8 saatten fazla uyumamak, kısa mesafeler için taşıt kullanma yerine yürümek, asansör yerinede merdiven kullanmak vücut aktivitesinin artmasına yardımcı oluyor.
    TİROİT YETMEZLİĞİ
    Tiroit yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre yüzde 15- 30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalık. Bu nedenle tiroit bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek oldukça zor. Kadınlarda süt salgılatan hormon olarak bilinen, prolaktin hormonunun fazla salgılanması da kilo almaya yol açan başka bir bozukluk.
    GENETİK MİRASTA ÖNEMLİ
    Gen araştırmaları, şimdilerde şişmanlıkla ilgili araştırmaların en önemli ayağını oluşturuyor. Çünkü açlık hissinin sorumlusu olarak bazı genler görülüyor. Tek yumurta ikizleriyle yapılan araştırmalar gösteriyor ki, vücut ağırlığımızın yüzde 70’ine kadar olan kısmını genlerimize, sadece yüzde 30’luk bölümünü ise çevre faktörlerine borçluyuz. Dolayısıyla ailemizde fazla kilolu kişiler varsa, beslenme alışkanlıklarımıza daha fazla dikkat etmeliyiz. Özellikle hamilelik ve menopoz dönemlerinde!

  2. #12

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yapılan yeni bir anket sonucunda, ****ten uzak duran insanların en önemli nedenleri belirlendi. Amerikan Tüketici Raporları Araştırma Merkezi adlı istatistik kurumunun sonuçları açıkladığı anket yaklaşık 1000 kişi üzerinde yapıldı. Yaşları 18 ila 75 arasında değişen yetişkinlerden %52’si kadın ve %48’i erkek olarak belirlendi. Yorgunluk ve uyku ihtiyacının ilk sıraları aldığı anket sonuçlarında gerçekten çok şaşırtıcı nedenlere rastlanıyor.
    Anket katılımcılarının %57’sinin evli veya partneri ile birlikte yaşadığı ve %48’inin ise 18 yaşından küçük çocuklara sahip olduğu istatistikler arasında sunuluyor.
    Katılımcıların %81 gibi büyük bir yüzdesi, geçen yıl bir şekilde **** yapmaktan uzak zamanlar geçirdiğini belirtiyor. Cinsellikten uzak durmalarının nedenleri ise ilk 5’te şöyle şekilleniyor:
    1. Aşırı yorgunluk ve uykusuzluk: 53%
    2. Kendini iyi hissetmeme ve diğer sağlık nedenleri: 49%
    3. Havaya girememe: 40%
    4. Çocuklarla veya ev hayvanları ile ilgilenmekten vakit ayırmama: 30%
    5. İş yüzünden vakit ayıramama: 29%
    Ekonomik krizin ise onları fazla etkilemediğini belirten katılımcılardan %78 ekonominin **** hayatları ile ilgili olmadığını ve tamamen uzak tutmayı başarabildiklerini belirtiyor.
    Anket sonuçlarından çıkan diğer şaşırtıcı sonuçlar ise şöyle:
    * Katılımcılardan %45’i bazı zamanlarda **** için plan yaptıklarını ve zaman belirlediklerini açıklıyor. Bununla beraber %7 gibi bir grup, cinsel aktivite planlarını takvimlerinde veya PDA cihazlarında kayıtlı tuttuğunu belirtiyor.
    Erkeklerin %56’sı gün içinde mutlaka **** düşündüklerini belirtirken bu oran kadınlarda %19 olarak açıklanıyor.
    Genel sağlıklarından memnun olmayan kişilerin daha az cinsel aktivitede bulunduğu fakat cinsellik düşünme konusunda azalma yaşamadığını özellikle belirtiyor.
    18 aşından küçük çocuğa sahip çiftlerin ise anket sonucuna göre, çocuksuz çiftlere göre daha fazla cinsel aktivitede bulunduğu ise ayrıca belirtiliyor.
    OZAN VURAL
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

  3. #13

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bugüne kadar birçok faydası olduğu belirlenen aspirinin etken maddesi olan salisilik asitin kolon kanserini önlediği, bu asitin yeşil sebzelerin içinde de bol miktartarda bulunduğu bildirildi.

    Türk Gastroenteroloji Derneği Bursa Şubesi Başkanı Prof. Dr. Faruk Memik yaptığı açıklamada, kolon (kalın bağırsak) kanserinin sindirim sistemi kanserleri arasında, batı ülkelerinde birinci, Türkiye'de ise mide kanserinden sonra ikinci en sık görülen kanser türü olduğunu söyledi. Bu kanser türünün en çok bağırsağın son 25-30 santimetrelik bölümünde görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Memik, kendisini karın ağrısı, şişkinlik, aşırı kabızlık veya ishal ile gösteren hastalıkta erken teşhisin çok önemli olduğunu belirtti. Prof. Dr. Memik, dışkıda kan görülmesinin mutlaka tetkik edilmesi gereken bir bulgu olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

    "Kolon kanserinin teşhisi, endoskopi veya röntgen yardımıyla erkenden yapılabilir. Batı ülkelerinde hiçbir şikayeti olmayan insanlar bile periyodik olarak yıllık kolonoskopi uygulaması yapılarak, taramadan geçirilir. Zamanında teşhis edilen hastalar ameliyat edilerek başarılı sonuçlar alınabilir. Maalesef ülkemizde bu tarama testleri gelişmemiştir."

    Prof. Dr. Memik, son yıllarda hem hayvan hem de insan deneylerinde, kalın bağırsak kanserinden korunmak için bazı anti romatizmal ilaçların kansere karşıbir koruyucu etkisinin olduğunun tespit edildiğini vurguladı. Özellikle kolondaki "Poliplerin" azaltılmasında, günlük olarak aspirin kullanımının faydalı olduğunun bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Memik, şunları kaydetti:

    "Son çalışmalar gösterdi ki bitkiler, bazı böcekler, mantarlar ve mikrobik hastalıklardan kendilerini korumak için aspirinin etken maddesi olan salisilik asit üretiyorlar. Yeterli derecede sebze yiyen kişilerin vücutlarındaki salisilik asit oranının belirli bir doza yükseldiği görülmüş. Bu demek oluyor ki bitki yiyerek, kansere karşı bir koruyuculuk kazanmış oluyoruz. Salisilik asit birçok meyve ve sebzenin yapısında bulunuyor. Salisilik asitin özellikle kolon poliplerinin kansere dönüşmesini engellediği biliniyor. Bağırsaklarında polipolan hastalar, yıllarca aspirin kullanıyorlardı. Ancak yapılan çalışmalarla yenilen yeşil bitkilerle de kanda düşük doz salisilik asit olduğu belirlenmiştir."

    Sadece bitkiyle beslenen vejetaryenlerin kanındaki salisilik asit miktarının, her gün doktor tavsiyesiyle küçük doz aspirin alanlardaki kadar olduğunun belirlendiğini söyleyen Prof. Dr. Memik, "Bu bulgular ve besinlerdeki diğer sayısız kanser önleyici maddeler ve vitaminler de gözönüne alınırsa ülkemizde bol ve ucuz temin edilen taze meyve ve sebzeyi daha çok tüketmek gerekiyor" dedi.

  4. #14

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Trakya Üniversitesi TıpFakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. FüsunVarol, yüksek riskli gebelik geçirmiş kişilerde görülen hipertansiyon ve albuminüri durumunda, tansiyon ile doğum sonrası kan ve idrar takiplerinin devam ettirilmesi gerektiğini bildirdi.
    Prof. Dr. Varol, gebelikte kilo ve tansiyon ölçümlerinin temel vazgeçilmez tetkikler olduğunu belirterek, sağlıklı bir gebelik geçirmek için çeşitli tetkiklerin yapılması gerektiğini söyledi.Öncelikle gebeliğin normal ya da yüksek riskli bir gebelik olup olmadığının tanımlanması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Varol, normal bir gebelikte tam kan, idrar ve kan şeker tahlillerinin yapıldığını, duruma göre tiroid testlerinin de incelenebileceğini belirtti.Prof. Dr. Varol, şöyle konuştu:

    "Kanda seroloji tahlili de ilave edilmelidir. Fakat kızamıkçık gibi gebelik için zararlı olabilecek infeksiyonlara bağışık olup olunmadığı ve aşılanması gerektiği planlanan gebelikten en az 6 ay içinde incelenmesi uygun olabilir. Kilo, tansiyon ölçümleri temel vazgeçilmez takiplerdir. Yüksek riskli gebeliklerde kişinin tıbbi problemleri ilgili dalların da danışmanlığı daalınarak takip edilmelidir."

    YAPILAN TETKİKLER
    Gebeliğin ikinci üç ayında uygulanan üçlü testin bir fetüsün bazı kromozom anomalilerini test etmek için kullanıldığını ifade eden Varol, toplumun bazı istatistik verilerine dayanan bu tarama testinde bulunabilecek riskinamniosentez gibi ileri testlerle incelenmesi gerektiğini vurguladı.Anne karnından alınan sıvının incelemesinin ise 16. haftada uygulanmasına amniosentez adı verildiğini belirten Varol, şunları kaydetti:

    "Alınan sıvıda sıklıkla anöploidi grubuna ait kromozom anomalileri, bazımetabolik hastalıklar incelenebilir. Bu konuda kişinin hikayesi, geçmiştekidoğumlarındaki anomalileri bir genetikçi danışmanlığında aydınlatılabilir ve ona göre testler genişletilebilir. Yüksek rizikolu gebeliklerde ise tanım ve takibi özellik gerektirir.Gebelikte beslenme doğal ve dengeli olmalıdır. İlk üç ayda folik asit ve çinkodesteği önerilmektedir. Daha sonra kişinin gereksinimine göre demir, kalsiyum,magnezyum desteği sağlanabilir, çoklu vitamin desteğinde de gebenin ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır. Anne adayı gebelik boyunca sigara ve alkol kullanımdan kaçınmalıdır. Bebeğin beslenmesini etkileyerek düşük tartılı bebeklerin doğumuna neden olabileceği gibi, değişik gelişim problemlerine neden olabilir."

    DOĞUMDAN SONRA
    Varol, doğumdan sonra kişinin lohusalik durumu, fizik bulgularının gözönüne alınması gerektiğini ifade etti. Lohusalıkta ateş, akıntı, kanamanın uzun sürmesi, süt vermedeki problemleri, kişinin yorgunluk, depresyon gibi problemlerine göre incelemelerin derinleştirilebileceğini anlatan Varol, "Örneğin yüksek riskli gebelik geçirmiş kişilerde görülen hipertansiyon ve albuminüri durumunda, tansiyon ile doğumsonrası kan ve idrar takipleri devam ettirilmelidir" dedi.

  5. #15

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ABD'nin Florida eyaletinde açılan bir davada jüri, uluslararası sigara şirketi Philips Morris'in, akciğer kanserinden ölen bir kişinin karısına 8 milyon dolar tazminat ödemesine karar verdi.
    6 kişiden oluşan jüri heyeti 2 gün süren tartışmalardan sonra, 1997'de 55 yaşında kanserden ölen sigara tiryakisi Stuart Hess'in karısı Elaine Hess'e bu tazminatın ödenmesi konusunda görüş birliğine vardı. Bayan Hess kararın okunmasından sonra yaptığı açıklamada, "bu davanın başından beri parayla değil bazı şeylerin doğru yapılmasıyla ilgili olduğunu" ifade etti. Philip Morris'in avukatı ise kesinlikle temyize gideceklerini bildirdi.
    Davacının avukatlarının 130 milyon dolar tazminat talep ettiği davanın, Florida eyaletinde açılan benzer 8 bin dava için bir emsal teşkil edebileceği
    belirtiliyor. Florida Yüksek Mahkemesi 2006'da, sigara kurbanları için açılan 145 milyar dolarlık toplu tazminat davasını, "her davanın tek başına
    değerlendirilmesi gerektiğini" gerekçe göstererek reddetmişti.

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •