Teþekkur Teþekkur:  0
Beðeni Beðeni:  0
2 sonuçtan 1 ile 2 arasý

Konu: Dinimizde uðursuzluk yoktur

  1. #1

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart Dinimizde uðursuzluk yoktur

    Dinimizde uðursuzluk yoktur
    Sual: Komþularým bana, (Seni görünce, bize uðursuzluk geliyor, iþimiz hiç rast gitmiyor) diyorlar. Salý günü iþ yapmayý uðursuz sayanlar vardýr. Dinimizde uðursuzluk diye bir þey var mýdýr?
    CEVAP
    Uður, iyilik getirdiði sanýlan þey veya belirti, hayýr, iyilik, bereket.
    Uðursuz, kötülük ve zarar getirdiði sanýlan þey.
    Uðursuzluk, bir þeyi veya bir olayý kötüye yorumlamak.

    Bir þeyin, bir günün veya bir yerin uðursuz sanýlmasý, Yahudilikte vardýr. Hýristiyanlýkta da, 13 rakamýnýn uðursuzluk getirdiðine inanýlýr. Dinimizde ise, bir þeyi uðursuzluða yormak yoktur. Fakat, (Þu iþ veya þu ev bana uðursuz geldi) gibi sözleri söylemekte mahzur yoktur. Hadis-i þeriflerde buyuruluyor ki:
    (Müslümanlýkta uðursuzluk [bir þeyi kötüye yorumlamak] yoktur.) [Mektubat-ý Rabbani 3/41]

    (Bir þeyi uðursuzluða yorma, hayra yor! Sizden biriniz, hoþuna gitmeyen uðursuzluk zannettiði bir þey görünce, þöyle desin: "Ya Rabbi! Ýyilikleri veren, kötülükleri defeden ancak sensin. Lâ havle velâ kuvvete illâ bike.") [Beyheki]

    (Yumuþak muamele uðurluluk [iyilik], sert davranmak uðursuzluk [kötülük] getirir.) [Harâiti]

    (Uðuru [hayrý] ve uðursuzluðu [þerri] en çok olan uzuv dildir.) [Taberani]

    (Kötü huy uðursuzluk getirir.) [Taberani]

    Eskiden, Arabistan'da yolculuða çýkarken, bir kuþ uçururlardý. Kuþ saða uçarsa, uðurlu sayýp, yola devam ederler, kuþ sola uçarsa, uðursuz sayýp geri dönerlerdi. Peygamber efendimiz bunu yasaklayýp buyurdu ki:
    (Kuþlara dokunmayýn, yuvalarýnda kalsýn!) [Ý. Maverdi]

    Hazret-i Ýkrime anlatýr:
    Bir kuþ ötüp geçtiðinde, oradakiler yorumda bulundular. Ýbni Abbas hazretleri de, (Hayra da, þerre de alamet deðildir) buyurdu. Bir olayý hayra yormakta ise mahzur yoktur. Çünkü Peygamber efendimiz, gördüðü þeyleri hayra yorardý. Hiçbir þeyi uðursuz saymazdý. (Ý. Ahmed)

    Safer ayý ve uðursuzluk
    Sual: Safer ayýnýn uðursuz olduðu, bu ayda bela ve musibetlerin geldiði doðru mudur? Baþka hangi ay ve hangi gün uðursuzdur?
    CEVAP
    Safer ayý ile diðer ay ve günlerin uðursuz olduðu doðru deðildir. Dinimizde uðursuz gün veya ay yoktur. Mektubat-ý Rabbanide bildiriliyor ki:

    Günlerin uðursuzluðu, âlemlere rahmet olan Muhammed aleyhisselâmýn gelmesi ile bitmiþtir. Uðursuz günler, eski ümmetlerde vardý. Bir hadis-i þerif meali þöyledir:
    (Günler, Allah’ýn günleridir, kullar da, Allah’ýn kullarýdýr.) [1/256]

    Yani, Allahü teâlâ kulu da, günleri de, aylarý da uðursuz olarak yaratmadý. Kul, dinimizin emrine uymayýp uðursuz þeyler yaparsa, uðursuz kimse olur. Bazý günlerde kötü þeyler yaparsa, o günler ona uðursuz gelmiþ olur.

    Çarþamba uðursuz deðildir
    Sual: Bazý günlere uðursuzluk var deniyor. Mesela Eyüp aleyhisselama bela geldiði gün Çarþamba olduðu için, o gün, kan alýnmasýnýn, hasta ziyaret etmenin ve týrnak kesmenin yasak olduðu söyleniyor. Çarþamba günü uðursuz mudur?
    CEVAP
    Bir þeyin, bir günün veya bir yerin uðursuz sanýlmasý, Yahudilikte vardýr. Hýristiyanlýkta da, uðursuzluklar vardýr. Mesela Hýristiyanlar,13 rakamýnýn uðursuzluk getirdiðine inanýrlar.

    Dinimizde uðursuz gün olmadýðý gibi, uðursuzluk diye bir þey yoktur. Ýmam-ý Gazali hazretleri, (Uðursuzluða inanmak þeytandandýr) buyuruyor. Hazret-i Ýkrime de bildirir ki:

    Resulullah, gördüðü þeyleri hayra yorar, hiçbir þeyi uðursuz saymazdý. (Ý. Ahmed)

    Ýmam-ý Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
    Günlerin uðursuzluðu, âlemlere rahmet olan Muhammed aleyhisselamýn gelmesi ile bitmiþtir. Uðursuz günler, eski ümmetlerde vardý. Hiçbir gün, baþka günlerden üstün deðildir. Cuma, Ramazan ve diðer mübarek günler, Ýslamiyet üstün tuttuðu için üstündür.

    Ruhul-beyan’da, Tevbe suresi, 37. âyetinin tefsirinde diyor ki:
    (Resulullah teþrif edince, günlerin müminlere uðursuz olmalarý kalmadý.)

    Üç hadis-i þerif meali þöyledir:

    (Müslümanlýkta uðursuzluk yoktur.) [Mektubat-ý Rabbani 3/41]

    (Uðursuzluða inanan bizden deðildir.) [Bezzar, Hadika]

    (Uðursuzluk düþüncesinin, kendisini, ihtiyacý olan bir iþi yapmaktan alýkoyan kimse, Allah’a þirk koþmuþ sayýlýr.) [Ý. Ahmed]

    Dinimizde uðursuz gün yok ama, uðurlu sayýlan mübarek gün ve geceler vardýr. Bunlar mübarek diye, ötekilere uðursuz demek yanlýþ olur.

    Çarþamba ve Cumartesi hacamat yaptýrmak mekruhtur. Bir rivayette de Cuma günü de kan aldýrmak mekruhtur. Mekruh olmasý, bu günlerin uðursuz gün olduðunu göstermez.

    Cumartesi günü oruç tutmak mekruh, bir rivayette de Cuma günü de oruç tutmanýn mekruh olduðu bildirilmiþtir. Cuma ve cumartesi günü oruç tutmak, mekruh olduðu için, bugünlere uðursuz denmez. Bayram günleri de oruç tutmak haram olduðu için uðursuz denmez. Allahü teâlâ uðursuz gün ve uðursuz ay yaratmamýþtýr. Yarattýðý hiçbir þey de lüzumsuz deðildir.

    Ýbni Abidin hazretleri, kendi zamanýnda Pazartesi, Çarþamba ve Cumartesi günleri hasta ziyareti yapýlmamasý þeklinde bir âdet olduðunu, bu âdete uymanýn mahzuru olmadýðýný bildiriyor. Bu ifade, bu günleri hasta ziyaret etmenin uðursuz olduðunu göstermez. Halkýn âdet ettiði þeylerin aksini yaparak tepkiye sebep olmamalý deniyor. Bu her zaman böyledir. Mesela saksaðan, kumru, bülbül gibi kuþlarýnýn eti helaldir. Ancak bunlarýn etlerini yiyenlerin bir belaya tutulacaklarý bazý bölgelerde halk arasýnda söylenti haline geldiði için yenmemeleri iyi görülmüþtür. Bunun gibi Urfa’daki balýklý gölün balýklarýný yiyen ölür deniyor. Böyle þeyleri yememek iyi olur.

    Ýki hadis-i þerif meali þöyledir:

    (Ýnsan, þu üç þeyden kurtulamaz: Uðursuzluk, su-i zan ve haset. Su-i zan edince, buna uygun hareket etmeyin. Uðursuz sandýðýnýz þeyi, Allaha tevekkül ederek yapýn. Hased ettiðiniz kimseyi hiç incitmeyin!) [Beyheki]

    (Bir þeyi uðursuz sayan, ona itibar etmesin ve iþinden geri kalmasýn!) [Taberani]

    Uður ve uðursuzluk
    Sual: Eve yarasa girmesi uðursuzluk mudur? Þu iþ bana uðurlu veya uðursuz geldi demek caiz midir?
    CEVAP
    Uður, iyilik getirdiði sanýlan þey veya belirti, hayýr, iyilik, bereket demektir.

    Uðursuz, kötülük ve zarar getirdiði sanýlan þeydir.

    Uðursuzluk, bir þeyi veya bir olayý kötüye yorumlamaktýr. Dinimizde uðursuzluk yoktur. Eve yarasanýn girmesi uðursuz deðildir. Bir hadis-i þerif meali þöyledir:
    (Müslümanlýkta uðursuzluk yoktur.) [Mektubat-ý Rabbani 3/41]

    Yahudiler ve Hýristiyanlar, uðursuzluk var sanýyorlar. Mesela Hýristiyanlar 13 rakamýný uðursuz sayarlar.

    (Þu iþ veya þu ev bana uðursuz geldi) veya (Uðurlu geldi) gibi sözleri söylemekte mahzur yoktur. Bir hadis-i þerif meali:
    (Bir þeyi uðursuzluða yorma, hayra yor!) [Beyheki]

    Uðursuz geldi demek
    Sual: Bir þeyi uðursuzluða yorma, hayra yor deniyor. (Þu iþ veya þu ev bana uðursuz geldi) demek caiz deðil mi?
    CEVAP
    Uðursuz demek caiz deðil, uðursuz geldi demek caizdir. Mesela 13 sayýsý uðursuz bir sayýdýr demek, kara kedi görmek uðursuzluk getirir demek, caiz deðildir. Fakat, bir þeyin bize uðursuz geldiðini söylemekte mahzur yoktur. Mesela yeni bir mahalleye taþýnan birisinin, "burasý bana uðursuz geldi, buraya taþýndýðýmýzdan beri baþýma gelmeyen iþ kalmadý" demesinde mahzur yoktur.

  2. #2

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Tevekkül
    Sual: Tevekkülün dinimizdeki yeri nedir?
    CEVAP
    Tevekkül, dinimizin bildirdiði sebeplere yapýþtýktan sonra neticeyi sebeplerden deðil, sebepleri yaratandan beklemektir. (Bir iþe baþladýðýn zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, Ona güven!) âyet-i kerimesi, tevekkül ile beraber azmederek çalýþmak gerektiðini gösteriyor. (Al-i imran 159)

    Tevekkül, herhangi bir iþin, dinen, örfen sebeplerine yapýþarak gayret gösterip, neticeye ihlasla teslim olmaktýr. Yani sonucu Allahü teâlâdan beklemek ve bu sonucun kendisi için mutlaka hayýrlý olduðuna inanmaktýr. Doðru sebebe yapýþan doðru netice alýr.

    Tevekkül, deðiþtirilmesi insan gücünün dýþýnda olan üzücü olaylarý, ezelde takdir edilmiþ bilip, üzülmemek, Allahü teâlâdan geldiðini düþünerek seve seve karþýlamaktýr. Ýnsan, bir iþin neticesinin iyi mi, kötü mü olacaðýný bilemez. Hayýr sandýðý çok þey, þerle, þer sandýðý çok þey de, hayýrla neticelenebilir. Muhakkak þu iþim olsun diye ýsrar etmemeli, “Hayýrlý ise olsun” demelidir.

    Allahü teâlâ, kimseye muhtaç olmamak için çalýþmayý, hasta olmamak için tedbir almayý, hasta olunca ilaç kullanmayý, görebilmek için ýþýðý sebep kýlmýþtýr. Sebebi, istenilen þeye kavuþmak için bir kapý gibi yaratmýþtýr. Bir þeyin hasýl olmasýna sebep olan þeyi yapmayýp da sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapýyý kapayýp pencereden atýlmasýný istemeye benzer ki, bu, akla ve dine uygun deðildir.

    Allahü teâlâ, insanlarýn, ihtiyaçlarýna kavuþmak için bu sebepler kapýsýný yaratmýþ ve açýk býrakmýþtýr. Tesiri kesin olan ilaçlarý kullanmamak tevekkül deðil, ahmaklýktýr, haramdýr.
    Hadis-i þerifte buyuruldu ki:
    (Her hastalýðýn ilacý vardýr. Yalnýz ölüme çare yoktur.) [Taberani]

    Hazret-i Musa, hastalanýnca, “Ýlaçsýz da Allahü teâlâ þifa verir” diyerek ilaç kullanmadý. Allahü teâlâ (Ýlaç kullanmazsan þifa ihsan etmem) buyurdu. Ýlacý kullanýnca iyi oldu. Fakat sebebini merak etti. Allahü teâlâ, (Tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi deðiþtirmek mi istiyorsun? Ýlaçlara tesir veren kimdir? Elbette tesirleri yaratan benim) buyurdu. (K. Saadet)

    Doktora gitmeli, ilaç kullanmalý; fakat, doktora ve ilaca güvenmemeli, þifayý Allahü teâlâdan istemelidir! Ýlaç kullanýp da iyi olmayan, ameliyat masasýnda ölen az deðildir.
    Kur’an-ý kerimde mealen buyuruldu ki:
    (Ýmanýnýz varsa, Allah’a tevekkül ediniz!) [Maide 23]

    (Tevekkül edene, Allah kâfidir.) [Talak 3]

    Hadis-i þerifte de buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâya hakkýyla tevekkül etseydiniz, sabah aç kalkýp, akþam tok dönen kuþlar gibi sizi de rýzýklandýrýrdý.) [Tirmizi]

    Hazret-i Ýbrahim’in, mancýnýkla ateþe atýlýrken, Hasbiyallah ve ni’mel vekil dediði hadis-i þerifle bildirilmiþtir. [Bana Allah’ým yetiþir, O ne iyi vekil, ne iyi yardýmcý demektir.] Ateþe düþerken Hazret-i Cebrail gelip, “Bir dileðin var mý?” diye sorunca, “Var, fakat sana deðil” diyerek sözünün eri olduðunu gösterdi. Bunun için âyet-i kerimede, (Sözünün eri olan Ýbrahim) diye övüldü. (Necm 37)

    Tevekkül, kalb iþidir, imandan meydana gelir. Allahü teâlânýn lütuf ve ihsanýnýn pek çok olduðuna iman etmekle hasýl olur. Bu hâl, kalbin vekile itimat etmesi, güvenmesi, ona inanmasý ve onun ile rahat etmesidir. Böyle bir insan dünya malýna gönül baðlamaz. Dünya iþlerinin bozulmasýndan dolayý üzülmez. Rýzkýndan endiþe etmez. Mesela, iftiraya uðrayan biri, mahkemeye düþünce kendine bir avukat tutar. Üç þeyde avukata güvenirse, bu kimsenin kalbi rahat eder. 1- Avukatý, ona yaptýklarý iftirayý iyi bilir. 2- Avukatý doðruyu söylemekten korkmaz. 3- Avukatýn bunu canla baþla savunacaðýna inanýr. Avukatýna böyle inanýr, güvenirse kendi ayrýca uðraþmaz. (Allah bize yetiþir. O ne iyi vekildir) âyetini iyi anlayýp, “Rýzýk takdir edilmiþ, vakti gelince bana yetiþir” der. Demek ki, çalýþmadan tevekkül dinimizde yoktur.

    Tevekkül ve sebepler
    M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
    Sebeplere yapýþmak tevekküle zýt deðildir. Sebeplerin tesir etmesinin Allahü teâlâdan olduðunu bilen, tesiri Allahü teâlâdan bekleyen ve tecrübe edilmiþ sebepleri kullanan kimse, Allahü teâlâya tevekkül etmiþ, yalnýz Ona güvenmiþ olur. Tesir etmeyen, hayâli sebepleri kullanmak, tevekkül olmaz. Tesiri çok görülmüþ olan sebepleri kullanmak gerekir. Ateþ yakar, fakat, ateþe yakma kuvvetini veren, Allahü teâlâdýr. Aç olan, bir þey yer; bu þeye doyurma kuvveti veren Odur. Gerektiði zaman, böyle sebepleri kullanmadýðý için zarar gören kimse, Allahü teâlâya asi olur. Tecrübe edilmiþ sebepleri kullanmak gerekir. Allahü teâlâ, meþveret etmeyi, bilenlere danýþmayý emretti. Meþveret de, sebebe yapýþmaktýr.

    Meþveretten sonra tevekkülü emretti. Ahiret iþlerinde tevekkül olamaz, çalýþmak emrolundu. Burada, azabýndan korkmak ve merhametinden ümitli olmak gerekir. Allahü teâlânýn keremine, ihsanýna güvenmeli ve emrolunan ibadetleri yapmalý, yasak edilenlerden sakýnmalýdýr! Tevekkül budur ve kulluk böyle olur. (1/182)
    Bir âyet meali:
    (Azmedip de bir iþe baþlayýnca, Allah’a tevekkül et, Ona güven! Allah size yardým ederse, kimse size galip gelemez. Size yardým etmezse, kimse yardým edemez. O halde, müminler Allah’a tevekkül etsinler!) [Al-i Ýmran 159,160]

    Kendine güvenmek, tevekkülün tersi ve tevekkülü bozan bir þeydir. Bundan baþka egoistliðe, kendini beðenmeye yol açar. Tevekkül, iþ yapmayýp tembel oturmak deðildir. Bir iþe baþlamak ve baþlanan iþi baþarmak için tevekkül gerekir. Güç bir iþi baþaramamak korkusunu gidermek için de tevekkül gerekir.
    Bu âyet, tevekkül ile beraber çalýþmayý ve çalýþmada azmin de gerektiðini bildiriyor. Demek ki her müslüman çalýþacak, azmedecek ve sonra da güvenecektir. Tevekkül bir zaaf deðil, bir kuvvettir. Hadis-i þerifte buyuruluyor ki:
    (Deveni baðla ve sonra Allah’a tevekkül et!) [Ýbni Asakir]

    Dinimiz, insanlara daima çalýþmak, aklýný doðru kullanmak, her türlü yeniliði öðrenmek, baþarmak için her türlü meþru çareye baþvurmayý emretmektedir. Bir müslüman ancak herhangi bir iþte aklýný kullandýðý, her çareye baþvurduðu ve son derece de çalýþtýðý halde, bir baþarýya ulaþamazsa, üzülmemeli ve bu sonucun, Allahü teâlânýn kendisi için münasip gördüðü bir husus olduðunu kabul ederek kaderine razý olmalýdýr. Yoksa hiçbir þey yapmadan, çalýþmadan, öðrenmeden ve bilmeden yan gelip yatarak beklemek, Ýslamiyet’te yoktur. Böyle yapmak büyük günahtýr. Bir âyet meali:
    (Ýnsana, ancak dünyada çalýþarak [ihlas ile] yaptýðý iþler [ahirette] fayda verir.) [Necm 39]

    Ýnsanlar, bazen her þeye baþvurduklarý ve çok çalýþtýklarý halde, istediklerine kavuþamazlar. Ýþte o zaman, bu iþte kendi ellerinde olmayan bir kudret bulunduðunu ve bu kudretin insanlarýn yaþamalarý ve baþarýlarý üzerinde etkili olduðunu ve onlara yön verdiðini kabul ederler. Ýþte kýsmet budur. Kýsmet ayný zamanda büyük bir teselli kaynaðýdýr. (Ben vazifemi yaptým, ama ne yapayým ki kýsmetim bu imiþ) diyen bir müslüman, bir iþte baþarýsýz olsa bile, ümitsizliðe kapýlmaz ve büyük bir iç huzuru ile çalýþmaya devam eder. Kur’an-ý kerimde mealen buyuruldu ki:
    (Güçlükle beraber elbette bir kolaylýk vardýr. Öyleyse, bir iþi bitirince diðerine teþebbüs et ve hacetini yalnýz Rabbinden iste!) [Ýnþirah 5-8]
    Yani baþarýsýzlýktan ümitsizliðe düþmeyip çalýþmaya devam etmelidir.

    Yeryüzündeki her canlýnýn rýzký
    Sual:
    Günümüzde bir kýsým insanlar, geçim derdiyle olsa gerek, helale harama dikkat etmiyor. Ailece çalýþýp geçinemeyenleri var. Yalan söyleniyor, hile yapýlýyor, kul hakkýna aldýrýþ edilmiyor. Bu derece rýzýktan endiþe etmek doðru mu?
    CEVAP
    Helale harama, kul hakkýna dikkat etmemek uygun deðildir. Ýslam âlimleri, (Kim kime, neye güvenirse, yardýmý ondan beklesin!) buyuruyor.

    Âlimlerden birine "Hep ibadetle meþgul oluyorsun, ne yiyip ne içiyorsun?" dediler. O da, diþlerini gösterdi. "Deðirmeni yapan suyunu gönderir" demek istedi. Çünkü rýzýklarý Allahü teâlânýn gönderdiðine inancý tamdý. Âyet-i kerime meali:
    (Yeryüzündeki her canlýnýn rýzkýný, Allah elbette gönderir.) [Hud 6]

    Veysel Karani hazretleri, nasihat isteyen birine "Þam’a yerleþ" buyurdu. O da "Acaba Þam’da geçim nasýldýr?" dedi. Hazret, "Rýzýklarýndan þüphe edenlere yazýklar olsun. Bunlara nasihat fayda etmez" buyurdu.

    Hadis-i þeriflerde buyuruldu ki:
    (Allahü teâlâ, kendisine sýðýnanýn her iþine yetiþir, hiç ummadýðý yerden ona rýzk verir.) [Beyheki]

    (Ýnsan, ihtiyaçlarýný, Allahü teâlâya havale ederse, ihtiyaçlarýný
    [husule getirecek sebepleri] ihsan eder.) [Hakim]

    Mesela, herkesin sana merhamet ve hizmet etmesini temin eder. Yahya bin Muaz Razihazretleri buyuruyor ki:
    "Ýnsanlar seni, Allahü teâlâyý sevdiðin kadar sever. Allahü teâlâdan korktuðun kadar, senden korkarlar. Allahü teâlâya itaat ettiðin kadar, sana itaat ederler. Ona itaatin nispetinde, sana hizmet ederler. Hülasa, her iþin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir iþinin faydasý olmaz. Hep kendini düþünme! Allahü teâlâdan baþka, kimseye güvenme!"

    Ebu Muhammed Raþihazretleri buyuruyor ki:
    "Kendin ile Allahü teâlâ arasýnda en büyük perde [engel], hep kendi menfaatini düþünmek ve kendin gibi, bir âcize güvenmektir. Sofilik, istediðin her yere gidebilmek ve bulutlarýn gölgesinde rahat etmek ve herkesten hürmet görmek deðildir. Her hâlinde Allahü teâlâya güvenmektir."

    Allahü teâlâdan baþka güvenilecek, dost edinilecek hiç kimse, hiçbir þey yoktur.
    Allahü teâlâdan baþkasýna sýðýnmak, örümcek aðýna sýðýnmaya benzetilmiþtir.

    Kur’an-ý kerimde mealen buyuruluyor ki:
    (Allah’tan baþka dost edinenin hâli, örümceðin durumuna benzer. Halbuki barýnaklarýn en çürüðü örümcek yuvasýdýr.) [Ankebut 41]

    Nasýl tevekkül etmeli
    Sual:
    Tam Ýlmihal’de, (Bir kimse, hareketlerde, iþlerde, Allahü teâlâdan baþkasýnýn tesir ettiðini düþünse, bu kimsenin tevhîdi, noksan olur. Eðer, hiçbir sebep lazým deðildir dese, Ýslamiyet’ten ayrýlmýþ olur. Eðer sebepleri araya koymak lazým deðildir derse, akla uymamýþ olur. Lazýmdýr derse, sebepleri hazýrlayana tevekkül etmiþ olur ki, bu da tevhidde noksanlýk olur) deniyor. Burasýný anlayamadým. Sebeplere güvensek de güvenmesek de suç oluyor. Nasýl tevekkül etmemiz gerekiyor?
    CEVAP
    Evet tevekkül bahsi zordur. Yukarýdaki yazýyý üç madde halinde açýklayalým:
    1- Ýyi kötü, hayýr þer her þeyi Allahü teâlânýn yarattýðýna inanacaðýz. Bazý þeylere bazý þeyler tesir ediyor denirse itikadýmýz düzgün olmaz. Her þeyin yaratýcýsý Allahü teâlâdýr. Bir âyet meali:
    (Sizi de, iþlerinizi de yaratan Allah’týr.) [Saffat 96]

    2-
    Ýþlerin yapýlmasý için hiçbir sebep lazým deðil denirse, Allahü teâlânýn koyduðu sebepler inkâr edilmiþ olur. Mesela, ben evlenmesem de benim çocuklarým olur demek çok yanlýþtýr. Çocuk olmasý için ana baba gibi sebeplere ihtiyaç vardýr.

    3-
    Sebepler lazýmdýr, sebepsiz olmaz derse, sebeplere güvenmiþ olur, yine tevhidi noksan olur. Yani nasýl ana baba olmadan çocuk olur demek yanlýþ ise, çocuðun olmasý için mutlaka ana babayý þart etmek ve çocuklarý Allahü teâlânýn yaratmasýnda rolü olmadýðýný söylemek de çok yanlýþtýr. Ana baba olsa da çocuk olmayabilir. Ana baba olmadan da Allahü teâlâ çocuk yaratabilir. Hazret-i Adem ile Hazret-i Havva’yý anasýz babasýz, Hazret-i Ýsa’yý babasýz yaratmýþtýr. Sebeplere güvenmeyeceðiz, sebepleri yaratanýn da Allahü teâlâ olduðunu bileceðiz.

    Sebepler âlemindeyiz, Allahü teâlânýn âdeti sebeplerle yaratmaktýr. Sebepsiz yaratýlmasý mucize veya keramet olur. Sihri yaratan da Allahü teâlâdýr. Her þeyi yaratan Odur.

    Bu üç maddeyi özetleyelim:
    Bir iþ yapmak istersek sebeplerine yapýþacaðýz, ama, sebepler mutlaka bu iþi yapar demeyeceðiz. Mesela çocuk sahibi olmak için evleneceðiz, ama evlendik garanti çocuðumuz olur da demeyeceðiz. Hastaysak doktora gideceðiz, ilaç alacaðýz, ameliyat olacaðýz, ama bu sebepler bizi iyi etti demeyeceðiz. Çünkü ameliyat masasýndan kalkamayýz da. Sebeplere güvenmeyeceðiz. Sebepleri yaratanýn da, sebeplere tesir kuvvetini verenin de Allahü teâlâ olduðunu bileceðiz.

    Kendine güvenmek uygun mudur?
    Sual: Kiþisel geliþim ile ilgili yazýlarda, kitaplarda, (Kendinize güvenin) deniyor. Kendine güvenmek, uygun mu?
    CEVAP
    Müslüman, nefsine [kendine] deðil, Allahü teâlâya güvenmelidir. Yani, her konuda, elinden geldiði kadar çalýþmalý, sebeplere yapýþmalý; fakat sebeplerin tesirini Allahü teâlâdan beklemelidir. Tevekkül de, bu demektir.

    Ýslam âlimleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, yalnýz Allaha güvenenin, her dileðini ihsan eder.

    Bir hadis-i þerif meali:
    (Allahü teâlâ, yalnýz Rabbine güvenenin, her dilediðini verir ve bütün insanlarý buna yardýmcý yapar.) [F. Bilgiler]

    Ebu Muhammed Abdullah Raþi, buyuruyor ki:
    Allahü teâlâ ile insan arasýnda olan en büyük perde, kendine veya kendisi gibi aciz olan bir kula güvenmesidir. (Mektubat-ý Masumiyye)

    Ýslamiyet, tevekkülü emreder, tembelliði men eder. Bir hadis-i þerif meali:
    (Deveni baðla ve sonra Allahü teâlâya tevekkül et!) [Ýbni Asakir]
    Bu hadis-i þerif, hem tevekkül etmek, hem de çalýþmak lazým olduðunu açýkça bildiriyor. Tevekkül, Allah’tan yardým bekleyerek, güçlükleri yenmek demektir. Bir âyet-i kerime meali:
    (Bir iþe baþladýðýn zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, Ona güven!) [Âl-i Ýmran 159]

    Bu âyet-i kerime, tevekkül ile beraber, yalnýz çalýþmak deðil, çalýþmanýn üstünde olan, azmin de gerekli olduðunu gösteriyor. Demek ki, her Müslüman çalýþacak, azmedecek, sonra da, Allahü teâlâya güvenecektir.

    Tevekküle inanmayanlar, tevekkülden alýnan kuvvet ve cesaretin yerini boþ býrakmamak için, “kendine güvenmek” ifadesi ile, bu ihtiyacý karþýlamaya çalýþýyorlar. Bu da gösteriyor ki, tevekkül edilecek, güvenilecek bir yer lazýmdýr. O da, sadece, Allahü teâlâdýr. Bir âyet-i kerime meali:
    (De ki: Allahü teâlâ, dilemedikçe, kendime hiçbir fayda ve zarar getirmeye, kâdir deðilim.) [Araf 188]

    Bu âyet-i kerime ve daha nice benzerleri var iken, tevekkülü kaldýrarak, kendine güvenmek diye bir þey aramak yanlýþtýr. Kendine güvenmek, tevekkülün tersi ve tevekkülü bozan bir þeydir. Bundan baþka, egoistliðe, kendini beðenmeye yol açar.

    Tevekkülde, baþkasýnýn yardýmýna güvenmeyip, yalnýz Allah’a sýðýnarak çalýþmak inancý bulunduðundan, kendine güvenmekten beklenilen kuvvetten kat kat fazla kuvvet hasýl olmaktadýr. Kendine güvenen, kimsesizdir. Tevekkül eden, Müslümanýn, kendi çalýþmasýndan baþka, Allah’ý vardýr. Bu tükenmez kaynaktan kuvvet almaktadýr. Tevekkül eden Müslüman, hem bütün kuvveti ile çalýþmakta; hem de, kazancýný kendinden bilmek gibi egoistliðe düþmemektedir. (Faideli Bilgiler)

    Önce Allah’a, sonra sana
    Sual:
    Birine bir þey verirken yahut çocuðunu býrakýrken, (Önce Allah’a, sonra sana emanet) demek caiz midir? (Allah’a pek güvenmiyorum, onun için sana da emanet ediyorum) anlamý çýkmaz mý?
    CEVAP
    Müslüman, o manada söylemez. Emanet edilecek asýl yerin, Allahü teâlâ olduðunu bilir. Zaten bu sözüyle bunu bildiðini ve buna iman ettiðini de bildiriyor, ayrýca bu kýymetli bilgiyi karþýsýndakine de hatýrlatýyor, yani sen de bunu unutma demeye getiriyor.

    (Deveni baðla, sonra Allahü teâlâya tevekkül et!) hadis-i þerifi, sebeplere yapýþtýktan sonra, neticesini Allah’a býrakmak gerektiðini bildiriyor. Birisine çocuðunu emanet etmek, deveyi baðlamak gibidir. Deveyi baðlamadan Allah’a emanet etmek, tevekküle aykýrýdýr.

    (Önce Allah’a, sonra sana emanet) demek, (Bunu sana emanet ediyor, Allah’a da tevekkül ediyorum) demektir. Yoksa (Allah’a güvenmediðim için, sana emanet ediyorum) demek deðildir.

    Ýhtiyacýný söylemek
    Sual:
    Ýhtiyaçlarýný insanlara bildirmemeli deniyor. Bildirilmeyince insanýn ihtiyacý nasýl karþýlanýr ki? Bir de, eþin dostun gönüllerini almak, onlarý kýrmamak için karþý cinsle tokalaþmak, onlara sarýlmak caiz midir?
    CEVAP
    Birinci sualde, ihtiyaçlarýn karþýlanmasýný Allahü teâlâdan deðil de, insanlardan beklemek kast ediliyor. Hadisi þerifte, (Ýnsan, ihtiyaçlarýný, Allaha havale ederse, ihtiyaçlarýný [meydana getirecek sebepleri] ihsan eder) buyuruldu. Mesela, herkesin ona merhamet ve hizmet etmesini temin eder, böylece ihtiyaçlarý görülmüþ olur. Mesela, herkesin sana merhamet ve hizmet etmesini temin eder. Baþka bir hadis-i þerifte buyuruluyor ki:

    (Ýnsan, ümit baðladýðý yere havale edilir. Eðer Allahtan baþkasýna ümit baðlamazsa, Allahü teâlâ da onun iþini kendi üzerine alýr, baþkasýna havale etmez.) [Hâkim]

    Kim Allah için ise, Allah da onun içindir. Allahü teâlâ, her iþte rýza-i ilahiyi düþüneni kendi himayesine alýr. Ýnsanlarýn rýzasýný gözetip, Rabbimizin rýzasýna uymayanlarýn iþini insanlara býrakýr.

    Yahya bin Muaz Razi hazretleri buyuruyor ki:
    Ýnsanlar seni, Allah’ý sevdiðin kadar sever. Allah’tan korktuðun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiðin kadar, sana itaat ederler. Ona itaatin nispetinde, sana hizmet ederler. Hülasa, her iþin, Onun için olsun! Yoksa hiçbir iþinin faydasý olmaz. Hep kendini düþünme! Allahü teâlâdan baþka, kimseye güvenme!

    Ýkinci suale cevap olarak da, Ýmam-ý Rabbani hazretleri, (Eþin, dostun gönüllerini yapmak için, kendini günaha sokmak ve ahiretin sonsuz azaplarýna atýlmak, aklý olanýn yapacaðý iþ deðildir) buyuruyor.

    Bir hadis-i þerif meali de þöyledir:
    (Bir kimse kötü insanlarýn kýzacaklarý þeyde Allahü teâlânýn rýzasýný ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânýn kýzacaðý þeyde, insanlarýn rýzasýný ararsa, Allahü teâlâ onun iþini insanlara býrakýr.) [Tirmizi]
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    Ýþte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Þu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanýcý var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •