Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/2 12 SonSon
16 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Silivrideki tövbekar general

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Icon2 Silivrideki tövbekar general

    Silivri'deki tövbekar general Mustafa YÜREKLİ
    Ergenekon davasında yargılanan generallerden birinin tutulduğu Silivri Cezaevi’nde günlerini namaz kılarak ve Kur’an-ı Kerim okuyarak geçirdiği gazetelere yansıdı. Fark edilmede bile bu ayrıntı.

    Dün “İrtica birinci derecede bir tehlike. Bölücülükten de büyük tehlike.” diyerek, dindarları potansiyel suçlu, hatta iç barışı tehdit eden unsur görüyordu o paşa. O zamanlar sırtında üniforması, kocaman ordu hizmetinde, gittiği her yerde korkuya karışık saygı uyandırıyordu.

    Başı sıkışınca bir general "Allah" diyor, yalvarıyor. Doğru da yapıyor paşamız, tebrik etmek gerekmez mi? İçerdeki bütün generallerin, bütün o anlı şanlı kişilerin Kur’an-ı Kerim’le buluştuğunu kim söyleyebilir?

    Bir Marksist-ateist bir arkadaşım cezaevine düşmüştü. Cezaevinden çıktıktan sonra bir karşılaşmamızda içerdeyken ne yaptığını sormuştum. Ateist arkadaşım şu samimi itirafta bulundu: "Hatırıma gelen bütün duaları okudum.” Ne kadar çok dua bildiğine şaşırıyordu.

    Rahat günlerinde Allah’ı hatırına getirmemiş olması, gaflet içinde olması, o generalimizin bugün Allah’ın yarattığını hatırlamasına engel değil. Allah’ı ve ahiret gününü iyi günde de, kötü günde de hatırlamalı ki sözlerini ve davranışlarını Allah’ın hoşnutluğuna göre ayarlayabilsin. Kur’an bu durumu şöyle anlatır: "İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yatarken, gerek otururken, gerek ayakta bize dua eder durur. Derken kendisinden sıkıntıyı giderdiğimizde ise, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider." (Yunus Suresi,12)

    Nereye gidiyorsun ey insan? Ey cumhurbaşkanları nereye gidiyorsunuz? Ey başbakanlar, ey bakanlar, ey milletvekilleri nereye gidiyorsunuz? Ey genel müdürler, ey müdürler nereye? Ey işadamları, zenginler nereye? Ey generaller nereye gidiyorsunuz? Ey çalışanlar, işsizler, fakirler nereye? Ey erkekler ve kadınlar, yaşlılar ve gençler nereye gidiyorsunuz?

    Hayat ölüme doğru akmaz mı? Ölüm mahşer günü ve hesap vermek değil mi? Ölümden sonrası, sonsuz hayat; cennet ve cehennem.. Ölüm Allah’a varma ise hayat Allah’a doğru akmıyor mu? Ey ağalar paşalar hayat Allah’tan başka bir yere mi akıyor?

    Bir paşanın cuntacılıktan hapse düşünce Kur’an-ı Kerim okuması aymazlığın yırtılmasıdır, hem onun aymazlığının, hem de toplumun aymazlığının. Kur’an-ı Kerim aymazlıktan çekip alır insanı: "Biz insana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizer. Ona bir şer dokunduğunda ise, uzun uzadıya yalvarmaya başlar." ( Fussılet Suresi, 51)

    O ordu, Hz.Peygamber’in (s.a.v.) ordusudur. Alp Aslan’ın, Fatih’in ve Yavuz Sultan Selim’in ordusudur. Çanakkale’de, Filistin’de, Sakarya’da ve Anafartalar’da hücum emrini vermeden önce ellerini açıp Allah’a yalvaran Mustafa Kemal Paşa’nın ordusudur.

    O ordudaki yüce makamları, milletimiz sizlere emanet etti. Ordumuzda kariyer yaparken ulaştığınız yerleri emanet gördünüz mü? Nimet bilip şükür ettiniz mi? Şükretmek için cezaevine mi düşmeniz gerekiyor?

    Cezaevine düşen biri, oradan hiç çıkmayacağını düşünebilir. Oysa bir kaç yıl sonra hayat tekrar normale döner. O acılı günler geride kalır. Sıkıntıdan sonraki ferahlık günlerinde şımarmalar tekrar başlar. Kur’an, insanın bu zaafını şöyle anlatır: "Sizi karada ve denizde gezdiren O dur. Hatta gemide olduğunuz zaman, güzel bir rüzgarla o gemi içindekilerle giderken, onlar ferahlanırlar. Derken bir fırtına çıkarak her taraftan dalgalar kendilerine gelince, kuşatıldıklarını anlarlar. O zaman samimi bir şekilde Allaha yalvarırlar, "eğer bizi bundan kurtarırsan muhakkak ki şükredenlerden oluruz" derler. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki, yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar, iyi biliniz ki taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Elde edeceğiniz şey, bu dünya hayatının azıcık menfaatidir. Sonra bize döndürüleceksiniz ve biz de yaptıklarınızı size tek tek haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 22-23)

    Biliyorum, bütün generallerimiz, savaş anında Allah’ı hatırlar ve dua eder; bu böyledir..

    Generallerimizin barışta da Allah’ı hatırlamaları gerekmez mi? Milletimizin dindar kesimini potansiyel suçlu görmek niye? Devletle millet arasında, devletle din arasında problem çıkarmak hangi devlet adamımıza yakışır? Dini problem görmeyi Allah hoş karşılar mı?

    Hele cuntalar kurup devlete el koymayı Allah kolay affeder mi? Darbe yapmak, devlete el koymak ve millete baskı uygulamak tanrılık taslamak değil mi? Generallerimiz darbe günahını hiç düşünüyorlar mı? Hesabını nasıl verecekleri hiç akıllarına geliyor mu?

    Dilerim, Silivri’deki tövbe eden general anılarını kitaplaştırır da okuyanlar ders alır.

    Mustafa Yürekli - Haber 7
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    __________________

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Güzel bir yazı. Ellerine sağlık yazarın ve beydemir kardeşimin

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    benim anlamadığım bizim genareller dinsizmi ne ben askerlik yaptığım zaman komutanlarla bayramlaştık namazımızı kıldık benim askerliğimden sonrada gitiğimiz ei dost asker ziyaretlerinde de durumun değişmediğini gördüm ve duydum şimdi bu insanları dinsizmiş gibi göstermek ayrımcılık değil mi ki dinimizde hesap sormak yada yargılamak bizim elimizde değil diye biliyorum ki bu yazı ayrımcılık yapmıyor mu hesap sorulması gereken yürütme değil mi birgün cingen birgün alevi birgeün kürt acılımıyla ki ici boş olan bu acılımlarla ayrımcılığa doymuş insanıma asker düşmanlığı tohumları ekmek yakışıksız gibi hoca efendi mürütleriyle o kaleye de göz dikmiş düşermi düşmez mi göreceğiz adaletten kacıp amerikalarda sefa sürenlere de bir hesap istesek nedersiniz

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı toycan Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    benim anlamadığım bizim genareller dinsizmi ne ben askerlik yaptığım zaman komutanlarla bayramlaştık namazımızı kıldık benim askerliğimden sonrada gitiğimiz ei dost asker ziyaretlerinde de durumun değişmediğini gördüm ve duydum şimdi bu insanları dinsizmiş gibi göstermek ayrımcılık değil mi ki dinimizde hesap sormak yada yargılamak bizim elimizde değil diye biliyorum ki bu yazı ayrımcılık yapmıyor mu hesap sorulması gereken yürütme değil mi birgün cingen birgün alevi birgeün kürt acılımıyla ki ici boş olan bu acılımlarla ayrımcılığa doymuş insanıma asker düşmanlığı tohumları ekmek yakışıksız gibi hoca efendi mürütleriyle o kaleye de göz dikmiş düşermi düşmez mi göreceğiz adaletten kacıp amerikalarda sefa sürenlere de bir hesap istesek nedersiniz
    siz 24 sene önce askerlik yaptınız derenin altından çok sular aktı sizin namaz kıldıgınız komutanlar irticacı diye ordudan atıldı

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    şimdi intikam zamanı öyle mi kan tahlilleri veya fişleme zamanı benim dinimde bununda yeri yok kacanlarda adaletten kaçıyor ama onlara karşı çok tahammüllüsünüz ordudan atılanlar şimdi gülenin ordusunda ebey güçlendiler ama nedense iran ve arabistana gidemiyorlar

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Burası Türkiye

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı beydemir Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Silivri'deki tövbekar general Mustafa YÜREKLİ
    Ergenekon davasında yargılanan generallerden birinin tutulduğu Silivri Cezaevi’nde günlerini namaz kılarak ve Kur’an-ı Kerim okuyarak geçirdiği gazetelere yansıdı. Fark edilmede bile bu ayrıntı.

    Dün “İrtica birinci derecede bir tehlike. Bölücülükten de büyük tehlike.” diyerek, dindarları potansiyel suçlu, hatta iç barışı tehdit eden unsur görüyordu o paşa. O zamanlar sırtında üniforması, kocaman ordu hizmetinde, gittiği her yerde korkuya karışık saygı uyandırıyordu.

    Başı sıkışınca bir general "Allah" diyor, yalvarıyor. Doğru da yapıyor paşamız, tebrik etmek gerekmez mi? İçerdeki bütün generallerin, bütün o anlı şanlı kişilerin Kur’an-ı Kerim’le buluştuğunu kim söyleyebilir?

    Bir Marksist-ateist bir arkadaşım cezaevine düşmüştü. Cezaevinden çıktıktan sonra bir karşılaşmamızda içerdeyken ne yaptığını sormuştum. Ateist arkadaşım şu samimi itirafta bulundu: "Hatırıma gelen bütün duaları okudum.” Ne kadar çok dua bildiğine şaşırıyordu.

    Rahat günlerinde Allah’ı hatırına getirmemiş olması, gaflet içinde olması, o generalimizin bugün Allah’ın yarattığını hatırlamasına engel değil. Allah’ı ve ahiret gününü iyi günde de, kötü günde de hatırlamalı ki sözlerini ve davranışlarını Allah’ın hoşnutluğuna göre ayarlayabilsin. Kur’an bu durumu şöyle anlatır: "İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yatarken, gerek otururken, gerek ayakta bize dua eder durur. Derken kendisinden sıkıntıyı giderdiğimizde ise, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider." (Yunus Suresi,12)

    Nereye gidiyorsun ey insan? Ey cumhurbaşkanları nereye gidiyorsunuz? Ey başbakanlar, ey bakanlar, ey milletvekilleri nereye gidiyorsunuz? Ey genel müdürler, ey müdürler nereye? Ey işadamları, zenginler nereye? Ey generaller nereye gidiyorsunuz? Ey çalışanlar, işsizler, fakirler nereye? Ey erkekler ve kadınlar, yaşlılar ve gençler nereye gidiyorsunuz?

    Hayat ölüme doğru akmaz mı? Ölüm mahşer günü ve hesap vermek değil mi? Ölümden sonrası, sonsuz hayat; cennet ve cehennem.. Ölüm Allah’a varma ise hayat Allah’a doğru akmıyor mu? Ey ağalar paşalar hayat Allah’tan başka bir yere mi akıyor?

    Bir paşanın cuntacılıktan hapse düşünce Kur’an-ı Kerim okuması aymazlığın yırtılmasıdır, hem onun aymazlığının, hem de toplumun aymazlığının. Kur’an-ı Kerim aymazlıktan çekip alır insanı: "Biz insana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizer. Ona bir şer dokunduğunda ise, uzun uzadıya yalvarmaya başlar." ( Fussılet Suresi, 51)

    O ordu, Hz.Peygamber’in (s.a.v.) ordusudur. Alp Aslan’ın, Fatih’in ve Yavuz Sultan Selim’in ordusudur. Çanakkale’de, Filistin’de, Sakarya’da ve Anafartalar’da hücum emrini vermeden önce ellerini açıp Allah’a yalvaran Mustafa Kemal Paşa’nın ordusudur.

    O ordudaki yüce makamları, milletimiz sizlere emanet etti. Ordumuzda kariyer yaparken ulaştığınız yerleri emanet gördünüz mü? Nimet bilip şükür ettiniz mi? Şükretmek için cezaevine mi düşmeniz gerekiyor?

    Cezaevine düşen biri, oradan hiç çıkmayacağını düşünebilir. Oysa bir kaç yıl sonra hayat tekrar normale döner. O acılı günler geride kalır. Sıkıntıdan sonraki ferahlık günlerinde şımarmalar tekrar başlar. Kur’an, insanın bu zaafını şöyle anlatır: "Sizi karada ve denizde gezdiren O dur. Hatta gemide olduğunuz zaman, güzel bir rüzgarla o gemi içindekilerle giderken, onlar ferahlanırlar. Derken bir fırtına çıkarak her taraftan dalgalar kendilerine gelince, kuşatıldıklarını anlarlar. O zaman samimi bir şekilde Allaha yalvarırlar, "eğer bizi bundan kurtarırsan muhakkak ki şükredenlerden oluruz" derler. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki, yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar, iyi biliniz ki taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Elde edeceğiniz şey, bu dünya hayatının azıcık menfaatidir. Sonra bize döndürüleceksiniz ve biz de yaptıklarınızı size tek tek haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 22-23)

    Biliyorum, bütün generallerimiz, savaş anında Allah’ı hatırlar ve dua eder; bu böyledir..

    Generallerimizin barışta da Allah’ı hatırlamaları gerekmez mi? Milletimizin dindar kesimini potansiyel suçlu görmek niye? Devletle millet arasında, devletle din arasında problem çıkarmak hangi devlet adamımıza yakışır? Dini problem görmeyi Allah hoş karşılar mı?

    Hele cuntalar kurup devlete el koymayı Allah kolay affeder mi? Darbe yapmak, devlete el koymak ve millete baskı uygulamak tanrılık taslamak değil mi? Generallerimiz darbe günahını hiç düşünüyorlar mı? Hesabını nasıl verecekleri hiç akıllarına geliyor mu?

    Dilerim, Silivri’deki tövbe eden general anılarını kitaplaştırır da okuyanlar ders alır.

    Mustafa Yürekli - Haber 7
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    __________________
    saygı değer büyüğüm beydemir sormak istediğim bir mevzu var siz neden sürekli orduyu zedeliyici karalayan sürekli orduyu suçlu duruma düşerecek orduyu dinsiz ve darbeci olarak gösteren yazıları buluyor ve o doğrultuda söylemlerde bulunuyorsunuz yanlış anlamayın gerçekten merakımdan soruyorum ordu ile herhangi bir sorunum yok diye açıklamalarda bulunuyor lakin her fırsatta ordu mensuplarını kullanarak orduyu karalıyorsunuz türkiyede ordudan başka mesele kalmadımı sizce herşey tıkır tıkır işliyorda bir tek ordumu tekleme yapıyor çekindiğiniz ordu ile ilgili bir endişenizmi var gerçekten merak ediyorum değerli büyüğüm beydemir türkiyemizde adam çöpten ekmek toplayarak karnını doyuruyor adam evlatlarına baksın diye böbreklerimi satacağım diye bangır bangır bağırıyor allahın ermeni gavuru soykırım tasarımlarını bütün ülkelerde kabul ettirmeye çalışırken dün hakkaride şerefsiz pkk ya hala şehit verirken pkk ya vatanımda halay çektirirken vatanımda saçma sapan açılımlar yapacağım diye herşey arap saçına dönerken işsizlik hat safhada iken açlık sınırının en altına inmişken benim vatanımda yadigar kalan devlete ait tüm işletmeler yok pahasına elin gavuruna peşkeş çekilirken sadece size yanlış gelen bir tek ordu ise gerçekten buna sadece gülerim birazda benim bu bahsettiklerimden konular bulup neden formumuzda paylaşmıyorsunuz yoksa işinizemi gelmiyor tüm bu saydığım gerçeklerin tek sorumlusu olan hükümetin başındakileri eleştirmek bu kadarmı zor sayın büyüğüm beydemir sadece merak ettim ve sormak istedim saygılar!

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    S.A.BEYDEMİR kardeşim seni kutluyorum.Çürük fidan kendini aşılayınca nasılda meyve veren ağaca dönüştüğünü anlattığınız olayı ibretle okudum.Yüce ALLAH herkese nasip etsin uyanmayı,aydınlamayı,çünkü; kurtuluş KURAN-I KERİM de,herkesin yolu açık olsun.Şehitler ölmez,Vatan bölünmez,Ezanlar dinmeyecek,Bayrağımız inmeyecek kanımız aksada.AEO.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı hilalyıldız Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    S.A.BEYDEMİR kardeşim seni kutluyorum.Çürük fidan kendini aşılayınca nasılda meyve veren ağaca dönüştüğünü anlattığınız olayı ibretle okudum.Yüce ALLAH herkese nasip etsin uyanmayı,aydınlamayı,çünkü; kurtuluş KURAN-I KERİM de,herkesin yolu açık olsun.Şehitler ölmez,Vatan bölünmez,Ezanlar dinmeyecek,Bayrağımız inmeyecek kanımız aksada.AEO.
    hoca efendiyi aşılamayı unutmuşunuz muhterem adam müslümanlığın yaşandığı memelekete değil de amerikaya adaletten kaçtı bilmem biliyormusunuz ama yok imam böyleyse cemaat böyledir diyorsanız bilmem hani başbakan kanımız akmasın diye acılımlar yapıyordu meyve veren ağaç buysa mesele yok ama meyveler kendilerine ve ailelerine güzel bize çürük geliyor bilesiniz

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı beydemir Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Silivri'deki tövbekar general Mustafa YÜREKLİ
    Ergenekon davasında yargılanan generallerden birinin tutulduğu Silivri Cezaevi’nde günlerini namaz kılarak ve Kur’an-ı Kerim okuyarak geçirdiği gazetelere yansıdı. Fark edilmede bile bu ayrıntı.

    Dün “İrtica birinci derecede bir tehlike. Bölücülükten de büyük tehlike.” diyerek, dindarları potansiyel suçlu, hatta iç barışı tehdit eden unsur görüyordu o paşa. O zamanlar sırtında üniforması, kocaman ordu hizmetinde, gittiği her yerde korkuya karışık saygı uyandırıyordu.

    Başı sıkışınca bir general "Allah" diyor, yalvarıyor. Doğru da yapıyor paşamız, tebrik etmek gerekmez mi? İçerdeki bütün generallerin, bütün o anlı şanlı kişilerin Kur’an-ı Kerim’le buluştuğunu kim söyleyebilir?

    Bir Marksist-ateist bir arkadaşım cezaevine düşmüştü. Cezaevinden çıktıktan sonra bir karşılaşmamızda içerdeyken ne yaptığını sormuştum. Ateist arkadaşım şu samimi itirafta bulundu: "Hatırıma gelen bütün duaları okudum.” Ne kadar çok dua bildiğine şaşırıyordu.

    Rahat günlerinde Allah’ı hatırına getirmemiş olması, gaflet içinde olması, o generalimizin bugün Allah’ın yarattığını hatırlamasına engel değil. Allah’ı ve ahiret gününü iyi günde de, kötü günde de hatırlamalı ki sözlerini ve davranışlarını Allah’ın hoşnutluğuna göre ayarlayabilsin. Kur’an bu durumu şöyle anlatır: "İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yatarken, gerek otururken, gerek ayakta bize dua eder durur. Derken kendisinden sıkıntıyı giderdiğimizde ise, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider." (Yunus Suresi,12)

    Nereye gidiyorsun ey insan? Ey cumhurbaşkanları nereye gidiyorsunuz? Ey başbakanlar, ey bakanlar, ey milletvekilleri nereye gidiyorsunuz? Ey genel müdürler, ey müdürler nereye? Ey işadamları, zenginler nereye? Ey generaller nereye gidiyorsunuz? Ey çalışanlar, işsizler, fakirler nereye? Ey erkekler ve kadınlar, yaşlılar ve gençler nereye gidiyorsunuz?

    Hayat ölüme doğru akmaz mı? Ölüm mahşer günü ve hesap vermek değil mi? Ölümden sonrası, sonsuz hayat; cennet ve cehennem.. Ölüm Allah’a varma ise hayat Allah’a doğru akmıyor mu? Ey ağalar paşalar hayat Allah’tan başka bir yere mi akıyor?

    Bir paşanın cuntacılıktan hapse düşünce Kur’an-ı Kerim okuması aymazlığın yırtılmasıdır, hem onun aymazlığının, hem de toplumun aymazlığının. Kur’an-ı Kerim aymazlıktan çekip alır insanı: "Biz insana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan çizer. Ona bir şer dokunduğunda ise, uzun uzadıya yalvarmaya başlar." ( Fussılet Suresi, 51)

    O ordu, Hz.Peygamber’in (s.a.v.) ordusudur. Alp Aslan’ın, Fatih’in ve Yavuz Sultan Selim’in ordusudur. Çanakkale’de, Filistin’de, Sakarya’da ve Anafartalar’da hücum emrini vermeden önce ellerini açıp Allah’a yalvaran Mustafa Kemal Paşa’nın ordusudur.

    O ordudaki yüce makamları, milletimiz sizlere emanet etti. Ordumuzda kariyer yaparken ulaştığınız yerleri emanet gördünüz mü? Nimet bilip şükür ettiniz mi? Şükretmek için cezaevine mi düşmeniz gerekiyor?

    Cezaevine düşen biri, oradan hiç çıkmayacağını düşünebilir. Oysa bir kaç yıl sonra hayat tekrar normale döner. O acılı günler geride kalır. Sıkıntıdan sonraki ferahlık günlerinde şımarmalar tekrar başlar. Kur’an, insanın bu zaafını şöyle anlatır: "Sizi karada ve denizde gezdiren O dur. Hatta gemide olduğunuz zaman, güzel bir rüzgarla o gemi içindekilerle giderken, onlar ferahlanırlar. Derken bir fırtına çıkarak her taraftan dalgalar kendilerine gelince, kuşatıldıklarını anlarlar. O zaman samimi bir şekilde Allaha yalvarırlar, "eğer bizi bundan kurtarırsan muhakkak ki şükredenlerden oluruz" derler. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki, yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklarda bulunurlar. Ey insanlar, iyi biliniz ki taşkınlığınız kendi aleyhinizedir. Elde edeceğiniz şey, bu dünya hayatının azıcık menfaatidir. Sonra bize döndürüleceksiniz ve biz de yaptıklarınızı size tek tek haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 22-23)

    Biliyorum, bütün generallerimiz, savaş anında Allah’ı hatırlar ve dua eder; bu böyledir..

    Generallerimizin barışta da Allah’ı hatırlamaları gerekmez mi? Milletimizin dindar kesimini potansiyel suçlu görmek niye? Devletle millet arasında, devletle din arasında problem çıkarmak hangi devlet adamımıza yakışır? Dini problem görmeyi Allah hoş karşılar mı?

    Hele cuntalar kurup devlete el koymayı Allah kolay affeder mi? Darbe yapmak, devlete el koymak ve millete baskı uygulamak tanrılık taslamak değil mi? Generallerimiz darbe günahını hiç düşünüyorlar mı? Hesabını nasıl verecekleri hiç akıllarına geliyor mu?

    Dilerim, Silivri’deki tövbe eden general anılarını kitaplaştırır da okuyanlar ders alır.

    Mustafa Yürekli - Haber 7
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    __________________

    Ordu Mensubları yani Paşalar Sizden ve sizin gibi düşünenlerden daha Müslüman ve Vatanını Milletini seven Atatürkcü Milletin evlatlarıdır bundan hiç şüphen olmasın.

Sayfa 1/2 12 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •