PEYGAMBER SEVGİSİ
On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı O masum,
Aciz ki ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep
Mudyun O’na cemiyyetki medyun O’na ferdi
Medyundur O masuna bütün bir beşeriyyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.
Mehmet Akif
RASÜLULLAH MUHABBETİ
Abdullah b. Ebu Bekir’den:
“Sab. Muaz (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e: Ya Rasülullah! Sana bir çardak yapmayalım mı= hiç olmazsa altında rahat oturursun. Biz de senin yanında bir takım süvarileri bıraktıktan sonra düşmanla karşılaşmaya çıkarız. Cenab-ı Hak eğer bizi üste çıkarıp onarı yenilgiye uğratırsa ne ala. Yok eğer diğer ihtimal olarsa o zaman hiç olmazsa yanında kalan süvarilerle birlikte bizimle beraber savaşa çıkmayanların yanına dönersin. O zaman onlar seni korur. Ve seninle beraber savaşa çıkarlar. Zira onların içinde öyle kimseler vardır ki bizim sana olan bağlılık ve sevgimiz, onlarınkinden fazla ve hayır ile dua etti. Sonra da Rasülullah (s.a.v.)’a altında istirahat edeceği bir çardık yapıldı.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ka’b’ı ortalıkta göremedi ve –Ka’b ne yapıyor? Birkaç gündür gözükmüyor diye sordu. Ona: -hastadır, dediler. Bunun için kalkıp Ka’b’ın yanına hazır bulunan annesi de- Cennet sana kutlu olsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Allah’ın nam ve hesabına konuşan bu kadın kimdir? Diye sordu. Ka’b’ın annesidir, dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): Ey Ka’b’ın annesi, sen ne bilirsin? Belki senin oğlun kendisine yararı bulunmayan bir laf söylemiş ve yaptığı iyilikler Allah (c.c.) yolunda olmadığı için ona bir yarar sağlamamıştır, buyurdu.
Bir gün Efendimiz (s.a.v.)’i ziyaret ettiğimde yüzünün rengi soluk gördüm. Ya Rasülullah! Babam sana feda olsun. Benzin niçin solmuştur? Diye sordum. Üç gündür bir canlının yiyebileceği herhangi bir şey karnına girmemiştir. Buyurdu. Bunun üzerine hemen kalkıp gittim ve develerini sulamakta olan bir yahudiye rastladım. Ona kovası bir hurmaya olmak üzere su çektim kuyudan. Efendimiz (s.a.v.) yanına döndüğün zaman ben de bir miktar hurma birikmişti. Bana bu hurmaları nereden getirdin? Diye sordu. Ona durumu anlattım. Ey Ka’b! Beni seviyor musun? Buyurdu. Babam sana feda olsun, seni sevmez olur muyum? Dedim. Beni seven kimseye yoksulluk, selin kendi yatağındaki akışından daha hızlı olarak yol alır, senin başına bir bela gelecektir. Ona karşı kendin için bir ilah hazırla, buyurdu.
Rasülullah (s.a.v.) sevgisi ile ilgili bir mülahaza
“Eğer Adem (a.s.), cennete, yediği memnu (meyvenin cezası olarak yeryüzüne indirileceğini ve kendi sulbünden Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir insanın geleceğini bilseydi, o memnu ağacı dallarıyla birlikte hepsini yerdi” denilmiştir.
RASÜLULLAH MUHABBETİ
Abdurrahman b. Sa’d’dan:
İbn-i Ömer’le oturuyordum. Birden ayağı kasılıp kaldı. Ya Rasülallah! Abdurrahman, ayağına ne oldu? Dedim. Birden siniri kasıldı, dedi. İnsanlardan en sevdiğin kimsenin adını anda iyileşsin, dedim.
Ya Muhammed! Dedi ve hemen ayağı düzeldi.
Ka’b b. Alkame’den
Garefe b. Haris el-Kindi (r.a.): Efendimiz (s.a.v.)’in Ashabındandı. İkrime b. Ebu Cehil ile birlikte Yemen’de mürtetlerin savaşında bulunmuştu. Bir gün Mısır’da Mendegun adında bir Hıristiyan yanından geçerken, Hıristiyan’ı Müslümanlığa davet etti. Zımmi ise Müslümanlığı kabul etmediği gibi bir de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e küferedek sövdü. Bunun üzerine Garefe (r.a.)’de hristiyanı dövdü ve burnunu kırdı. (bir rivayette öldürdü). Olay Mısır valisi Amr b. AsRa intikal etti. Amr b. As, Garefe’ye: biz onlara teminat vermiş bulunuyoruz, dedi. Garefe’de : Allah (c.c.) bizi onlara, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e alenen sövsünler, dini duygularımızı incitsinler diye teminat vermekten muhafaza buyursun, dedi.
Eslem’den
“Ömer b. Hattab, Efendimiz (s.a.v.)’in kerimesiz Fatıma’yı ziyaret ederek:
ey Fatıma! Yemin ederim ki, Rasülullah (s.a.v.)’ın senden çok, herhangi bir kimseyi sevdiğini görmedim. Onunu için benim de -yemin ederim ki- insanlar içinde babandan sonra en sevdiğim kimse sensin, dedi.
Hıbban, mensup olduğu kabilenin birkaç yaşlısından:
“Bedir günü Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabın saflarını elindeki bir çubukla düzeltirken Adiy b. Neccaroğulları kabilesinden Sevad b. Guzeyye’nin yanından geçti. Sevad, saftan biraz ileride durmuştu. Efendimiz (s.a.v.), çubuğu Sevad’ın karnına dürterek: safa gir, dedi. Sevad: Ya Rasülallah! Sen beni incittin. Halbuki Cenab-ı Hakk seni adil ve hakkaniyet icra etmek için göndermiştir. O halde senden kısas almam için bana imkan vermelisin, dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ona hemen karnını açtı. Sevad (r.a.)’da Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp karnını öpmeye başladır. Efendimiz (s.a.v.): Sevad, bu nedir? Niçin böyle yapıyorsun? Buyurdu. Sevad: Ya Rasülallah! biz savaşa gidiyoruz. Sağ kalıp kalmayacağımı bilemiyorum. Ölümümden önce derimin senin derine değmesini istedim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) onu bu davranışını hoş karşılayıp ona dua etti
Yok mu ey yolcu bu yoldan dönmek?
Yeniden Refrefe binmek yok mu?
Göğe çıktın yine .. lakin bu sefer,
Ya Muhammed, yere inmek yok mu?
Seni görmek te gecikmişleri de
Gelip ashabın edinmek yok mu?
Ağlıyor, ağlıyoruz ardından
Bu sıcak yaşlara dinmek yok mu=
Varmış Ukba’da buluşmak amma
Bize dünyada sevinmek yok mu?
Seni görmek te gecikmişleri de
Gelip ashabın edinmek yok mu?
Arif Nihat Asya
İbrahim b. Abdurrahman b. Abdu’l-kaariy’den
“Abdullan b. Ömer (r.a.), elini Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in oturduğu minberin baş ayağı üzerine koyduktan sonra kaldırıp alnı üzerine koyardı”
Yezid b. Abdullah b. Kuseyt’ten
“Ashab-ı kiram’dan kaç kişiyi gördüm, cemaat dağıldıktan sonra, sağ elleri ile minberin kabir tarafına düşen topuğundan tutar ve yüzlerini kıbleye çevirerek dua ederlerdi.
Asım b. Muhammed babasından
“ibn-i Ömer (r.a.)’nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den söz edip de gözlerinin yaşarmadığını işitmedim
Müsenna b. Said ez-Zari’den:
“Enes b. Malik (r.a.): Rüyamda sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i görmediğim bir geçe yoktur” diyor ve ondan sonra ağlıyordu.
Yavuz Sultan Selim’in Hicaz seferi dönüşü hilafetle birlikte getirtmiş olduğu mukaddes emanetlerin muhafaza edildiği Hırka-i Saadette sabahtan akşama kadar Kur'an- Kerim okunurdu. Hafızlar okurlardı. Bu emri Yavuz vermişti. Ve 50-60 yıl önce müze oluncaya dek bu iş devam etmişti. Şimdi mükedder Kur'an- Kerim sesine hasret Yavuz’unun bekliyor.
I. Sultan Ahmet, Efendimiz (s.a.v.)’in mukaddes ayak izini, başına tacına sorguç yapmış ve şöyle de bir şiir yazmıştı.
Nola tacım gibi başımda götürsem derun
Kadim-i Pakini ol Hazret-i Şah-ı Rasülün
Gül-i Gülzarı Nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmed durma, yüzün sür kademe o gülün
Abdurrahman b. Haris b. Ebu Hürdas es-Sülemi (r.a.)’den;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında idik. Abdest almak için su istedi. Getirdikleri zaman elini suya daldırarak abdest aldı. Biz de arkasından hemen koşup kabın içinde kalan sudan avuçlarla aldık. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Allah (c.c.) ile Peygamberinin sevgisini kazanmak için, dedik. Eğer Allah (c.c.) ile Peygamberinin sizi sevmesini istiyorsanız, size güvenilip teslim edilen herhangi bir şeyde hıyanet etmeyin. Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve size komşuluk yapanlara iyi davranın, buyurdu.
Abdurrahman b. Ebu Leyla babasından:
“Üseyd b. Hudayr, iyi, güler yüzlü ve şakacı bir kimse idi. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında konuşup şaka yaparken, Efendimiz (s.a.v.) böğrünü dürttü. Üseyd: Ya Rasülallah! Sen beni incittin, dedi. Efendimiz (s.a.v.), benden kısas al, dedi. Üseyd: senin üstünde gömlek var ben ise çıplak idim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) gömleğini çıkarttı. O da hemen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp:
Anam babam sana feda olsun. İşte ben bunu istiyordum, diyerek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öpmeye başladı.
Sefine (r.a.)’dan:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hacamat ile kendinden kan aldırdı ve bana Bu kanı götür. Hayvan, kuşx ve insanların yetişemediği bir yere gün, buyurdu.
Ben de kendisinden ayrıldıktan sonra içtim ve döndükten sonra kendisine içtiğimi söyledim
O da güldü.
Zühri’den:
“Ensar’dan doğruluğunda şüphem bulunmayan birisi bana şöyle dedi: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest aldığı zaman ashab koşuşup onun abdest sularını yüz ve gözlerine sürerlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlara. Niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Ashab: bu teberruken yapıyoruz. Dediler. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu.
Kim Allah (c.c.) ile peygamberin kendisini sevmelerini istiyorsa, doğru konuşsun, emanete hıyanet etmesin ve komşusunu in itmesin
Aişe (r.a.)’dan:
Adamın biri Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: Ya Rasülallah! Ben seni kendimden de çocuklarımdan da fazla seviyorum. Hatta evde olduğum zaman, seni hatırlayıp sensiz dayanamam ve kalkıp yanına gelmeden rahat edemem. Bu durum karşısında benim üzüldüğüm bir nokta var ki o da şudur: Biz öldükten sonra senin derecen yüksek olduğu için sen cennette peygamberlerle birlikte bulunacaksın. Benim ise cennete girmem kuşkulu. Şayet cennete girsem bile korkarım ki, seni göremez olurum dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sükut edip ona bir cevap vermedi. Fakat daha orada iken Cibril (a.s.)
Şu ayeti indirdi. Ve men yutı’illehe ve verrasule ve ulaike meallezine enamellahu aleyhim minennebiyyine vessıddıkine veşşuhedai vessalihine ve hasune ülaike rafika
“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklerle, şehitlerle ve salihin ile beraberdir ki, onlar ne güzel arkadaştırlar.”
Zühri’den:
Abdullah b. Huzafe (r.a.)’yi şakacıdır ve boş şeylerle uğraşmaktadır, diye şikayet ettiler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
Abdullah’tan vazgeçin (‘onu bırakın). Abdullah, Allah ve Rasülünü gerçekten seven bir kimsedir, buyurdu.
Ebu Davud’dan:
“Ebu zerr el-Gıfari (r.a.): Ya Rasülallah! Kişi bir takım kimseleri sever, fakat onların yaptığı gibi yapmaz, dedi. Efendimiz (s.a.v.). Ya Ebu Zerr, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu. Ebu Zerr (r.a.) Ya Rasülallah! Ben Allah (c.c.) ve Rasülünü severim dedi. Efendimiz (s.a.v.) kuşkun olmasın ki, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu.
Ebu Zerr (r.a.) bu sözünü bir daha tekrarladı. Efendimiz (s.a.v.) de yine aynı cevabı verdi.
MEVLİD-İ NEBİ (S.A.V.) GECESİ
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tevhid ü irfan kanıdır.
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştaktır ins ü melek
Bu gece ol gecedir kim ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif
Bu gece dünyayı ol cennet kılur
Bu gece eşyaya hak rahmet kılur
Bu gece şadan olur erbab-ı dil
Bu geceye can verip ashab-ı dil
Sizden hiçbiriniz beni canından, malından, evladından, ana-babasından ve bütün insanlardan daha ziyade sevmedikçe iman etmiş olmaz.
Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’dan
Rasül ü Ekrem bir zaman idrarının bulunduğu bir tabağı ona vermiş ve sakın bir şey yapmayasın dedi. O ise dökmek için diye çıktığı evin dışındı, hemen o idrarı içmiş, midesine indirivermişti. Ve misk gibi kokuyordu buyuruyordu. İbn-i Zübeyr
Kadı Iyaz, Şifa-i Şerif
Edra (r.a.)’dan
“Bir gece Efendimiz (s.a.v.)’in nöbetini tutuyordum. Bir ara birinin yüksek sesle Kur'an- Kerim okuduğunu işittim. O sırada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıktı. Ona: Ya Rasülallah! Bu adam riyakardır, dedim. Efendimiz (s.a.v.): Bu adam Abdullah b. Zübeyr iken Rasülullah (s.a.v.): Onu incitmeyin. Allah onu incitmesin. O öyle bir kimsedir ki, Allah (c.c.) ile peygamberini gerçekten severdi, buyurdu.
Mezarını kazarken de: O’na geniş bir mezar kazın. Cenab-ı Hakk, ona genişlik versin, diye dua etti. Ashabdan biri: Ya Rasülallah! Görülüyor ki, sen onu için çok üzülüyorsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Evet. Çünkü o, Allah iye Peygamberini severdi, buyurdu.
Enes (r.a.)’dan:
Adamın biri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e : Ya Rasülallah! Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu. Efendimiz (s.a.v.): sen kıyamete ne hazırladın? Buyurdular. Adam: Hiçbir şeyim yoktur. Ancak şu var ki. Ben Allah (c.c.) ile onun Rasülünü çok severim, dedi. Efendimiz (s.a.v.): sen sevdiğin kimselerle berabersin, buyurdu. Bunun üzerine biz oradakiler Efendimiz (s.a.v.)‘in bu sözüne o kadar sevindik ki, o güne kadar hiçbir şeye böyle sevinmemiştik. Enes (r.a.) diyor ki: Ben Efendimiz (s.a.v.)’i Ebubekir ve Ömer (r.a.)’ı sevdiğim için onlarla beraber olacağımı umarım.”
Yine Enes (r.a.)
Rivayetinde: Adam: Ya Rasülallah! Kişi vardı ki ber kişiyi salih amelliri için sever, fakat kendisi o amelleri yapmaz, dedi. Rasülullah (s.a.v.): el mer’u mea men ehabbeh buyurdular.
Muaz b. Cebel (r.a.)’dan
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), beni Yemen’e gönderdiği zaman bir takım tavsiyelerde bulunmak üzere benimle beraber bir miktar yürüdü. Ben binmiştim, kendisi benim yanımda yaya yürüyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sizlerini bitirdikten sonra: Ya Muaz!, bil ki birbirimizi bir daha göremeyiz ve şu mescidimle kabrimin yanından geçersin, buyurdu. Bunun üzerine ağladım. Sonra dönüp yüzünü Medine’ye doğru çevirdi ve : “Kim, nerede olursa olsun takvadan ayrılmazsa işte o kimse insanlardan bana en yakım olandır,” buyurdu.
Bir başka senetle da Asım b. Humeyd’den: Efendimiz (s.a.v.), Muaz’a : Ağlama Muaz! Zira ağlamak şeytanın işidir, buyurdular.
Abdullah b. Revaha
Hz. Aişe’den:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Cuma günü minberde oturarak cemaate : Oturun, derken Abdullah b. Revaha onu bu sesini Beni ........Ganın semtinde işitti ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emrine uymak üzere hemen olduğu yere oturdu. Onun bu davranışını sonradan öğrenen Efendimiz (s.a.v.) de bundan hoşlanıp ona: Allah (c.c.) senin kendisine ve Peygamberine olan itaat isteğini arttırsın, diye dua etti.
VAAZ 2 UŞAK VAAZI
VAAZ 2 FATİH 2
Abdullah b. Ebu Bekir’den:
“Sab. Muaz (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e: Ya Rasülullah! Sana bir çardak yapmayalım mı= hiç olmazsa altında rahat oturursun. Biz de senin yanında bir takım süvarileri bıraktıktan sonra düşmanla karşılaşmaya çıkarız. Cenab-ı Hak eğer bizi üste çıkarıp onarı yenilgiye uğratırsa ne ala. Yok eğer diğer ihtimal olarsa o zaman hiç olmazsa yanında kalan süvarilerle birlikte bizimle beraber savaşa çıkmayanların yanına dönersin. O zaman onlar seni korur. Ve seninle beraber savaşa çıkarlar. Zira onların içinde öyle kimseler vardır ki bizim sana olan bağlılık ve sevgimiz, onlarınkinden fazla ve hayır ile dua etti. Sonra da Rasülullah (s.a.v.)’a altında istirahat edeceği bir çardık yapıldı.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ka’b’ı ortalıkta göremedi ve –Ka’b ne yapıyor? Birkaç gündür gözükmüyor diye sordu. Ona: -hastadır, dediler. Bunun için kalkıp Ka’b’ın yanına hazır bulunan annesi de- Cennet sana kutlu olsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Allah’ın nam ve hesabına konuşan bu kadın kimdir? Diye sordu. Ka’b’ın annesidir, dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): Ey Ka’b’ın annesi, sen ne bilirsin? Belki senin oğlun kendisine yararı bulunmayan bir laf söylemiş ve yaptığı iyilikler Allah (c.c.) yolunda olmadığı için ona bir yarar sağlamamıştır, buyurdu.
Bir gün Efendimiz (s.a.v.)’i ziyaret ettiğimde yüzünün rengi soluk gördüm. Ya Rasülullah! Babam sana feda olsun. Benzin niçin solmuştur? Diye sordum. Üç gündür bir canlının yiyebileceği herhangi bir şey karnına girmemiştir. Buyurdu. Bunun üzerine hemen kalkıp gittim ve develerini sulamakta olan bir yahudiye rastladım. Ona kovası bir hurmaya olmak üzere su çektim kuyudan. Efendimiz (s.a.v.) yanına döndüğün zaman ben de bir miktar hurma birikmişti. Bana bu hurmaları nereden getirdin? Diye sordu. Ona durumu anlattım. Ey Ka’b! Beni seviyor musun? Buyurdu. Babam sana feda olsun, seni sevmez olur muyum? Dedim. Beni seven kimseye yoksulluk, selin kendi yatağındaki akışından daha hızlı olarak yol alır, senin başına bir bela gelecektir. Ona karşı kendin için bir ilah hazırla, buyurdu.
Rasülullah (s.a.v.) sevgisi ile ilgili bir mülahaza
“Eğer Adem (a.s.), cennete, yediği memnu (meyvenin cezası olarak yeryüzüne indirileceğini ve kendi sulbünden Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir insanın geleceğini bilseydi, o memnu ağacı dallarıyla birlikte hepsini yerdi” denilmiştir.
RASÜLULLAH MUHABBETİ
Abdurrahman b. Sa’d’dan:
İbn-i Ömer’le oturuyordum. Birden ayağı kasılıp kaldı. Ya Rasülallah! Abdurrahman, ayağına ne oldu? Dedim. Birden siniri kasıldı, dedi. İnsanlardan en sevdiğin kimsenin adını anda iyileşsin, dedim.
Ya Muhammed! Dedi ve hemen ayağı düzeldi.
Ka’b b. Alkame’den
Garefe b. Haris el-Kindi (r.a.): Efendimiz (s.a.v.)’in Ashabındandı. İkrime b. Ebu Cehil ile birlikte Yemen’de mürtetlerin savaşında bulunmuştu. Bir gün Mısır’da Mendegun adında bir Hıristiyan yanından geçerken, Hıristiyan’ı Müslümanlığa davet etti. Zımmi ise Müslümanlığı kabul etmediği gibi bir de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e küferedek sövdü. Bunun üzerine Garefe (r.a.)’de hristiyanı dövdü ve burnunu kırdı. (bir rivayette öldürdü). Olay Mısır valisi Amr b. AsRa intikal etti. Amr b. As, Garefe’ye: biz onlara teminat vermiş bulunuyoruz, dedi. Garefe’de : Allah (c.c.) bizi onlara, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e alenen sövsünler, dini duygularımızı incitsinler diye teminat vermekten muhafaza buyursun, dedi.
Eslem’den
“Ömer b. Hattab, Efendimiz (s.a.v.)’in kerimesiz Fatıma’yı ziyaret ederek:
ey Fatıma! Yemin ederim ki, Rasülullah (s.a.v.)’ın senden çok, herhangi bir kimseyi sevdiğini görmedim. Onunu için benim de -yemin ederim ki- insanlar içinde babandan sonra en sevdiğim kimse sensin, dedi.
Hıbban, mensup olduğu kabilenin birkaç yaşlısından:
“Bedir günü Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabın saflarını elindeki bir çubukla düzeltirken Adiy b. Neccaroğulları kabilesinden Sevad b. Guzeyye’nin yanından geçti. Sevad, saftan biraz ileride durmuştu. Efendimiz (s.a.v.), çubuğu Sevad’ın karnına dürterek: safa gir, dedi. Sevad: Ya Rasülallah! Sen beni incittin. Halbuki Cenab-ı Hakk seni adil ve hakkaniyet icra etmek için göndermiştir. O halde senden kısas almam için bana imkan vermelisin, dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ona hemen karnını açtı. Sevad (r.a.)’da Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp karnını öpmeye başladır. Efendimiz (s.a.v.): Sevad, bu nedir? Niçin böyle yapıyorsun? Buyurdu. Sevad: Ya Rasülallah! biz savaşa gidiyoruz. Sağ kalıp kalmayacağımı bilemiyorum. Ölümümden önce derimin senin derine değmesini istedim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) onu bu davranışını hoş karşılayıp ona dua etti
Yok mu ey yolcu bu yoldan dönmek?
Yeniden Refrefe binmek yok mu?
Göğe çıktın yine .. lakin bu sefer,
Ya Muhammed, yere inmek yok mu?
Seni görmek te gecikmişleri de
Gelip ashabın edinmek yok mu?
Ağlıyor, ağlıyoruz ardından
Bu sıcak yaşlara dinmek yok mu=
Varmış Ukba’da buluşmak amma
Bize dünyada sevinmek yok mu?
Seni görmek te gecikmişleri de
Gelip ashabın edinmek yok mu?
Arif Nihat Asya
İbrahim b. Abdurrahman b. Abdu’l-kaariy’den
“Abdullan b. Ömer (r.a.), elini Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in oturduğu minberin baş ayağı üzerine koyduktan sonra kaldırıp alnı üzerine koyardı”
Yezid b. Abdullah b. Kuseyt’ten
“Ashab-ı kiram’dan kaç kişiyi gördüm, cemaat dağıldıktan sonra, sağ elleri ile minberin kabir tarafına düşen topuğundan tutar ve yüzlerini kıbleye çevirerek dua ederlerdi.
Asım b. Muhammed babasından
“ibn-i Ömer (r.a.)’nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den söz edip de gözlerinin yaşarmadığını işitmedim
Müsenna b. Said ez-Zari’den:
“Enes b. Malik (r.a.): Rüyamda sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i görmediğim bir geçe yoktur” diyor ve ondan sonra ağlıyordu.
Yavuz Sultan Selim’in Hicaz seferi dönüşü hilafetle birlikte getirtmiş olduğu mukaddes emanetlerin muhafaza edildiği Hırka-i Saadette sabahtan akşama kadar Kur'an- Kerim okunurdu. Hafızlar okurlardı. Bu emri Yavuz vermişti. Ve 50-60 yıl önce müze oluncaya dek bu iş devam etmişti. Şimdi mükedder Kur'an- Kerim sesine hasret Yavuz’unun bekliyor.
I. I. Sultan Ahmet, Efendimiz (s.a.v.)’in mukaddes ayak izini, başına tacına sorguç yapmış ve şöyle de bir şiir yazmıştı.
Nola tacım gibi başımda götürsem derun
Kadim-i Pakini ol Hazret-i Şah-ı Rasülün
Gül-i Gülzarı Nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmed durma, yüzün sür kademe o gülün
Abdurrahman b. Haris b. Ebu Hürdas es-Sülemi (r.a.)’den;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında idik. Abdest almak için su istedi. Getirdikleri zaman elini suya daldırarak abdest aldı. Biz de arkasından hemen koşup kabın içinde kalan sudan avuçlarla aldık. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Allah (c.c.) ile Peygamberinin sevgisini kazanmak için, dedik. Eğer Allah (c.c.) ile Peygamberinin sizi sevmesini istiyorsanız, size güvenilip teslim edilen herhangi bir şeyde hıyanet etmeyin. Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve size komşuluk yapanlara iyi davranın, buyurdu.
Abdurrahman b. Ebu Leyla babasından:
“Üseyd b. Hudayr, iyi, güler yüzlü ve şakacı bir kimse idi. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında konuşup şaka yaparken, Efendimiz (s.a.v.) böğrünü dürttü. Üseyd: Ya Rasülallah! Sen beni incittin, dedi. Efendimiz (s.a.v.), benden kısas al, dedi. Üseyd: senin üstünde gömlek var ben ise çıplak idim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) gömleğini çıkarttı. O da hemen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp:
Anam babam sana feda olsun. İşte ben bunu istiyordum, diyerek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öpmeye başladı.
Sefine (r.a.)’dan:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hacamat ile kendinden kan aldırdı ve bana Bu kanı götür. Hayvan, kuşx ve insanların yetişemediği bir yere gün, buyurdu.
Ben de kendisinden ayrıldıktan sonra içtim ve döndükten sonra kendisine içtiğimi söyledim
O da güldü.
Zühri’den:
“Ensar’dan doğruluğunda şüphem bulunmayan birisi bana şöyle dedi: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest aldığı zaman ashab koşuşup onun abdest sularını yüz ve gözlerine sürerlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) x onlara. Niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Ashab: bu teberruken yapıyoruz. Dediler. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu.
Kim Allah (c.c.) ile peygamberin kendisini sevmelerini istiyorsa, doğru konuşsun, emanete hıyanet etmesin ve komşusunu in itmesin
Aişe (r.a.)’dan:
Adamın biri Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: Ya Rasülallah! Ben seni kendimden de çocuklarımdan da fazla seviyorum. Hatta evde olduğum zaman, seni hatırlayıp sensiz dayanamam ve kalkıp yanına gelmeden rahat edemem. Bu durum karşısında benim üzüldüğüm bir nokta var ki o da şudur: Biz öldükten sonra senin derecen yüksek olduğu için sen cennette peygamberlerle birlikte bulunacaksın. Benim ise cennete girmem kuşkulu. Şayet cennete girsem bile korkarım ki, seni göremez olurum dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sükut edip ona bir cevap vermedi. Fakat daha orada iken Cibril (a.s.)
Şu ayeti indirdi. Ve men yutı’illehe ve verrasule ve ulaike meallezine enamellahu aleyhim minennebiyyine vessıddıkine veşşuhedai vessalihine ve hasune ülaike rafika
“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklerle, şehitlerle ve salihin ile beraberdir ki, onlar ne güzel arkadaştırlar.”
Zühri’den:
Abdullah b. Huzafe (r.a.)’yi şakacıdır ve boş şeylerle uğraşmaktadır, diye şikayet ettiler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
Abdullah’tan vazgeçin (‘onu bırakın). Abdullah, Allah ve Rasülünü gerçekten seven bir kimsedir, buyurdu.
Ebu Davud’dan:
“Ebu zerr el-Gıfari (r.a.): Ya Rasülallah! Kişi bir takım kimseleri sever, fakat onların yaptığı gibi yapmaz, dedi. Efendimiz (s.a.v.). Ya Ebu Zerr, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu. Ebu Zerr (r.a.) Ya Rasülallah! Ben Allah (c.c.) ve Rasülünü severim dedi. Efendimiz (s.a.v.) kuşkun olmasın ki, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu.
Ebu Zerr (r.a.) bu sözünü bir daha tekrarladı. Efendimiz (s.a.v.) de yine aynı cevabı verdi.
MEVLİD-İ NEBİ (S.A.V.) GECESİ
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tevhid ü irfan kanıdır.
Bu gelen aşkına devreyler felek
Yüzüne müştaktır ins ü melek
Bu gece ol gecedir kim ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif
Bu gece dünyayı ol cennet kılur
Bu gece eşyaya hak rahmet kılur
Bu gece şadan olur erbab-ı dil
Bu geceye can verip ashab-ı dil
Sizden hiçbiriniz beni canından, malından, evladından, ana-babasından ve bütün insanlardan daha ziyade sevmedikçe iman etmiş olmaz.
Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’dan
Rasül ü Ekrem bir zaman idrarının bulunduğu bir tabağı ona vermiş ve sakın bir şey yapmayasın dedi. O ise dökmek için diye çıktığı evin dışındı, hemen o idrarı içmiş, midesine indirivermişti. Ve misk gibi kokuyordu buyuruyordu. İbn-i Zübeyr
Kadı Iyaz, Şifa-i Şerif
Rahmeten lil-alemindir Mustafa
Hem şefiül müznibindir Mustafa
Cümle zarrat-ı cihan idüp nida
Çağrışuben dediler kim merhaba
Merhaba ey al-i Sultan merrhaba
Merhaba ey kan-ı irfan menhaba
Merhaba ey sırrı furkan Merhaba
Merhaba ey derda derman Merhaba
Merhaba bülbülü mağ-ı amal
Merhaba aşınay-ı zülcelal
Merhaba ey mah ü hurşid-i huda
Merhaba ey Haktan olmayan cuda
Merhaba ey asi ümmet melcei
Merhaba ey çaresüzler menşei
Merhaba ey can-ı baki merhaba
Merhaba ey rahmeten lil alemin
Merhaba, sensin şefial müznibin
Merhaba ey padişah-ı dü cihan
Senin için oldu kevnile mekan
Ey cemalı gün yüzi bedr-i münir
Ey kamu düşmüşlere sen dest gir
Ey gönüller derdinin dermanı sen
Ey yaratılmışların sultanı san
Ya Habibullah bize imdad kıl
Son nefes didarın ile şad kıl
Süleyman Çelebi
Ebu Hurayre’den:
Rasulullah (a.s.) buyurdular ki;
Ümmetimin beni en çok sevenlerinden bazıları, benden sonra gelecek bir takım insanlardır. Bunlardın her biri, ailesini ve malını feda ederek beni görmüş olmayı arzı edeceklerdir.
Saçlarını zayi etmemeleri
Enes (r.a.) anlatıyor:
Peygamberimizi saçlarını kestirirken gördüm. Berber saçları keserken, sahabiler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in etrafında dört dönüyor, yere bir tek kıl bile üşürmeden bütün saçları topluyorlardı.
Talha b. Bera
Huseyn b. Vahvah el-Ensari’den;
“talha b. Bera (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i gördükçe etrafında dolanıp el ve ayaklarını öpen bir delikanlı id6i. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Ya Rasülallah! Ne istersen bana emret. Hiçbir emrinizi kırmam, dedi. Taiha genç olduğu için onun bi sözü Efendimiz (s.a.v.)’in hoşuna gitti. Ve ona: öyleyse git babanı öldür, dedi. O da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emrini yerine getirmek için hemen yerinden fırlayıp dışarı çıktı. Fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu arkasından çağırarak: gel, gel! Ben yakınlık bağını çiğnetmek için gönderilmedim. (diğer rivayette. Dinimizde yakınlık bağını kesmek yoktur. Fakat ben dine olan bağlılığında bir kuşku olmamasını istediler. Buyuruyorlar. Talha (r.a.) bundan sonra hastalandı. O sırada mevsimin kış idi. Efendimiz (s.a.v.) soğuk ve bulutlu bir günde ona uğradı. Ve yanından kalktıktan sonra ev halkına: ben onda ölüm alametleri görüyoruz. Öldüğü zaman bana haber verin ki, cenazesinde hazır bulunup, cenaze namazın kıldırayım, dedi. Fakat Efendimiz (s.a.v.) daha salim b. Avfoğulları mahallesine varmamışken Talha (r.a.) vefa etti. Ve arkasından da gece bastı. Ayrıca kendisi de: beni Rabbime çabuk kavuşturmak için hemen gönün. Efendimiz (s.a.v.)’i de çağırmayın. Zira benim yüzümden Yahudilerin bir su-i kastına uğramasından korkarım, dediği için Efendimiz (s.a.v.)’e haber vermeden gömdüler. Ve ancak sabah öldükten sonra Rasülullah (s.a.v.)’ı haberdar ettiler o da gider kabrinin üzerinde durdu ve ashab arkasında saf bağladıktan sonra ellerini havaya kaldırarak: Ey Rabbim onu güler yüz ve sevinçle karşıla diye dua etti.
Hayat’s-Sahabe, c.2, s. 480
(el-karz; c.VII, s. 50, el-isabe cII, s227)
Hüreym b. Fatik
sehl b. Hanzele el-Abşemi (r.a.)’dan
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bana: şu Hüreym b. Fatik el-Esedi ne iyi bir adımdır. Eğer o uzun saçı ve yerde sürünen elbisesi olmasıydı, dedi.
Hüreym (r.a.)’da, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, hakkında böyle söylediğini duyunca makası alıp saçını kulaklarının ve elbisesinin de bacaklarının ortasına kadar kesti.
Edra (r.a.)’dan
“Bir gece Efendimiz (s.a.v.)’in nöbetini tutuyordum. Bir ara birinin yüksek sesle Kur'an- Kerim okuduğunu işittim. O sırada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıktı. Ona: Ya Rasülallah! Bu adam riyakardır, dedim. Efendimiz (s.a.v.): Bu adam Abdullah b. Zübeyr iken Rasülullah (s.a.v.): Onu incitmeyin. Allah onu incitmesin. O öyle bir kimsedir ki, Allah (c.c.) ile peygamberini gerçekten severdi, buyurdu.
Mezarını kazarken de: O’na geniş bir mezar kazın. Cenab-ı Hakk, ona genişlik versin, diye dua etti. Ashabdan biri: Ya Rasülallah! Görülüyor ki, sen onu için çok üzülüyorsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Evet. Çünkü o, Allah iye Peygamberini severdi, buyurdu.
Enes (r.a.)’dan:
Adamın biri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e : Ya Rasülallah! Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu. Efendimiz (s.a.v.): sen kıyamete ne hazırladın? Buyurdular. Adam: Hiçbir şeyim yoktur. Ancak şu var ki. Ben Allah (c.c.) ile onun Rasülünü çok severim, dedi. Efendimiz (s.a.v.): sen sevdiğin kimselerle berabersin, buyurdu. Bunun üzerine biz oradakiler Efendimiz (s.a.v.)‘in bu sözüne o kadar sevindik ki, o güne kadar hiçbir şeye böyle sevinmemiştik. Enes (r.a.) diyor ki: Ben Efendimiz (s.a.v.)’i Ebubekir ve Ömer (r.a.)’ı sevdiğim için onlarla beraber olacağımı umarım.”
Yine Enes (r.a.)
Rivayetinde: Adam: Ya Rasülallah! Kişi vardı ki ber kişiyi salih amelliri için sever, fakat kendisi o amelleri yapmaz, dedi. Rasülullah (s.a.v.): el mer’u mea men ehabbeh buyurdular.
Muaz b. Cebel (r.a.)’dan
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), beni Yemen’e gönderdiği zaman bir takım tavsiyelerde bulunmak üzere benimle beraber bir miktar yürüdü. Ben binmiştim, kendisi benim yanımda yaya yürüyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sizlerini bitirdikten sonra: Ya Muaz!, bil ki birbirimizi bir daha göremeyiz ve şu mescidimle kabrimin yanından geçersin, buyurdu. Bunun üzerine ağladım. Sonra dönüp yüzünü Medine’ye doğru çevirdi ve : “Kim, nerede olursa olsun takvadan ayrılmazsa işte o kimse insanlardan bana en yakım olandır,” buyurdu.
Bir başka senetle da Asım b. Humeyd’den: Efendimiz (s.a.v.), Muaz’a : Ağlama Muaz! Zira ağlamak şeytanın işidir, buyurdular.
Abdullah b. Revaha
Hz. Aişe’den:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Cuma günü minberde oturarak cemaate : Oturun, derken Abdullah b. Revaha onu bu sesini Beni ........Ganın semtinde işitti ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emrine uymak üzere hemen olduğu yere oturdu. Onun bu davranışını sonradan öğrenen Efendimiz (s.a.v.) de bundan hoşlanıp ona: Allah (c.c.) senin kendisine ve Peygamberine olan itaat isteğini arttırsın, diye dua etti.


Teşekkur:
Beğeni: 


Alıntı

Yer imleri