[014.048] [TK] Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır. [014.049] [TK] O gün suçlu-günahkârların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün. [014.050] [TK] Giyimleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir. [014.050] [TK] Giyimleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.

[018.029] [TK] Ve de ki: «Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen küfre sapsın. Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.

[019.066] [TK] İnsan demektedir ki: «Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım?» [019.067] [TK] İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? [019.068] [TK] Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. [019.069] [TK] Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah) a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız. [019.070] [TK] Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi bilmekteyiz. [019.072] [TK] Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulme sapanları diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.

[022.019] İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o küfre sapanlar, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür. [022.020] Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur. [022.021] Onlar için demirden kamçılar vardır. [022.022] Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara «Yakıcı azabı tadın» (denir).

[023.065] Bugün feryadı basmayın, çünkü siz bizden yardım göremezsiniz. [023.066] Gerçekten benim ayetlerim size okunmaktaydı, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz;

[025.012] [TK] (Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. [025.013] [TK] Elleri boyunlarına bağlı olarak, onun sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. [025.014] [TK] Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.

[035.036] İnkâr edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne karar verilir, ki, böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız. [035.037] İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: «Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.» Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıp-korkutan da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.

[038.056] Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o. [038.057] İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. [038.059] (Müşrik olan hakim güçlere «İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir.» (denilir) . [038.060] (Onlara uyanlar) Derler ki: «Hayır, sizler; asıl size merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak.» [038.061] Derler ki: «Rabbimiz, kim bunu bizim önümüze sürdüyse, onun ateşteki azabını kat kat arttır.» [038.062] Ve derler ki: «Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü) lerden saydığımız adamları göremiyoruz.» [038.063] Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?»

[040.046] Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün ise: «Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun» (denecek). [040.047] Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir) lere derler ki: «Gerçekten biz, size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?» [040.048] Büyüklenen (müstekbir) ler derler ki: «Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçek şu ki Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık) .» [040.049] Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: «Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin.» [040.050] (Bekçiler «Size kendi peygamberleriniz apaçık belgelerle gelmez miydi?» dediler. Onlar: «Evet» dediler. (Bekçiler «Şu halde siz dua edin» dediler. Oysa kâfirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir. [040.051] Hiç şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da, şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün de elbette yardım edeceğiz. [040.052] Zalimlere kendi mazeretlerinin hiç bir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.

[043.074] [TK] Şüphesiz suçlu-günahkârlar, cehennem azabı içinde ebedi kalacak olanlardır. [043.075] [TK] Onlardan (azab) hafifletilmeyecek ve orada onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir. [043.076] [TK] Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir. [043.077] [TK] (Cehennem bekçisine «Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin» diye haykırdılar. O: «Gece şu ki siz, (burda) kalacak olanlarsınız» dedi. [043.078] [TK] «Andolsun, biz size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz.»

[044.040] Şüphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma günü, onların hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir; [044.041] O gün, bir dost, dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım da edilmez. [044.042] Ancak Allah'ın rahmet ettiği başka. Hiç şüphesiz O, üstün ve güçlü olandır, esirgeyendir. [044.043] Doğrusu, o zakkum ağacı; [044.044] Günahkâr olanın yemeğidir. [044.045] Pota gibi; karınlarda kaynar-durur; [044.046] Kaynar-suyun kaynaması gibi. [044.047] «Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin;» [044.048] «Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;» [044.049] «(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.» [044.050] «Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.»

[046.034] Küfredenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir «Bu gerçek değil miymiş?» Onlar: «Rabbimize and olsun, evet (öyledir) « derler. (Allah da «Öyleyse küfretmekte olduklarınızdan dolayı azabı tadın» dedi.

[052.013] Cehennem ateşine, 'küçültücü bir sürüklenme ile' sürüklenecekleri gün; [052.014] (Onlara şöyle denir «İşte sizin yalanlamakta olduğunuz ateş budur.» [052.015] «Bu da bir büyü mü, yoksa siz mi görmüyorsunuz.» [052.016] «Girin ona; artık ister sabredip-dayanın, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.»

[054.047] Hiç şüphesiz suçlu-günahkâr olanlar, bir şaşkınlık (sapıklık) ve çılgınlık içindedirler. [054.048] Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün: Cehennemin dokunuşunu tadın» (denecek) . [054.049] Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir kader ile yarattık.

[055.043] İşte bu, suçlu-günahkârların kendisini yalanlamakta oldukları Cehennemdir.

[056.041] «Ashab-ı Şimal», ne (mutsuzdurlar o) «Ashab-ı Şimal.» [056.042] Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su, [056.043] Ve kapkara dumandan olan bir gölge içindedirler, [056.044] Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim) . [056.045] Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı. [056.046] Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı. [056.051] Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalancılar, [056.052] Size kesinlikle Zakkum ağacının meyvası yedirilecektir. [056.053] Onunla karınlarınız doldurulacaktır. [056.054] Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz. [056.055] Onu, içtikçe susayan develer gibi içeceksiniz. [056.056] Onlar hesap günü işte böyle ağırlanacaklardır.

[067.007] İçine atılıp-bırakıldıkları zaman, o kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler. [067.008] Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: «Size bir uyarıcı-korkutucu gelmedi mi?» [067.009] Onlar: «Evet» derler. «Bize gerçekten bir uyarıcı-korkutucu geldi. Fakat biz yalanladık ve: -Allah hiç bir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir şaşkınlık (ve sapıklık) içindesiniz, dedik.» [067.010] [TK] Ve derler ki: «Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık.» [067.011] [TK] Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.

[077.030] [TK] Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. [077.031] [TK] Ne gölge altında bulundurur, ne de (yakıcı) alevden korur. [077.032] [TK] Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. [077.033] [FK] Her biri birer sarı deve gibi kıvılcımlar, [077.034] [TK] O gün, yalanlamakta olanların vay haline. [077.035] [TK] Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. [077.036] [TK] Ve onlara, özür beyan etmeleri için izin de verilmez.

[078.021] [TK] Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir. [078.022] [TK] Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir. [078.023] [TK] Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır. [078.024] [TK] Orada ne serinlik tadacaklar, ne de bir içecek. [078.025] [TK] Kaynar sudan ve irinden başka. [078.026] [TK] (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak, [078.027] [TK] Doğrusu onlar, hesaba-çekileceklerini ummuyorlardı. [078.028] [TK] Bizim ayetlerimizi de yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı. [078.029] [TK] Oysa biz, her şeyi yazıp saymışızdır. [078.030] [TK] Şimdi tadın. Size artık azabtan başkasını artırmayacağız;

[088.002] [FK] O gün birtakım yüzler zillete bürünmüştür. [088.003] [TK] Çalışmış, boşuna yorulmuştur. [088.004] [TK] Kızgın bir ateşe yollanırlar. [088.005] [TK] Kaynar bir kaynaktan içirilirler. [088.006] [TK] Onlar için (öldürücü ve zehirli olan) dan dikeninden başka bir yiyecek yoktur. [088.007] [TK] Ne doyurup-semirtir, ne de açlıktan korur.

[104.004] [TK] Hayır; andolsun o, «hutame'ye atılacaktır. [104.005] [TK] «Hutame»nin ne olduğunu sana bildiren nedir? [104.006] [TK] Allah'ın tutuluşturulmuş bir ateşidir, [104.007] [TK] Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp-çıkmaktadır. [104.008] [TK] O, onların üzerine kilitlenecektir; [104.009] [FK] Uzun sütunlar içinde.