EVRAD U EZKAR: Evrad, vird (sık sık ve devamlı okunan dua) kelimesinin çoğuludur. Ezkar ise zikir kelimesinin çoğuludur. Bütün tesbihler (Cenab-ı Hakkı şanına layık ifadelerle yad etmek), takdisler (mukaddes bilmek), tenzihler (eksik ve kusurlardan uzak görmek), tazimler (ALLAH’ı yüceliğini ifade etmek), tehliller (ALLAH’ın birliğini ifade etmek) ve tahmidler (hamd etmek) evrad u ezkara dahildir.
Sofîlerce, Allah'ın ad ve unvanlarının teker teker veya birkaçının bir arada anılması ve tekrar edilmesi şeklinde anlaşılan zikir; anmak, hatırlamak, varlığın koridorlarında gezerken hemen her nesneden Allah'a ait bir mesaj almak ve O'nu ins-cin herkese ilan etmek demektir. Cenâbı Hakk'ı mübarek isimleriyle yâd etmek, sıfât-ı Sübhâniyesiyle anmak, ef'âl-i ilâhiyesiyle (ilahi fiilleriyle) hatırlamak ve “Allah şu isleri nasıl da bin bir hikmetle yapıyor” diyerek takdir ve minnet hislerini ifade etmektir zikir.
Zikir, bazen mücerret (sınırlı) bir yâd etme şeklinde olur; bazen de onunla beraber bir fikir ve tefekkür de bulunur. Bazen kalbinizde takdir ve tebcil hisleri coşar ve Allah'ın ululuğunu, azametini temâşâ ettiğiniz o an içinizden “Allahu Ekber” demek gelir. Bazen, O'nun sonsuz nimetlerinin sağanak sağanak boşalması karşısında gönlünüzde “Elhamdulillah, elminnetü lillah, eşşükrü lillah” diye bağırma, Cebâbı Hakk'a minnet ve şükranlarınızı ifade etme arzusu hasıl olur.
Bir başka zaman, Allah Teâlâ'yı şerikten, nazîrden, zıdd u nidden tenzih sadedinde ya da bazı insanların bir kısım işleri falana, filana veya kendilerine isnâd etmeleri karşısında, “Her şeyin fâili Allah'tır; O, işine başkalarının karışmasından muallâdır, müzekkâdır.. O Sübhândır..” der, “Sübhânallah” diye haykırmak istersiniz. Mesela, bir belgeselde, insan fizyolojisiyle, anatomisiyle ya da ruhun fizikî yapı üzerindeki tasarruflarıyla alakalı baş döndüren icraât-ı sübhâniyeyi gördüğünüz zaman, ard arda “Sübhânallah” sözü dökülür dudaklarınızdan; Allah'ı anarsınız, “Ne büyüksün Rabbim, Sen Ahsenü'l-hâlıkînsin” demek gelir içinizden.
Bir musibete maruz kaldığınız ya da bir belanın def' ü ref'ini gördüğünüz zaman da, yine O'nun merhameti, hıfzı ve inayeti ile alakalı mülahazalar gelir aklınıza; gelir de siz “Yâ Fârice'l-hemm, yâ Kâşife'l-gamm” yakarışlarıyla bir kere daha O'nu yâd eder ve “Ey sıkıntı ve tasaları kaldıran, ey gam ve kederleri gideren” diyerek O'na yönelirsiniz. Bunların herbiri, değişik şekillerde O'nu zikretme demektir ve hadiselerin insan gönlünde tetiklediği duygularla meydana gelen zikirlerdir.
Ayrıca, zikir alanını geniş tutma mevzuuna yolda yürüme, koşu bandına binme ve araba kullanma gibi günlük işlerinizi de dahil ederek mütemâdiyen Allah'ı zikretmeniz de mümkündür. Mesela; her gün bir saat araba kullanıyorsanız, yarım saat-kırk dakika yürüyorsanız; o yarım saat ya da kırk dakikalık zamanda bir günlük hizbinizi, belki yarısını belki de bütününü okuyabilirsiniz. Teybinizi açar, ya Kur'an dinler ya da bir ilahîye kulak verir ve onun içinden kendinize göre bir yol bulup O'na yürüyebilirsiniz.. kalbinizi işletip, ruhunuzu söyletebilir, nefsinizin burnunu kırıp şeytana ağzının payını verebilirsiniz. Eğer bir yol arkadaşınız olursa, onun hâlini-hatırını da sorabilirsiniz; ama, bir müddet sonra bir şey okumaya başlayarak hüsn-ü misal teşkil etmeniz de mümkündür.
İşte öyle arzu ediyorum ki, müminler arasında yeniden bir zikr u fikir mülahazası canlansın, gelişsin. Bu devirde i’la-yı kelimetullah vazifesinin bütün vazifelerden önde olduğu; ama bu vazifenin, ALLAH’ı sürekli anmadan, Ona sığınmadan ve her gün bir kere daha evrad u ezkarla dolmadan yapılamayacağı bilinsin. Gönüllerimizde bir kere daha zikir heyecanı uyansın. Ve sırlı bir yolculuktan sonra herkes “huzur-u kalp” ufkuna ulaşsın.” ( M. F. Gülen )
FAZİLETLİ ZİKİRLER: Cenab-ı Hak’ın, her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında, her şeyin yanında nazır, her mekanda hazır, mekandan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakıstan mualla, bir Kadir-i Zülcelal, bir Rahim-i Zülcemal, bir Hakim-i Zülkemal olduğunu düşünerek “Sübhanallah”(ALLAH’ı kusur ve noksanlardan tenzih ederim) demek, Cenab-ı Hak’ın bize verdiği varlık, hayat, insanlık, iman, İslam, akıl, şuur ve saymaktan aciz olduğumuz daha nice ihsanlara; ayrıca maddi ve manevi, açık ve gizli nimetlere bizi mazhar kılmış olduğunu kavrayarak “Elhamdülillah”(Ezelden ebede her türlü hamd, şükür, övgü ve minnet ALLAH’a mahsustur) çekmek ve ALLAH Teala ve Tekaddes Hazretlerinin bir anda milyarlarca galaksiyi hiç karıştırmadan, saptırmadan, birbirine çarptırmadan tesbih taneleri gibi evirip çevirirken, diğer yandan dünyamızı mükemmel bir ahenk içinde kendi çevresinde ve güneşin çevresinde döndürdüğünü; ayrıca bütün insanları, hayvanları ve bitkileri sevk ve idare, tedvir ve terbiye ettiğini tefekkür ederek “Allahü Ekber”(ALLAH en büyüktür, en yücedir) söylemek çok ehemmiyetlidir ki; biz bunları her namazın ardından 33 defa tekrarlıyoruz.
“Gelmiş-geçmiş bütün peygamberlerin dile getirdiği en hayırlı kelime” olduğu ifade edilen, “insanın ebedi cehennemden kurtulmasına vesile” olacağı bildirilen, “amellerin en faziletlisi” olduğu kabul edilen ve insanın manevi terakki ve inkişafında en önemli yeri teşkil eden “La ilahe illallah” kelime-i kudsiyesi, en fazla üzerine düşülmesi ve en çok tekrar edilmesi, diğer yandan ifade ettiği ulvi mana ve hakikatlerin ruhuna inilmesi lazım olan çok değerli bir zikirdir. Hadiste “İki kelime vardır, bunlar dile hafif, terazide ağır, Rahman’a da sevgilidirler.” denilerek vasfedilen“Sübhanallahi ve bihamdihi Sübhanallahi’l-aziym” “ALLAH’ı hamdiyle tenzih ederim, büyük ALLAH’ı tenzih ederim.” zikri de çok tekrar edilmesi gerekli olan zikirlerdendir. Bu zikre bir tamamlayıcı olarak, Efendimiz’in (s.a.v.), 3 kere tekrarlanması halinde, sabah namazından sonra oturup kuşluğa kadar zikirle meşgul olmaktan daha fazla sevap kazandıracağını beyan ettiği “Sübhanallahi ve bihamdihi adede halgıhi ve rida nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatihi” “Mahlukatı sayısınca, nefsinin rızasınca, arşının ağırlığınca ve kelimelerinin miktarınca ALLAH’ı hamdiyle tenzih ederim.” zikri de okunabilir.
Arzu ve emelleri hesabsız olduğu halde aczi hadsiz, fakrı nihayetsiz ve iktidarı zayıf olan insanoğlunun, korku, elem, zulmet ve dalaletlere karşı korunması ve ibadet, taat, hayır ve hasenata muvaffak olmasının, ancak ve ancak Cenab-ı Hakk’ın güç ve kuvvetiyle gerçekleşebileceğini ifade eden, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın da “Cennet hazinelerindendir” sözüyle okunmasını teşvik ettiği“La Havle vela Guvvete ille billehil-aliyyil-aziym” “Güç de, kuvvet de ancak yüce ve büyük olan ALLAH’tandır.” cümlesi ve Cenab-ı Hakk’ın insana her yönden kafi olduğu yani masiyet ve malaniyatla meşgul olunmaması gerektiğini ve düşman, bela ve afetler karşısında ALLAH’ın insana yeteceğini, dolayısıyla şüphe, tereddüt ve korkuya düşülmemesi gerektiğini ifade eden“Hasbünallahü ve ni’mel-vekil” “ALLAH bize yeter, O ne güzel vekildir.” cümlesi de kesinlikle hiçbir zaman ihmal edilmemesi gereken zikirlerdendir.
Bunlardan başka Kur’an, Hadis ve selef-i salihinin eserlerinde daha nice ulvi ve faziletli vird ve zikirler vardır. Mesela Cevşen’ül-Kebir, bu broşürde geçen bütün dua, istiğfar ve zikirleri kapsayan, daha farklılarını da içeren ve devamlı okunması ruhun inkişafına sebebiyet veren, Efendimiz’den (s.a.v.) rivayet edilen çok özel bir dua mecmuasıdır. Biz sadece onlara havale etmekle yetiniyoruz.
SALAT U SELAM: Salat u selamın manası; ALLAH’tan rahmet, meleklerden istiğfar, müminlerden hayır duadır. Salat u selam, Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz’in şan ve şerefini yüceltmektir. Salat u selam, Efendimiz’in (s.a.v.) mertebesinin artmasına, dolayısıyla mahşerde şefaat dairesinin genişlemesine ve daha fazla kişinin cehennemden kurtulmasına vesiledir. Yani biz Efendimiz sallallahü aleyhi veselleme ne kadar çok salat u selam getirirsek şefaatinden o kadar ümitvar olabiliriz.
Salat u selamın bu önemine binaen ALLAH Teala ve Tekaddes Hazretleri Kur’an’da, Zat-ı Mukaddes’inin ve meleklerin Efendimiz (s.a.v.)’e salavat getirdiklerini, müminlerinde salavat getirmeleri gerektiğini şöyle ifade buyurmuştur: “Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzab-56) Rasulullah Efendimiz (a.s.) da adı yanında anıldığı halde kendisine salavat okumayan kimseyi “Hakiki cimri” olarak vasıflandırmış ve bu kişiler hakkında “Burnu yere sürtülsün” mealinde bir temennide bulunmuşlardır. O yüzden ne kadar çok salat u selam getirilirse getirilsin, Efendimiz’in (s.a.v.) yüce adı anıldığında kesinlikle üşenmeden bir kere daha “Aleyhissalatü Vesselam” demeliyiz.
Uzun salavatlardan “Allahümme salli-barik”, “Salat-ı tefriciye”, “Salaten tüncina” ve Risale’de geçen birbirinden güzel salavatlar okunabileceği gibi, Sahabe’den günümüze kadar gelen diğer salavatlarda (eğer bilinmiyorsa araştırılıp) okunmalıdır. En azından cami bir salavat olan şu dua ihmal edilmemeli ve Cuma günleri arttırılmalıdır: “Allahümme salli ve sellim ve barik ve kerrim ala seyyidine Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ecmain” “ALLAH’ım! Efendimiz Muhammed’e, O’nun aline ve topluca ashabına salat et, selam et, bereket ver ve tekrim eyle! (şereflendir)”
Salat u selam hususunda rivayet edilen birkaç hadis:
· İbnu Ubey ibnu Ka’b (r.a.) Efendimiz (a.s.) sordu: “Ey ALLAH’ın Resulü! Ben sana çok salavat getiriyorum, buna vaktimin ne kadarını ayırayım?” “Dilediğin kadarını” cevabını alınca tekrar sordu: “Dörtte biri nasıl?” “Dilediğin kadar yap, arttırırsan senin için daha hayırlıdır.” “Üçte biri olsa?” “Dilediğin kadar yap, arttırırsan senin için daha hayırlıdır.” “Yarı olsa?” “Dilediğin kadar yap, arttırırsan senin için daha hayırlıdır.” “Üçte ikisi nasıl?” “Dilediğin kadar yap, arttırırsan senin için daha hayırlıdır.” “Bütün vakitlerimde sana salat okusam?” “Bu taktirde yeter, günahın mağfiret olunur.”
· “Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır.”
· Bir gün Resulullah (a.s.) yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine: “Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!” dedik. “Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: “Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: “Sana salavat okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selam okuyan herkese de benim on selam okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?”
· “Yeryüzünde ALLAH’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selamını bana (anında) tebliğ ederler.”
Yer imleri