Yeniden Doğuş Düşüncesi yada Yeni Bir Batış Şekli

Reenkarnasyon, ölümden sonra yeniden dünyaya gelmek anlamında kullanılmaktadır. Bu yeniden dönüş, insan suretinde olmayabiliyor bu düşünüşe göre. Farklı bir hayat mertebesinde, mesela bir hayvan olarak da gelebiliyorsunuz yeniden hayata. Ruh ezelî olarak düşünülüyor. İlah ise, bir şekilde yönetimi eline geçirmiş daha güçlü bir ruh. Reenkarnasyona göre, her yeniden dönüşün nedeni tekâmüldür. Yani, bir kerelik hayatın içerisinde yakalanamayan olgunlaşma, değişerek tekrarlanan bir süreç içerisinde yakalanabilecektir. Yeniden dönüp ilk okulu, orta okulu ve liseyi okumak gibi bir süreç neticesinde maddî hayatın içerisindeki olgunlaşma sürecini tamamlayan ruh, vücût bağından kurtularak özgürleşmeye hak kazanmış olacaktır.

Bu düşünüşün kaynağı, Hinduizm ve Budizm olarak görünüyor. Bu öğretilerle ilgili kitaplar karıştırılırsa, kaynağın doğu mistisizmi olduğu fark edilebilinir. Sonradan ruhu önceleyen, vücudu ise terk edilmesi gereken bir bağ, bir ceza, bir pislik olarak gören Hıristiyan mistisizminin içerisinde şekillenerek günümüzdeki düşünüş biçimine girmiştir.



Oldukça ciddi ve aynı zamanda bilgili, tecrübeli ve ne yaptığının sonuçlarını bilerek ve görerek yapan bir işveren ise alıp serseriliğini ve hıyanetini gördüğü birinin işine son verdikten sonra onu tekrar işe alması düşünülebilir mi? Bu onun bilgisinin cehalete, basiretinin körlüğe, tecrübelerinin acemiliğe, ciddiyetinin ise eğlenceye dönüşümü demektir.

Yıldızların dönüşündeki sükunet ve azamete bakalım. Bu işlerdeki sükunetli azamet, ciddi bir ciddiyeti ve ne yaptığını bilir bir eminlik halini insana hissettirecektir. Emin ve ciddi birinin varlığına işaret edecektir. Atomlara, moleküllere ve onlardan meydana getirilen neredeyse sonsuz, mükemmel varlıklara baktığımız zaman ise ince dokunmuş derin bir bilme haliyle karşılaşırız. Bu varlıkların diğer varlıklarla olan ilişkisindeki ve kendi varlıklarındaki, vücutlarındaki bu ince ve takılmadan akıp giden olaylar yine sizi; tereddütsüz bilerek yapan, daha doğrusu bu derin ve azametli ilmi ile hiç bir şekilde tereddüde düşmeyen biri ile karşılaştırır.

Şu içerisinde yaşadığımız kainatı şaşmaz bir dikkat ve ciddiyetle, büyük bir kudret ve azametle, tereddüdün esamesinin okunmadığı bir bilme haliyle, yani ilimle yaratan biri hiç oyun oynar gibi işlere girişir mi? Bir günde anlamaktan aciz olmadığı insanı tekrar tekrar denemeye alır mı? Ebu Cehil’i tekrar tekrar dünyaya gönderse acaba farklı islere girişir mi? Ebu Bekir sadakatinden vazgeçer mi?

Küçük çocukların daha ciddi bir gelişim yaşamadan bu dünyadan geçip gitmelerine gelince: Bir hoş örnek geliyor aklıma. İki çoban dağda sohbet ediyorlarmış. Biri demiş ki, “eğer sen sultan olsaydın ne yerdin?” Öbürü de “soğanın cücüğünü” diye cevap vermiş. Cevap veren sormuş bu sefer aynı soruyu: “Peki sen sultan olsaydın ne yerdin?' diye. 'Bana bir şey bırakmadın ki!' diye cevaplamış beriki.

Herkesin gideceği aynı cennet olduktan sonra, ve herkes aynı mertebede olmasa bile mutlak bir mutluluk ve huzur halini yaşadığını bildikten sonra. Ve belki de en önemlisi bu kainatı yaratanın hiçbir hukuku zayi etmeyeceğini bir küçücük hücreciğin beslenmesinde görerek yaşadıktan sonra; yeniden yeniye dünyaya gelip bir tekamül sürecine girmeyi gerekli gören bir düşünüşe en ufak bir ihtimal kalmayacaktır.

Reenkarnasyonun belki de en büyük hatası ve çelişkisi, determine bir kainat anlayışına sahip olmasında gizlidir. Yani her şeyi bilerek, görerek, duyarak tereddütsüz bir ilim ve iradeyle her an yaratmakta olan bir kudreti göremeyişinde gizlidir. Reenkarnasyon bu nedenle gerçek bir çelişkidir. Bir taraftan her şeyi yaratan birinin varlığını kabul ediyorsunuz. Diğer taraftan bu mutlak kudrete ve ilme gizli bir acz isnat ediyorsunuz.

Bu çelişkinin çıkış kaynağı ise, kainatı yaratan kudret ve azametin sahibi olan Zat hakkındaki, yanlış düşünüş ve tanımlamadaki kısırlıktır. Reenkarnasyon düşünüşünün tarif ettiği İlah ile, bu evreni yaratan Zat kesinlikle aynı değildir. Bu noktada iki şıktan başka şık yoktur: Ya kainat yalan söylemektedir ya da reenkarnasyon fikrini ortaya atanlar...

© 2005 karakalem.net / Salih Özaytürk

***

Tenasuh inancı akli bakımdanda tutarsızlıklar görülmektedir.

· Reenkarnasyon iddialarının makul olabilmesi için insanın, şu anda yaşadığı ileri sürülen önceki hayatını mutlaka hatırlaması gerekirdi. Halbuki hiç kimse daha önce bir bedende yaşadığını hatırlamamakta, aksine insan, kendisinde onun diğer varlıklardan ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu gösteren bir benlik şuuru bulunduğunu hissetmektedir.

· Tenasuh akidesi ahlaki nedensellik ihtiyacını tatmin etmekten ve insanın sorumluluğunu temellendirmekten de uzaktır.

· İnsanın kalıtım yoluyla ebeveynden çocuklara intikal eden ruhi-bedeni özellikleri açıklanamamakta.

· Dünyada sürekli olarak devam eden nüfus artışına makul bir izah getirilememekte.

· Ölümle birlikte başka bir bedene intikal eden ruhun kendi karekterine uygun bir bedeni nasıl seçtiği ve bu durum karşısında kalıtımın nasıl açıklanacağı bilinmemektedir.

· Tenasuh inancına göre evrendeki ruhlar belli sayıdadır. Bu durumda dünya nüfusunun statik olması veya azalması gerekirdi. Halbuki realite bunun aksini göstermektedir.

Bu batıl düşünceyi İslam alimleri redetmiş apaçık bir küfür olduğunu beyan etmişlerdir. Özellikle Hindistan'da yaşamış olan İmam-ı Rabbani şiddetli bir dille bu düşüncenin küfür olduğunu söylemiştir. İslamda bu felsefeye inanmak batıldır. İnanan kâfir olur.

Günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan tenasuh iddialarının çoğunun magazin haberciliği üretimleri, geri kalanlarınında çağımızda bu safsatayı yeniden sergilemek isteyen bazı art düşünceli simalar olduğunu, Ahiret inancını zedelemek için batıl düşünceye sarıldıklarını unutmayalım.