O’nun Sevdiği Gençler‘Alimler alimi’ ve ‘tâbiîn (sahabeyi takip eden nesil)’in efendisi’ gibi sıfatlarla anılan Saîd b. Müseyyeb daha 15 yaşındayken dini konularda fetva verebilecek kadar ilim öğrenmiş ve sahabe efendilerimizin bulunduğu meclislerde dahi kendisine soru sorulan bir fakih (İslam hukuku alimi) haline gelmişti. Tam elli sene yatsı namazının abdestiyle sabah namazını da edâ eden, yani bütün gecesini ibadet u taatle değerlendiren Hz. Saîd, hal ve tavırlarıyla bile adeta Allah’ın varlığına delildi. O’nu görenler Rabb u Rahîm’i hatırlarlardı. Birgün Hz. Abdullah b. Ömer sohbet ederken Hz. Saîd’in yaklaşmakta olduğunu görmüş, konuşmasını yarıda keserek onu seyre koyulmuştu. Vakar, ciddiyet, tevazu, her hareketinin hesabını verme teyakkuzu ve teennisiyle önlerinden geçen bu genci işaret etmiş; derin bir takdir ve hayranlıkla “Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) onu görseydi çok beğenir ve severdi.” buyurmuştu. Yine, seneler önce Söz Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem) da etrafındakilere beyan incileri dağıttığı bir anda kendilerine doğru gelen bir yiğidi göstermiş ve “Bakın şu benim gencime! Bir zamanlar o Mekke’nin en zenginlerindendi. Dinini dünya nimetlerine tercih etti de şimdi vücudunu ancak kapatabilecek bir beze sarılmış.” mealinde ifadelerde bulunmuştu. Kainatın Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem)’nin takdir ettiği ve ‘gencim’ dediği zat her şeyini Allah ve O’nun Rasulü uğruna feda eden, vefatında da kefenlenecek bir kefeni bile bulunmadığından başındaki sarıkla zor güç avret mahalli kapatılan Mus’ab b. Umeyr’den başkası değildi.. değildi ama asr-ı saadet ve ona yakın dönemler Mus’ab misal daha bir çok genç yetiştirmişti.Hayır, tek tek o başyücelerin hayat destanını anlatmayacağım. Niyetim; gençlerin film kahramanlarıyla oyalandığı; delilik, serserilik, bencillik, bedenîlik, ruhsuzluk, inad ve hırsın temsilciliğine soyunduğu; kalbindeki karadelikleri yalan aşk, içki ve uyuşturucu gibi zehirlerle kapayıp yoketmeye çalıştığı devrimizde, onları ‘sevgili genç’ yapan bir kaç sıfatı zikretmek. Sahi, siz günümüz gençliğinin yüzünde açan tebessüm güllerinin güzel kokulu, yeterince canlı ve kalıcı olduğuna inanıyor musunuz? Sirklerde pek mutlu gözüken, herkesi güldüren fakat ıssız ve sessiz mekanlarda hıçkırıklara boğulan palyaçoya en iyi misal bu yüzyılın gençleri olsa gerek. En huzurlu ve mutlu bildiğiniz bir delikanlının yanına gidip samimi hislerini sorun lütfen.. muhatabınızın ızdıraplarına, bir türlü dolduramadığı kalbinin boşluklarına, yalnızlık ve kimsesizliğine, çaresizliğinin ifadesi gözyaşlarına şahit olacaksınız; ya da yanaklarından süzülen o damlacıklarla kötülük duygularını eritip içinden atamamış zavallıları yakıp duran zulüm duygusu, tahrip hissi ve anarşi ruhuyla karşılaşacaksınız. İşte niyetim; şu kirli dünyada hala ak simalı kalma gayretinde olanlara seleflerinin bir kaç özelliğini misalleriyle hatırlatmak.