Yusuf fıtratlı bir alperenRabbimize hamdolsun ki, bu asır da ebed bülbüllerinden mahrum kalmadı. Cenâb-ı Allah, yolunu ve rotasını şaşıran insanlara sevgi rehberleri nasip etti. İşte binlercesinden bir tanesi: Türk işadamlarının Moskova’da açtığı okulların birinde Türkiye’den giden bir öğretmen vazifeye başlıyor. Aynı okulda çalışan bir Rus kızı daha ilk görüşte bu gence karşı bir yakınlık hissediyor. Bir kaç ay bu hissî yakınlığın arkadaşlığa ve belki bir evliliğe dönüşmesi için her fırsatı değerlendirmeye çalışsa da, beklediği alakayı bulamayan hanımefendi, sonunda öğretmenler odasında yalnız olduğu bir sırada muhacir gencin yanına varıyor ve “Özür dilerim ama ya ben çok çirkin, yüzüne bakılmayacak bir genç kızım; ya da, sizde bir hastalık falan var. Altı aydır peşinizde koşturuyorum. Bir defa olsun sizden istediğim ilgiyi göremedim. Neden?” diyor. Böyle ani bir çıkış karşısında yarı şaşkına dönen Yusuf fıtratlı alperen, gayet mahcup bir eda ile: “Bacım!” diyor, “Biz buralara iffetleri kirletmek için değil, kirlenen iffetleri temizlemeye geldik, istidadı olanlara yardım etmeye geldik. Efendim’e ayırdığım bir kalbi başkasına veremem. Hidayetlerine vesile olmaya çalıştığım insanların nezahetini, nefsâniyetle zedeleyemem.. zedelemeyi düşünemem.” Sözün özü: Muhabbet sarayını cennet yamaçlarına kurmaya azmetmiş genç, ideal gençtir. Onun kalbinde anne-baba, çoluk-çocuk, dost-arkadaş, mal-mülk, bahar-yaz sevgilerine de yer vardır; vardır ama onun bütün alaka ve sevgileri, rıza-i ilâhî gayelidir, muhabbet-i rahmânî mayalıdır ve bekâ televvünlüdür. Kalp kulağı her an kapının arkasındaki Sevgili’nin sesinde olan bahadır, hiç olmazsa ötede vuslatı yakalamak ve sevdikleriyle beraber olmak için bu hayatta daima temkin ve teyakkuz halinde bulunur ve gönül kapısını çalan her ziyaretçiye rıdvan mühürlü vize sorar...
Yer imleri