İNANCA TUZAK KURAN SORULAR VE CEVAPLARI
1-ALLAH Teala’yı Niçin Görmüyoruz?:
2-Niçin ALLAH Teala’yı Kavrayamayız?: Evet, ALLAH Teala’yı kesinlikle kavrayamayız. Zira O, bizim gibi cismani bir bedenden, maddi bir yapıdan oluşmamıştır. Evrenin yaratılışından yani Big Bang’den önce enerji, madde ve zaman yoktu. Bu kavramları yaratan ALLAH Teala elbette ki bunlardan bağımsız olacaktır. Yani ALLAH Teala için, “(Haşa) kaşı nasıl, boyu ne kadar?” gibi anlamsız sorular sorulamaz. Zira O, bizim bağımlı bulunduğumuz bu maddi özelliklerden tamamen bağımsızdır. Yani ALLAH Teala maddeden değildir, elle tutulmaz, gözle görülmez. Bütün bunlardan dolayı, “ALLAH Teala nerede?” gibi bir soru da sorulamaz. Çünkü, bir mekanda bulunmak, bir yer işgal etmek maddi varlıklara özgü şeylerdir. O yüzden ALLAH Teala heryerdedir diyoruz. ALLAH Teala ise maddenin Yaratıcısıdır ve dolayısıyla maddeden münezzehtir.
ALLAH Teala zamanın da Yaratıcısıdır ve zamandan da bağımsızdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, zaman dediğimiz algı, çok değişkendir. Bizim için milyarlarca yıl süren bir zaman dilimi, bir başka boyutta sadece tek bir saniye bile sürebilir. Hatta, evrenin başından sonuna kadar geçen çok büyük bir zaman dilimi, bir başka boyutta, bir saniye bile değil, ancak bir “an” sürüyor olabilir. Ve bütün boyutları kuşatmış olan ALLAH Teala için zaman diye bir algı geçerli değildir. ALLAH Teala bizi de, zamanı da sonradan yaratmıştır. Bu nedenle ALLAH Teala için geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve hepsi olup, bitmiştir. O yüzden ALLAH Teala Kur’an-ı Kerim’de, daha yaşanmamış olan olaylardan bahsederken mazi (geçmiş zaman) fiiller kullanmaktadır.
Madde, zaman ve mekan, bizim bağımlı olduğumuz kavramlardır. ALLAH Teala ise bütün bunların Yaratıcısıdır ve bu kavramlardan bağımsızdır. O yüzden ALLAH Teala’yı kavrayamayız. Zira, bizim sınırlı olan akıllarımız, bütün isimleriyle ve sıfatlarıyla sonsuz olan ALLAH Teala’yı kavrayamaz. Sınırlı ve mütenahi olan bir şey, sınırsız ve namütenahi olan bir şeyi nasıl içine alabilir? Ayrıca eser, ustasını kavrayamaz. Bir sandalyeye, “Seni imal eden ustan, konuşan, yürüyen, düşünen, gülen ve ağlayan bir varlıktır.” desek, acaba o, bütün bunlardan ne anlayacak? Sandalye, ustasının sahip olduğu organlardan mahrum olduğu için şöyle düşünecektir: “Yürümek nasıl bir şey, ağlamak nasıl olur, düşünmek nedir.” Böylece sandalye, ustasını da kendisi gibi hereketsiz, camid ve cansız bir varlık olarak hayal edecektir. Çünkü, ustasının sahip olduğu özellikler, sandalyede bulunmaz. Bunun gibi biz de, ALLAH Teala’nın özelliklerine sahip olmadığımız için, O’nu kavrayamayız.
Zaten Efendimiz (s.a.v.), ALLAH Teala’nın Zatını kavrayamıyacağımızı bildiği için, O’nun Zatını düşünmekten bizi menetmiş, ALLAH Teala’yı isimleriyle ve fiilleriyle tefekkür etmemizi emretmiştir. ALLAH (c.c.) hakkında, bize öğretilenden başkasını bilemeyiz. Akıl, bu sahada bir şey söyleyemez. Mesela; bir evde bulunduğumuzu varsayalım: Bir ara kapı çalındı. İçimizde bulunan insanlardan bazıları, “Kapıyı çalan şöyle bir zattır, böyle bir zattır.” diye düşünürler. Ama dışarıdaki zatın nasıl bir görüntüye sahip olduğunu tam olarak bilemeyiz. Burada bize düşen şey, kapıyı çalan bir zatın varlığını kabul etmektir. Bu misalde anlatıldığı gibi, ALLAH Teala’yı da kainatta yaptığı işlerle, isimlerinin tecellileriyle tefekkür etmek lazımdır.
Yer imleri