Ölüme Koşanlar
Evet, İstanbul’a gitmekten ancak, sevdikleri İstanbul’da olanlar veya yatırımını İstanbul’a yapmış olanlar hoşlanacağı gibi, ölümden de ancak, asıl dostlarının ahirette olduğunu düşünen ve yatırımını ahirete yapmış olanlar hoşlanacaktır. Mesela dünyayı, uzun bir yolculuk esnasında birkaç saniyeliğine dinlenilen bir ağaç gölgesine benzeten Nebiler Nebisi Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, dünyada kalmaya sadece ümmeti için katlanmış ve ömrü boyunca hep ahireti gözlemiştir. Son saniyelerini yaşarken kendisine dua etmek isteyen hanımı Hz. Aişe’den elini şiddetle çekmiş, artık bütün dostlardan yüce olan Dostunun hasreti canına tak ettiği için “Allahümme errafikal-a’la” (Allahım, ey yüce Dost!) diyerek mutlu bir şekilde gözlerini hayata yummuştur.
Ve yine yatırımını ahirete yapmış salihlerden biri olan Hz. Mevlana (r.a.) öleceği günü dört gözle beklemiş ve ona “Şeb-i Aruz” yani düğün gecesi demiştir. Ölümün iman gözlüğüyle nasıl sevimli bir hale büründüğü, inançlı şairlerin şiirlerinde çok güzel bir edayla ele alınmıştır. Mesela bunlardan biri olan “Sultanüş-Şuara” lakaplı Necip Fazıl’ın gözünde ölüm şöyledir:
M. Fethullah Gülen Hocaefendi ise ölüm için “Ölüm ayrılık ama bize bayram sevinci. Hoşnut ise Yaratan, yolda bulunmuş inci” tanımını yapmıştır. Evet, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle ehl-i imanın nazarında “Ölüm idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, dağılma değil, sönmek değil, ebedi ayrılık değil, yokluk değil, tesadüf değil, fâilsiz bir yok oluş değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir mekan değiştirmedir. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın toplanacağı yer olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.
Yer imleri