İşte bu sebepten dolayı, kusursuz güzellik ve mükemmel sanat sahibi bir sultan da kendi güzelliğini görmek ve göstermek için görkemli ve büyük bir ayna yapar. Ve bu aynanın çerçevesinde daha çok sanatının inceliklerini, parlak yüzünde ise daha çok güzelliğini göstermeyi murad eder.
Fakat aynanın yüzünü biraz matlaştırır ki, göz kamaştırıcı güzelliği ziyaretçilerin gözüne zarar vermesin ve net olarak görmediklerinden dolayı da gerçek güzelliğini merak etsinler. Ayna kısa sürede tamamlanır ve şehrin en odak noktasına yerleştirilir. Ve birkaç gün sonra şehirden geçen birinci yolcu kafilesi aynayı gördüklerinde beklenildiği gibi, aynayı görür görmez hayranlıktan kendilerini kaybederler. Fakat kısa sürede kendilerine gelir ve akıllarını kullanarak “Bu aynadaki sanat ve güzellik, bir sınırsız sanat ve güzellik sahibinin sanat ve güzelliğinin sınırlı yansımalarıdır. Ve önemli olan, Onun gerçek sanatını ve gerçek güzelliğini görmek ve Ona dost olabilmektir.” diyerek aynadan yüzlerini çevirip gerçek güzellik sahibini merak eder ve Onu tanımayı ve görebilmeyi kendilerine en büyük gaye edinirler. Bu arada şehre ikinci bir yolcu kafilesi daha uğrar. Bu ikinci yolcu kafilesindeki insanlar ise akıllarını pek kullanmadıklarından, aynadaki yansımayı aynanın kendi güzelliği zannedip aynaya aşık olurlar ve aynaya övgüler yağdırarak kendilerini ona beğendirmeye çalışırlar.
İkinci yolcu kafilesinin bu büyük gafletini gören ve hoşnut olmayan kusursuz güzellik ve sanat sahibi sultan, hemen bir memurunu göndererek bu ziyaretçileri uyarır. Memur bu cahil insanların yanına varır ve “Ey insanlar! Durun ve kendinize gelin. Bu aşırı ilgi göstererek tapar duruma geldiğiniz şey bir aynadır. Üzerindeki ince sanatlar ve parlak yüzündeki güzellik sultanımıza aittir. Ve sultanımız bu aynayı birkaç gün sonra kırdırtacaktır. Ayna kırılınca artık sultanı görmekten ve dostluğuna ermekten mahrum kalırsınız.” dediyse de dinlemediler. Ve birkaç gün sonra aynadan istenilen netice alındığından, gerçekten o Sultan-ı Zişan bir memurunu gönderdi. O memurda aynanın aşıklarının şaşkın bakışları arasında aynaya bir taş atarak paramparça etti. Ve çevresinde bulunanların her yeri de parçalanan aynadan dolayı kan revan içinde kaldı.
Ayna kırılınca kendilerine gelmiş ve hakikati görmüşlerdi. Fakat iş işten geçmişti. Kendilerini adadıkları ma’budları ve maşukları olan aynadan geriye sadece kırık cam parçaları kalmıştı. Ve bundan daha acısı da gerçek güzellik sahibinin dostluğunu ve teveccühünü de kaçırmışlardı.
Ey aziz! Tabi ki dinlediğin bir misaldir. Ve her misalin bir hakikati olduğu gibi bu misalin de bir hakikati vardır. Bu misalde geçen muhteşem ve kusursuz güzellik sahibi sultan, ALLAH Celle Celalühüdür. Dünyamız; masmavi tavanı ve denizleriyle, yemyeşil çayırları ve çimenleriyle, rengarenk meyvelerle süslü ağaçları, baş döndüren güzellikteki çiçekleriyle, pamuk gibi bulutları ve şelaleleriyle, sürünen, zıplayan, koşan birbirinden sempatik hayvanlarıyla, uçuşan kuşları, kelebekleri ve arılarıyla, o kusursuz güzellik sahibinin isimlerinin tecelli ettiği birer aynadan ibarettir.
Birinci kafiledeki aklını kullanan keskin bakışlı yolcular, dünyadaki tüm güzelliklerin, ALLAH’ın baki ve solmaz güzelliğinin silik bir yansıması olduğunu kavrayan, geçici güzelliklere ve silik aynalara kanmayıp onlara gönül bağlamayan, Cenab-ı Hakk’ın cemalini görmeye talip hakiki müminlere işarettir.
O ikinci yolcu kafilesindeki insanlar ise; dünyadaki fani güzelliklere, fani sevgilere ve toprak olmaya mahkum olan mala mülke gönlünü kaptırmış aklını kullanmayan gafillere, gerçeği göremeyen körlere, hakikati duyamayan sağırlara ve iflah olmaz nankörlere işarettir. Bu tür insanların hayatlarını adadıkları fani sevgilileri ve gönül bağladıkları mal ve mülklerini kaybettiklerinde dünyaları başlarına yıkılır; fakat iş işten geçmiştir.
Ey aziz! Bil ki sen de fanisin, gönül verdiğin şeyler de fanidir. Dünyadaki evin, sana cennetteki daha güzel ve sonsuz olan evleri unutturmasın. Dünyadaki fani şöhretin, ahirette kazanman gereken mertebeleri ve ALLAH tarafından övülmenin önemini unutturmasın.Dünyadaki cazibedar güzellikteki kadınlar ve kızlar, sana cennetteki daha güzel, daha temiz ve baki eşleri unutturmasın.
Dünyada gönül bağladığın her şeyden ayrılman kaçınılmazdır. Gün gelecek ya evini, işyerini, arabanı kaybedeceksin veya ömrün bitecek, tüm malını başkalarına bırakıp toprağa gireceksin. Yine gün gelecek ya şöhretini kaybedecek, unutulacaksın veya ölüm gelecek, şöhretini dünyada bırakıp ayrılacaksın.
En önemli imtihanın ise karşı cins ve fani güzeller olduğundan iyi dinle! Gönül kaptırdığın şey onun dış güzelliğidir; oda, bir iskelet askısını tutturulmuş, çürümeye ve kokuşmaya mahkum iki kilogramlık bir deri parçasından ibarettir. Ve sen fani olduğun gibi, bil ki oda fanidir. Şimdi artık aklın varsa, kırılmaya mahkum aynalara gönlünü kaptırmazsın. Her güzele güzellik vereni düşünür, her sanatta sanatçıyı ararsın. Sevmede ölçü nedir, bilmek istersen eğer, yaratılanı yaratandan ötürü sever, ondan ötürü saygı duyarsın.
Yer imleri