Büluğ çağına ulaştıktan sonra her Müslüman’a terettüp eden bir takım sorumluluklar vardır. Bunların bir kısmı yapmakla ilgili, bir kısmı da yapmamakla ilgilidir. Her iki kategorideki sorumluluklar da, yapılması veya yapılmamasının önemine göre derecelendirilir ve ona göre isim alırlar. Yapılması gerekenler önemine göre şöyle sıralanır:
1- Farz: Mutlaka yapılmalıdır, yapılmaması cezayı gerektiren bir günah, inkârı ise dinden çıkmaya sebep teşkil eden daha büyük bir hatadır. Farz da kendi içinde ikiye ayrılır:
a) Farz- ayn:
Her Müslüman’ın bizzat yapması gereken farzlar. Günde beş vakit namaz gibi.
b) Farz-ı kifaye:
Bazı Müslümanların yapmalarıyla hepsinin üzerinden sorumluluğun kalktığı, fakat kimsenin yapmaması halinde hepsinin sorumlu tutulduğu farzlar. Cenaze namazı gibi.
2- Vacib:
Yapılması şart, terk edilmesi günah olmakla beraber, inkârı dinden çıkmayı gerektirmeyen, fakat yine de büyük vebal gerektiren işler ve ibadetlerdir. Vacib amel bakımından farz gibi olduğu halde itikad bakımından farz gibi değildir. O bakımdan inkârı küfrü mûcib olmaz. Vitir namazı ve Hanefiler için kurban kesmek gibi.
3- Sünnet:
yapılması mecburi olmamakla beraber yapılırsa sevab kazandıran ve Hz. Peygamber yaptığı için onun şefaatine vesile olması da ümid edilen, kasten terk edilmesi itâbı, yani kınamayı gerektiren bir kısım ibadet ve işlerdir. Sünnet de kendi içinde değişik açılardan çeşitlere ayrılır. İbadet olup olmaması bakımından:
a) İbadet sünnetler (Sünnet-ül Hüda): 5. Vakit namazın sünnetleri, pazartesi-perşembe oruçları gibi. Terkine kınama gereken sünnetler bunlardır.
b) Âdet sünnetler (Sünnet’üz-zevaid): Bizatihi ibadet olmayıp Hz. Peygamberin bir takım âdab ve alışkanlıklarla ve daha çok günlük hayatla ilgili sünnetler. Yemek yemesi, giyinmesi, v.b. Bunların terkinden dolayı kınama gerekmez. İbadet türünden olanlar da yine iki kısma ayrılırlar:
I- Sünnet-i müekkede: Peygamberimizin (s.a.v.) çoğu zaman yaptığı pek az terk ettiği sünnetler. Sabah namazının sünneti gibi.
II- Sünnet-i gayr-ı müekkede: Efendimizin bazen yapıp bazen terk ettiği ibadetler. İkindi ve yatsı namazlarının sünnetleri gibi.
4- Müstehab: Buna mendub da denir. Bunun yapılmasına sevab terettüb etse bile terkine kınama gerekmez. Müstehablar da Efendimiz tarafından bazen yapılmış bazen terk edilmiştir.
5- Mübah: Mübah yapılması sevab terki de günah olmayan normal işlerimizdir. Yemek, içmek, uyumak gibi. Ancak bunlar da ibadet ve hayır murad edilerek yapılırlarsa ibadet sevabı kazandırabilirler.
Yasak ifade eden ve terki istenen sorumluluklar da şunlardır:
1- Haram:
Farzda olduğunun tam aksine, terk edilmesinde sevab, irtikap edilmesinde ise ikâb (ceza) olan fiillerdir. Mübah ve helal sayılması da inkârı gerektirir. İçki içmek, kumar oynamak, anne-babaya âsi olmak gibi. Haramlar, haram oluş sebepleri bakımından ikiye ayrılır:
a) Haram liaynihi (Bizzat haram): Kendisinde bizzat haramlık vasfı bulunduğu için haram olanlar. Domuz eti ve içki gibi.
b) Haram ligayrihi (Başka bir sebepten dolayı): Kendisinde haramlık olmayıp, elde ediliş şeklinden dolayı haram olanlar. Haksız yoldan elde edilen helal bir yiyeceği yemek gibi.
2- Mekruh:
Genel olarak yapılması haram gibi yasak olduğu halde itikad bakımından o gibi olmayan, yani inkârına küfür terettüb etmeyen fiillerdir. Abdestte ve gusülde suyu israf etmek, Cuma vaktinde alış-veriş yapmak, istiridye ve midye gibi temiz olmayan deniz ürünlerini yemek gibi. Mekruh da yasaklığın şiddetine göre ikiye ayrılır:
a) Tenzihen mekruh: Helale daha yakın olup, uhrevi cezayı mucib olmamakla beraber hoş karşılanmayan mekruhlar. Sünnetin terk edilmesi seviyesindedir.
b) Tahrimen mekruh: Harama daha yakın olup yapılması uhrevi cezayı mucib olan mekruhlar. Vacibin terk edilmesi seviyesindedir.
3- Müfsid:
Başlanılmış bir ibadeti bozan bir iş veya durumun ortaya çıkmasıdır. Mesela namaz kılarken, namazı bozan bir durumun ortaya çıkması gibi. Kasten yapılırsa manevi sorumluluğu gerektirir, sehven olursa gerektirmez.
Mükellefiyet şartlarını haiz olan insanların yaptıkları bütün ameller, genellikle bu sekiz maddeden birine tekabül ederler. Mesela, meşru yoldan kazanmak helal, rüşvet almak haram, ihtiyaç halinde borç almak caiz, muhtaç birisine borç vermek müstehab, zamanında borcunu ödemek farz, ödemede sıkıntı yaşayana kolaylık gösterip ertelemek vacib, kendine yetecek kadar dini bilgiye sahib olmak farz-ı ayın, başkalarına da faydalı olacak kadarına sahip olmak farz-ı kifaye, ilmiyle öğünmek mekruh, şartlarına uyulmaksızın veya eksik olarak gerçekleşen bir alış-veriş fasid yani müfsiddir.
Yer imleri