Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Asbahî. Mâliki Mezhebinin imami* Muhaddis ve mutlak müctehid.



Imam Mâlik* Medine'de dogmustur. Onun dogum tarihi hakkinda* Hicrî 90'dan 98'e kadar degisen farkli rivayetler vardir. Ancak* yayginlikla kabul edileni 93 (711-712) tarihinde dogmus oldugudur



Imam Mâlik'in ailesi aslen Yemenli olup* dedesi Zû Asbah kabilesine mensup olan Mâlik b. Ebu Amir el-Asbahî* Yemen valisinden gördügü zulüm üzerine Medine'ye gelip yerlesmistir. Annesi de* yine Yemenli Ezd kabilesinden* Aliye binti Süreyk el-Ezdî'dir.



Imam Mâlik'in dedesi Medine'ye yerlestikten sonra* Kureyse mensup Benû Teym b. Murra kabilesi ile hisimlik kurarak* bu kabile mensuplariyla dostluk (velâ) akdetmis ve gerektiginde onlardan yardim görmüstür.



Imam Mâlik'in ailesi* Medine'ye yerlestikten sonra ilimle mesgul olmus* özellikle hadisleri toplamaya ve Ashab'in fetvalarini ögrenmeye büyük önem vermislerdi. Dedesi Mâlik b. Ebu Amir* Tâbiînin büyüklerinden olup* Hz. Ömer (r.a)* Osman (r.a)* Talha (r.a) ve Aise (r.anh)'dan hadis rivayet etmistir.



Imam Mâlik* babasindan sadece bir hadis rivayet etmistir. Bu da* babasinin hadisle fazlaca mesgul olmadigini göstermektedir. Ancak amcasi Süheyl hadis âlimlerinden olup* Ismail b. Cafer'in hocasidir. Ayrica* ez-Zuhrî de ondan ders okumustur. Onun Nadr ismindeki kardesi de hadis tahsil etmisti. Imam Mâlik* hadis derslerine basladigi zaman* bu kardesinin söhretine binaen Ahu'n-Nadr (Nadr'in kardesi) diye çagrilmakta idi. Daha sonra* Imam Mâlik* hadiste onu geçmis ve kardesi ona nisbet edilmeye baslanmistir.



Hulefâ-i Râsidîn devrinde Medine* Ashab'in ileri gelen âlimlerinin bir arada bulundugu ve ilim tahsilinin zirvesine ulastigi bir merkez konumundaydi. Emevîler devrinde ise Medine* çogalan fitnelerden ve idarecilerin zulmünden kaçan bir takim âlimlere siginilacak bir yer görevi görmeye baslamisti. Ayrica* Tabii'nin çogu Medine'de oturmakta* Ashab'in rivayet ve fikhini* etraflarini halkalayan ilme susamis talebelere aktarmakta idiler.



Imam Mâlik* kendini tamamen ilme vermis bir aile muhitinde büyümüs ve çok canli bir ilmî hareketliligin yasandigi Medine'de ilim tahsil etmeye baslamisti. Böyle bir çevrede bulunmasi ona* çagin en ileri seviyesindeki alimlerden ders okuma imkânini vermisti.



Imam Mâlik önce* Kur'an-i Kerîm'i hifz etmis* pesinden de hadisleri ezberlemeye baslamis ve bilhassa annesinin tesvik ve yönlendirmeleri ile Medine'nin büyük ve meshur âlimlerinden Rabia b. Abdurrahman'in ders halkalarina katilmisti (Muhammed Ebu Zehra* Imam Mâlik* Terc. Osman Keskioglu* Ankara 1984* 30).



Daha sonra o* bir seyler ögrenebilecegi bütün âlimlerin yanina gitmeye ve onlardan hadis* sahabelerin fetvalari ve fikih konularinda istifade etmeye baslamisti.



Yüze yakin âlimden yararlanan Imam Mâlik'in yetismesinde* fikrî ve ilmî yapisinin oturmasinda* basta Abdurrahman ibn Hürmüz* Rabîa* Sihab ez-Zührî* Ebu Zinad* Yahya b. Sa'id el-Ensârî ve Hz. Ömer (r.a)'in azadlisi Nâfi'in büyük katkilari olmustur.



Ibn Hürmüz* hadis ve ser'î ilimlerde söz sahibi bir âlim olup* ayrica zamanin bütün fikrî* siyasî gelismelerini takip eden ve onlarin iç gerçeklerine nüfûz eden bir kültür genisligine sahipti. O* Imam Mâlik'e çok sey ögretir ancak* maslahata uygun görmedigi için bunlardan çok azini açiklamasina müsaade ederdi. Ibn Hürmüz* sorumlulugundan korktugu için* Mâlik'ten* hadislerin senedinde kendi adini zikretmemesini istemisti.



Imam Mâlik* Hz. Ömer (r.a) ile Abdullah b. Ömer'in fikhini ve fetvalarini* Nafi'den ögrenmisti. Ebu Davud* Malik'in Nâfi'den* onun da Ibn Ömer'den rivayetini senet yönünden en saglam olani kabul eder.



Imam Mâlik* yetisip olgunlastiktan sonra* fikihta hocasi olan Rabianin bazi görüslerini tenkit etmeye basladi. Bundan sonra o* Rabianin derslerini birakip* Zührî'nin hadis derslerine devam etti. Ancak* onun fikhî görüslerinde* Rabia'nin büyük tesiri vardir.



Bundan sonra o* Zühri'nin dersi disinda evine kapaniyor* o zamana kadar kagitlara kaydettiklerini derleyip toparlamaya çalisiyordu.



Ayrica Imam Mâlik* Cafer-i Sadik'in derslerini hiç bir zaman kaçirmazdi. Onun ilmine* zühd ve takvasina hayranlik duymakta idi. Imam Mâlik onun hakkinda; "Abdesti olmadan hadis rivayet etmez* Hz. Peygamberin adi anilinca yüzü sararirdi" demektedir.



O* Medine'nin ilmini tamamen ögrendigine iyice kanaat getirmeden ders vermeye baslamadi. Medine'de bulunan âlimlerin çogunun kendisini ders verme hususunda yeterli görmesini açiklamalarindan sonra güvenilir ravilerden aldigi hadisleri insanlara ögretmek* fetva soranlarin problemlerini halletmek ve etrafinda toplasan ögrencilere dersler vermek zorunlulugunu hissetmistir. Imam Mâlik bu konuda söyle söylemektedir: "Her aklina esen mescitte oturup ders veremez. Âlimlerden yetmis kisinin beni yeterli görmesine kadar ben* ders ve fetva vermekten kaçindim". Imam Mâlik ayrica* hocalari Zührî ve Rabia'ya* ders verip veremeyecegini sorup olumlu cevap aldiktan sonra bu ise baslamistir.



Imam Mâlik* derslerini Mescid-i Nebî'de vermeye baslamisti. Ancak sonralari idrarini tutamama (prostat) hastaligina yakalaninca mescite gelmez olmus ve derslerine evinde devam etmeye baslamistir. O* Mescid-i Nebî'de ders okuttugu zaman* Hz. Ömer (r.a)'in ders okuturken oturdugu yere oturmaya özen göstermistir. Burasi Resulullah (s.a.s)'in mescitte oturdugu yerdir. Ayrica Medine'de Abdullah b. Mesud'un oturdugu evde ikamet ederek* onlarin hatirasini zihninde canli tutmayi arzulamis ve Ashab'in yasadigi manevî atmosferi hissetmeye çalismistir.



Imam Mâlik'in dersleri* hadis ve fikhî meselelerle verdigi fetvalar seklinde cereyan ederdi. O* vuku bulmus olaylara fetva verir ve degerlendirmelerde bulunurdu. Vuku bulmamis* farazî olaylar için kesinlikle bir görüs beyan etmezdi. Bu da Islâm hukukunun en önemli özelligidir.



Hastaliginin ilk dönemlerinde* mescite namaza gelir* sonra evine dönerdi. Bir zaman sonra namazlara gelemez olmus* daha sonra cuma namazi için de evinden çikamaz hale gelmisti. Bu durumunu soranlara hastaligini* ta ölüm dösegine yatana kadar söylememistir.



Imam Mâlik* ilimde olgunlasip dersler vermeye basladiktan sonra* bilgilerini daha da derinlestirmek ve farkli fikhî görüsleri* incelikleriyle kavrayabilmek için âlimler ile iliskisini yogun bir sekilde sürdürmüstür. Hacca gelen âlimlerle görüsüp* onlarla ilim alisverisinde bulunurdu. O* büyük fakih Ebu Hanife ile de görüsür* onunla münazaralarda bulunurdu. Onlarin bu görüsmeleri gayet nezih bir sekilde cereyan eder ve herbiri digerinin fikihtaki üstünlügünü överdi. Bunun gibi o* ***s* Evza'î* Ebu Yusuf* Muhammed b. Hasan* Hammad vb. çagin seçkin âlimleri ile ilmî sohbetlerde birlikte olur* onlarla bir araya gelme firsati buldugunda bunu hiç bir zaman kaçirmazdi. Imam Mâlikin yasadigi dönem* Medine'nin ilim* inceleme ve arastirmalarin odagi oldugu bir dönemdi. Bunun sebebi* Resulullah (s.a.s)'in mescidinin ve kabrinin burada bulunmasi dolayisiyla Islam cografyasinin her tarafindan* farkli fikhî ekollere mensup âlimlerin* her hac mevsiminde buraya akin akin gelmeleri idi.



Imam Mâlik ayrica* ilmini lemek ve asrinin diger fakihlerinin görüslerini ögrenmek için mektuplasma yolunu da kullaniyordu. O* görüsme imkâni olmayan uzak sehirlerdeki âlimlere mektuplar yazar* degisik konulardaki görüslerini sorar ve kendi degerlendirmelerini onlara iletirdi.



Imam Mâlik keskin bir zekâ ve kuvvetli bir hafizaya sahipti. Bu da ona* dinledigi hadisleri kolayca ezberleme ve fikhî konulara rahatça nüfuz edebilme imkanini sagliyordu. Hadisleri saglam ravilerden kusursuz olarak bellemis oldugu halde* bir maslahat görmedikçe hadis rivayet etmezdi. Hadis nakletmenin sorumlulugu onu sikintiya sokar ve naklettigi her hadisi için; "Onlari nakletmektense herbiri için bir kirbaç yemeyi yeglerdim" demekte idi.



Sadece Allah Teâlâ'nin rizasini kazanmak için ilim tahsil etmis* hayati boyunca takva yolunu terketmemistir. Ona göre ilim bir nurdur ve ancak husu ve takva sahibi bir kalpte yerlesebilir. Fetva verirken yavas hareket eder* iyice düsünür* soran kimseyi göndererek meseleyi tetkik ve tesbit ettikten sonra cevap verirdi. O fetva konusunda hiç bir seyin kolay olamayacagi görüsünde olup* helâl ve haram ile ilgili her meselenin zor oldugunu söylerdi. Din konusunda kimseyle tartismaya girmez* insanlar arasinda kin tohumlari ekecegi için bunu çok kötü bir davranis olarak degerlendirirdi.



Imam Mâlik* bedenen heybetli bir yapiya sahipti. Ilim ve büründügü takva elbisesi onun bu heybetine manevî bir yön katiyordu. Onun bakislarindan herkes etkilenir* insanlara büyüklük taslayan idareciler* valiler onun yaninda küçülür ve ona saygi gösterirlerdi.



Imam Mâlik'in babasi ok imalatçisi idi. Ancak* Imam Mâlik'in bu meslegi isra ettigine dair herhangi bir bilgi mevcut degildir. Kardesi hem hadis okur* hem de ticaretle ugrasirdi. Imam Mâlik'in de bir miktar sermayesi kardesi tarafindan çalistirilmakta idi. Buna ragmen onun* ögrencilik yillarinda biraz maddî sikinti çektigi anlasilmaktadir... Selam ve dua ile...