Cennet gençlerinin seyyidi:

Hz. HÜSEYÝN




- Ne gördün?

- Sizin vücudunuzdan bir parça kestiler, benim yanýma eklediler.

- Ýyi görmüþsün, Fatýma'nýn bir oðlu olacak ve senin yanýnda kalacaktýr.

Beraber mescidden çýktýlar

Bir müddet sonra, Hz. Hüseyin dünyaya geldi. Resulullah her sabah namazýný kýldýktan sonra, mübarek yüzünü eshab-ý kirama çevirirlerdi. Üzüntülü kimseler yüzünü görseler, mesrur olurlardý. O gün sabah namazýndan sonra, yüzlerini döndürmeden, Hz. Ali'yi çaðýrdýlar. Beraber mescidden çýktýlar. Eshab-ý kiram nereye, niçin gittiklerini anlayamadýlar. Tekrar dönerler diye oturdular. Ýkisi Hz. Fatýma'nýn evine gittiler.

Peygamberimiz Hz. Ali'ye, kapýda durup, kimseyi içeri sokmamasýný emretmiþlerdi. Hz. Hüseyin doðmuþ, melekler tebrik etmek için gelmiþlerdi. Hz. Ebu Bekir duramayýp, Hz. Ali'nin evine gitti. Sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman ve bütün eshab-ý kiram Hz. Ali'nin evine gittiler.

Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali'den, Resulullahýn nerede olduðunu sordu. Hz. Ali, içerde olduklarýný bildirince, Hz. Ebu Bekir buyurdu ki:

- Ýzin verirsen, ben de gireyim.

- Allahýn Resulü meþguldür.

- Benim içeri girmememi sana emretti mi?

- Hayýr, yalnýz dörtyüzyirmidörtbin melek geldi.

Hz. Ebu Bekir hayret edip, durdu.

Bir müddet sonra, Resulullah dýþarý çýkýp, herkesin içeri girmesini emrettiler. Eshab-ý kiram içeri girdiler. Hz. Ali'nin meleklerin sayýsýndaki sözü söylendi. Resulullah efendimiz Hz. Ali'ye sordular:

- Meleklerin sayýsýný nasýl bildin?

- Melekler grup grup geliyorlardý. Herbiri bir dil ile konuþurlardý ve sayýlarýný bildirirlerdi.

Bunun üzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Allah aklýný ziyade etsin ya Ali!

Cennet gençlerinin efendisi

Resulullah efendimiz Hz. Hüseyin doðduðu zaman, kulaðýna, (O, cennet gençlerinin efendisi, seyyididir) diye seslenmiþlerdi.

Hz. Üsame bin Zeyd, bir gece Peygamber aleyhisselamý gördüðünü ve Onun, (Bunlar benim oðullarýmdýr, kýzýmýn oðullarýdýr. Allahým ben onlarý seviyorum, sen de onlarý sev ve onlarý sevenleri de sev) buyurduðunu rivayet etmektedir.

Bir defasýnda da, (Hüseyin benden, ben Hüseyin'denim, Allahü teâlâ Hüseyin'i seveni sever) buyurmuþtu.

Allahü teâlâ Kur'an-ý kerimde, ehl-i beyte, mealen buyuruyor ki:

(Allahü teâlâ, sizlerden ricsi, yani her kusur ve kirleri gidermek istiyor ve sizi tam bir taharet ile temizlemek irade ediyor.)

Bu ayet-i kerime gelince, eshab-ý kiram sordular.

- Ya Resulallah! Ehl-i beyt kimlerdir?

Benim ehl-i beytim

O esnada, Hz. Ali geldi. Mübarek hýrkasýnýn altýna aldýlar. Fatýma-tüz-Zehra da geldi. Onu da yanýna aldýlar. Ýmam-ý Hasan geldi. Onu da bir yanýna, sonra gelen Ýmam-ý Hüseyin'i de öbür tarafýna alarak buyurdular ki:

- Ýþte bunlar, benim ehl-i beytimdir.

Bu ayet-i kerime ve ilgili hadis-i þerifler, Resulullahýn iki mübarek torununu sevmenin þart olduðunu belirtmektedir.

Hz. Hüseyin buyurdu ki:

Birgün yüksek dedemin huzuruna varmýþtým. Übey bin Kâb da orada idi. Bana, "Merhaba, ey Ebu Abdullah, ey göklerin ve yerin süsü" diye hitap ettiler. Übey bin Kâb hazretleri dedi ki:

- Ya Resulallah! Gökler ve yer için, senden baþka süs var mýdýr?

Resulullah bunun üzerine buyurdular ki:

- Beni insanlara Peygamber olarak gönderen Allahü teâlânýn hakký için, Hüseyin bin Ali, yeryüzünün merkezinin süsüdür. Ondan ziyade süs, göklerin tabakalarýdýr.

Birgün Hz. Hüseyin, Resulullah efendimizin yanýnda idi. Annesine gitmek istiyordu. Hava yaðmurlu idi. Resulullah efendimiz duâ buyurdu. Hz. Hüseyin eve gidinceye kadar, yaðmur ara verdi.

Birgün Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin'i sað dizine, oðlu Ýbrahim'i sol dizine aldý. Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki:

- Hak teâlâ, bu ikisinden birini alacaktýr. Sen birini seç!

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Eðer Hüseyin vefat ederse, benim caným yandýðý gibi, Ali'nin ve Fatýma'nýn da canlarý yanar. Eðer Ýbrahim giderse, en çok ben üzülürüm. Benim üzüntümü, onlarýn üzüntüsüne tercih ediyorum.

Üç gün sonra oðullarý Ýbrahim vefat etti.

Resulullah efendimiz, Hz. Hüseyin yanýna her geliþinde, onu öper ve buyururdu ki:

- Selamet ve saadet o kimseye ki, oðlum Ýbrahim'i ona feda ettim.

Hz. Hüseyin'in ilk çocukluðu Resulullah efendimizin derin sevgi ve þefkati içinde geçti. Ancak bu hâl, çok sürmedi. Zira Peygamber efendimiz vefat ettiler. Hz. Hüseyin, bundan sonra ilmini ve edebini babasýnýn yanýnda tamamladý.

Etrafýný aydýnlatýrdý

Hz. Hüseyin'in yüzü, karanlýk gecede etrafýný aydýnlatýrdý. Yaya olarak yirmibeþ defa hacca gitti. Beraberindekiler bineklere binse de, kendisi binmezdi. Çok cömert idi. Buyurdular ki:

- Cömert, efendi olur; cimri, hor olur. Bu âlemde bir mümin kardeþinin iyiliðini, kendinden önce düþünen, öbür âlemde daha iyisini bulur.

Eshab-ý kiramdan Hz. Dýhye, devamlý ticaret için sefere gider gelirdi. Çok güzel yüzlü idi. Cebrail aleyhisselam çok defa Resulullahýn huzuruna Dýhye þeklinde gelirdi. Birgün Cebrail aleyhisselam Fahr-i âlem hazretlerinin huzurunda bulunuyordu.

Dýhye, dedemizin yanýnda

O zaman henüz küçük olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den biri, Cebrail aleyhisselamý gördü. Hemen kardeþinin yanýna koþarak dedi ki:

- Dýhye, dedemizin yanýnda oturuyor, haydi gidelim.

Koþup mescide girdiler.

Cebrail aleyhisselamýn dizlerine oturdular. Ellerini Cebrail aleyhisselamýn koynuna soktular. Resulullah efendimiz, torunlarýnýn bu hareketini görünce hicâb edip, mâni olmak istedi. Cebrail aleyhisselam, Resulullahýn mahcup olduðunu görünce, dedi ki:

- Ya Resulallah! Niçin sýkýlýyorsunuz? Fatýma teheccüd namazýný kýlarken, Hak teâlâ beni gönderir, bunlarýn beþiklerini sallardým. Böylece Hz. Fatýma rahatça namazýný kýlardý. Bazan da bunlarýn anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar aðlardý. Hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasýn diye, beþiklerini sallardým, aðlamazlardý. Çocuklarýn bu hareketini bana karþý edepsizlik saymayýn. Bunlarýn yanýma gelip, ellerini koynuma sokmalarýnda bir mahzur yoktur.

Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Ey kardeþim Cebrail! Þimdi bir þey yapmadýlar. Daha ileri giderler endiþesiyle mâni oldum. Çünkü, eshabýmdan Dýhye isminde birisi vardýr. Çok kere sefere çýkar. Her dönüþünde bunlara hediye getirir. Sizi Dýhye zannedip, ellerini koynunuza soktular.

Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam, “Ya Rabbi! Beni Habibinin yanýnda utandýrma” diye duâ etti.

Oturduðu yerden ellerini cennete uzattý. Bir yeþil salkým üzüm, bir kýrmýzý nar eline geldi. Hz. Hasan üzümü, Hz. Hüseyin de narý aldý. Bunlarý yerlerken, bir dilenci gelip dedi ki:

- Ey ehl-i beyt! O üzüm ve nardan bana da verir misiniz?

Resulullahýn yüksek yaratýlýþlý torunlarý, dilenciye vermek istediklerinde, Cebrail aleyhisselam mâni olarak dedi ki:

- Ya Resulallah! O dilenci þeytandýr. Cennet meyveleri ona haram iken, hile ile ondan yemek istedi.

Kerbela'da þehit oldu

Hz. Hüseyin hep babasýnýn yanýnda idi. Babasý þehit olunca, Medine'ye geldi. Yezîd'e biat etmedi. Kufeliler kendisini çaðýrýp halife yapmak istedi. Kardeþi Muhammed bin Hanefiyye, Ýbni Ömer, Ýbni Abbas ve daha nice eshab-ý kiram mâni oldular ise de, kabul etmeyip yetmiþiki kiþi ile Mekke'den Irak'a yola çýktý.

Irak valisi Ubeydullah bin Ziyad, Ömer bin Sâd kumandasýnda bir ordu gönderdi. Ömer, geri dönmesini bildirdi ise de, Ýmam kabul etmeyip harp etti. 681 yýlýnda Muharremin onuncu günü Kerbela'da þehit oldu. Yezîd bunu duyunca, çok üzüldü. “Allah Ýbni Mercane'ye (ibni Ziyad'a) lanet eylesin! Hüseyin'in isteklerini kabul etmeyip de onu þehit ettirdi. Böylece beni kötü tanýttý” dedi. Hz. Hüseyin'in mübarek oðlu Zeynelabidin küçük olduðu için öldürülmedi. Kadýnlar ve Ýmamýn mübarek baþý ile Þam'a gönderildi. Mübarek baþý, Mýsýr'da Karafe kabristanýnda medfundur.