REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 33/41 İlkİlk ... 823242526272829303132333435363738394041 SonSon
404 sonuçtan 321 ile 330 arası

Konu: Nutuk

  1. #321

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    MİLLETİN BANA KARŞI GÖSTERDİĞİ SEVGİ VE GÜVENİN SAMİMİ İFADELERİ
    Bu gözlerim ajans ve basın vasıtasıyla yayınlandı.Millet yaptığım konuşmayı ve cevabını beklediğim soruyu öğrendi... Hemen, memleketin bütün seçim bölgelerindeki gerçek seçimler ve halk tarafından Meclis Başkanlığı'na protesto telgrafları yağdı. Bu kanun tasarısına imza koyan milletvekili Efendilerin de seçim bölgeleri halkı, kendilerini ve kendileriyle görüş birliğinde olanları suçlamakta gecikmedi. Miletin, benim için gösterdiği bu sevgi ve güveni samimî olarak belirtmesi bakımından kıymetli birer hâtıra olarak saklamakta olduğum bu telgraflar büyük bir dnsya tutmaktadır. Bu dosyadaki telgraflar, zaınanında basında da yer almıştı. Ben burada yalnız bir tek seçim bölgesinin, Rize'nin şahsıma çekmiş olduğu bir telgrafı olduğu gibi bilginize sunmakla yetineceğim :

    ''Üç milletvekili beyin, Seçim Kanunu ile ilgili önergesine, sancağımız milletvekillerinin katılmayacağı inancıyla bir şey yazmayı geı-ekli bulmanııştık. Şimdi Milietvekili Osman Efendi'den aldığımız mektupta, kendisinin o önerge ile ilgili ve muhalif gruptan olduğunu övünürcesine bildirmesi üzerine, aşağıdaki hususların bilginize sunulmasına mecburiyet duyulmuştur :

    1- (Övücü ve samimî sözlerden sonra) Şahsınız ve değerli çalışma arkadaşlarınız, aleyhinde, sancağımız adına söz söyleyen, muhalefet düşüncesi taşıyan ve bizce hiçbir şahsiyet ve değeri olmayan milletvekilini lânetleriz. O, artık sancağımızı da temsil hakkına sahip değildir.

    2 - Şu zamanda vatansızların bile katılamayacağı muhalefet ve bozgunculuk düşüncesini bize tavsiye eden milletvekili efendinin görüşünü benimseyecek bir tek kişinin bile sancağımızda mevcut olmadığını, bundan duyduğumuz şükran duygusuyla ve yüksek şahsiyetinize olan üstün saygılarımızla arz ederiz, efendim. İmzalar 25.5.1923

  2. #322

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    YENİDEN SEÇİM YAPILMASI KARARI
    Saygıdeğer Efendiler, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, olaylarına işaret ettiğimiz tarihte gösterdi karışık ruh hali, üzerinde ciddı olarak durup düşünülmeyi gerektiren bır durum almıştı. Bütün millette, Meclis'in görev yapamayacak bir duruma geldiği endişesi doğmaya başladı. Meclis'te durumu soğukkanlılıkla ve uzakgörüşlülükle düşünüp değerlendiren üyeler bile üzüntülerini açığa vurrmaktan kendilerini alamadılar. Artık şüpheye yer kalmamıştı ki, Meclis yenilenmedikçe, millet ve memleketin ağır ve sorumluluk bekleyen işlerini yürütmeye imkân yoktur. Bu zarurete ben de inandım. Bir gece, Başbakan Rauf Bey'e, kalmakta olduğu istasyon binasında Hükûmet üyelerini toplantıya davet etmesini, bu toplantıya benim de bizzat geleceğimi telefonla bildirdim.

    Rauf Bey'in dairesinde toplanan Bakanlar Kurulu'na Meclis'in yenilenmesini Meclis'e teklif etmek gereğinden söz ettim. Kısa,bir tartışmadan sonra, Hükûmet üyeleri ile görüş birliğine vardık. ,Aynı gece, Meclis teki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu Yönetim Kurulu'nu da Bakanlar Kurulu toplantısına çağırdım. Bu Yönetim Kurulu içinde teklifimi yersiz bulup yadırgayanlar oldu. Görüşme ve tartışmalar ertesi güne kadar sürdü. Buna rağmen, bu hey'et ile de anlaştık. Ondan sonra, derhal Grup Genel Kurulu'nu topladım. Orada memleketin içinde bulunduğu genel durumu, acele olarak yapılması gereken memleket işlerini anlattım. Meclis'in artık bu görevleri yerine getirme kabiliyeti kalmadığını belirterek ve ispat ederek, Meclis'ten, seçimleri yenileme kararı vermesini istemek gerektiğini bildirdim. Grup Genet Kurulu, konuşmalarımı ve açıklamalarımı yerinde buldu. Bunun üzerine konu, aynı gün, 1 Nisan 1923'te Meclis'e götürüldü. Yüz yirmi kadar üye, bir önergeylc, seçimlerin yenilenmesi için bir kanun teklifi sundu. Meclis, ''Seçimlerin yeniden yapılmasına karar verilmiştir'' şeklindeki bir kanunu oybirliği ile çıkardı.

    Meclis'in bu kararı vermesi, inkılâp tarihimizde önemli bir noktadır. Çünkü, Meclis bu kararı vermekle, kendinde beliren hastalığı itiraf etmiş ve bundan dolayı milletçe duyulan ızdırabı anlamış olduğunu göstermiştir.

  3. #323

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    LOZAN KONFERANSI'NIN İKİNCİ SAFHASI VE YENİ SEÇİMLERDE MİLLETİN GÖSTERDİĞİ UYANIKLIK
    EfendiIer, Lozan Konferansı, 23 Nisan 1923'te yeni den toplandı. Delegeler Hey'eti'miz Lozan'da yeni den barışı sağlamaya çalışırken, ben de veni seçimler ile meşgul oluyordum.

    Yeni seçimlere, bilinen ilkelerimizi ilân ederek katıldık. Görüşleri mizi kabul edip milletvekili olmak isteyen kimseler, önce ilkeleri kabul ettiğini ve görüşlerde birleştiklerini bana bildiriyorlardı. Adayları ben tespit edecek ve zamanı gelince partimiz adıyla ilân edecektim. Bu yolu benimsemiştim. Çünkü, yapılacak seçimlerde, milleti alda tarak, çeşitli maksatlarla milletvekili olmaya çalışacakların çnk olduğu nu biliyordum. Konuşmalarım ve uyarmalarım memleketin her tarafın da büyük bir samimiyet ve güvenle karşılandı. Bütüıı millet, ilân ettiğim ilkeleri tamamen benimsedi. Bu ilkelere, hatta şahsıma muhalefet edeceklerin milletçe milletvekilliğine seçilmesi ne imkân kalmadığı anlaşıldı.

  4. #324

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    NURETTİN PAŞA'NIN BAĞIMSIZ MİLLETVEKİL OLMA TEŞEBBÜSÜ VE YAYINLADIĞI HAL TERCÜMESİ
    Gerçekten, bazı seçim bölgelerinde bağımsız milletvekili olma teşebbüsünde bulunanlar başarı sağlaya madılar. Bu arada, o zaman daha Birinci Ordumuzun Komutanı bulunan Nurettin Paşa da millet vekili olmak teşebbüsünde bulunmuştıı. Mümkün olmadı. Nurettin Paşa, bu isteğini daha sonra bir ara seçimde Bursa'da gerçekleştirdi.

    Paşa'nın kendi başına ve bağımsız olarak milletvekili seçilebilmek için, her zaman olduğu gibi, kendi usulünce ve gerektiği şekilde propagan da yaptırmaktan geri kalmadığı da anlaşılmıştı. Bu yoldaki teşebbüsler den ve yapılan yayınlardan herkesin dikkatini çekmiş olanı özellikle hal tercümesidir.

    Nurettin Paşa , yeni seçim yılı olan 1923'te, Âbit Sürey ya Bey adında bir şahsa (A. S.) baş harflerini taşıyan bir hal tercümesi yayınlattı.

    Abit Süreyya Bey , Abdülhamid'in başkâtiplerinden rahmetli Süreyya Paşa'nın oğludıır. Meşrutiyetten önce, Nurettin Paşa gibi ve onunla birlikte fahı î hünkâr yaveri idi. Birinci Dün ya Savaşı'nda İzmir'de ve İstiklâl Savaşı'nın sonunda, Nurettin Paşa karargâhının bulunduğu İzmit'te ordu müteahhitliği yaptı. Nurettin Paşa'nın hal tercümesinin yer aldığı broşürü hazırlayan Âbit Süreyya Bey değildir. Broşür kendisine yazılı olarak verilmiştir. On dan, adının baş harflerini koyması ve cırtağı bulunduğu Matbaa-i Osma niye'de bastırması Nurettin Paşa tarafından rica edilmiştir.

    Bu broşürün kapağında şu yazılar okunur :
    İzmir Fâtihi, Afyonkarahisar ve Dumlupınar Savaşlarının galibi Gazi Nurettin Paşa Hazretieri' ninhaltercümesi.

    Efendiler, on dokuz sayfadan ibaret olan bu hal tercümesi broşürü nün ne kadar insan tarafından okunduğunu bilmiyorum. Ben, bu hal ter cümesinin memleketin bütün aydınları tarafından okunmasını çok ya rarlı ve eğitici buluyorum. Yalnız, bu broşürü okuyanların veya okuya cak olanların, broşürde temas edilen olaylar ve işlerle ilgili olarak başka ve güvenilir kaynaklardan da bilgi edinerek, metinle gerçeği karşılaştır malan ve ona göre hüküm vermeleri gerekir.

    Bu broşürün niteliği ve nasıl bir anlayışı ortaya koyduğu konusun da bir fikir edinebilmek için, bazı noktalarını hep birlikte gözden geçi relim :

    Broşürün kapağındaki yazılardan sonra, metnin başlığında da şu sözler vardır :

    Kûtülamare'nin kuşatıcısı, Bağdat'ın savunucusu, Yemen, Selman pâk, Batı Anadolu, Afyonkarahisar, Dumlupınar, İzmir Savaşları galibi ve İzmir fâtihi.

    Nurettin Paşa'nın kendi kendine takındığı "kuşatıcı", "galip", "fâtih" ünvanları hakkındaki görüşümü belirtmeyi daha sonraya bırakarak, broşürün metnine girelim.

    Paşa, Konyar adındaki Türk aşiretinden rahmetli Mareşal İbrahim Paşa'nın oğlu ve Hazret-i Peygamber soyundan gelen Âyan üyesi ve Şeyhü'l-Vükelâ Bursalı merhum Rıza Efendi' nin torunlarından imiş. . . Bu bilgilere ve ifade biçimine göre Mehmet Nurettin Paşa hem Türk hem de Arap'tır. Babası ve büyük babala rıyla da övünmektedir. Burada, babasının büyük adam olmasıyla övünen Bizans İmparatoru Theodosius'a babası ve anası Türk olan Attilâ'nın aben de, büyük ve asil bir milletin evlâdıyım" dediğini hatır latmadan geçemeyeceğim.

    Resmî okullardaki öğrenim dışında özel öğrenim de görmüş olan Nurettin Paşa 1893'te Harp Okulu çıkışlı olup Hassa Ordusu Erkân-ı Harbiyesi'ne atanmış...

    Nurettin Paşa, kurmaylık tahsili yapmamış ve o sınıfa gir memiştir. Bu bakımdan ordu karargâhına kurmay olarak atanamaz. Olsa olsa, bir askerî birliğe gönderilmeyip ordu kurmaylığında karargâh emir subaylığı veya buna benzer bir görevle alıkonulmuş olabilir... Genç bir teğmen için, askerlik görevine buradan başlamak, elbette övünülecek bir başlangıç sayılmaz. Askerî bir birliğe tayin edilmek ve orada askerliğin disiplin ve güçlüklerine alışmak şarttır.

    Nurettin Paşa,1887'de gönüllü olarak Türk - Yunan Harbi'ne katılmış ve Başkomutanlığa tayin edilen Gazi Osman Paşa 'nın yaverliğine ve İstanbul'a dönüşünde hünkâr yaverliğine, refakat subay lıklarırıâ getirilmiş.

    Bilindiği üzere, Gazi Osman Paşa, istanbul'dan Selânik'c kadar gitmiş fakat savaş meydanına gitmeden Selânik'ten geri dönmüş tür. Savaşa katılmamış bir komutanın yaverliğine ve ondan sonra da Sultan Hamid'in yaverliğine ve birtakım refakat subaylıklarına tayiıı edilmiş olmak, bilmem ki, ne dereceye kadar anlatılmaya ue övü nülmeye değer görülebilir.

    Nurrettin Paşa, sırasıyla yarbaylığa ve albaylığa yükseltil miş ve 19il8 yılı başlarında Selânik'te Üçüncü Ordu Kurmaybaşkanlığı Özel Şube Müdürlüğü'ne tayin edilmiş. . . Nurettin Paşa'nın han gi sıra ile albaylığa kadar yükselmiş olduğu, Meşrutiyet'in ilânından son ra rütbesinin yeniden binbaşılığa indirilmiş olmasıyla anlaşılıyorsa da, Selânik'te, Üçüncü Ordu Kurmay Başkanlığı Özel Şube Müdürlüğü'ne tayinini anlamak güçtür. Çünkü, benim de Kurmay Başkanlığı'nda bu lunduğum bu orduda, denildiği gibi bir özel şube yoktu. Belki de ordu komutanı olan babası, oğlu için, özel ve gizli işlerle uğraşan bir özei şube kurmuş olacak...

    Nurettin Paşa, İİçüncü Ordu Komutanı bulunan babası Mareşal İbrahim Paşa ile Meşrutiyet inkılâbının yapılmasına ve ihtilâlin aşırılıktan uzak ölçülerle ve engelsiz olarak yürütülnıesine hizmet ve yardımda bulunmuşlar. . .

    Hal tercümesi broşüründe, Nurettin Paşa'nın iki defa Sultan Hamit tarafından tutuklattırıiıp sorguya çekildiği, bir defasında süzülmesine ve diğer bir defasında da askerlikten kovularak altı yıl hap sine karar verildiği ve fakat babasının, araya girip yalvarması üzerine kurtulduğu hikâyesinden sonra.. "İstanbul'dan bir yolunu bulup yine Rumeli'ye geçerek,1908 Meşrutiyet inkılâbının hazırlanmasına ve gerçek leştirilmesine diğer arkadaşlarıyla birlikte hizmet etmiştir" sözleri yazı lıdır.

    Nurettin Paşa'nın gördüğü zulmü kısaca anlatmak gerekir se, diyetiiliriz ki, Sultan Hamit, Nurettin Bey'e hürriyetçi düşüncelerinden dolayı kızdıkça, onu yarbaylığa, albaylığa yükselterek sırmasını artırır ve sevilip okşansın diye babasına teslim edermiş. . .

  5. #325

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    DERECEYE KADAR ROL OYNADIKLARI KONUSUNDAKİ HATIRALARIM NURETTİN PAŞA'NIN VE BABASI MAREŞAL İBRAHİM PAŞA'NIN MEŞRUTİYET İNKILABI'NDA NASIL VE
    Mareşal İbrahim Paşa'nın &#220;'&#231;&#252;nc&#252; Ordu Homutanlığı, oğlu Nurettin Bey'in babasının yaverliği ve Meşrutiyet inkılabında nasıl ve ne de- receye kadar rol oynadıkları konusu &#252;zerinde de bir par&#231;a bilgi vermek isterim. Bunun i&#231;in ge&#231;miş- le ilgili kısa bir h&#226;tıramı anlatmama m&#252;saadenizi rica ederim. Efendiler &#231;eşitli vesilelerle duymuş olacağınıza ş&#252;phe yoktur ki, ben kurmay y&#252;zbaşı olur olmaz, Sultan Hamid tarafından Suriye'ye s&#252;r&#252;ld&#252;m. Orada &#252;&#231; yı1 kaldıktan sonra, o zaman &#220;&#231;&#252;nc&#252; Ordu b&#246;lgesi olan Makedonya'ya nakledildim. Ordu merkezi Manastırdı. Ordu Mareşallığı adı aitında bir komuta makamı da vardı. İİ&#231;&#252;.nc&#252; Ordu Komutanı Sel&#226;nik'te otururdu. Orada da Mareşallık Kurmay Hey'eti diye bir kuruluş vardı. Ben i908 yılında koiağası r&#252;tbesiyle bu kuruluşta g&#246;revliydim. H&#252;rriyeti getirmeye &#231;alışan gizli cemiyetle pek yakından ilgim vardı. Yanyalı Esat Paşa &#220;&#231;&#252;nc&#252; Ordu Komutanıydı. S&#252;leyman Paşaz&#226;de Ali Rıza Paşa, Kurmay Başkanı'mızdı O zaman binbaşı bulunan rahmetli Cemal Paşa ve yine binbaşı olan Fethi Bey (bug&#252;nk&#252; Paris B&#252;y&#252;kel&#231;isi) ve ben, Mareşallık Kurmay Hey'eti'ni oluşturuyorduk. Her &#252;&#231;&#252;m&#252;z de cemiyetiıı &#252;yesi idik. Cemiyetin başarıya ulaşması i&#231;in &#231;alışıyorduk. O tarihlerde, &#220;&#231;&#252;nc&#252; Ordu b&#246;lgesine bağlı Serez'deki t&#252;menin ve Serez b&#246;lgesinin komutanı mareşal r&#252;tbesinde bir zattı. Bu zat, Sultan Hamid'in fevkal&#226;de g&#252;ven ve itimadını kazanmış bulunuyordu. R&#252;tbesinin mareşal olmasına, Esat Paşa'nın kendinden daha ast bir bir r&#252;tbede bulunmasına rağmen, İstanbul ile Serez arasında g&#252;venli bir b&#246;lge bulundurulmak maksadıyla Serez'den uzaklaştırılamazdı. İşte bu &#246;nemli kvmutan, Mareşal İbrahim Paşa idi. Oğlu Nurettin Bey (Nurettin Paşa) de, babasının yanında bulunurdu. Meşrutiyet'in il&#226;nından &#246;nceki g&#252;nlerde, bir binbaşı, Mareşal İbrahim Paşa 'nın komutanlık b&#246;lgesinde, istibdat idaresinin aleyhinde konuşmuş... Bir casus bunu jurnal etmiş. . . O zaman Sel&#226;nik'te Merkez Komutanı bulunan Yarbay N&#226;zım Bey, olayı yerinde soruşturmak &#252;zere İstanbul'dan g&#246;revlendirildi. Cemiyet, N&#226;zım Bey'i bu g&#246;revden alıkoymak &#252;zere vurdurdu. Yaralanan N&#226;zım Bey İstanbul'a getirildi. Olayın soruşturmasına İstanbul'dan birinin değil, ancak orduca g&#246;sterilecek bir g&#246;revlinin gidebileceği g&#246;r&#252;ş&#252; telkin edildi. Ben g&#246;revlendirildim. G&#246;revim, hi&#231; ş&#252;phesiz istibdat aleyhinde bulunmuş olan binbaşıyı kurtarmaktı. &#214;nce Serez'e gittim. Mareşal İbrahim Paşa'yı ziyaret ettim. G&#246;r&#252;şme sırasında anladım ki, Paşa'nın b&#252;y&#252;k bir endişesi vardır. Paşa, kendi b&#246;lgesinde, Sultan Hamid ve istibdat idaresi aleyhinde bir tek kigi bile bulunmadığı ve bulunamayacağı yolunda Sultan'a g&#252;vence vermişti. Buna rağmen, s&#246;z konusu binbaşı i&#231;in yapılan jurnal, Sultan Hamid'in Mareşal İbrahim Paşa'ya olan g&#252;venini sarsacak nitelikteydi. Bu jurnalda yazıların doğrulanması, İbrahim Paşa'nın durumunu k&#246;t&#252;leştirecekti. Bunu istemiyordu. Ben derhal Paşa'nın endişesini anladım ve dedim ki : Paşa Hazretleri, devletli şahsınızın b&#246;lgesinde, Z&#226;tış&#226;hane aleyhinde duygular besleyen bir tek kişinin bile bulunabileceği d&#252;ş&#252;n&#252;lemez. Yapılmış olan jurnalda yazılanların yerinde soruşturulması, devletli şahsiyetiniz tarafından kurulmuş olan disiplini ve aşılanmış olan bağlılık duygularını kolayca ortaya koyacaktır. Arzu buyurursanız, yapacağım soruşturma raporunun bir suretini z&#226;tıdevletlerine g&#246;ndereyim. İbrahim Paşa, bu s&#246;zlerimden &#231;ok ferahladı. Benden memnun oldu ve oğlu Nurettin Bey'i &#231;ağırtıp benim &#231;ok iyi abırlanmamı ve olay yerine gidebilmem i&#231;in kolaylık g&#246;sterilmesini emretti. Soruşturmanın sonucu, binbaşıyı kurtardı. Jurnal vereni iftira ettiği ı&#231;in cezaya &#231;arptırdı. Mareşal İbrahim Paşa da, sultana kendi b&#246;lgesinde, aleyhte bir tek kişinin bile bulunamayacağını ispat ederek Z&#226;tışahane'nin kendisi hakkındaki g&#252;ven ve itimadını bir kat daha artırdı. Mareşal İbrahim Paşa'nın bu yolla kendisine beslenen g&#252;veni bir kat daha artırması, &#231;ok ge&#231;meden, kendine b&#252;t&#252;n Makedonya'yıistibdada karşı olanlardan temizleme g&#246;revini hazırladı. Bu noktayı biraz a&#231;ıklayayım : Cemiyet, b&#252;t&#252;n Makedonya'da teşkil&#226;tını genişletti, faaliyetini hızlandırdı. Artık hemen hemen a&#231;ıktan a&#231;ığa ve korkusuzca &#231;alışmalara başlandı. Sel&#226;nik'te, Ordu Mareşallığı'nda bulunan Esat Paşa'ya g&#252;ven kalmadı. Kurmay Başkanı'mız olan Ali Rıza Paşa hakkında ş&#252;phe ye d&#252;ş&#252;ld&#252;. Bunlar birer bir er, Sultan Hamid tarafından sorguya &#231;ekilmek &#252;zere İstanbul'a geri &#231;ağrıldı. Ordu Mareşallığı'na her bakımdan g&#252;ven ve itimat uyandıran Mareşal İbrahim Paşa tayin edildi ve Sel&#226;nik'e g&#246;nderildi. İbrahim Paşa'nın Sel&#226;nik'e gelmekte olduğu haberi &#252;zerine, Cemal Bey (rahmetli Cemal Paşa), ne olur ne olmaz d&#252;ş&#252;ncesiyle, bir vesile yaratarak merkezden uzaklaştı. Arkadaşım Fethi Bey, zaten daha &#246;ncesinden Jandarma Okulu Komutanlığı'na ge&#231;mişti Merkezde Ordu Komutanı ve Kurmay Başkanı adlarına yalnız ben bıılunuyordum. Yeni gelen komutana İT&#231;&#252;nc&#252; Ord<ı Komutanlığı'nı ben devir ve teslim edecektim. Ger&#231;ekten de &#246;yle oldu. İbrahim Paşa,yanındaoğlu Nurettin Bey olduğuhalde, trenle ge&#231; vakit Sel&#226;nik'e vardı. Doğruca komutanlık dairesine geldi. Orada kendisine durumu anlattım. Gece olmasına rağmen, ordu kararg&#226;hında g&#246;revli b&#252;t&#252;n komutanlan birer birer g&#246;rmek istedi. Herkes gelip kendini tanıtıyordu. Mareşal Paşa, her yeni tanıdığı zata, kendisinin ne kadar şiddetli olduğunu, insanı yokedebilecek g&#252;&#231;te bulunduğunu anlatmaya &#231;alışır birtakım tavırlar takınarak, hi&#231; de yakışık almayan s&#246;zler s&#246;yleyerek, arasıra &#231;izmeli ayaklannı yere vurarak, ilk andaıı itibaren korkutma politikası uygulamaya başladı. Gece evime gittim. Ertesi g&#252;n erkenden bir s&#252;vari, bir binek atı getirdi ve Mareşal Paşa'nın beni istediğini s&#246;yledi. Daireye geldiğim zaman anladım ki, benim g&#246;reve devam edebileceğimi emretmiş. . . Şimdi Efendiler, gelelim ihtil&#226;l ve inkıl&#226;p safhasına... İbrahim Paşa'nın, korkutma politikası, ihtil&#226;l komitesinin g&#246;zdağı verici tutumuyla karşılandı. Paşa, hiddet ve şiddetini bir tarafa bırakmak mecburiyetini duydu: Bu arada en &#231;ok Cemal Bey (Cemal Paşa) vasıtasıyla ihtil&#226;l cemiyetinin kuwetinden ve teşebb&#252;s&#252;ndeki ciddiyetten İbrahim Paşa'nın oğlu haberdar edildi. Babasının cemiyet aleyhinde bir harekette bulunmaması i&#231;in uyanldı ve Paşa'dan teminat istendi. S&#246;z gelişi, Paşa, cemiyet aleyhinde hareket etmeyeceğini g&#246;stermek &#252;zere, Cuma namazını fii&#226;n camide kılacak ve ikinci safta namaza duracaktır gibi birtakım isteklerde bulunuldu. İşte Nurettin Bey bu gibi şeyleri babasına duyurmak i&#231;in aracı oIarak kullanılıyordu. Fakat &#246;nemli işlerde daha &#231;ok g&#246;revlendirilen ve &#231;alıştınlan, babasının emir subayı Nurettin Bey değil, cemiyetin &#252;yesi ve mutemedi olan, komutanlık makamının emir subayı Y&#252;zbaşı K&#226;zım N&#226;mi Bey (şimdi yazar ve &#246;ğretmendir) idi. İbrahim Paşa, cemiyetin uyanlarına uymak zorunda bırakıl- dı. Fakat, cemiyetin teşkil&#226;tından, te ebb&#252;slerinden kararlarından ve a - ı işlerden hi&#231;bi k' ş ' y p r va ıt haberdar edilmemiştir. I&#252;rriyet ve Meşrutiyet'in il&#226;nından da, ne İ b r a h i m P a ş a 'nın ve ne de oğlu N u r e t t i n B e y'in daha &#246;nce hi&#231;bir şekilde ve asla ha- berleri de olmarıııştır. llIeşrutiyet'in il&#226;nı konusunun tamamen i&#231;inde bu- lunduğu duğum i&#231;'ınv bu kon teferruat ve safhalan la ahsen ve akından ilgili ol- nudaki hatıralanm olduğu gibi aklımdadır. H&#252;rriyet ve Meşrutiyet il&#226;nı ile ilgili g&#246;sterilerde erken davrandığı sanılan &#220;sk&#252;p'teki hazırlıkIan Sel&#226;nik'te ve diğer yerlerde yapılacak ha- zırlıklara uygun bir şekilde d&#252;zenlemek i&#231;in İİsk&#252;p'e gitmiştim. Oradan d&#246;n&#252;ş&#252;mde ve artık her yerde f&#252;li g&#246;steriler ba ladıktan sonra, M a r e- gal tbrahim pa ş $ a beni &#231;ağırdı ve şunları s&#246;yledi : Beni Ordu Komutanlığı nda bırakacak mısınız, bırakmayacak mısınız? Bırakılmaya- cak isem, şahsım tecav&#252;z ve hakarete uğratılmadan hemen İstanbuI'a ha- reket edeyim. Iatt&#226; Paşa, b&#252;rosu &#252;st&#252;nde duran yazı hokkasını eline ala- rak aynen hatırımda kalan şu kelimeleri de ekledi : Burada benim yal- nız bir hokkam var, onu alıı, giderim. Gerekenlerle g&#246;r&#252;şt&#252;kten sonra cevap verebileceğimi s&#246; ledim. Ce- " y miyet adına yetkili olan diger arkadaşlarla, İ b r a h i m P a ş a 'nın ko- mutanlığı konusunu g&#246;r&#252;şt&#252;k. Bir zaman i&#231;in kalmasında sakınca g&#246;rme- dik. Komutanlıkta kalacağını bildiren cemiyet kararını kendisine ben teb- Iiğ ettinı. Fakat, bir iki g&#252;n sonra, dağa &#231;ıkmış olan subaylardan bir te duğıı efendi, İbrahim Paşa'yabulun en yerden hakaret dolu bir telgraf &#231;ekmiş... İbralıim Paş , k . a derhal beni &#231;agırttı ve teI rafı uzatarak dedi i . aBeni komutan olarak burada bırakacağınızı bildirmi tiniz. Bu ha,karet nedir? Komutan Paşa'ya Cemiyet'&#231;e kendisi i&#231;in aldıŞ ımız ka- rarı b&#252;t&#252;n teşkil&#226;ta duyuracak kadar zaman ge&#231;mediğini, &#246;zellikle da" g başında bulunan subaylanmızın herhangi bir telgraf merkezinden bu i- 'bi telgrafları &#231;ekmeierine engel olmanın bug&#252; g etmesi gerektiğin nlerde g&#252;&#231; olacağını kabııl i s&#246;yleyerek kendisini yatıştırmaya &#231;alıştım. Fakat, aradan &#231;ok ge&#231;meden, o zaman Yunan Sınırı Komutanı bulunarı Muhlis Paşa, Cemiyetin Manastır'daki Merkez Hey'eti tara fından Manastır'a davet edilmiş. . . Muhlis Paşa, Ordu Komutanı İbrahim Paşa'dan izin almaksızın Manastır'a gitmiş. Bu duruma canı sıkılan İbrahim Paşa, Muhlis Paşa'ya tekdir edici bir yazı g&#246;ndermiş... Bunun &#252;zerine, Muhlis Paşa'yı davet eden Merkez Hey'eti, İbrahim Paşa'yauzunbirtelgraf&#231;ekmiş...Budefada Mareşal P a ş a beni &#231;ağırarak telgrafı g&#246;sterdi ve : aya bu ne?dedi. Telgrafı baştan sona kadar okudum. Bu telgrafta Konyar aşiretinden Mareşal İbrahim Paşa'nın b&#252;t&#252;n hayatı, ge&#231;mişi ve hayatının i&#231;y&#252;z&#252; a&#231;ıklandıktan sonra, ağır ve hakaret dolu kelimelerle, istibdat devrinin, Sultan H a m i d kulluğunun ender rastlanır bir &#246;rneği olan İbrahim Paşa'nın h&#252;rriyet i&#231;in &#231;alışan bir &#231;evrede, h&#252;rriyet i&#231;in &#231;alışanlara komuta etmek cesaretinde bulunmasına şaşılıyor ve hemen komutanlıktan &#231;ekilmesi ihtar ediliyor ve isteniyordu. Efendiler, bundan sonra, İbrahim Paşa ger&#231;ekten Sel&#226;nik'te duramadı. Dediği gibi bir hokkasını alıp gitti. Bu bilgilerden sonra, Nurettin Paşa'nın, İİ&#231;&#252;rıc&#252; Ordu Komutanı bulunan babasıMareşal İbrahim Paşa ile Meşrutiyet inkıl&#226;bının yapılmasına ve ihtil&#226;lin aşırılıktan uzak &#246;l&#231;&#252;lerle ve engelsiz olarak y&#252;r&#252;t&#252;lmesine ne yolda hizmet etmiş olduklarını anlamak kolay- laşmıştır, sanırım. Denildzği gibi, aihtil&#226;lin aşırılıktan uzak &#246;l&#231;&#252;lerle y&#252;- r&#252;t&#252;lmesine de etkili olamamışlardır. En &#246;l&#231;&#252;s&#252;z davranışlar, bizzat ken- dilerine yapılmış olan muamelelerde g&#246;r&#252;lm&#252;şt&#252;r.

  6. #326

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    IRAK SEFERİNDE NURETTİN PAŞA
    Efendiler, Irak seferinde, Nurettin Paşa zamanındaki durumun i&#231;y&#252;z&#252; şundan ibarettir :

    İlk Irak Komutanı olan S&#252;leyman Asker&#238; Bey'in yenilgiye uğrayıp intihar etmesinden sonra, Irak'a Kafkasya'dan yeni birlikler ge linceye kadar, savaşlar, İngilizlerin istcğine ve y&#252;r&#252;y&#252;ş hızlarına bağlı kalmıştır. Nurettin Paşa, K&#251;t&#252;lamare'de İngilizlere yenildikten sonra, gece g&#252;nd&#252;z ve hi&#231; bir direnme g&#246;stermeden y&#252;r&#252;yerek Selman p&#226;k'a kadar perişan bir şekilde geri &#231;ekildi.

    İngilizler, Nurettin Paşa'yı kovalayarak Selmanp&#226;k'a kadar ilerlediler. Orada, Kafkasya'dan g&#246;nderilmiş olan birlikler, İngiliz birlik lerini karşıladı. &#220;&#231; g&#252;n savaştıktan sonra, Nurettin Paşa yenilgiyi kabul ederek geri &#231;ekilme emri verdi.Birlikler, Diyale ırmağına kadar ku zeye &#231;ekildi. İngilizlerle s&#252;vari bağlantısı kurma yolu bile aranmadı. Hal buki, aynı zamanda, İngilizler de geri &#231;ekilmişlerdi. Bu bilgiyi veren &#231;&#246;l Araplarıydı. Ondan sonra Nurettin Paşa, kendini toplayıp yeniden Selmanp&#226;k-K&#251;t&#252;lamare y&#246;n&#252;nde ilerledi.

    K&#251;t&#252;lamare kuzeyinde, gece İngiliz birlikleri ile karşılaşıldı. Tedbir sizlik, d&#252;zensizlik ve idaresizlik y&#252;z&#252;nden, birliklerimiz şafak vakti d&#252;ş nıanın ateş baskınına uğradı. Er, subay ve komutan olmak &#252;zere bir&#231;ok kayıp verildi. Birliklerde panik oldu. Kendiliğinden geri &#231;ekilme başladı. İngilizlerin &#231;ekilmesi &#252;zerine ortalık yatıştırılabildi.

    Irak'ta yeni birlikler ve yeni vasıtalarla b&#252;y&#252;k ve kanlı savaşlar bun dan sonra başlar ki, Nurettin Paşa'nın bunlarla al&#226;kası yoktur.

    Broş&#252;r&#252;n aynı sayfalarında, "Nurettin Paşa, İngilizlerden ele ge&#231;irdiği u&#231;aklarla da bir u&#231;ak filosu meydana getirmek gibi &#231;ok b&#252;y&#252;k başarılar g&#246;sternıiştir" deniliyor.

    Bu iddianın pek cahilce olduğunu s&#246;ylemek zorundayım. U&#231;ağın ve u&#231;ak filosunun ne olduğunu bilenler, b&#246;yle bir iddianın ne kadar g&#252;l&#252;n&#231; olduğunu elbette anlarlar.

  7. #327

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    B&#220;Y&#220;K TAARRUZ'DA NURETTİN PAŞA SAVAŞ MEYDANINI D&#220;RB&#220;NLE SEYRETMEYİTERCİH EDİYORDU
    Broş&#252;r&#252;n sekizinci sayfasında, Nurettin Paşa'nın d&#252;rb&#252;nle bakarken alınmış bir resmi vardır. Bu resmin altında şu s&#246;zler yazılıdır :

    "26 Ağustos 1922 taarruz g&#252;n&#252; Kocatepe g&#246;zet leme yerinde Karahisar Meydan Muharebesi idare ederken alınan fotoğraflarıdır.

    O g&#252;n hep aynı tepedeydik. D&#252;rb&#252;nle bakanlar &#231;oktu. D&#252;rb&#252;nle en &#231;ok bakanlar, &#246;zellikle g&#246;zetleme g&#246;revi verilen subaylardı. Ger&#231;ekten, Nurettin Paşa'nın da savaş meydanını d&#252;rb&#252;nle seyretmeyi ter cih ettiğini ben de farketmiştim.

    Karahisar - Dumlupınar Meydan Muharabesi yapılırken, "Başkomu tanlık Meydan Muharebesi'nin yapıldığı g&#252;n" bir aralık, Nurettin P a ş a'yı kolordu komutanı Kemalettin Paşa'nın (şimdiki Berlin B&#252;y&#252;kel&#231;isi ) g&#246;zetleme noktasında, durumu d&#252;rb&#252;nle seyrederken bul dum. Birliklerimiz d&#252;şmanı yakından sıkıştırmış, nazik ve &#246;nemli bir du rum ortaya &#231;ıkmıştı. "D&#252;rb&#252;nle seyretmeyi bırakınız' Savaşı yakından ve bizzat idare etmek i&#231;in, ileri ateş mevzilerine gideceğiz" dedim.

    Nurettin Paşa, bu kadar yaklaşmanın doğru olmadığını s&#246;y leyerek gitmek istemedi. Canım sıkıldı. "Siz burada kalabilirsiniz" dedim. Kemalettin Sami Paşa'ya : " Siz benimle geliniz! " dedim ve otomobilime y&#252;r&#252;d&#252;m. Kemalettin Paşa : "emredersiniz" dedi ve benimle beraber y&#252;r&#252;d&#252;. Bu davranış &#252;zerine, d&#252;rb&#252;n&#252;n başında yalnız bırakılan Nurettin Paşa'nın da arkamızdan geldiğini g&#246;rd&#252;k. De diğim yere gittik. Yunan ordusunun esareti ile sonu&#231;lanan o savaŞı, en ince noktalarına kadar bizzat idare ediyor ve gereken emirleri, doğrudan doğruya kolordu komutanlarına ve diğer komutanlara ben veriyordum.

    Verdiğim emirlere g&#246;re tedbirler alınıp gerekli uygulamalara ge&#231;ilir ken, Ordu Komutanı Nurettin Paşa yanımda duruyor ve durumu seyrediyordu. Bir aralık, kolordu komutanını benim yanımdan uzaklaştı rarak bazı emirler vermeye kalkışmış... Kolordu Komutanı bu emirleri uygulanabilir nitelikte bulmamış; ordu komutanı ile kolordu komutanı arasında neredeyse saygısızca bir &#231;atışma durumu ortaya &#231;ıkmış. . . Kemalettin Sami Paşa, Nurettin Paşa'nınyanındanbiraz sert&#231;e bir muamele ile ayrılmış. . Bu durumun farkına vardım. Kemalettin Sami Paşa'yı yanıma &#231;ağırıp, s&#252;k&#251;net ve disiplini koruması gerektiğini s&#246;yledim. Daha sonra, yaInız olarak Nurettin Paşa'yı &#231;ağırttım. Genel olarak bazı sorular sordum ve anlatmak istedim ki, kolordu komutanına verdiği emrin ger&#231;ekten de uygulanması m&#252;mk&#252;n değildir. Komutanlar, emir vermiş olmak i&#231;in emir vermezler. Gerekli, uy gıılanabilir olan hususları emrederler ve emir verirken, kendini, o emri yerine getirecek olanın yerine koymak ere emrin nasıl yerine getirilip uy gulanacağını d&#252;ş&#252;nmek ve bilmek gerekir.

    Hal terc&#252;mesi broş&#252;r&#252;n&#252;n 9' uncu sayfasında, Irak'tan sonra "Kaf kas cephesine gitmiş olan Nurettin Paşa'nın 3 &#252;nc&#252; Ordu B&#246;lgeleri Komutanlığı'nda ve Ordu Komutanlığı Vekilliği'nde bir s&#252;re" bulunduğu yazılıdır. Bu g&#246;revlerzn nasıl birer g&#246;rev olduğunu ve bu s&#252;renin ka&#231; g&#252;r olduğunu sormak l&#226;zımdır.

    Nurettin Paşa, Kafkas Cephesinden İstanbul'a d&#246;n&#252;ş&#252;nde " Aydın, Muğla ve Antalya B&#246;lgeleri Komutanı" &#252;nvanı ile İzmir'e gitmiş ve orada bulduğu, &#231;oğunu 40 yaşından yukarı askerlik &#231;ağını aşmış erlerirt oluşturduğu dağınık birka&#231; birliği yeniden d&#252;zenleyerek ve yeni t&#252;rk menler kurarak 21' inci Kolorduyu meydana getirmiş.

    Efendiler, kolordu kurma işi, son zamanda, Birinci D&#252;nya Savaşı' nın fantazileri sırasına ge&#231;mişti. &#214;zellikle, karşısında d&#252;şman bulunmayan sabit b&#246;lgelerde, askerlik şubeleri ve başkanlıkları kuruyormuş&#231;asına bir kolaylıkla, kolordu komutanlıkları kurulur ve yetkiler verilirdi. Ger&#231;ek ten b&#252;t&#252;n savaş cepheleri imdat diye feryat ederken, 21' inci Kolordu, de ğer verilen bir varlık olsaydı, Aydın b&#246;lgesinde y&#252;z&#252;st&#252; bırakılmazdı.

  8. #328

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    HAL TERC&#220;MESİ BROŞ&#220;R&#220;NE G&#214;RE NURETTİN PAŞA'NIN İSTANBUL'DA VE ANADOLU'DA G&#214;RD&#220;Ğ&#220; &#214;NEMLİ İŞLER NELERDİ?
    Broş&#252;r&#252;n 16' ncı sayfasında Nuretti Paşa'nın "Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının teşebb&#252;sleriyle başlayan Mill&#238; M&#252;cadele liderleri ile de ilişki kurarak..." İstanbul'da bir takım &#246;nemli işler yaptığından, sonunda İngilizler tarafından takibe başlanmış olduğundanu ve Mustafa Kemal Paşa 'dan aldığı davet yazılarında, artık İstanbul'dan &#231;ok Anadolu'da hizmet edilebileceğinin bildirilmesi &#252;zerine Anadolu'ya ge&#231;miş olduğundan s&#246;z ediliyor.

    Efendiler, Nurettin Paşa'nın İstanbul'da İngilizlerle ve Damat Feri Paşa Kabinesi'yle anlaştığını,Ankara'da kurulan T&#252;rkiye B&#252;y&#252;k Millet Meclisi'nden ve onun h&#252;k&#251;metinden habersiz olarak, bizi, İstanbul ile uyuşturmaya &#231;alıştığını ve bu m&#252;nasebetle arada ge&#231;en telgraf haberleşmeleri &#252;zerine Ankara'ya geldikten sonraki davranışlarını yeri geldiğinde anlatmıştım. Bunları tekrar etmeyeceğim.

    18'inci sayfada : Yukarıda sayılan vatan hizmetlerini başarı ile yerine getirmiş olan Nurettin Paşa ile B&#252;y&#252;k MiIlet Meclisi arasında bazı resm&#238; işlerden dolayı anlaşmazlık &#231;ıkması &#252;zerine, kendisi hemen Ankara'ya gelmiş ve bu anlaşmazlık olumlu bir &#231;&#246;z&#252;me bağlanarak giderilmiştir ifadesine rastlanmaktadır.

    Nurettin Paşa'nın, H&#252;k&#251;met&#231;e nasıl Merkez Ordusu Komutanlığından alınarak Divan-ı Harb'e verilmek &#252;zere Ankara'ya getirildiğini ve Meclisin, kendisine karşı g&#246;sterdiği şiddetIi tepki, idamını isteyecek kadar ileri gitmişken, Başkomutan sıfatıyla, şahsen Meclis k&#252;rs&#252;s&#252;nden, N u r e t t i n P a ş a'yı savunarak nasıl kurtarmış olduğumu da a&#231;ıklamıştım. Burada yeri gelmişken yalnız bir noktaya dikkatinizi &#231;ekmek isterim. S&#246;z konusu broş&#252;rde yer alan ifadeye g&#246;re, bir T&#252;rkiye B&#252;y&#252;k Millet Meclisi vardır, bir de N u r e t t i n P a ş a... Bunlar karşı karşıya gelmişler ve aradaki anlaşmazlık giderilmiş... Bilindiği gibi, Meclis ile karşı karşıya gelebilen yalnız H&#252;k&#251;met'tir. Meclis'in karşısında H&#252;k&#252;met vardır. Bir ordu komutanı; bir vali ve herhangi bir makam sahibi Meclis'in muhattabı olamaz. Broş&#252;r&#252;n 18'inci sayfasının son satırları, Nurettin Paşa' nın Tanrının l&#251;tfuyla, vatanı tehlikeden kurtaran b&#252;y&#252;k zaferin başarıcısı ve yaratıcısı olduğunu, mill&#238; tarihe bu defa pek &#246;nemli ve benzeri g&#246;r&#252;lmemiş bir şeref ve iftihar sayfası eklemeyi sağlamış bulunduğu....." nu a&#231;ıklamaya ayrılmıştır.

  9. #329

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    NURETTİN PAŞA, ZAFERDEN PAY ALMAYA EN AZ HAKKI OLANLARDAN BİRİDİR
    Efendiler, bu kadar c&#252;r'etli bir iddia karşısında Şaşırmamak ve b&#246;yle bir iddiayı garip karşılamamak m&#252;mk&#252;n değildir. Ger&#231;ekten de Nurettin Paşa genel taarruzda 1' inci Ordu Komııtanlığı'nda bulundu. Diğer b&#252;t&#252;n komutanlarla birlikte kendisine emrettiğimiz g&#246;revleri yapmaya &#231;alıştı. Bu durum, b&#252;t&#252;n T&#252;rk ordusuna ve ordumuzun b&#252;y&#252;k k&#252;&#231;&#252;k b&#252;t&#252;n komutanlarına, subaylarına ve her erine ait olmak tabi&#238; bulunan bir başarıyı ve şerefi, Nurettin Paşa'nın kendi şahsına malettirmesini gerektirmez. Bu iddia kadar anlamsız, asılsız ve ayıp bir şey olamaz. Nurettin Paşa'yı kazanılan zaferin yaratıcısı gibi g&#246;stermek olsa olsa kendisiyle alay etmek maksadına dayanabilir. Yoksa, Nurettin Paşa, B&#252;y&#252;k Zafer'in şerefinden pay almaya en az hakkı olanlardan biridir.

    Efendiler, B&#252;y&#252;k Taarruz'da, Nurettin Paşa'yı, yalnız taarruzun ikinci g&#252;n&#252; Kocatepe'de yalnız bırakmıştım. &#199;&#252;nk&#252;, d&#252;şmanın yenildiğini ve geri &#231;ekileceğini anlamıştık. Yenilgisini bozguna &#231;evirmek ve geri &#231;ekilme hattını keserek d&#252;şman ordusunu esir etmek i&#231;in, artık Kocatepe'de değil, durumu daha genel olarak g&#246;zden ge&#231;irecek ve ona g&#246;re etraflı tedbirler alacak yerde bulunmamız gerekiyordu. O g&#252;n bile, Cephe Komutanı İsmet Paşa'nın uygun g&#246;r&#252;p benim imzam ile yazdığı cesaret verici kısa bir yazıyı telefonla okuyarak Nurettin Paşa 'nın maneviyatını kuvvetlendirmek i&#231;in tedbir almak gereği duyulmuştu.

  10. #330

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    NURETTİN PAŞA'YI VE ORDUSUNU BİZZAT TAKİP ETMEK VE Y&#214;NETMEK ZORUNDA KALDIM
    Ondan sonra, Nurettin Paşa'yı ve ordusunu bizzat takip etmek ve y&#246;netimine m&#252;dahele etmek zorunda kaldım. B&#246;yle yapmasaydım, Nurettin Paşa'nın yaptığı hat&#226;ları d&#252;zeltmek g&#252;&#231;leşirdi. Dumlupınar'da, ordusunun Kurmay başkanı Emin Paşa'nın ileri hareket i&#231;in hazırladığı harek&#226;t emrinin kapsamını anlamayan, fakat anlamamış değil de daha iyisini d&#252;ş&#252;nmek ve yapmak istiyormuş gibi davranan Nurettin Paşa'nın bir kararsızlığa d&#252;şmesi &#252;zerine, kararsızlıkla ge&#231;irilecek zaman olmadığını hatırlatarak gereken talimatı bizzat yazdırdığım zaman Nurettin Paşa bana demiştiki: "Paşam siz bizi yalnız ve serbest bırakmıyorsunuz!" Buna orada bulunan Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Hazretleri, cidd&#238; bir dille ve şu yolda cevap verdi : "Paşa, paşa dedi. Bu ordu bizim ve b&#252;t&#252;n memleketin g&#246;z bebeğidir. Onun sevk ve idaresini tesad&#252;fe bırakamayız! "

    Dumlupınar'dan Uşak'a giderken, yolda Nurettin Paşan' nın aldığı tedbirlerdeki yetersizliğin farkına varıp, Nurettin Paşa'nın t&#252;menlerine bizzat emir vererek tedbir aldırmasaydım, Trikopis' in esir d&#252;şmesi m&#252;mk&#252;n olmayabilirdi. Uşak'ta beklenmedik k&#246;t&#252; bir durumla karşılaşabilirdik. İzmir'e vardıktan ve h&#252;k&#251;met dairesine girdikten sonra, g&#252;neyden gelen top ve t&#252;fek seslerini bizzat işitip, Nurettin Paşa'nın tedbirsizliğini ve gafletini anlayıp doğrudan doğruya kendim emir vererek tedbir aldırmasaydım, İzmir'e girmiş ve İzmir sokaklarında halkın arasına karışmış olan birliklerimizin, biz de i&#231;inde olduğumuz halde, paniğe kapıIarak darmadağın olması ihtimalden uzak değildi.

    İşbilirlik ve ileri g&#246;r&#252;şl&#252;l&#252;k iddiasında bulunan Nurettin Paşa'nın, İzmir'de yabancı memurlarla yaptığı zapta ge&#231;miş konuşmasını bizzat d&#252;zeltmeseydim, İzmir'e girmekten doğan genel sevincin s&#246;nmesine yol a&#231;acak durumlardan ka&#231;ınmak belki de m&#252;mk&#252;n olmayacaktı.

    Efendiler, bu s&#246;ylediklerim, ordunun b&#252;t&#252;n ileri gelenlerince bilinen ger&#231;eklerdir. Bu ger&#231;ekleri yalnız bir kişinin farketmediği anlaşılıyor. O da N u r e t t i n P a ş a 'dır. Kuşatıcı, galip, f&#226;tih, gazi &#252;nvanlarıyla kendini hatırlatmak gibi &#231;ocuk&#231;a bir sevdaya kapılan N u r e t t i n Paşa'nın, "K&#251;t&#252;l&#226;mare kuşatıcısı Nurettin Paşa" diye bir kartını g&#246;rm&#252;şt&#252;m. Nurettin Paşa bu kartı, Taşk&#246;pr&#252;'de otururken, Kastamonu Valisi ve o b&#246;lgenin komutanı bulunan Muhittin Paşa'ya (şimdiki Kahire B&#252;y&#252;kel&#231;isi) g&#246;ndermiş. Kartın boş yerlerine yazdığı yazılarda, karttaki &#252;nvana işaret ederek, "bunu da benden kimse alamaz ya!" diye bir ibare vardı. Muhittin Paşa, bu kartı ve karttaki yazıyı, akıl ve ferasetle bağdaşır g&#246;rememiş ve dikkate değer bulmuş olduğundan aynen bana g&#246;ndermişti. Evet, onu ondan kimse geri alamaz. Fakat onu ona veren de yoktur. Her başarılı savaşa katılan kimsenin, hakkı olmadığı halde kendisini başarının tek kazanıcısı ve galibi il&#226;n etmesi, &#246;rnek alınacak bir ahl&#226;k kuralı değildir. Memleketin &#231;ocuklarına, b&#246;yle asılsız tarz ve tavırlar takınma alışkanlıkları veremeyiz. Gelecek nesillere, b&#246;yle havadan galip, fatih olunabileceği gibi sakat bir d&#252;ş&#252;nceyi miras bırakamayız.

Sayfa 33/41 İlkİlk ... 823242526272829303132333435363738394041 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •