Bir zamanlar bir başbakan milletvekillerine“isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” demiş, yer gök sallanmıştı.
Tepkinin ne kadar yersiz bir tepki olduğunu günümüzün Başbakanı doğruluyor. Zira, kafa aynı kafa:
Milletin vekillerinin hilafeti getirebileceklerini
söylemekle.. millet istiyor diye, örneğin yargı erkini yürütmenin emrine almaya girişmek aynı kapıya çıkmıyor mu?
Acaba ne zaman millet açlığı, yoksulluğu, yolsuzluğu bir yana at, yargıya kelepçe vuracak anayasa değişikliği istiyorum dedi?
Kimi yaptırımlarını milletin isteğine bağlamak aslında RTE’nin kafasının ürünü.
Sıkıştı mı köşeye, vallahi billahi ben değil, anayasa değişikliğini, yargıyı yargı olmaktan çıkarmayı millet istedi deyip duruyor.
RTE’ye göre millet demek, milletin vekillerinin reisi olan RTE demek!
Düşlediğimi yaparım. Benden olanlara trilyonlar, benden olmayan medyaya, kimi işadamlarına domdom kurşunları!
***
Gazeteci haber, başbakan ise gazeteciyi kullanmak ister.
İki TV’ye çıktı geçen pazar. Konuştu.
Anayasa değişikliğini pişirdi. Bay Arınç ilan etti ya, referandum cepte: Yüzde 60.
İşsizlik, yoksulluk, yaşam sıkıntıları tavana vurdu. Millet ıstırap içinde mi dediniz?
Bu konuları tartışmaya, eleştiriye açmak olanaksız. Nedenini sor RTE’ye. Yanıtı hazır: Ee, millet istemiyor!
Hele bir deneyin bu sorunları konuşmayı tartışmayı. Dünyanın kaç bucak olduğunu görürsünüz..
Pekâlâ; ne zaman millet istiyor diye dertlerine eğilecek milletin vekili olan efendimiz? Soru abes:
Ekonomi tıkırında mı, tıkırında. Kardeşlik, birlik beraberlik pekişiyor mu? Evet. Böyle dertleri, sorunları yok RTE’nin.
Onun derdi, sorunu başka: Ne zaman anayasada, yasalarda AKP’ye uygun değişiklik yapmaya girişirse… İşte o zaman millet adına millet istiyor diye çıkıveriyor karşımıza. Yargıyı kapıkulu konumuna getirecek girişimi millet istiyor diye ilan ediveriyor.
Yedi buçuk yıldır gece gündüz demeden koşturduğu Başbakanlık’tan çıkıp da Çankaya’ya kapağı atmak için bu kez millet başkanlık sistemini istiyor diye yeni bir kampanya açmaya hazırlanıyor.
Fakat Başbakan’a; Güney Amerika ülkelerinde başkanlık sistemleri diktatörlüğe yol açıyor diyecek oldu bir gazeteci.
Lafı ağzına tıkıverdi: “Ama Fransa’da olmuyor!”
Fransa demokrasisi Türkiye’de olsa amenna diyemedi soruyu yönelten gazeteci.
Ha Türkiye’deki tek adamlık, ha başkanlıkla gelecek diktatörlük!
Ayvaz kasap hep bir hesap!
***
Sistemi “biraz” inceledim diyor; lakin öylesine ayrıntılar veriyor ki, başkanlık sistemini daha şimdiden sindirmiş.
Ne ki örneğin ABD başkanlarının yetkilerini işine geldiğince anlatıyor…
ABD’de başkanın sınırsız yetkilerinden hiç söz etmiyor.
Örneğin ABD başkanlarının karılarını Arap şeyhlerine yağ çekmek için devletin verdiği özel uçakla düğünlere göndermediğinden söz etmiyor.
ABD başkanlarının kişisel beş kuruşlarının hesabını Kongre’ye ve kamuoyuna vermek zorunda olduklarına değinmiyor.
ABD başkanları, başkan olduktan sonra bizimki gibi birden trilyonlara, lüks yalılara sahip olamıyor.
ABD’de başkanların, başkan olmadan önce dost işadamlarının kesesinden dış ülkelerde eğitim gören oğullarıyla, damatları gemiler, şirketler satın alamıyor.
***
RTE’nin aklından yargı çıkmıyor. Hükümetin halk yararına, ülke kalkınması uğruna aldığı kararları bozuyor veya engelliyorlar diyor.
Yargının hiçbir sorumluluğu yok; rahatça ayak bağı oluyorlar, ülke için yaptıklarımızı yarı yolda durduruyorlar, diyor.
Yıllardır söyleyegeldiği masallar. İyi de, ama bir gerçeği es geçiyor.
Ayak bağı olan, ülke adına yapılan olumlu işleri millet adına durduran yargı…
…Bu kararları kafadan mı alıyor? Yoksa.. yürürlükteki yasalara dayanarak, yasaların buyruklarına uyarak mı karara bağlıyor?
Gerçek bu mu, bu!
Kime göre? RTE dışında herkese göre…
CÜNEYT ARCAYÜREK / Cumhuriyet
Yer imleri