Sovyet döneminin ünlü Pravda (Tr. Gerçek) ve Izvestia (Tr. Haber) adındaki iki gazetesi gerçekleri siyasi iktidarın istediği yönde kurgulamayı öylesine abartmıştı ki halk arasında bu iki gazetenin isimlerinden yola çıkarak haberciliklerini tiye alan bir söz çok meşhur olmustu;
“V Pravde nyet izvestiy, v Izvestiyakh nyet pravdy” Yani, ‘Gerçekte haber yok, haberde ise gerçek…’
Halk, gerçeğin bu gazetelerde çıkan haberlerin aslında tam tersi olduğunu öğrendiğinden, ekonominin başarılarından bahsedildiğinde anında stok yapmaya başlıyordu. Rejimin özgürlükçülüğü konusunda yapılan haberler de halkın dudaklarında kızgınlıkla karışık acı bir tebessüm yaratmaktan öteye gidemiyordu.
Günümüzde AKP yandaşı medyanın haline bakınca Sovyetlerdeki bu sancılı döneme benzer bir sürecin başladığı görülüyor. Karapara aklayan bankalar misali bin bir manevrayla AKP’nin yanlışlarını aklamaya çalışan yandaş medya, demokrasimizi son derece tehlikeli bir mayın tarlasına çevirdi. Oysa gerçek demokrasilerde, yönetilenler yöneticilerini özgür iradeleriyle yaptıkları seçimler yoluyla iktidara getirdiğinden, bu seçimlerini sağlıklı şekilde yapabilmeleri için medyanın sağlayacağı objektif ve tarafsız bilgiye muhtaçtırlar. Demokrasi'nin var olabilmesi için medyanın tarafsız olması, halka manipulasyondan ziyade, bilgiyi -olabildiğince- objektif olarak aktarması bir gerek şarttır. Bu nedenle çağdaş demokrasilerde özgür medya yargı, yasama ve yürütmenin ardından demokrasilerin en önemli dördüncü kuvveti olarak görülmektedir.
Ülkemizde medyanın bilgi sunma rolüne bakıldığında küçük bir azınlığın samimi çabaları dışında medyanın büyük bir kesimi -özellikle AKP medyası- gerçekleri objektif şekilde yansıtmaktan çok onu iktidarin istediği şekle sokan sihirli bir ayna gibi hareket ettiği görülüyor. Hatta bu eğilim öyle bir noktaya geldi ki, yandaş medya yazarlarıyla AKP’in resmi basın sözcülerı arasındaki yegane fark, ikincilerin AKP'nin sözcülüğünü çok daha fütursuzca yapmalarından ibarettir.
Ergenekon davasında akla zarar iddiaları sansasyonel şekilde topluma servis eden yandaş medya, özünde Nazi Almanyasının ünlü propaganda bakanı Goebbels'in taktiğini uyguluyor. Bu yöntem basit ama son derece etkilidir. Önce büyük bir yalan söylenecektir; "TSK bünyesinde AKP’yi darbe yoluyla devirmek isteyen bir cunta vardır ve bu cuntayla, bazı akademisyenler, sivil toplum liderleri, AKP karşıtı kimi medya mensuplarınında organik ilişkisi vardır…" Bu yalan öylesine bir korku halesiyle ve siyasi yanıltmacayla sunulur ki, vatandaş yaşadığı tüm sancıların sebebinin bu örgüt olduğunu düşünmeye başlar. Yalanin etkisi büyüklüğüyle doğru orantılıdır çünkü… Hiç kimse bu kadar iddialı bir yalan söyleneceğine ihtimal vermediğinden, toplum “Var kesin bir şeyler” noktasına getirilir.
Taktiğin etkili olduğunu zeka ve bilinç düzeyine güvendiğimiz bazı kişilerin bir kaç adi suçlu ve Atatürkçülerin özellikle yan yana getirilişinden hükümete haklılık payı çıkarmasında görülebilir…
Goebbels’in "büyük yalan" taktiğinin destekleyici unsurlarıda medya senaristlerinin kalemlerinde arzı endam eyliyor. Ne olursa olsun yalanı gündemde tutmak bunlardan birisi... Gerekirse yalanı destekleyecek haberleri uydurarak halkın yalanı unutmamasını, korkmaya devam etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Bunun için süreçte yanlış yapılabileceği düşüncesi şiddetle reddediliyor. Yani, AKP bu süreçte hata yapmış olamaz, bu mümkün değildir. Yüce AKP ulularından böyle bir hata beklenemez! Öte yandan düşman tarafında iyiler olamaz...
Yargi topyekün, suç kapsayıcı olmalıdır… Ergenekon davasına makul eleştiriler getirenlerin bile yandaş medyada darbeci ilan edilmesi bundandır. Bu yüzden düşman gördükleri muhaliflerin içinde iyi ve dürüst kişilerin olabileceği savını kökten reddediyorlar. CHP Genel Başkanı başta olmak üzere rakipler tümden kötüdür ve bu partinin tek derdi elitist konumunun zarar görmemesidir! Başbakanın ve söz konusu yandaş medyanın söylemlerinde bu genelleyici özellik söylemin belkemiğidir. Böylece karşı tarafta aslında ülkesini seven iyi birilerinin olabileceği düşüncesi sonuna kadar yadsınıyor.
"Yandaş Medya" haberlerinde Tayyip Erdoğan'ın söylemlerinde öne çıkan propagandanın temel taktikleri aynen kullanmaktadır.
Halktan biri (İng. Plain Folk) taktiği bunlardan birisidir. Özünde halka yakın görunebilmek ve bu şekilde onaylanabilmek için başbakan ve onun yandaş medyası halkın değerleri olduğunu iddia ettikleri bir takım düşünceleri ısrarla vurgulamaktadır. İşin ilginç yanı, sıkça halktan biri olduğu vurgusunu yapan başbakanın aslında halkla başı pek hoş değildir. Özellikle de işçiler, öğrenciler, çiftçiler söz konusu olunca…
Tren taktiği (İng. Bandwagon) özünde belli bir düşüncenin, doğrunun ve başarının yegane yolu olduğunu ve eğer diğerleri buna katılmazsa bu kişilerin mağdur olacakları vurgusunu yapmaya dayanır. Bir yanıyla zaferin kendisine ait olduğu, diğer yanıyla da herkesin onları desteklediği söylemi öne çıkar. %47 oyun sürekli dile getirilmesi, herkesin AKP ye oy verdiği ve vermeyenlerin marjinal kalacağı vurgusu buna örnektir. Günümüzde AKP'nin hala birinci parti olduğu vurgusu özünde gelecek planları yapanların bunu unutmamaları uyarısıdır. Yandaş medyada beslenen ve batıda esen rüzgarları saptırarak ya da eksik anlatarak iktidara manevra alanı kazandıran liberalliği kendilerinden menkul yazarlar bu konuda ihtiyaç duyulan teorik alanı sağlamaktadır. AKP'nin özelleştirme ve benzeri politikalarının herkes tarafından kabul edilmesi gerektiği, çünkü dünyanın artık bu yönde gittiğini söylemeleri hep bu taktiğin ürünüdür. Tren kalkmak uzeredir ve eğer siz bu vagona binmezseniz gericisinizdir, statükocusunuzdur!
Gösterişli genelleme (İng. Glittering generalities) bir diğer yöntemdir. "AKP'nin yegane amacı bu dünyada hoş bir seda bırakmaktır", "Dünya malı yalandır, amaç millete hizmet etmektir"… Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere yapılanların asıl ve büyük amaçlar için yapıldığı düşüncesini hedef kitleye kabul ettirmek bir diğer yöntemdir. Bu düşünceler başbakanın ağzından çıktıktan sonra medyanın ustalaştığı uygun çerçeveleme taktikleriyle özüne dokunulmadan çeşitli şekillerde servis edilmektedir. Satır aralarına gizlenmiş bu düşünceler binlerce farklı şekillerde haberlere yedirilmiş olarak halka sunulmaktadir. AKP'nin kendisine engel olabilecek hiç bir iradeyi yaşatmama düşüncesinin ürünü olan askeri etkisizleştirme operasyonu bu taktikle bir demokrasi mücadelesi gibi sunulmaktadır. Kendileri için bir şey istiyorlarsa namerttir onlar; sadece demokrasi için savaşmaktadırlar…
Transfer yöntemi, belli sembollerin taşıdığı pozitif anlamların belli kişi ya da gruplara yöneltilmesidir. Bu açıdan Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sembolünün cami seklinde değiştirilmesi cami sembolunun taşıdığı manevi değerleri kendi hareketlerine transfer etme amacının ürünüdür. Başbakanın eşlerinin türban takması bu nedenle son derece anlaşılabilirdir. Amaç bu sembollere atfedilen değerlerin siyasi kazanıma dönüştürülmesinden ibarettir.
Kart karma (İng. Card stacking) olayların belli kısımlarını alıp gerçeği oluşturan diğer yanını kasıtlı gizlemektir. Mesela, Ergenekon davasında gözaltına alınan kişilere yönelik suçlamaların neden sonuç ilişkilerinden ve bağlamından koparılmış şekilde medyada yer alması buna örnektir. Suçlamalara verilen cevapların özellikle gözardı edilmesi adalet adına hareket ettikleri iddiasinda olanlar için oldukca manidardır.
Ad takma (İng. Name calling) sayın başbakanın ve yandaş medyanın bir tirpan gibi etraflarına savurdukları etkin bir propaganda yöntemidir. Kendilerine itiraz eden herkesi darbeci diye yaftalamaları, bu ucuz propaganda taktiğinin ürünüdür. Çünkü isim takma rakibi insansızlaştırma amacı güder. Bu taktikle "insan olma" niteliklerinden soyutladığınız rakibinizi halkın gözünde daha kolay reddedilebilir hale getirebilirsiniz. Bugünlerde CHP ve MHP'nin “Darbeci”, “Statükocu” gibi sıfatlarla anılması bu taktığın ürünüdür. Amaç halkın gözünde rakipleri küçültmek ve bu yolla mevzi kazanmaktır.
Referans (İng. Testimonial) yöntemi halk tarafından saygı duyulan, sevilen kişilerin politikalarını onayladığını söyleyerek bu kişilere yönelik pozitif duyguların politikalara yönelik desteğe dönüştürülmesidir. Kürt açılımında Hollywood yıldızı Kevin Costner'in AKP politikalarını yakından takip ettiği ve desteklediği iddialari buna güzel bir örnektir. İddiayı ortaya atan kişi bir iletişim profesörüdür ve propagandanın bu temel yöntemini başarıyla uygulamıştır. Ancak yandaş medyanın büyük bir zevkle işlediği bu haberin mumu yatsıya kadar bile yanmamıştır.
Demokrasimizin nefes alabilmesi bilginin objektif şekilde halka ulaşabilmesine bağlıdır. Ancak ne yazık ki, bir cok konuda olduğu gibi Cumhuriyetin üzerine inşa edildiği temellere yönelik saldırıları objektif şekilde halka duyuracak medya çoktan el değiştirmiş ve AKP'nin yandaşı haline getirilmistir. Bu yandaş medyanın büyük yalan taktiği Ergenekon davasında şu ana kadar oldukça başarılı gitmiştir. Ancak şu ana kadarki başarılı süreç aldatıcı olabilir. Nazi iktidarı da ikinci dünya savaşında şimşek hızıyla bütün Avrupayı işgal etmişti. O dönemlerde Alman ordusu yenilmez görülüyor, Goebbels'in büyük yalanları geniş halk kitlelerini Nazi rejimine sımsıkı bağlıyordu. Fakat bu oyunun sonunu hepimiz biliyoruz. Goebbels sonunda ölümüne bağlı olduğu liderinin ardından intihar etti. Bugün Alman halkı için bu süreç tarihlerinin en büyük utanç sayfasıdır. Sürekli millet iradesine vurgu yapan AKP için propaganda temelli faşist nazi tecrübesi son derece öğretici dersler içermektedir. Yalanlardan başarı ve huzur devşirilmeyeceğini tarih binlerce kez yazmıstır; ancak tarihten ders almak öncelikle sağlam bir bilinç ve ardından gerçek bir samimiyet gerektirmektedir. Her ikisi de AKP ve yardakçısı yandaş medyasında yoktur.
Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Bülent Yılmaz
********************************************************
********************************************************
Zamanımızda diktatörlükler bir tek günde kurulmuyor.
Böyle bir rejimi yerleştirmek için artık uzunca bir
zamana ihtiyaç duyuluyor.İlk adımlar ürkek ürkek
atılıyor, ancak mukavemetle karşılaşılmadığı zaman
sürat arttırılıyor ve bir sabah uyandığımızda bakıyorsunuz
totaliter idare başımızın üstündedir.
GAFLET, DALALET, HIYANET.BUNLARIN HEPSİ,
DİKTATÖRLÜKLERİN KURULUŞUNDA ROL OYNAR.
METİN TOKER
Yer imleri