Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/2 12 SonSon
17 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: danıştay harddiskleri nasıl karardı

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart danıştay harddiskleri nasıl karardı

    Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan'ın keşif görüntülerinin bulunduğu harddiskin arızalı olduğunu açıklayan OYAK Güvenlik'in bir skandalı daha ortaya çıktı. Şirket, görüntüleri kurtarma gerekçesiyle, format attığı harddiski üretici firmadan bir uzmana inceletti. OYAK, bu bigiyi saldırıdan 8 gün sonra Danıştay'a bildirdi. Danıştay ise polisi, harddiskin OYAK'ta olduğundan 5 gün sonra haberdar etti

    Danıştay saldırısından bir önce tetikçi Alparslan Arslan'ın keşif görüntülerinin bulunduğu harddiskin silindiğinin ortaya çıkmasının ardından gözlerin çevrildiği OYAK Güvenlik'in bir skandala daha imza attığı ortaya çıktı. Şirketin, Ankara Emniyeti'nin saldırı günü yani 17 Mayıs 2006'da Danıştay'a akibetini sorduğu delil niteliğindeki harddiski, üretici firma personeline incelettiği anlaşıldı.

    BİR HARDDİSK SKANDALI DAHA

    TÜBİTAK raporu, OYAK Güvenlik'in 'arızalı, görüntülere ulaşılamadı' açıklaması yaptığı Danıştay'daki güvenlik kameralarına ait görüntülerin kaydedildiği harddiskin, sağlam olduğunu, dosyaların ise geri getirilemeyecek şekilde silindiğini ortaya koydu. Saldırıdan 4 yıl sonra ortaya çıkan gerçek, gizli bir elin, Alparslan Arslan'ın bağlantılarını çözecek görüntüleri harddiske müdahale ederek yok ettiğini gösterdi.

    Raporun ardından, harddiskle ilgili Danıştay'ın Ankara Emniyeti'ne ve OYAK Güvenlik'in Danıştay'a yazdığı yazılar ise kritik bir delilin soruşturmadan kaçırıldığını gösterdi.

    ARIZALI DİYE FORMAT ATTILAR

    Danıştay davasının ek delil klasörlerinde yeralan belgelere göre, saldırıdan 1 gün önce sökülen harddisklere OYAK'ta format atıldı. Serkan Akyıldız, metin Almalı, Murat Kablan adlı servis elemanlarının imzasının bulunduğu servis formunda hardiskteki görüntülere ulaşılamadığı belirtilerek "Cihaz harddiskleri ve yazılım formatlanarak, arızalı harddiskler yenileriyle değiştirilmiştir. Yazılım yeniden yüklenmiştir" denildi.

    DANIŞTAY, HARDDİSKİNİN PEŞİNE DÜŞMEDİ

    Ankara Emniyeti, ise saldırı günü, 17 Mayıs 2006'da, harddiski Danıştay'a sordu. Binadaki güvenlik sisteminden sorumlu Tetkik Hakim Danıştay Savcısı Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak ise polise tam 5 gün sonra, 22 Mayıs'ta, harddiskin OYAK Güvenlik'te olduğunu bildirdi. Danıştay, mülkiyeti kendisine ait harddiski OYAK Güvenlik'ten alarak polise teslim etmedi. Saldırının en kritik delillerinden biriyle ilgili hem OYAK hem de Danıştay'ın şüphe uyandıran tutumu bununla da kalmadı.

    OYAK, DANIŞTAY'A RAPOR VERDİ

    Danıştay'ın emniyete gönderdiği yazıdan 3 gün sonrasının tarihini taşıyan OYAK Güvenlik'e ait bir belge ise polisin saldırı günü peşine düştüğü harddiskle ilgili iki kurumun umursamaz tutumunu gözler önüne serdi. OYAK'tan Danıştay Başkanlığı'na gönderilen 25 Mayıs 2006 tarihli bilgilendirme yazısında, "Bilindiği üzere Başkanlığınız merkez binasına montajı yapılan ve mülkiyeti başkanlığınıza ait dijital görüntü kayıt cihazının arıza yaptığı hususu 16.05.2006 tarihinde tarafımıza bildirilmiş ve teknik servisimizce arızanın mahallinde giderilemeyeceğinin tespiti üzerine anılan cihaz aynı gün sökülerek servise intikal ettirilmiştir" denildi.

    Yazıda saldırı günü yeni harddisklerin takıldığı belirtilerek harddiskin üretici firma personeline inceletildiği belirtildi. Yazıda şöyle denildi: "Konuyla ilgili olarak cihazın üretici firmasıyla uzman bir personelin harddiske kaydedilen arıza öncesi görüntüleri kurtarma çalışmasında teknik danışmanlık yapmak üzere gönderilmesi için temasa geçilmiş ve üretici firma tarafından bu isteğimiz kabul edilmiştir. Gelişmeler ışığında bundan sonra tarafınızca yapılması istenen hususlardaki talimatlarınızı şirketimize yazılı olarak iletilmesi hususun tensiplerine arz ederiz."

    Savcı saldırıdan 1 ay sonra öğrendi

    Danıştay davasının ek delil klasörlerindeki bir belge ise savcının harddiskin OYAK'ta olduğundan saldırıdan yaklaşık 1 ay sonra haberdar olduğunu ortaya koydu. Ankara Emniyet Müdürlüğü, Danıştay'a olay günü (17 Mayıs 2006) sorduğu harddiskle ilgili aldığı cevabı 14 Haziran 2006'da kanlı saldırıyı soruşturan savcıya bildirdi. Terörle Mücadele Şube Müdürü imzalı belgede, "Danıştay başkanlığına ait görüntü kayıt cihazının 16.05.2006 tarihinde arızalandığına dair Danıştay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin 22.05.2006 gün ve 274 sayılı yazısı ile servis formu soruşturma dosyasına konulmak üzere yazımız ekinde gönderilmiştir" denildi.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    kirli ilişkiler yok böyle başka bir ülke

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Tezgâh, çok amaçlı kurulmuş.

    Başta o zamanki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olmak üzere birçok yetkili cinayetten hemen sonra “bunun laik cumhuriyeti hedef alan bir saldırı” olduğunu söylemiş, gazeteler “Türkiye’nin 11 Eylül’ü” diye başlıklar atmış, “irtica karşıtı” gösteriler düzenlenmiş, Yargıtay Başsavcısı da bu cinayeti “iktidardaki partiyi kapatmak” için gerekçe yapmış.

    Bunların hepsi yalan çıktı.

    Cinayetin “laik rejimi” değil, “demokrasiyi” hedef aldığı, halk iradesini ezecek bir rejimi kurmak için “alt yapı” oluşturmak amacıyla işlendiği artık açıkça görülüyor.

    Şimdi ne olacak?

    Eski cumhurbaşkanı, “kusura bakmayın, toplumu yanıltan bir açıklama yaptım” diyecek mi?

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan’dan şok açıklamalar:“Danıştay saldırısı Alparslan Arslan’ın tek başına yapacağı iş değil. Danıştay saldırısı organize bir iş. Danıştay saldırısında OYAK vardır. Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, sanki erkenden kendisine bilgi verilmiş gibi yönlendirmeyle, ‘Saldırgan, tekbir getirerek ateş etti’ dedi.

    Yaralanan Danıştay 2. Daire üyesi Ayfer Hanım, bunu yalanladı. Demek ki burada manipülasyon var. Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş…”

    TÜBİTAK’ın; Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin, Alparslan Arslan'ın, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006) Danıştay binasının önünde keşif yapmasına yönelik görüntülerini sildiğini ortaya çıkarması kamuoyunda geniş yankı buldu.

    Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, Danıştay saldırısının oğlunun tek başına yapacağı iş olmadığını belirterek, “Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… Danıştay saldırısının içinde Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK vardır.

    Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş” dedi.

    Ankara’daki mahkemenin deliller üzerine gitmediğini kaydeden İdris Arslan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerçekleri ortaya çıkaracağını söyledi. Yaklaşık iki yıl sonra oğluyla yüz yüze görüştüğünü söyleyen İdris Arslan, Alparslan Arslan’ın sağlığının düzeldiğini gözlemlediğini ifade etti.

    İdris Arslan’ın, gazetemizin sorularına verdiği cevaplar şöyle:

    “4 YILDIR KAMUOYUNDAN GİZLENEN GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR”

    TÜBİTAK raporuyla, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006 tarihinde) oğlunuzun Danıştay binasının önünde ve içinde keşif yaparken görüntülerinin silindiği ortaya çıktı… Gelinen aşamayı nasıl buluyorsunuz?

    TÜBİTAK’ın raporunu görünce çok sevindim. Çünkü biliyorum ki bu gelişmeyle birlikte bazı gerçekler ortaya çıkacak. 4 yıldan beri kamuoyundan gizlenen bazı gerçekler ortaya çıkacak. OYAK Güvenlik, kameraların arızalı olduğu şeklinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne rapor sunmuştu. TÜBİTAK, söz konusu raporun aksine görüntülerin silindiğini ortaya çıkardı.

    Demek ki, kameralarda çok önemli deliller var. Bana göre, mahkemenin gidişatını etkileyebilecek delil karartılması olayı var. Delil karartılmış. Deliller ortaya çıktığı zaman şu anki görülmekte olan bu davanın gidişatı tamamen değişecektir.

    Kamera görüntüleriyle ilgili haberler çok somut ve düşündürücü… Danıştay’ın güvenliğini sağlayan hard diskler üzerinde oynamalar yapılmışsa, mutlaka bu derin gücü işaret ediyor. Bu derin güç, kimin işine yarıyor? Bu olay, hükümeti devirmek isteyenlerin işine yarıyor. 28 Şubatçıların işine yarıyor. Müslümanları suçlayarak Müslümanları köşeye sıkıştırmak isteyenlere yarıyor.

    “ORHAN KARADENİZ DETAYLI İNCELEME YAPMADI”

    Danıştay davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Orhan Karadeniz, Danıştay kanıtlarının yer aldığı kayıtların silinmesine ilişkin, “TÜBİTAK’a inceleme yaptırmak lüzumsuz iş” şeklinde açıklama yaptı…

    Orhan Karadeniz, olayı detaylı bir şekilde incelemedi. En somut olan delilleri bile es geçti, görmezden geldi ve araştırmadı. Sadece Alparslan suçüstü yakalanmış savından hareketle olayı bağladı. Bana göre bu büyük eksiklik ve büyük yanlışlık… Acaba Orhan Karadeniz’i birileri mi yönlendirdi? Bu noktada şüphem var.

    Orhan Karadeniz’in karar verdikten hemen sonra emekliye ayrılması beni düşündürmüştür.

    “SİLAHLI İKİ KİŞİ ARAŞTIRILMADI”

    16 Mayıs tarihinde oğlunuzun silahlı 2 kişi tarafından Danıştay’a götürüldüğünün araştırılmasını istemiştiniz…

    Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına zorlayan iki kişi kimdir? Alparslan Arslan'a “Bu iki kişi kim? Sana zarar vermelerinden mi korkuyorsun” diye sordum, durdu ve “Baba Allah'ın mahlukatları mı yok?” dedi. Daha sonra tekrar tekrar sordum. Bilemiyorum. Bu iki kişi kim? O iki kişinin araştırılmasını istedim ama maalesef araştırılmadı.

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay görüntülerini OYAK’tan isteseydi, 16 Mayıs 2006 tarihli görüntüler ve olup-bitenler o gün ortaya çıksaydı, bu dava 4 yıl sürmezdi. Belki 1.5-2 yıl içerisinde çözülürdü. 4 yıldır benim oğlum cezaevinde çürüyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’nin yargılamada hatası çok büyük.

    Mahkeme kameraları isteseydi, oğlumu Danıştay binasına girmeye zorlayan silahlı iki kişi bulunabilirdi. Mahkeme, bu iki kişiyi soruşturmadı, araştırmadı. Bana göre en önemli nokta burası. Silahlı iki kişinin kim olduğu konusunda defalarca dile getirdik, mahkemeden talep ettik.

    Etraflıca sorgulama yapılmadığı için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’ni Adalet Bakanlığı’na şikayet ettim, mahkeme heyeti hakkında soruşturma açıldı, Ankara’ya çağırdılar ve mahkemenin eksik sorgulamasını anlattım.

    Ardından dava açıldı, mahkemede ifadem alındı. Mahkemede bunu dile getirdim, kayıtlara geçti.

    “BUNLARI FARK ETSEYDİM, İLK GÜN VERDİĞİM DEMEÇLERİ VERMEZDİM”

    Danıştay saldırısında hangi kurumların ihmali vardır?

    OYAK’ın haberi olmadan hard disklerin oradan götürülmesi, delillerin karartılması mümkün değil ki. Bu işte OYAK vardır. Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Yoksa ben mi gidip müdahale ettim. Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Glock marka silah ötmez diye bir şey yok.

    Bu Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de dile getirildi. İşin uzmanları da bunu söylüyor. Silah girerken ötüyor, buna rağmen oğlumun üzeri aranmıyor. Bu işin içerisinde OYAK, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Danıştay’da görev yapan bazı görevliler var. Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, sanki erkenden kendisine bilgi verilmiş gibi yönlendirmeyle, “Saldırgan, tekbir getirerek ateş etti” dedi. Yaralanan Danıştay 2. Daire üyesi Ayfer Hanım, bunu yalanladı. Demek ki burada manipülasyon var.

    Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş… İlk günlerde bunları görmek mümkün değil. Bunları fark etseydim ve bilseydim, ilk günlerde verdiğim demeçleri vermezdim…

    “OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalı”

    Bu aşamadan sonra ne yapılmalı?..

    Danıştay’daki hard diskleri alan ve hard diskler üzerinde işlem yapan OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalıdır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Burada ihmalin ötesinde kasıt var. Kasıtlı olarak böyle yapılmış. Görmezden gelinmiş gibi yapılmış, fakat işin içerisinde iş olduğu için farklı şekilde hareket edilmiş.

    Danıştay saldırısı sadece Alparslan Arslan’ın yapacağı iş mi?

    Alparslan Arslan’ın yapacağı iş değil. Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, tasarlanmış ve uygulanmış organize bir iş… Bunun içerisinde kim olabilir? Bu iş kimin işine yarar? Eğer bu Danıştay olayı Ergenekon’la birleştirilmeseydi, bu şekilde Yargıtay onasaydı, Danıştay saldırısı kapatılırdı. Kapandığı zaman, bu işi kim yapmış sayılacaktı? Müslümanlara yıkılacaktı, dindarlara yıkılacaktı. Bu işin içerisinde hükümetin parmağı olduğu dile getirilecekti.

    “Danıştay binasının bulunduğu caddedeki kameralar incelenmeli”

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki yargılamayı nasıl buluyorsunuz?

    Geceyle gündüz kadar fark var. Müfettiş emeklisiyim, ben de binlerce sorgulama yaptım, ifade aldım, dosyalar hazırladım. Şahsen bir müfettiş olarak Orhan Karadeniz’in yerinde olsaydım, ben çok farklı şekilde sorgulamayı sürdürürdüm. Bazı şeyler görmezden gelindi. Hemen apar topar bir şekilde dava kapatıldı. 16 Mayıs 2006 tarihinde Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına girmeye zorlayan iki kişinin kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırdım. Hani diyelim Danıştay’ın kameraları arızalıydı, peki Danıştay çevresinde bir sürü devlet kurumu ve kuruluşu var. Orduevi var, bankalar var, bütün bu kuruluşların güvenlik kameraları istenseydi, bir şeyler çıkacağına inanıyordum.

    Danıştay binasına kim geldi, kim gitti, Alparslan Arslan yalnız mı geldi? Türkiye’nin altını üstüne getirmiş bir olay, kimine göre son 200 yılın olayı, Türkiye’nin 11 Eylül’ü deniliyor ama olay teferruatlarıyla incelenmedi ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi görüyorum inceliyorlar, araştırıyorlar, sorguluyorlar, ben bu sorgulama yapanlara teşekkür ediyorum ve inanıyorum gerçekler ortaya çıkacaktır. Ergenekon avukatları ve sanıkları bu sorgulamadan rahatsız oluyor. ‘Neyi araştırıyorsunuz, her şey Ankara’da araştırıldı, soruldu… Ankara’da zaten karar verildi. Ne gerek var’ diyorlar. Öyle değil. Ankara’da Danıştay olayı sorgulanmadı, araştırılmadı.

    “Vakit gazetesi üzerinden dindar insanlara saldırdılar”

    Danıştay saldırısında gazetemiz suçlandı…

    Danıştay saldırısını tertipleyenler, olayın detayını da düşünmüşlerdi. Vakit gazetesi konuluyor ki resim tamamlansın. Dindar, Alperenler, başörtüsü ve Vakit gazetesi… Bombalardan iki tanesi patlamayacak kadar eski. Patlamayacağı bilindiği halde bile bile bu şekilde atılıyor. Osman Yıldırım’ı bir noktada harekete geçiren bombaların patlamaması… Bütün bu olaylar insanları şüphelendiriyor. Vakit gazetesini resmi tamamlamak için yerleştiriyorlar. Vakit gazetesi üzerinden dindarlara saldırdılar. Hasan Karakaya, “Yalayın salyanızı…” dedi. Bakalım yalayacaklar mı?

    Oğlumun “Dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” sözü mesaj içindi

    Oğlunuzun çapraz sorgusu yapılırken Muzaffer Tekin’e tepkisi oldu…

    Duruşma sürerken bir ara verildi. 10 dakika ara verildi. Başkan ve diğer sanıklar mahkeme salonunda oturuyorlardı. Mahkeme heyeti odasına çekildi. Bu sırada Muzaffer Tekin ayağa kalktı, Alparslan’ın oturduğu yerden geçerken elindeki gazeteyi Alparslan’a göstererek salladı ve ‘Ne hâlâ bombaları araştırıyorlar. Bombaları Süleyman Esen’den aldığını söyledi, söylüyor, gazeteler bunu yazdı’ dedi.

    Muzaffer Tekin, ‘Alparslan da bunu defalarca söyledi, gazeteler de bunu yazdı. Hâlâ neyi araştırıyorlar’ dedi Alparslan’a mesaj verircesine… Lisanı hal ile insan bazı şeyleri çıkarır ya, burada lisanı kal var. Hem davranış dili var, hem de sözlü bir beyan var. Muzaffer Tekin, bunu söyledi. 5 dakika sonra duruşma başladı. Hiç gereği yokken, Alparslan Arslan, mahkeme heyetine “Az önce Muzaffer Tekin bir şey söyledi, ben dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” dedi. Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin’e mesaj vermiş olabilir.

    Demek ki, duruşma arasında Muzaffer Tekin’in söylediği şeye tepki olarak bunu söyledi. Son duruşma Alparslan Arslan, “Muzaffer Tekin ve Veli Küçük, bu işin içinde ne var, ne de yok diyebilirim” dedi. Bu soru işaretlerinin mahkeme tarafından bir bir incelendiğini görüyorum.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan’dan şok açıklamalar:“Danıştay saldırısı Alparslan Arslan’ın tek başına yapacağı iş değil. Danıştay saldırısı organize bir iş. Danıştay saldırısında OYAK vardır. Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, sanki erkenden kendisine bilgi verilmiş gibi yönlendirmeyle, ‘Saldırgan, tekbir getirerek ateş etti’ dedi.

    Yaralanan Danıştay 2. Daire üyesi Ayfer Hanım, bunu yalanladı. Demek ki burada manipülasyon var. Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş…”

    TÜBİTAK’ın; Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri’nin, Alparslan Arslan'ın, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006) Danıştay binasının önünde keşif yapmasına yönelik görüntülerini sildiğini ortaya çıkarması kamuoyunda geniş yankı buldu.

    Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, Danıştay saldırısının oğlunun tek başına yapacağı iş olmadığını belirterek, “Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… Danıştay saldırısının içinde Danıştay’ın güvenliğini sağlayan OYAK vardır.

    Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş” dedi.

    Ankara’daki mahkemenin deliller üzerine gitmediğini kaydeden İdris Arslan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerçekleri ortaya çıkaracağını söyledi. Yaklaşık iki yıl sonra oğluyla yüz yüze görüştüğünü söyleyen İdris Arslan, Alparslan Arslan’ın sağlığının düzeldiğini gözlemlediğini ifade etti.

    İdris Arslan’ın, gazetemizin sorularına verdiği cevaplar şöyle:

    “4 YILDIR KAMUOYUNDAN GİZLENEN GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR”

    TÜBİTAK raporuyla, Danıştay saldırısından bir gün önce (16 Mayıs 2006 tarihinde) oğlunuzun Danıştay binasının önünde ve içinde keşif yaparken görüntülerinin silindiği ortaya çıktı… Gelinen aşamayı nasıl buluyorsunuz?

    TÜBİTAK’ın raporunu görünce çok sevindim. Çünkü biliyorum ki bu gelişmeyle birlikte bazı gerçekler ortaya çıkacak. 4 yıldan beri kamuoyundan gizlenen bazı gerçekler ortaya çıkacak. OYAK Güvenlik, kameraların arızalı olduğu şeklinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne rapor sunmuştu. TÜBİTAK, söz konusu raporun aksine görüntülerin silindiğini ortaya çıkardı.

    Demek ki, kameralarda çok önemli deliller var. Bana göre, mahkemenin gidişatını etkileyebilecek delil karartılması olayı var. Delil karartılmış. Deliller ortaya çıktığı zaman şu anki görülmekte olan bu davanın gidişatı tamamen değişecektir.

    Kamera görüntüleriyle ilgili haberler çok somut ve düşündürücü… Danıştay’ın güvenliğini sağlayan hard diskler üzerinde oynamalar yapılmışsa, mutlaka bu derin gücü işaret ediyor. Bu derin güç, kimin işine yarıyor? Bu olay, hükümeti devirmek isteyenlerin işine yarıyor. 28 Şubatçıların işine yarıyor. Müslümanları suçlayarak Müslümanları köşeye sıkıştırmak isteyenlere yarıyor.

    “ORHAN KARADENİZ DETAYLI İNCELEME YAPMADI”

    Danıştay davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Orhan Karadeniz, Danıştay kanıtlarının yer aldığı kayıtların silinmesine ilişkin, “TÜBİTAK’a inceleme yaptırmak lüzumsuz iş” şeklinde açıklama yaptı…

    Orhan Karadeniz, olayı detaylı bir şekilde incelemedi. En somut olan delilleri bile es geçti, görmezden geldi ve araştırmadı. Sadece Alparslan suçüstü yakalanmış savından hareketle olayı bağladı. Bana göre bu büyük eksiklik ve büyük yanlışlık… Acaba Orhan Karadeniz’i birileri mi yönlendirdi? Bu noktada şüphem var.

    Orhan Karadeniz’in karar verdikten hemen sonra emekliye ayrılması beni düşündürmüştür.

    “SİLAHLI İKİ KİŞİ ARAŞTIRILMADI”

    16 Mayıs tarihinde oğlunuzun silahlı 2 kişi tarafından Danıştay’a götürüldüğünün araştırılmasını istemiştiniz…

    Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına zorlayan iki kişi kimdir? Alparslan Arslan'a “Bu iki kişi kim? Sana zarar vermelerinden mi korkuyorsun” diye sordum, durdu ve “Baba Allah'ın mahlukatları mı yok?” dedi. Daha sonra tekrar tekrar sordum. Bilemiyorum. Bu iki kişi kim? O iki kişinin araştırılmasını istedim ama maalesef araştırılmadı.

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay görüntülerini OYAK’tan isteseydi, 16 Mayıs 2006 tarihli görüntüler ve olup-bitenler o gün ortaya çıksaydı, bu dava 4 yıl sürmezdi. Belki 1.5-2 yıl içerisinde çözülürdü. 4 yıldır benim oğlum cezaevinde çürüyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’nin yargılamada hatası çok büyük.

    Mahkeme kameraları isteseydi, oğlumu Danıştay binasına girmeye zorlayan silahlı iki kişi bulunabilirdi. Mahkeme, bu iki kişiyi soruşturmadı, araştırmadı. Bana göre en önemli nokta burası. Silahlı iki kişinin kim olduğu konusunda defalarca dile getirdik, mahkemeden talep ettik.

    Etraflıca sorgulama yapılmadığı için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’ni Adalet Bakanlığı’na şikayet ettim, mahkeme heyeti hakkında soruşturma açıldı, Ankara’ya çağırdılar ve mahkemenin eksik sorgulamasını anlattım.

    Ardından dava açıldı, mahkemede ifadem alındı. Mahkemede bunu dile getirdim, kayıtlara geçti.

    “BUNLARI FARK ETSEYDİM, İLK GÜN VERDİĞİM DEMEÇLERİ VERMEZDİM”

    Danıştay saldırısında hangi kurumların ihmali vardır?

    OYAK’ın haberi olmadan hard disklerin oradan götürülmesi, delillerin karartılması mümkün değil ki. Bu işte OYAK vardır. Belki Emniyet’in bazı şahısları vardır, hepsinin ötesinde Ergenekon vardır. Alparslan Arslan gidecek, kamera kayıtlarına müdahale edecek, mümkün mü? Yoksa ben mi gidip müdahale ettim. Alparslan Arslan Danıştay binasından x-Ray cihazından geçerken silah ötüyor, buna rağmen Alparslan Arslan’ın üzeri aranmıyor. Glock marka silah ötmez diye bir şey yok.

    Bu Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de dile getirildi. İşin uzmanları da bunu söylüyor. Silah girerken ötüyor, buna rağmen oğlumun üzeri aranmıyor. Bu işin içerisinde OYAK, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Danıştay’da görev yapan bazı görevliler var. Emin Çölaşan’ın eşi Tansel Çölaşan, sanki erkenden kendisine bilgi verilmiş gibi yönlendirmeyle, “Saldırgan, tekbir getirerek ateş etti” dedi. Yaralanan Danıştay 2. Daire üyesi Ayfer Hanım, bunu yalanladı. Demek ki burada manipülasyon var.

    Demek ki, bu iş en ince ayrıntısına kadar önceden düşünülmüş, hesaplanmış, planlanmış, gerekli yerlere elemanlar yerleştirilmiş, kimin ne konuşacağı ve kimin ne yapacağı önceden düzenlenmiş… İlk günlerde bunları görmek mümkün değil. Bunları fark etseydim ve bilseydim, ilk günlerde verdiğim demeçleri vermezdim…

    “OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalı”

    Bu aşamadan sonra ne yapılmalı?..

    Danıştay’daki hard diskleri alan ve hard diskler üzerinde işlem yapan OYAK görevlilerinin ifadesi alınmalıdır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Burada ihmalin ötesinde kasıt var. Kasıtlı olarak böyle yapılmış. Görmezden gelinmiş gibi yapılmış, fakat işin içerisinde iş olduğu için farklı şekilde hareket edilmiş.

    Danıştay saldırısı sadece Alparslan Arslan’ın yapacağı iş mi?

    Alparslan Arslan’ın yapacağı iş değil. Danıştay saldırısı organize bir iş. Hem de çok çok organize iş… En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, tasarlanmış ve uygulanmış organize bir iş… Bunun içerisinde kim olabilir? Bu iş kimin işine yarar? Eğer bu Danıştay olayı Ergenekon’la birleştirilmeseydi, bu şekilde Yargıtay onasaydı, Danıştay saldırısı kapatılırdı. Kapandığı zaman, bu işi kim yapmış sayılacaktı? Müslümanlara yıkılacaktı, dindarlara yıkılacaktı. Bu işin içerisinde hükümetin parmağı olduğu dile getirilecekti.

    “Danıştay binasının bulunduğu caddedeki kameralar incelenmeli”

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki yargılamayı nasıl buluyorsunuz?

    Geceyle gündüz kadar fark var. Müfettiş emeklisiyim, ben de binlerce sorgulama yaptım, ifade aldım, dosyalar hazırladım. Şahsen bir müfettiş olarak Orhan Karadeniz’in yerinde olsaydım, ben çok farklı şekilde sorgulamayı sürdürürdüm. Bazı şeyler görmezden gelindi. Hemen apar topar bir şekilde dava kapatıldı. 16 Mayıs 2006 tarihinde Alparslan Arslan’ı Danıştay binasına girmeye zorlayan iki kişinin kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışırdım. Hani diyelim Danıştay’ın kameraları arızalıydı, peki Danıştay çevresinde bir sürü devlet kurumu ve kuruluşu var. Orduevi var, bankalar var, bütün bu kuruluşların güvenlik kameraları istenseydi, bir şeyler çıkacağına inanıyordum.

    Danıştay binasına kim geldi, kim gitti, Alparslan Arslan yalnız mı geldi? Türkiye’nin altını üstüne getirmiş bir olay, kimine göre son 200 yılın olayı, Türkiye’nin 11 Eylül’ü deniliyor ama olay teferruatlarıyla incelenmedi ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi görüyorum inceliyorlar, araştırıyorlar, sorguluyorlar, ben bu sorgulama yapanlara teşekkür ediyorum ve inanıyorum gerçekler ortaya çıkacaktır. Ergenekon avukatları ve sanıkları bu sorgulamadan rahatsız oluyor. ‘Neyi araştırıyorsunuz, her şey Ankara’da araştırıldı, soruldu… Ankara’da zaten karar verildi. Ne gerek var’ diyorlar. Öyle değil. Ankara’da Danıştay olayı sorgulanmadı, araştırılmadı.

    “Vakit gazetesi üzerinden dindar insanlara saldırdılar”

    Danıştay saldırısında gazetemiz suçlandı…

    Danıştay saldırısını tertipleyenler, olayın detayını da düşünmüşlerdi. Vakit gazetesi konuluyor ki resim tamamlansın. Dindar, Alperenler, başörtüsü ve Vakit gazetesi… Bombalardan iki tanesi patlamayacak kadar eski. Patlamayacağı bilindiği halde bile bile bu şekilde atılıyor. Osman Yıldırım’ı bir noktada harekete geçiren bombaların patlamaması… Bütün bu olaylar insanları şüphelendiriyor. Vakit gazetesini resmi tamamlamak için yerleştiriyorlar. Vakit gazetesi üzerinden dindarlara saldırdılar. Hasan Karakaya, “Yalayın salyanızı…” dedi. Bakalım yalayacaklar mı?

    Oğlumun “Dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” sözü mesaj içindi

    Oğlunuzun çapraz sorgusu yapılırken Muzaffer Tekin’e tepkisi oldu…

    Duruşma sürerken bir ara verildi. 10 dakika ara verildi. Başkan ve diğer sanıklar mahkeme salonunda oturuyorlardı. Mahkeme heyeti odasına çekildi. Bu sırada Muzaffer Tekin ayağa kalktı, Alparslan’ın oturduğu yerden geçerken elindeki gazeteyi Alparslan’a göstererek salladı ve ‘Ne hâlâ bombaları araştırıyorlar. Bombaları Süleyman Esen’den aldığını söyledi, söylüyor, gazeteler bunu yazdı’ dedi.

    Muzaffer Tekin, ‘Alparslan da bunu defalarca söyledi, gazeteler de bunu yazdı. Hâlâ neyi araştırıyorlar’ dedi Alparslan’a mesaj verircesine… Lisanı hal ile insan bazı şeyleri çıkarır ya, burada lisanı kal var. Hem davranış dili var, hem de sözlü bir beyan var. Muzaffer Tekin, bunu söyledi. 5 dakika sonra duruşma başladı. Hiç gereği yokken, Alparslan Arslan, mahkeme heyetine “Az önce Muzaffer Tekin bir şey söyledi, ben dengemi bulursam Muzaffer Tekin’in başını koparırım” dedi. Alparslan Arslan, Muzaffer Tekin’e mesaj vermiş olabilir.

    Demek ki, duruşma arasında Muzaffer Tekin’in söylediği şeye tepki olarak bunu söyledi. Son duruşma Alparslan Arslan, “Muzaffer Tekin ve Veli Küçük, bu işin içinde ne var, ne de yok diyebilirim” dedi. Bu soru işaretlerinin mahkeme tarafından bir bir incelendiğini görüyorum.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    hani...bu saldırı sonucunda...eylemin "türban" için yapıldığı söylendi ya...
    ve daha olay aydınlanmadan...emin çölöşanın eşi...tansel çölaşan...katilin ..."allahu ekber" diyerek saldırdığını ve eylemin türban kararı için yapıldığını söyledi ya....
    ee...şimdi de bunların külliyen yalan olduğu ispatlandı ya...
    o gün türban için cinayet diye yazan büyük gazeteler...ve tabi olaya böyle bakan burdaki arkadaşlar da dahil herkez......
    bir suçluluk psikolojisi içersinde...
    nasılda sus pus....
    suçüstü yakalanmak...bu olsa gerek...
    kendi düzeninizin devamını sağlamak için...kendi ewlatlarınızı...nasıl da yiyosunuz...
    organize işler bu işler...abiiii...)

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    evet bu konuda konuşması gerektiğini düşündüğüm hiç kimseden ses seda yok dut yemiş bülbüle döndüler Allaha çok şükür (Allah hepsini ıslah etsin)

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    At izi İt izine karıştı dostlarım kim haklı kim haksız belli değil.Kime inanacağız kime kızacağız bilemiyoruz doğrusu,Valla hükümeti suçlamak gibi olacak ama bu hükümet gelmeden önce herkesin ne olduğu belliydi çilleriydi evevitiydi o sağcı bu solcu öle böyle geçinip giderlerdi.Ya şimdi öle mi hiç olmadığın yerden olmadık şeyler çıkıyor yerden adeta silahlar fışkırıyor bunlar Tsk nın mı kimin belli değil.Ergenekondu,kafesti yok balyozdu ben dahil milletin kafası bi milyon oldu kime inanacağını sapıttı....

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    kafaların karışmasına gerek yok karşıda bi köy var o köy kesinlikle bizim köyümüz değil dua edicez inşaALLAH yüce yaratıcı hakkımızda herşeyin hayırlısını versin

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Vazifelisiniz Abdurrahman Bey!..

    Evet Sayın Başsavcı, sizin iddianame iyice çöktü.
    Veli Göçer konutlarından besbeter oldu!..
    Büyük geçmiş olsun!..

    Fatura Müslümanlara kesilsin diye...
    Ortalık karışsın diye...
    Darbe ortamı oluşsun diye...
    “İT”lik olsun diye...
    “İT oğlu İT”lik olsun diye...
    O karanlık eller...
    Kayıtları silmişler!..

    Haydi bakalım...
    Şimdi ne oldu?..
    Hiç... Ne olacak?..
    TÜBİTAK raporu, Danıştay baskınının perde arkasını ortaya koyacak kamera kayıtlarının “silindiğini” belgeleyince...
    Kapatma davası iddianamesi iyice yamuldu.

    Unutmadınız ya; pek muhterem Abdurrahman Bey;
    Belgeleri taaa 20 ay evvel elinize vermiş olmamıza rağmen, hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmadığınızın belirsiz olduğu CHP’nin Genel Başkanı, olayın meydana geldiği dakikalarda...
    Maktul ve yaralı kanları tütüyor iken...
    Yırtık çamaşırdan çıkarcasına...
    “Şeriatçılar yaptı”ya getirmişti lafı!..
    Ötekiler, meslektaşlarınız, dostlarınız, ahbaplarınız...
    Aynı hat üzerindeydi...
    Höykürüyorlardı hep bir ağızdan;
    “Lâiklik elden ya gidecek, ya gitti!..”

    Eeee; Abdurrahman Bey...
    CHP’nin yurtdışından yardım aldığına dair belgeleri 20 ay boyunca niçin değerlendirmediğinizi canlı yayındaki onlarca kamera önünde sormamız üzerine, kaçmayı tercih eden Sayın Başsavcı...
    Siz de... Anayasa Mahkemesi’ne sunduğunuz “AK Parti kapatma davası iddianamesi”nde, Danıştay baskınını parti kapatma davasının “baba” delili olarak ortaya koymuştunuz...
    İddianamenizde, “tetikçi” Alparslan Arslan’ın “kökten dinci” olduğu yönündeki bir kısım medya palavrasından hareketle, Vakit’e de en biçimsiz ifadelerle uzanarak neler neler demiştiniz!..
    Şimdiiii... Sayın Başsavcı!..
    OYAK Güvenlik’in yerleştirdiği kameralardaki “kritik kayıtların” kimler tarafından, hangi amaçla silindiği üzerinde tefekkür etmiş olmalısınız...
    Makam sizin; sus-pus da takılabilirsiniz...
    Büyüksünüz, öyleyse yetki de sizin;
    “İstediğime dava açarım, istediğime açmam... Her şey benim iki dudağım, Google’a dokunan iki parmağım arasında” da diyebilirsiniz...
    Gelin böyle yapmayın, üzerinizde emeğim var.
    Yıllar yılı dargın olduğunuz yakın akrabalarınızla, dayızadeleriniz “Güner”lerle, bu Allah dostlarıyla barışmanız için ne çabalar sarfettim...
    Gittim, rahmetli babanızın, ananızın, kardeşinizin, öbür kardeşinizin mezarlarını ziyaret ettim...
    Ne kadar ihmaliniz varsa, bir “dost” olarak telafi etmeye çalıştım.
    Ben, sizin için memleketiniz “Suruç”larda deli divane dolaşır; yetmezmiş gibi gelip makamınıza, “Yapma etme, kırma dökme” diye yalvarırken...
    Bunca çaba sarfeder, sizi böyle habire habire severken; bu büyük şefkat gösterisinin hatırına, bir isteğimi olsun yerine getirmeyecek misiniz?..
    Basit bir talep;
    Bu büyük milletten, “özür” dilemeyecek misiniz?..
    Hayır suç işlemediniz...
    Ancak, kusura bakmayınız ama biraz ayıp ettiniz!..
    İstikrarın da, ekonominin de içine...
    İçine.. İçine... Haydi neyse!..

    Bilir misin ki Sayın Başsavcı...
    Bizim yeğen, açtığınız davanın sebep olduğu ekonomik sarsıntıdan dolayı işsiz kaldı...
    Ne yeğenler, ne yeğenler!..
    Şimdi yine şu mesele:
    O kamera kayıtları nerede?..
    Kimin neresine kaçtı?..
    Ve benim çok sevdiğim, habire de üzerine titrediğim sayın Başsavcım... O davayı niye açtı?..

    ***if sizin, gün sizin...
    Ve kapatma davası iddianamesindeki “Sanıkların (tetikçilerin) son duruşmadaki bu sözleri bile eylemi hangi saiklerle yaptıklarını, laâikliği savunanları ve lâik Cumhuriyet’i bekleyen tehlikeleri göstermeye yeterlidir” lafları da sizin...
    Lâkin bu ülke hem sizin, hem de bizim!
    Bundan dolayı diyoruz ki; parti kapatmalar iki dudağın ya da otuz iki dudağın arasında olmasın!..
    Kimse, kayıtları silinmiş saldırıları, ül***i perişan edecek davalarda yanlış yunluş kullanmasın!..
    Kullanamasın!..
    Biz ülkemizi seviyoruz.
    Siz sevmiyor musunuz?..
    Madem seviyorsunuz; haydi...
    Geçtiğimiz günlerde yaptığınız gibi...
    Bir basın toplantısı düzenleyiniz..
    Ve “Parti kapatmayı iyice zorlaştıracak düzenlemelere” destek veriniz!..

    Haykırınız Sayın Başsavcı; “Bu kamera kayıtlarını kimlerin, hangi maksatlarla sildirdiği ortaya çıkmalıdır. Bunu en başta bu rezil saldırıda hayatını kaybeden kardeşim Mustafa Yücel Özbilgin için istiyorum, meslektaşlarım için istiyorum” diye bağırınız!..
    Bunu lütfen yapınız...
    Ve bir de... Bu büyük milletten özür dileyiniz!..
    Sizden sonrakilere, hatalarınızdan ders almalarını tavsiye ediniz!..
    İnanın, büyürsünüz... Sizi, daha çok severim!..
    Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlamazsam eğer...
    Aha, buraya yazıyorum:
    Nâmerdim!..
    VAKİT gazetesi yazarı Serdar Arsevenin 29-04-2010 tarihli yazısı

Sayfa 1/2 12 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •