Teşekkur: 0
Beğeni: 0
Ölülerin ardından kötü konuşmak caiz değildir. Hz. Aişe validemizden rivayet edilen bir hadisi şerifde Peygamberimiz (sav) "Bir arkadaşınız öldüğü zamanonu bırakın, onu gıybet edip ayıplamayın." buyurmuştur.1
Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen bir hadiste de "Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin." buyurmuştır."2 Buna göre ölüde görülen iyi ameller söylenebilirse de kötü halleri söylemek caiz değildir.
1- Ebu Davud, Sünen, Edeb, 49, c. IV, s. 275
2- Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 33, c. II, s. 215; Ebu Davud, Sünen, Edeb, 49, c. IV, s. 275.
Kabir Hayatı, Doç. Dr. Süleyman Toprak
Konu veyselbakan tarafından (06-05-2010 Saat 01:04 ) değiştirilmiştir.
Ercan akman sözüne katılıyorum.Cahile ekmek ver, başka birşey bilmesine gerek yoktur. Cahile sözde anlatamazsın. Tarihle alakası olmayan şu anda kimlerin sayesinde bu Türkiye kurulmuş ve ayakta duruyoruz biliyorlarmı bakalım. Şu an yedikleri her lokmada o kişilerin hakları var unutmasınlar. Fakirlik çektik ama satmadılar bunlar gibi satsalardı onlarda şu an kimbilir hangi ülkenin sömürgesi olurduk acaba biliyorlarmı. Eğer şu anda satacak birşeyler buldularsa biribirlerine peşkeş çekebiliyorlarsa Geçmişteki elimizdekilerin kıymetini bilenler sayesinde Özgür ve Hür yaşıyoruz. Bana şunu açıklasın bu yukarıda yazı yazdığını zanneden cahiller acaba paralarını hangi bankalara emanet ediyorlar. Arkasından gittikleri savundukları kişilerin şu anda satmadığı bir tane değer göstersinler, Kuzgunun Leşe hücum ettiği gibi sahipsiz devlet bunlar gibide cahil millet buldular başımıza üşüştüler. Allah yardımcımız olsun Allah bunların şerrinden korusun bunların örnekleri çok var (mesela Afganistan İran ve Irak)açsınlar gözlerinide öyle baksınlar dünyaya Deve kuşu misali Başlarını kuma gömüp Ben görmüyorumya benide gören yok misali yaşamak olmaz.
Bunları ALLAH islah etsin başka bir söz bulamıyorum. O tarihte yaşamış bizlere bu cennet vatanı emanet bırakmış büyüklerimizede Saygı duyuyorum.Saygılar buradan herekeze ama kuş beyinli cakillere değil.
eskiden insanlar inandıklar alim gördükleri kişinin ağzından çıkan kelimeleri fetva sanarak ona göre hareket ederlermiş .şimdide bazı insanlarımız bu geleneği halen devam ettiriyorlar .neden söyledi,nerde söyledi, nasıl söyledi bir önemi yok.o söylediyse doğrudur.bu inanış silinmedikce bir adım ileri atamayız .durum bu arkadaşlar hepiniz saygılar.
Cehalet her dönemde vardı ama hiç bu kadar cesaretlenmemişti.
Bu doğru söz e hiç birşey denmez
Saygılar
Al sana Aziz Nesin
1925’te, Atatürk henüz hayattayken çıkarılan bir kanun var, “banknotlarda cumhurbaşkanının resmi olacak” diyor... Yani, İsmet İnönü’nün Atatürk’ün resmini çıkarıp, kendi resmini koyması filan söz konusu değil... Cumhurbaşkanı’nın resmidir o paralara konan.
*
Buna rağmen, İsmet İnönü’ye vuruyor Başbakan... Aziz Nesin’in “Ey Türk Faşisti” yazısını kanıt olarak gösteriyor.
*
Halbuki, Aziz Nesin’in “ey faşist” diye seslendiği kişi, İsmet İnönü değil... Solcu Tan Gazetesi’ne baskın düzenleten CHP’nin o günkü İstanbul Müfettişi Alaaddin Tiritoğlu.
*
Diyeceksiniz ki:
“E iyi ya işte...”
*
İyi de...
*
Süleyman Demirel katıldı o baskına, kendisi anlattı... Bunların partisinden milletvekili adayı olan Turgut Özal katıldı. İtiraf etmedi ama, katıldı diyenleri yalanlamadı, bunların elini öptüğü hocaları, Necmettin Erbakan katıldı. İTÜ öğrencileri ağırlıktaydı çünkü... Ayrıca, bu arkadaşların ha bire şiirlerini okuduğu Necip Fazıl Kısakürek de, gazeteyi basmaya gidenleri Vakit Gazetesi’nin balkonundan alkışlamıştı... Zaten, gazeteyi yağmalayanların bazıları, sonradan, “biz onların devamıyız” dedikleri Demokrat Parti’den milletvekili oldu!
*
Bağımsız Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin kucağına oturtulması operasyonunun ilk işaret fişeklerinden biriydi o gazete baskını... Aziz Nesin’in isyanı, bunaydı.
*
Demirel bastı.
Özal bastı.
Erbakan bastı.
Necip Fazıl alkışladı.
ABD’ye gitme rekoru kırdı...
Hâlâ “İnönü” diyor.
*
Bakın...
*
Ahlaksız bir adamdı. Silik, sıradan bir memurken, aldığı rüşvetlerle köşe oldu. Foyası meydana çıkınca, kendine dokunulmazlık sağlamak için siyasete atıldı. Yağcılık yapa yapa yükseldi, rüşveti her yere bulaştırdı, yalanlarıyla ahaliyi birbirine düşürdü, belediye başkanı oldu. Namuslu insanları birer ikişer harcadı, iftira ata ata, üstlerine basa basa, milletvekili seçildi. Öyle yüzsüz, öyle utanmazdı ki, kendisini suçlayanları hain, kendini vatansever ilan etti.
*
Zübük bu.
*
Aziz Nesin bunu da yazdı.
*
İsmet İnönü müdür Zübük?
*
Hadi diyelim, Zübük’ü es geçti...
Aynı Aziz Nesin’in “bu milletin en az yüzde 60’ı aptal” şeklindeki sözlerine de itibar ediyor mu acaba Başbakan?
Yılmaz ÖZDİL
madem ki yazarlardan gidiyoruz..kendi yorumunu katmadan tarih bilgisi kimse tarafından tartışılamayan mustafa armağanın yazısına bakalım....kimsede aksini söleyemedi bu yazının..
"Hayatında hiçbir savaşı kazanamamış olan İsmet İnönü tarih kitaplarımızda yere göğe sığdırılamazken, girdiği bütün savaşları kazanmış olan Kâzım Karabekir nedense birkaç satırla geçiştirilir."
Ekim 1917'de 3. Kolordu Komutanı olarak Filistin cephemizin yarılıp çökmesine sebep olan Birüsseba bozgunundaki hataları bir yana, Eskişehir-Kütahya muharebelerindeki beceriksizliğine ne demeli? Merak etmeyin, bu dosyaları zamanı geldiğinde açacağız. Ancak konumuzu fazla dağıtmadan, Atatürk'ün kendisine soyadı olarak verdiği İnönü savaşlarını kazanan kişinin gerçekte İsmet Paşa mı yoksa başkası mı olduğunu biraz sorgulayalım.
Dikkatimi çeken bir nokta, bizim hangi metne, ne kadar güvenebileceğimiz konusundaki kuşkularımı derinleştirdi. Aynı yazarın iki ayrı zamanda yazdıkları arasında bu kadar zıtlık bulunması çok ilginçti. Kimden mi söz ediyorum? Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan.
Bıyıklıoğlu asker kökenli bir yazar. Atatürk döneminde bir süre Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yapmış. Dolayısıyla sözüne güvenilmesi gerekir diyorsunuz; ama hangi sözüne? Mesele burada.
"Resimli Tarih Mecmuası"nın Mayıs 1954 tarihli 53. sayısını açıp Bıyıklıoğlu'nun "Atatürk ve İnönü muharebeleri" başlıklı yazısını okuyorsunuz. Yazıda İnönü 'zaferleri' İsmet İnönü'ye mal ediliyor büyük ölçüde.
Ancak Bıyıklıoğlu'nun bir de "Harp Notları" vardır ki, bunları sadece yakınlarıyla paylaşmıştır ve orada tam tersini yazmış, İnönü zaferlerinin İsmet Paşa ile hiç ilgisinin bulunmadığını, diğer adsız kahramanlar olmasaydı kaybedileceğini söylemiştir.
Bu nasıl bir sansürdür ya Rabbi! Övdüğün adamın ne mal olduğunu aslında biliyorsun ama yazmıyorsun, sonra notlarında onun ne mel'un biri olduğunu kaydediyorsun. Zaten bunun için tarihimiz ayağa kalkamıyor ya.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, "Politikada 45 Yıl" adlı hatıralarında başından geçen eğlenceli bir olayı aktarır. II. İnönü Savaşı sırasında güney cephesi komutanı olan Refet Bele ile konuşan Yakup Kadri, Paşa'dan bir yazısında İsmet Bey'i 'millî kahraman' ilan ettiği için zılgıtı yer. Şairane bulmuştur yazısını. Bunun üzerine yazarımız, iyi ama der, o zaman Atatürk'ün İsmet Paşa'ya çektiği o ünlü telgraf da mı şiirdir? Asıl telgrafa kahkahalarla gülen Refet Paşa, "Ona ne şüphe!" der, "Bahsettiğiniz telgrafı yazanın da sizin edebiyat arkadaşlarınızdan biri olduğunu bilmiyor musunuz?"
Tevfik Bıyıklıoğlu (solda), savaş sırasında İsmet Paşa'yla birlikte (Hayat Tarih Mecmuası, 3, Nisan 1969
İyiden iyiye meraklanmıştır "Yaban" yazarı. Bir Nisan şakası gibidir cevap. (Telgrafın çekiliş tarihi de 1 Nisan 1921'dir!) Meğer İnönü'ye, içinde "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz" övgüleri geçen telgraf aslında Mustafa Kemal Paşa tarafından değil, onun isteğiyle Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından yazılmıştır.
Hem, der Refet Paşa, o telgrafta bir adres yanlışlığı da vardır. Aslında İsmet Paşa'ya değil, İnönü zaferinin gerçek kahramanı olan Miralay Fethi'ye çekilmeliydi. Zira Yunanlılar karşısında hezimete uğrayan kuvvetlerimiz, Fethi Bey'in aldığı inisiyatif ve gösterdiği gayret sayesinde savaşı kazanmışlardır (Paşa sonra bu gerçek kahramanın Yarbay Atıf olduğunu söyleyecektir).
TBMM tutanaklarını okuduğunuzda Meclistekilerin İnönü zaferini Fevzi Çakmak'ın kazandığından söz ettiklerini görüp şaşırırsınız. Nitekim İsmet Paşa da bir telgrafında 'yüksek stratejisiyle savaşı kazandıran' kişinin Fevzi Çakmak olduğunu açık seçik yazar. Bolu milletvekili Yusuf İzzet de zaferi Fevzi Paşa hazretlerine borçlu olduklarını açıkça söyler. Gariptir, tutanaklarda İsmet Paşa'nın ismi hiç geçmez. Herkes Fevzi Paşa'yı kutlar; hatta Paşa bu zaferinden dolayı terfi bile etmiştir.
İsmet Paşa'nın askerî hataları o kadar göze batar olmuştur ki, Eskişehir-Kütahya muharebelerini kaybettiği için Temmuz 1921'de Genelkurmay Başkanlığı elinden alınmış ve Garp Cephesi Komutanlığı kalmıştır üzerinde. Yenilgileriyle şöhret bulmuş ve Meclis'te aleyhine kalın bir cephe oluşmuştu. Muhalefetin yoğun tepkisi yüzünden ilk Başbakanlığı çok kısa sürdü. Şeyh Said isyanı üzerine Fethi Okyar'ın yerine yeniden Başbakanlık koltuğuna oturdu. Böylece cephelerde gösteremediği zafer kazanma becerisini entrikalarda gösterdi. Bu 'zafersiz kahraman' unvanı ölümüne kadar sürüp gidecekti.
TTK Başkanı Bıyıklıoğlu'nun özel notlarına dönecek olursak, İnönü hakkındaki sözleri yenir yutulur cinsten değil.
Ona göre İnönü'ye Atatürk'ün kontrolünde dura dura bir aşağılık kompleksi gelmişti. "İsmet Paşa'nın başlıca vasfı, yakın arkadaşlarına karşı nankörlüğü ve vefasızlığıdır." Birinci İnönü zaferinin gerçek kahramanı Yarbay Atıf Bey'e bu sebeple takdir vereceğine, zaferden hemen sonra apar topar emekliye sevk ettirmiştir. Refet Paşa'yı Güney Cephesi komutanlığından aldırmasının altında da aynı kıskançlık yatmaktadır.
Velhasıl, İsmet Paşa'nın, sivrilen insana tahammülü yoktur. Cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk'ü hafızalardan silmek istemesi de bununla alakalıdır.
Genelkurmay Başkanlığı görevinden resmen alınmasına yol açan Eskişehir-Kütahya yenilgisini bile tarih kitaplarında bir başarı gibi okutan adamdan ne hayır gelir? Tarih Kurumu eski başkanı ne kadar haklı: "İsmet Paşa'nın bu muharebelerdeki kötü yönetimi, en ünlü komutanı bile Divan-ı Harp huzurunda mahkûm edecek kadar ağırdır. Bundan sonra ne Sakarya'da, ne de Büyük Taarruz'da kendi başına bırakılmamış"tı.
Tevfik Bıyıklıoğlu'nun ağzının içinde dolandırdığını ben azad edeyim bari:
Bu vahim hataları bir başkası yapsa çoktan ipi boylardı ama aynı hataları yapan İsmet Paşa millî kahraman ilan edildi.
Yeter mi, anlatmaya devam edeyim mi? Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
Ölülerin ardından kötü konuşmak caiz değildir. Hz. Aişe validemizden rivayet edilen bir hadisi şerifde Peygamberimiz (sav) "Bir arkadaşınız öldüğü zamanonu bırakın, onu gıybet edip ayıplamayın." buyurmuştur.1
Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen bir hadiste de "Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin." buyurmuştır."2 Buna göre ölüde görülen iyi ameller söylenebilirse de kötü halleri söylemek caiz değildir.
1- Ebu Davud, Sünen, Edeb, 49, c. IV, s. 275
2- Tirmizi, Sünen, Cenaiz, 33, c. II, s. 215; Ebu Davud, Sünen, Edeb, 49, c. IV, s. 275.
Kabir Hayatı, Doç. Dr. Süleyman Toprak
erdal 05 öbür mekanda inönüden çekeceğin var ha söylemedi deme, kesin orda seni istiklal mahkemesinde yarılanman için elinden geleni yapar, inönüler olmasa senin şimdi ne olacaktın biliyormusun inönü olmasa bu kadar rahat konuşbilecekmiydin inönünün memlekete getirdiği demokrasi sayesinde konuşuyorsun unutma, yav hakaten inönüden niye bu kadar kuyruk acın var bir anlatta bizde bileleim belki saygı duyar biseler yazmayız . sen tarihten bahediyon bana kaynak göster bende dogrumu değilmi ona bakayım burda kulaktan dolma mevzulara girme ha unutmadan bende kaynak çok her anlatığına bakarım bir alt katımda osmanlıdan bu yana yayınlanan tüm eserler mevcut erinmem gider bakarım bakarım
menderesin niçin atatürkü koruma kanunu çıkardığını biliyormusun yoksa yukarda 12. mesaja belirttiğim gibi rt ne söylerse doğru söyler deyip onun söylediklerin burda anlatıyrsun. menderes bu kanunu irticanın hortlaması sonucu çıkarmıştır istemeye istemeye. araştır, incele, kendi fikrini anlat.
Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)
Yer imleri