REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Endometrial Hiperplazi

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart Endometrial Hiperplazi

    Endometrium nedir ?

    Rahimin iç kısmını döşeyen zar tabakasına endometirum adı verilir. Endometirum statik değil, sürekli yenilenme dönemleri yaşayan bir dokudur.Görevi gebelik esnasında gebelik ürününe yataklık etmek ve gebeliğin sonuna kadar onu taşımaktır.

    Endometrium tabakası iki bölümden oluşur. Altta kalan 1/3′lük kısım bazal tabakadır ve yıkılmaz. Üstteki 2/3′lük kısım ise fonksiyonel tabakadır ve gebelik olmadığında dökülerek adet kanaması ile birlikte vücut dışına atılır.

    Fonksiyonel tabaka adet kanamasının bitmesi ile birlikte overlerden salgılanan östrojen hormonunun etkisi ile kalınlaşmaya başlar. Bu döneme proliferasyon fazı ya da folliküler faz adı verilir. Folliküler faz adet kanaması ile birlikte başlar ve yumurtlamaya kadar (ovülasyon) devam eder.Bu devrede hakim olan hormon östrojendir.

    Yumurta hücresi overden atıldıktan sonra geride kalan kısıma corpus luteum adı verilir. Korpus luteum progesteron adı verilen hormonu salgılar. Progesteronun bir görevi de endometiumun daha fazla kalınlaşmasına engel olmaktır. Progesteron etkisi ile endometrial dokular artık büyümez fakat gelişmiş olan dokuların olgunlaşması ve sıvı salgılaması başlar. Endometriumun progesteron etkisindeki bu fazına sekretuar faz ya da luteal faz adı verilir.

    Luteal faz yumurtlamadan bir sonraki adet kanamasına kadar olan zamanı temsil eder.Endometriumun dökülmeden durabilmesi östrojen ve progesteron adlı bu iki hormona bağlıdır.Gebelik oluşmadığında corpus luteumdan olan progesteron salgısı kesilir ve endometriumun desteği ortadan kalktığı için doku dökülmeye başlar. Alttaki küçük kan damarları açığa çıkar ve kanama olur. Bu esnada yumurtalıklarda yeni yumurta gelişimi başlamıştır ve buradan yine östrojen hormonu salgılanmaktadır. Östrojen etkisi ile endometrium hızla iyileşmeye ve yeniden büyümeye başlar. Bu döngüsel değişim menopoza kadar bu şekilde devam eder. Progesteronun bu şekilde östrojeni bloke ederek endometium değişimlerini önlemesine karşılanma adı verilir. Progesteron yokluğunda ancak östrojen varlığındaki durumda görülen etkiye ise karşılanmamış östrojen etkisi denir.

    Endometrial Hiperplazi

    İlk kez 20. yüzyılın başlarında Dünya’da jinekolojinin önemli isimlerinden biri olan Dr. Cullen endometium kanserine dönüşebildiğini saptadığı bir histolojik durum tanımladı. Cullen’in açtığı yoldan ilerleyen diğer araştırmacılar bu tabloya endometiral hiperplazi adını verdiler ve 1947 yılında Dr.Gusberg bu hastalığın sınıflamasını yaptı.

    Endometrial hiperplazi olarak tanımlanan bu tablo, fazla östrojen aktivitesine bağlı olarak endometriumu oluşturan hücrelerin ve salgı bezlerinin normalden fazla büyüdüğü, ve çeşitli aşamalardan geçtikten sonra habis değişikliğe uğrayabildiği kanıtlanmış bir hastalıklar grubudur.Hiperplaziden sorumlu tutulan progesteron ile karşılanmamış östrojen aktivitesidir. Bunun en önemli nedeni anovülasyon yani yumurtlamanın olmamasıdır. Anovülasyonun en tipik nedeni polikistik over hastalığıdır. Ayrıca dolaşımdaki östrojenin fazla olduğu şişmanlık, karaciğer hastalığı, östrojen salgılayan tümörler gibi faktörlerin varlığında da endometrial hiperplazi daha sık görülür. Dışarıdan östrojen verilen ancak buna progesteron eklenmeyen vakalarda (menopoz sonrası bazı tedavi protokollerinde olduğu gibi) normalden 4-5 kat fazla sıklıkta hiperplaziye rastlanmıştır. Endometrial hiperplazide suçlanan bir başka faktör de endometrium dokusunun östrojene olan duyarlılığının artmasıdır.

    Sınıflama

    1947 yılında Gusberg endometrial hiperplaziyi hafif, orta ve ağır olarak ilk kez sınıflara ayırdı. Geçen zaman zarfında hastalığın patolojisinin daha iyi anlaşılması ile sınıflamalarda değişmiştir. Günümüzde kabul edilen sınıflama 1985 yılında WHO (Dünya Sağlık Örgütü, World Health Organisation) ve ISGP (Uluslararası Jinekolojik Patologlar Cemiyeti, International Society of Gynecological Pathologists) tarafından önerilen sınıflama kullanılmaktadır. Sınıflamada temel olarak hiperplazide yer alan hücrelerin durumları esas alınır. Bu sınıflamaya göre endometrial hiperplazi ilk önce basit ve kompleks olarak ikiye ayrılır. Bunlarda kendi aralarında atipili ve atipisiz olarak tekrar ikiye ayrılırlar. Bütün bu tanımlamalar histolojik yani hücre yapısına göre değerlendirmelerdir. Ultrason ya da muayene ile anlaşılmaları mümkün değildir. Atipik hiperplazi de kendi içinde hafif ve ağır atipi olarak yine 2 bölüme ayrılır. Atipisiz hiperplazilerde kansere dönüşüm oranı % 1-3 arasında iken, atipi varlığında bu olasılık %8-29 arasında olmaktadır. Yani atipili hiperplazi bir kanser öncülüdür. Eğer hasta menopoz sonrası dönemde ise kansere dönüşüm olasılığı üreme çağındaki kadınlara göre 5-10 kat fazla bulunmaktadır.Atipisiz hiperplazide kansere dönüşme süreci 10, atipili hiperplazide ise 4 yıl kadar sürmektedir.

    Belirtiler

    Endometrial hiperplazi progesteron ile karşılanmamış östrojen uyarısının bir sonucudur. Böyle bir durum varlığında er ya da geç hiperplazi ortaya çıkacaktır. Uzun süreli östrojen etkisinde olan endometrium kalınlaşır ve kolaylıkla dökülemez, yani hastada adet kanaması olmaz. Bu tür vakalarda en sık görülen bulgu uzun süreli adet gecikmesini takip eden kirli kanamalardır. Bunun dışında menometroraji olarak adlandırılan ara kanamalarla birlikte adet kanamasının uzun sürmesi ikinci sıklıkta görülen belirtidir. Bazı hastalarda ise hiçbir anormal belirti olmaz. Tanı başka bir nedenle yapılan biopsi ya da ameliyat sonrası tesadüfen konur.

    Risk Faktörleri

    Endometrial hiperplazi açısından en fazla risk altında olan kadınlar polikistik over sendromlu kişilerdir. Ayrıca menopoz sonrası sadece östrojen içeren ilaçlar ile tedavi olan kişilerde de risk yüksektir.Kilo fazlası olan kadınların yağ dokusunda az miktarda östrojen senaaalenir. Bu miktar zaman zaman hiperplazi geliştirmeye yeterli olabilir. Menopoza geç girenlerde de risk yüksektir.Yine doğum yapmamış kadınlarda da daha sık görülür. Aile öyküsü pozitif olanlar, şeker hastaları, sosyokültürel düzeyi yüksek kadınlar endometrial hiperplaziye aday kişilerdir.

    Tanı

    Endometrial hiperplazinin kesin tanısı yanlızca yapılan küretaj ve bunun patolojik incelemesi ile konabilir. Yani hastalık klinik bir tablo değil patolojik bir tablodur.Son yıllarda transvajinal ultrasonografinin yaygın kullanımı ile endometrial kalınlık rahatlıkla ölçülebilir hale gelmiştir. Bazı yazarlar endometrium kalınlığının 7 milimetreden fazla olduğu durumlarda tanısal kürtaj yapılmasını önermektedirler.

    Tedavi

    Endometrial hiperplazide şişmanlık risk faktörü olduğundan kişi kilo vermeye yönlendirilmelidir.Eğer hiperplazi polikistik over gibi yumurtlama bozukuğuna bağlı ise altta yatan sebebin giderilmesi sorunu çözebilir. Kesin tedavi, hiperplazinin tipi ve hastanın yaşına göre planlanır. Atipisiz hiperplazilerde eğer kadın üreme çağında ise tıbbi tedavi tercih edilir. Bu hastalarda tanı amaçlı yapılan küretaj aynı zamanda tedavi de sağlar. Küretaj ve 3-6 aylık ilaç tedavisine cevap %90 civarındadır.Menopoz sonrası dönemde ise rahimin alınması en uygun tedavi seçeneğidir. Atipili hiperplazi menopoz sonrası dönemde ya da menopoza yakın yaşlarda saptandığında çok fazla zaman kaybetmeden cerrahi uygulanması bazen son derece önemli olabilmektedir. Çocuk isteyen ancak atipili hiperplazi saptanan kadınlarda ise verilecek karar çok kritiktir. Bunlarda yüksek doz ilaç tedavisi yakın takip altında denenebilir.

    Tipi ne olursa olsun hiperplazilerin tıbbi tedavisi sırasında takip son derece önemlidir. Bu vakalar tedavi sonrası kontrol amaçlı küretaj yapılmalı ve hastalığın son durumu tespit edilmelidir. Gerilemeyen vakalarda cerrahi tedavi düşünülmelidir.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart Cvp: Endometrial Hiperplazi

    ENDOMETRIAL HIPERPLAZI


    Endometriyal hiperplazi rahmin iç zarı (endometrium) çok kalınlaştığı zaman ortaya çıkar. Daha çok ergenlik çağındaki genç kızlarla menopoza yaklaşan kadınlarda görülen bir problemdir.

    Belirtiler
    - Adet dönemleri arasında kanama;
    - Ağır kanamalı veya uzayan adet dönemleri.
    Tedavisi kolaydır, ancak kanser öncesi bir durum olan "adenomatöz hiperplazi den ayırt etmek gereklidir.

    Teşhis

    Doktorunuz endometrial hiperplaziden şüphelenirse, endometriumdan küçük bir parça kalarak, laboratuvarda endometriyal biopsi yapacaktır. Parça alma işlemi doktorun muayenehanesinde uygulanabilirse de biraz rahatsızlık vericidir.

    Tedavi
    Gençseniz birkaç ay doğum kontrol hapı almak sorunu çözmeye yeterlidir. Hapın yararı olmazsa ya da daha yaşlı bir kadınsanız kürtaj olmanız gerekecektir. Eğer alınan doku örneklerinin laboratuvar analizinde kanser öncesi oluşumlar görülürse, büyük bir olasılıkla histerektomi yaptırmanız gerekecektir. Tabii onun yerine, kanserin sonradan gelişmesi riskini göze alarak hormon tedavisini de deneyebilirsiniz.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart Cvp: Endometrial Hiperplazi

    Endometrial Hiperplazi ( Kadınlara Yönelik Bilgilendirme Yazısı )



    Endometrium nedir ?

    Rahimin iç kısmını döşeyen zar tabakasına endometirum adı verilir.

    Endometirum statik değil, sürekli yenilenme dönemleri yaşayan bir

    dokudur.Görevi gebelik esnasında gebelik ürününe yataklık etmek ve gebeliğin

    sonuna kadar onu taşımaktır. Endometrium tabakası iki bölümden oluşur. Altta

    kalan 1/3?lük kısım bazal tabakadır ve yıkılmaz. Üstteki 2/3?lük kısım ise

    fonksiyonel tabakadır ve gebelik olmadığında dökülerek adet kanaması ile

    birlikte vücut dışına atılır. Fonksiyonel tabaka adet kanamasının bitmesi

    ile birlikte overlerden salgılanan östrojen hormonunun etkisi ile

    kalınlaşmaya başlar. Bu döneme proliferasyon fazı ya da folliküler faz adı

    verilir. Folliküler faz adet kanaması ile birlikte başlar ve yumurtlamaya

    kadar (ovülasyon) devam eder.Bu devrede hakim olan hormon

    östrojendir.Yumurta hücresi overden atıldıktan sonra geride kalan kısıma

    corpus luteum adı verilir. Korpus luteum progesteron adı verilen hormonu

    salgılar. Progesteronun bir görevi de endometiumun daha fazla kalınlaşmasına

    engel olmaktır. Progesteron etkisi ile endometrial dokular artık büyümez

    fakat gelişmiş olan dokuların olgunlaşması ve sıvı salgılaması başlar.

    Endometriumun progesteron etkisindeki bu fazına sekretuar faz ya da luteal

    faz adı verilir. Luteal faz yumurtlamadan bir sonraki adet kanamasına kadar

    olan zamanı temsil eder.Endometriumun dökülmeden durabilmesi östrojen ve

    progesteron adlı bu iki hormona bağlıdır.Gebelik oluşmadığında corpus

    luteumdan olan progesteron salgısı kesilir ve endometriumun desteği ortadan kalktığı için doku dökülmeye başlar. Alttaki küçük kan damarları açığa çıkar ve kanama olur. Bu esnada yumurtalıklarda yeni yumurta gelişimi başlamıştır ve buradan yine östrojen hormonu salgılanmaktadır. Östrojen etkisi ile endometrium hızla iyileşmeye ve yeniden büyümeye başlar. Bu döngüsel değişim

    menopoza kadar bu şekilde devam eder. Progesteronun bu şekilde östrojeni

    bloke ederek endometium değişimlerini önlemesine karşılanma adı verilir.

    Progesteron yokluğunda ancak östrojen varlığındaki durumda görülen etkiye

    ise karşılanmamış östrojen etkisi denir.

    Endometrial Hiperplazi

    İlk kez 20. yüzyılın başlarında Dünya?da jinekolojinin önemli isimlerinden

    biri olan Dr. Cullen endometium kanserine dönüşebildiğini saptadığı bir

    histolojik durum tanımladı. Cullen?in açtığı yoldan ilerleyen diğer

    araştırmacılar bu tabloya endometiral hiperplazi adını verdiler ve 1947

    yılında Dr.Gusberg bu hastalığın sınıflamasını yaptı.

    Endometrial hiperplazi olarak tanımlanan bu tablo, fazla östrojen

    aktivitesine bağlı olarak endometriumu oluşturan hücrelerin ve salgı

    bezlerinin normalden fazla büyüdüğü, ve çeşitli aşamalardan geçtikten sonra

    habis değişikliğe uğrayabildiği kanıtlanmış bir hastalıklar grubudur.Hiperplaziden

    sorumlu tutulan progesteron ile karşılanmamış östrojen aktivitesidir. Bunun

    en önemli nedeni anovülasyon yani yumurtlamanın olmamasıdır. Anovülasyonun

    en tipik nedeni polikistik over hastalığıdır. Ayrıca dolaşımdaki östrojenin

    fazla olduğu şişmanlık, karaciğer hastalığı, östrojen salgılayan tümörler

    gibi faktörlerin varlığında da endometrial hiperplazi daha sık görülür.

    Dışarıdan östrojen verilen ancak buna progesteron eklenmeyen vakalarda

    (menopoz sonrası bazı tedavi protokollerinde olduğu gibi) normalden 4-5 kat

    fazla sıklıkta hiperplaziye rastlanmıştır. Endometrial hiperplazide suçlanan

    bir başka faktör de endometrium dokusunun östrojene olan duyarlılığının

    artmasıdır.

    Sınıflama

    1947 yılında Gusberg endometrial hiperplaziyi hafif, orta ve ağır olarak ilk

    kez sınıflara ayırdı. Geçen zaman zarfında hastalığın patolojisinin daha iyi

    anlaşılması ile sınıflamalarda değişmiştir. Günümüzde kabul edilen sınıflama

    1985 yılında WHO (Dünya Sağlık Örgütü, World Health Organisation) ve ISGP

    (Uluslararası Jinekolojik Patologlar Cemiyeti, International Society of

    Gynecological Pathologists) tarafından önerilen sınıflama kullanılmaktadır.

    Sınıflamada temel olarak hiperplazide yer alan hücrelerin durumları esas

    alınır. Bu sınıflamaya göre endometrial hiperplazi ilk önce basit ve

    kompleks olarak ikiye ayrılır. Bunlarda kendi aralarında atipili ve atipisiz

    olarak tekrar ikiye ayrılırlar. Bütün bu tanımlamalar histolojik yani hücre

    yapısına göre değerlendirmelerdir. Ultrason ya da muayene ile anlaşılmaları

    mümkün değildir. Atipik hiperplazi de kendi içinde hafif ve ağır atipi

    olarak yine 2 bölüme ayrılır. Atipisiz hiperplazilerde kansere dönüşüm oranı

    % 1-3 arasında iken, atipi varlığında bu olasılık %8-29 arasında olmaktadır.

    Yani atipili hiperplazi bir kanser öncülüdür. Eğer hasta menopoz sonrası

    dönemde ise kansere dönüşüm olasılığı üreme çağındaki kadınlara göre 5-10

    kat fazla bulunmaktadır.Atipisiz hiperplazide kansere dönüşme süreci 10,

    atipili hiperplazide ise 4 yıl kadar sürmektedir.<br>

    Belirtiler

    Endometrial hiperplazi progesteron ile karşılanmamış östrojen uyarısının bir

    sonucudur. Böyle bir durum varlığında er ya da geç hiperplazi ortaya

    çıkacaktır. Uzun süreli östrojen etkisinde olan endometrium kalınlaşır ve

    kolaylıkla dökülemez, yani hastada adet kanaması olmaz. Bu tür vakalarda en sık görülen bulgu uzun süreli adet gecikmesini takip eden kirli

    kanamalardır. Bunun dışında menometroraji olarak adlandırılan ara

    kanamalarla birlikte adet kanamasının uzun sürmesi ikinci sıklıkta görülen

    belirtidir. Bazı hastalarda ise hiçbir anormal belirti olmaz. Tanı başka bir

    nedenle yapılan biopsi ya da ameliyat sonrası tesadüfen konur.<br>

    Risk Faktörleri

    Endometrial hiperplazi açısından en fazla risk altında olan kadınlar

    polikistik over sendromlu kişilerdir. Ayrıca menopoz sonrası sadece östrojen

    içeren ilaçlar ile tedavi olan kişilerde de risk yüksektir.Kilo fazlası olan

    kadınların yağ dokusunda az miktarda östrojen sentezlenir. Bu miktar zaman

    zaman hiperplazi geliştirmeye yeterli olabilir. Menopoza geç girenlerde de

    risk yüksektir.Yine doğum yapmamış kadınlarda da daha sık görülür. Aile

    öyküsü pozitif olanlar, şeker hastaları, sosyokültürel düzeyi yüksek

    kadınlar endometrial hiperplaziye aday kişilerdir.

    Tanı

    Endometrial hiperplazinin kesin tanısı yalnızca yapılan kürtaj ve bunun

    patolojik incelemesi ile konabilir. Yani hastalık klinik bir tablo değil

    patolojik bir tablodur.Son yıllarda transvajinal ultrasonografinin yaygın

    kullanımı ile endometrial kalınlık rahatlıkla ölçülebilir hale gelmiştir.

    Bazı yazarlar endometrium kalınlığının 7 milimetreden fazla olduğu

    durumlarda tanısal kürtaj yapılmasını önermektedirler.<br>

    Tedavi

    Endometrial hiperplazide şişmanlık risk faktörü olduğundan kişi kilo vermeye

    yönlendirilmelidir.Eğer hiperplazi polikistik over gibi yumurtlama

    bozukluğuna bağlı ise altta yatan sebebin giderilmesi sorunu çözebilir.

    Kesin tedavi, hiperplazinin tipi ve hastanın yaşına göre planlanır. Atipisiz

    hiperplazilerde eğer kadın üreme çağında ise tıbbi tedavi tercih edilir. Bu

    hastalarda tanı amaçlı yapılan kürtaj aynı zamanda tedavi de sağlar. Kürtaj

    ve 3-6 aylık ilaç tedavisine cevap %90 civarındadır.Menopoz sonrası dönemde ise rahimin alınması en uygun tedavi seçeneğidir. Atipili hiperplazi menopoz sonrası dönemde ya da menopoza yakın yaşlarda saptandığında çok fazla zaman kaybetmeden cerrahi uygulanması bazen son derece önemli olabilmektedir.

    Çocuk isteyen ancak atipili hiperplazi saptanan kadınlarda ise verilecek

    karar çok kritiktir. Bunlarda yüksek doz ilaç tedavisi yakın takip altında

    denenebilir.

    Tipi ne olursa olsun hiperplazilerin tıbbi tedavisi sırasında takip son

    derece önemlidir. Bu vakalar tedavi sonrası kontrol amaçlı kürtaj yapılmalı

    ve hastalığın son durumu tespit edilmelidir. Gerilemeyen vakalarda cerrahi

    tedavi düşünülmelidir.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •