12 Eylül'ün gerçek mağdurları ne diyor?
BBP'nin 'Evet' kampanyasına en büyük eleştiri, yine bu parti içinde bir dönem Genel Sekreterlik görevini sürdüren, Genel Başkan Yardımcısı olarak Yazıcıoğlu ile birlikte çalışan Prof. Dr. Enis Öksüz’den geldi.
GAZETE5/ Selda Öztürk KAY- Türkiye, 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilecek Anayasa değişiklik paketi referandumunda “Ne” diyecek? Referanduma sayılı günler kala, siyasi partilerin miting programları da hızlandı. Bu referandumda, “Hayır” ve “Evet” cephesinin savunucuları belli… Meclis’te grubu bulunan üç büyük parti, Anayasa değişiklik paketi ile ilgili fikir ve düşüncelerini meydanlarda halka anlatma çabasında… Ancak bir de Meclis’te grubu bulunmayan siyasi partiler var. Onlar da kendi etki alanları çerçevesinde, kampanyanın bir ucundan tutmuş durumda…
AKP’nin referandum kampanyasında en başından bu yana hedeflediği kesim, ülkücü hareket mensubu ve 12 Eylül mağdurlarıydı. Başbakan Erdoğan, AKP tabanının oy potansiyelinin, bu referandum için yeterli olmayacağı düşüncesiyle diğer siyasi partilerin hedef kitlesine yönelik ‘farklı’ bir strateji izlemeye kararlıydı… Ancak Erdoğan’ın bu stratejisi, ülkücü hareketin partisi MHP’de beklenen etkiyi sağlamayı
başaramadı. B
u anlamda AKP’nin imdadına yetişmeye çalışan parti BBP oldu.
Ancak Büyük Birlik Partisi, her ne kadar “Evet” kampanyasına asılmış görünse de parti içinden veya bu partide daha önce siyaset yapmış olan ülkücü hareketin “simge” isimlerinden destek bulamadı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’sini eleştirenler yine 12 Eylül ihtilalinden en fazla etkilenen ülkücülerdi…
Büyük Birlik Partisi’nin bu kampanyasına en büyük eleştiri, yine bu parti içinde bir dönem Genel Sekreterlik görevini sürdüren, Genel Başkan Yardımcısı olarak Yazıcıoğlu ile birlikte çalışan Prof. Dr. Enis Öksüz’den geldi.
Öksüz, BBP’nin bir “siyasi parti” olmadığını söyledi. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu döneminde Büyük Birlik Partisi’nden ayrıldığını hatırlatan Öksüz, “
Düşüncemiz, dürüst, ahlaklı insanların bir araya gelerek bir siyasi parti kurmasıydı. Ancak bunu başaramadık. Biz de çekildik. Rahmetli Yazıcıoğlu’na veda edip ayrıldım. Bir daha arkama dönüp bakmadım. Şimdiki BBP’liler seçim zamanı yaklaştığı için pazarlık güçlerini nasıl olup da artıracakları hesabında. Bir milletvekili ya da bir kuruma genel müdür olabilir miyim hesabı var. Varlıkları da yoklukları da bu millet için herhangi bir şey ifade etmiyor” diye konuştu.
Öksüz, ülkücü hareket içinde öteden beri var olan bir “ayrılık” olduğunu ve AKP’lilerin bunu görerek “körükleme” gayretine girdiğini söyledi.
BU REFERANDUMDAN HİÇBİR ŞEY ÇIKMAZ
12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilecek referandumdan “hiçbir şey” çıkmayacağını söyleyen Enis Öksüz, bu konuyla ilgili ise şu yorumu yaptı:
“Bu tartışma, bize ait bir tartışma değil. Karar için düşünmeye bile gerek görmüyorum. Öncelikle, b
ir ülkede demokrasi olmadan siyaset olması mümkün değil. Bu ülkede, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu aynen kalacak, dokunulmazlıklar devam edecek. Türklerin ne kadar serveti varsa yabancılara peşkeş çekenlere dokunulmayacak. Ondan sonra sözüm ona bir anayasa paketi hazırlanıp halkın önüne sunulacak. Şu anda yapılan şey partiler arasındaki horoz dövüşünden ibaret. Yüce Allah Türk milletini şu anda izliyor. Ben de diyorum ki; herhalde bir gün gelecek bir musibetle bizi cezalandırıp adam edecek.”
ORTA OYUNU GİBİ KAMPANYA YAPIYORLAR
Referandum kampanyalarının ise tam anlamıyla ‘orta oyunu’na benzediğini söyleyen Prof. Dr. Enis Öksüz, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan büyük endişe duyduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Ben bu orta oyununda bir taraftan olmak zorunda mıyım? Bu ülkede Müslümanlık Müslümanlık olmaktan çıkıyor. Milliyetçilik rezil kepaze ediliyor. Etnik ırkçılık diye suçlanıyor. Ahlakın olmadığı, insanların aldatıldığı bir memleket… Yazık oluyor bu güzel ülkeme.”
Bir tarafın yanına kendimi eklemlemem. Ben hiçbir taraftan değilim. Kişisel olarak kararımı verdim, gidip oyumu kullanacağım. Bu ülkenin geleceğini ilgilendiren kararlar, bu ülkenin insanları tarafından verilir. Okyanus ötesinden gelen karara uymayız. Bugünkü ortamda bir demokrasiden söz edemezsiniz. İslamiyet ve Müslümanlık adına yapılan şeyler korkunç. Biz böyle ayakta duruyoruz, değerlerinden soyutlanmış, laf söylerken mangalda kül bırakmayan ama böyle yaşamayan insanlar çıkıp konuşuyor. Haram helal birbirine karışmış, zina bile suç olmaktan çıkmış. Paran yoksa hacca gidemezsin. Hastaysan oruç tutamazsın. Sadaka veremezsin zekat veremezsin paran yoksa. Hangi demokrasiden söz ediyoruz? Hangi inanç özgürlüğünden söz ediyoruz?”
Yer imleri