MHP hiç bir zaman oy kaygısıyla hareket etmemiştir
ıste bu lafa gulerım hemde katılarak.![]()
Teşekkur: 0
Beğeni: 0
MHP hiç bir zaman oy kaygısıyla hareket etmemiştir
ıste bu lafa gulerım hemde katılarak.![]()
gül gülde canım kardeşim mhp hiçbirzaman birilerinin hocalarının dediği gibi milli görüş kimliklerini çıkarıp milleti aldatmadı yada sermayenin oyuncağı olup memleketi satmadı tüm işletmeleri yabancılara komisyon karşılığı satmadı milleti etnik kimliklerle boğuşturup yan gelip yatmadı ama bunlara rağmen gülmek size yakışıyor durmak yok yola devamın anlamı bu olsa gerek
:45:S.A.Kahramanmaraş’ta 2 MHP’li başkandan referanduma EVET kararı
Kahramanmaraş'ta Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) iki belediye başkanı referandumda evet oyu kullanacaklarını açıkladı.
Partilerinin tutumunun doğru olmadığını söyleyen Göksun'un Büyükkızılcık Beldesi Belediye Başkanı Bayram İnce ve Afşin'in Bakraç Beldesi Belediye Başkanı Hüseyin Emiroğlu, istifa edeceklerini duyurdu.
Gömlek Türkiye'ye dar geliyor
Referandumu ülkenin demokratikleşmesi için çok önemli gördüklerini; ancak partilerinin bu konuyla ilgili tutumunun doğru olmadığını ifade eden Büyükkızılcık Belde Belediye Başkanı Bayram İnce, "Bu anayasa 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı, sıkıyönetimin hazırladığı bir anayasadır. Bu giydirilen gömleğin artık Türkiye'ye dar geliyor. Bundan dolayı ülkemizin demokratikleşmesi, çocuklarımızın geleceğinin daha aydın ve müreffeh olması için biz bu anayasa değişikliğine ben şahsen belediye başkanı olarak evet diyorum. Bu anayasa değişikliklerinin de desteklenmesini tüm arkadaşlarımızdan, hem ülkücü tabandan hem de diğer insanlarımızdan istiyorum ve temenni ediyorum." dedi.
Referandumda EVET diyeceğiz
12 Eylül Anayasası'nın rahmetli Alpaslan Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun uzun süre hapis yatmasına sebep olduğunu anlatan İnce, "Bu anayasa, Türk milletinin demokratik gelişimini engellemiş bir anayasa olduğundan dolayı bu yeni hazırlanan anayasaya referandumda evet diyeceğiz. Bundan dolayı da partimizle bu konuda ayrı düştüğümüzden dolayı istifa etmeyi düşünüyoruz ve istifa edeceğiz. Tüm halkımızın da bu anayasayı desteklemesini, evet demesini istiyoruz." diye konuştu.
Milletvekili ve il başkanıyla da yaptığı görüşmesinde, evet demeleri gerektiğini önceden söylediğini dile getiren İnce, "Niçin hayır dememiz gerektiğini, bana tam bir şekilde izah edemediklerinden ve ben de hayır demenin doğru olmadığını düşündüğüm ve partimle aynı görüşte olmadığımdan dolayı evet diyeceğimi söyledim." şeklinde konuştu.
Bakraç Beldesi Belediye Başkanı Hüseyin Emiroğlu da referandum konusunda partisiyle uyum içerisinde olmadığını belirterek, "Biz partimizin tutumunu beğenmiyoruz. Türkiye'nin, çocuklarımızın ve yarınlarımızın geleceği için evet demek istiyoruz." açıklamasında bulundu.AEO.:45:![]()
:45:S.A.Ülkücülerin 'evet' buluşması
18 Ağustos 2010 / 08:48
12 Eylül'de cezaevlerinde işkence gören ülkücüler 'evet' demek için biraraya geldi. Aralarında camianın önde gelen isimlerinin de bulunduğu ülkücüler, "Bizlere işkence yapanların mahkeme karşısında hesap vermesini istiyoruz"dedi.
12 Eylül darbesinde cezaevlerinde işkence gören, idamla yargılanan ülkücüler, 30 yıl sonra referandumda 'evet' demek için biraraya geldi.
Çorum'da buluşan ve aralarında MHPeski il başkanlarından Orhan Polat'ın da bulunduğu ülkücüler, "Bize işkence yapanların bir dakika dahi olsa mahkeme karşısına çıkarak hesap vermesini istiyoruz" dedi.
CAMİANIN ÖNDE GELEN İSİMLERİ
Toplantıya MHP Çorum eski il başkanı Orhan Polat, 12 Eylül'de idamla yargılanan Mustafa Seyrek, Çorum olaylarında ağabeyi öldürülen Adnan Baran, cezaevinde babası gözleri önünde dövülen Baki Kabakçı, yıllarca cezaevinde kalan Mustafa Kubat, Nurettin Sarıtaş, Kazım Acar, Bekir Özdemir, İbrahim Kandemir, Latif Gölkaya, İlyas Altun, Kazım Aslan ve Hikmet Durgun gibi camianın önde gelen isimleri iştirak etti. Ülkücüler, tek tek 12 Eylül'de yaşadıklarını anlatarak neden 'evet' oyu vereceğini izah etti.
ZULME UĞRADIK
Mustafa Kubat, "İşkence altında alınan ifadelerle idam edilen, intihar süsü verilerek öldürülen sakat bırakılan her türlü baskı ve zulme uğratılan ülkücülerin bu değişikliğe 'evet' dememesi mümkün değildir" dedi. Orhan Polat, cezaevlerinde hayasızca işkencelere maruz kaldığını söyledi. Polat, "Bize işkence yapanları mahkemelere çıkaranların, bir kez olsun bir saniye olsun mahkemede hesap vermelerini istiyoruz" ifadesini kullandı.
BABAMI ÖNÜMDE DÖVDÜLER
Sungurlu Ülkü Ocakları eski Başkanı Baki Kabakçı, "12 Eylül'de babam, ağabeyim ve ben birlikte tutuklandık. Babamı 45 gün boyunca gözümün önünde dövdüler. Ama ses çıkaramadım. Bu insanların hesap vermeleri vicdanlarımızı rahatlatacaktır" şeklinde konuştu.
MHP eski yöneticilerinden Hüseyin Ceylan ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliye seslenerek, "Merhum Alparslan Türkeş'i 4 yıl 7 ay hapishaneye yatıranları yargılayacak bu yasaya neden destek olmuyorsunuz? Neden Kemal Kılıçdaroğlu'nun peşine düşüp 'hayır' diyorsunuz?" diye sorduAEO.:45:![]()
Bu Parti, Hareket, Dava, Ülkü; binlerce şehit vermiştir.
Asılmış, işkence görmüş, hapislerde çürümeye terk edilmiştir.
Olaylar, provokasyondur, oyundur, birilerinin tezgahıdır o başka bir şey.
Ama Şehitler Gerçektir.
MHP haricinde, kanıyla hangi parti mücadele vermiştir.
Şimdiki iktidar olanlar, o zaman Camilerimiz bombalanırken neredeydi acaba???
Siz gülün, hem de katılarak.....
Gene süper Flash haber???
Başlığa bakıyorum; Ülkücülerin 'evet' buluşması ?
10 tane adamı toplamışlar oraya, ne karşılığında belli değil; haber yapıyorlar.
Siz de sanki bu çok önemliymiş gibi buraya taşıyorsunuz.
Hem 12 Eylül'ün hesabını soracak kim kaldı ki? 93 yaşını geçmiş Kenen Evren den mi soracaklarmış)
Bebek Katili Cani apo nun AKP ile anlaşıp, EVET kampanyası başlattığını es geçin, kiracıyım dediği villanın oğullarının üzerine tapusunun çıkmasını es geçin, daha saymakla bitmeyecek ihanetlerini es geçin, bu tür uydurma, kurgu haberlere sarılın.
Hiç merak etmeyin, 10 tane .... AKp nin borazanlığını yaptı diye; Ülkücülerin kararı değişmez!!!
Konu drvet06 tarafından (18-08-2010 Saat 12:12 ) değiştirilmiştir. Sebep: ek
12 eylülden hesap sorulamayacağını tüm dünya öğredi;ama arkadaşlar hala öğrenemedi.ilginç..
12 Eylül'ün gerçek mağdurları ne diyor?
04 Eylül 2010 Cumartesi 08:52
12 Eylül Anayasa referandumunda, ülkücü hareketin sembol isimlerinden biri olan Mehmet Gül “sağ olsaydı” nasıl bir karar verirdi? Oğlu Şeref Gül, Gazete5’e açıkladı.
GAZETE5/Selda Öztürk KAY- Ülkücü hareketin “simge” isimlerinden biri de 2008 yılında ani bir rahatsızlık sonucu vefat eden Mehmet Gül’dü… Gül, 12 Eylül ihtilalinden önce ülkücü gençlik hareketi içinde lider vasfıyla görev almış, milletine, memleketine, vatanına sevdalı bir Türk milliyetçisiydi.
Birilerinin, “Ölüler bile mezarlarından çıkıp oy kullansın” dediği 12 Eylül Anayasa referandumunda, ülkücü hareketin sembol isimlerinden biri olan Mehmet Gül “sağ olsaydı” nasıl bir karar verirdi? Genç yaşta hayata veda eden Mehmet Gül’ün onurlu siyasi yaşamının en önde gelen tanıklarından birine, oğlu Şeref Gül’e işte bu soruyu sorduk. Şeref Gül ise bize “Hiç tereddütsüz Hayır” yanıtını verdi.
Merhum babasının yaşamını yitirdiği güne kadar siyasi çizgisinden, fikir ve düşüncelerinden bir nebze olsun sapmadığını hatırlatan Şeref Gül, “Türkiye’deki kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılmaması, yargının siyasallaşmaması ve üniter milli birliğin devam etmesi için benim kararım Hayır, babamın kararı da hiç şüphe yok ki ‘hayır’ olacaktı” diye konuştu.
12 Eylül ihtilalinden etkilenen, ailesinde büyük kayıplar veren ve tam anlamıyla “mağdur” olan bir ailenin evladı olduğunu söyleyen Şeref Gül, Gazete5’e şunları söyledi:
“Bir amcam, 5 yıl boyunca cezaevinde yattı. Ancak cezaevine girmeden önce vuruldu… 12 Eylül döneminin içinde büyüdüm, o yılların yarattığı travmayla bugünlere geldim. Yalnızca babam değildi bu acıları, cefaları çeken… O dönem büyükbabam, amcam ve babamı ‘mahkum’ ettirmeye kararlı bir yüzbaşı tarafından işkenceye maruz bırakılmıştı. Ben o yılları hala unutmadım. Ancak bütün bunlara rağmen benim oyum elbette hayır olacak.”
1982 Anayasası’ndan bugünlere “çok fazla bir şey” kalmadığını söyleyen Şeref Gül, “onlarca maddesi değiştirilmiş bir anayasa söz konusu. Elbette ihtilal döneminde hazırlandı. Ancak, AKP Anayasası’na kucak açmanın kesinlikle doğru olmadığı düşüncesindeyim” dedi.
Babası Mehmet Gül’ün ülkücü hareketin çilesini çeken isimlerden biri olduğunu ve O’nun cezaevi günlerini dün gibi hatırladığını söyleyen Şeref Gül, bütün bunlara rağmen Başbakan Erdoğan’ın Meclis grubunda Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okuyarak ağlamasından hiçbir şekilde etkilenmediğini de söyledi.
Gül, “Çünkü aynı Başbakan, birkaç ay önce de çıkıp, ülkücülere ‘Ben sizin dününüzü çok iyi biliyorum. Her tarafınızdan şiddet akıyor’ diyebilmişti. Başbakan’ın bu konuda kesinlikle iyi niyetli olmadığını, hatta oy toplamak için her yolu mübah gören bir siyasi anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.
Şeref Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakan Erdoğan, bir şehidin mektubunu okurken ağlıyor. Ancak birkaç ay önce bizim mücadelemize hakaret etmekten hiçbir şekilde imtina etmiyor. Şayet, ortada 12 Eylül ihtilalinin mağdur ettiği bir kesim varsa, bunlar kesinlikle ülkücülerdir. O dönem, solcu gençlerle birlikte zarar gören, ülkücü, vatansever gençlerdi. Ve elbette bu insanların aileleriydi. O dönem acaba Sayın Başbakan ve yanındakiler ne yapıyordu? Nerelerdeydi? Ya elma ağacı bulup gölgesine saklanmışlardı, ya da top koşturuyorlardı. Hiçbir tarafında yoktu onlar 12 Eylül’ün.”
12 Eylül’den duyduğu rahatsızlığı farklı alanlarda dile getirdiklerini belirten Şeref Gül, 13 Eylül tarihinde sandıklardan ‘Evet’ oyu çıkması durumunda yaşanabilecekleri de şöyle anlattı:
“Bana göre Türkiye’ye bugüne kadar dayatılan küresel baskılar bundan sonra da artarak devam edecektir. Yerli kaynakları tükenmiş bir ülke görüyorum. Bugünden sonra Türkiye’yi bekleyen durum, milli ve üniter devlet yapısının tümüyle bozulması olacaktır. Yeni dünya düzeni içinde milli yapıların yerinin olmadığını biliyoruz. Biz kanımızla, irfanımızla buluşturduğumuz bu devlet felsefesini korumak için yaşıyoruz. Bu yapı, küresel güçlerin işine gelmediği için ortadan kaldırılmaya mahkum görünüyor. Küresel siyaset, milli devletleri hiçbir zaman içine sindirememiştir. Çok uluslu şirketler, egemenliklerini hiçbir zaman bir başkasıyla paylaşmamaktadır. Biz bu planın Türkiye’deki parçası olmayacağız. Gerekirse mücadele edeceğiz. Temel hedef Türk devlet felsefesinin değiştirilmesi. Bu olana kadar Türkiye’yi daha çok referandumlar bekliyor demektir. Türk milletinin buna hazırlıklı olması gerekiyor.”
12 Eylül'ün gerçek mağdurları ne diyor?
BBP'nin 'Evet' kampanyasına en büyük eleştiri, yine bu parti içinde bir dönem Genel Sekreterlik görevini sürdüren, Genel Başkan Yardımcısı olarak Yazıcıoğlu ile birlikte çalışan Prof. Dr. Enis Öksüz’den geldi.
GAZETE5/ Selda Öztürk KAY- Türkiye, 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilecek Anayasa değişiklik paketi referandumunda “Ne” diyecek? Referanduma sayılı günler kala, siyasi partilerin miting programları da hızlandı. Bu referandumda, “Hayır” ve “Evet” cephesinin savunucuları belli… Meclis’te grubu bulunan üç büyük parti, Anayasa değişiklik paketi ile ilgili fikir ve düşüncelerini meydanlarda halka anlatma çabasında… Ancak bir de Meclis’te grubu bulunmayan siyasi partiler var. Onlar da kendi etki alanları çerçevesinde, kampanyanın bir ucundan tutmuş durumda…
AKP’nin referandum kampanyasında en başından bu yana hedeflediği kesim, ülkücü hareket mensubu ve 12 Eylül mağdurlarıydı. Başbakan Erdoğan, AKP tabanının oy potansiyelinin, bu referandum için yeterli olmayacağı düşüncesiyle diğer siyasi partilerin hedef kitlesine yönelik ‘farklı’ bir strateji izlemeye kararlıydı… Ancak Erdoğan’ın bu stratejisi, ülkücü hareketin partisi MHP’de beklenen etkiyi sağlamayı başaramadı. Bu anlamda AKP’nin imdadına yetişmeye çalışan parti BBP oldu.
Ancak Büyük Birlik Partisi, her ne kadar “Evet” kampanyasına asılmış görünse de parti içinden veya bu partide daha önce siyaset yapmış olan ülkücü hareketin “simge” isimlerinden destek bulamadı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’sini eleştirenler yine 12 Eylül ihtilalinden en fazla etkilenen ülkücülerdi…
Büyük Birlik Partisi’nin bu kampanyasına en büyük eleştiri, yine bu parti içinde bir dönem Genel Sekreterlik görevini sürdüren, Genel Başkan Yardımcısı olarak Yazıcıoğlu ile birlikte çalışan Prof. Dr. Enis Öksüz’den geldi. Öksüz, BBP’nin bir “siyasi parti” olmadığını söyledi. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu döneminde Büyük Birlik Partisi’nden ayrıldığını hatırlatan Öksüz, “Düşüncemiz, dürüst, ahlaklı insanların bir araya gelerek bir siyasi parti kurmasıydı. Ancak bunu başaramadık. Biz de çekildik. Rahmetli Yazıcıoğlu’na veda edip ayrıldım. Bir daha arkama dönüp bakmadım. Şimdiki BBP’liler seçim zamanı yaklaştığı için pazarlık güçlerini nasıl olup da artıracakları hesabında. Bir milletvekili ya da bir kuruma genel müdür olabilir miyim hesabı var. Varlıkları da yoklukları da bu millet için herhangi bir şey ifade etmiyor” diye konuştu.
Öksüz, ülkücü hareket içinde öteden beri var olan bir “ayrılık” olduğunu ve AKP’lilerin bunu görerek “körükleme” gayretine girdiğini söyledi.
BU REFERANDUMDAN HİÇBİR ŞEY ÇIKMAZ
12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilecek referandumdan “hiçbir şey” çıkmayacağını söyleyen Enis Öksüz, bu konuyla ilgili ise şu yorumu yaptı:
“Bu tartışma, bize ait bir tartışma değil. Karar için düşünmeye bile gerek görmüyorum. Öncelikle, bir ülkede demokrasi olmadan siyaset olması mümkün değil. Bu ülkede, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu aynen kalacak, dokunulmazlıklar devam edecek. Türklerin ne kadar serveti varsa yabancılara peşkeş çekenlere dokunulmayacak. Ondan sonra sözüm ona bir anayasa paketi hazırlanıp halkın önüne sunulacak. Şu anda yapılan şey partiler arasındaki horoz dövüşünden ibaret. Yüce Allah Türk milletini şu anda izliyor. Ben de diyorum ki; herhalde bir gün gelecek bir musibetle bizi cezalandırıp adam edecek.”
ORTA OYUNU GİBİ KAMPANYA YAPIYORLAR
Referandum kampanyalarının ise tam anlamıyla ‘orta oyunu’na benzediğini söyleyen Prof. Dr. Enis Öksüz, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan büyük endişe duyduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Ben bu orta oyununda bir taraftan olmak zorunda mıyım? Bu ülkede Müslümanlık Müslümanlık olmaktan çıkıyor. Milliyetçilik rezil kepaze ediliyor. Etnik ırkçılık diye suçlanıyor. Ahlakın olmadığı, insanların aldatıldığı bir memleket… Yazık oluyor bu güzel ülkeme.”
Bir tarafın yanına kendimi eklemlemem. Ben hiçbir taraftan değilim. Kişisel olarak kararımı verdim, gidip oyumu kullanacağım. Bu ülkenin geleceğini ilgilendiren kararlar, bu ülkenin insanları tarafından verilir. Okyanus ötesinden gelen karara uymayız. Bugünkü ortamda bir demokrasiden söz edemezsiniz. İslamiyet ve Müslümanlık adına yapılan şeyler korkunç. Biz böyle ayakta duruyoruz, değerlerinden soyutlanmış, laf söylerken mangalda kül bırakmayan ama böyle yaşamayan insanlar çıkıp konuşuyor. Haram helal birbirine karışmış, zina bile suç olmaktan çıkmış. Paran yoksa hacca gidemezsin. Hastaysan oruç tutamazsın. Sadaka veremezsin zekat veremezsin paran yoksa. Hangi demokrasiden söz ediyoruz? Hangi inanç özgürlüğünden söz ediyoruz?”
bakalım 12 eylülün asıl gerçek mağdurları olan türk milleti ne diyor biz halk olarak darbelerden madur olmadık mı sadece ceza evinde yatanlar mı mağdur oldu mhpyi görmedik mi (dsp-anap-mhp)döneminde anayasa kitapları havada geziyordu ben o anayasa kitabının fırlatılması yüzünden milyarlarca zarar ettim bende 12 eylül mağduruyum ve EVET diyorum.Hepimiz birbirimizin görüşüne saygı göstermek zorunda 13 eylülde belli olacak türk milletinin ne istediği ben akpye oy vermiyorum sadece anayasa için EVET diyorum
Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)
Yer imleri