Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/10 12345678910 SonSon
92 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: islamda evlilik ve cinsel hayat

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart islamda evlilik ve cinsel hayat

    Cima, kadınla erkeğin cinsi temasta bulunmasıdır. İslamiyet, müminleri evlenmeye teşvik etmiştir. Evlilik sayesinde cinsî arzular tatmin edilir, iffet ve namus korunur, neslin devamı mümkün olur.

    İslam'a göre cimâ'ın da bir takım adabı vardır. Bunlar; birleşmeden önce euzü-besmele çekmek; örtü altında olmak; kıbleye karşı olmamak; aybaşı halinde yapmamak, dübürden sakınmak, kadına yumuşak davranmak; o da ihtiyacını giderinceye kadar terk etmemek; ikinci defa ilişkide bulunacaksa eteğini yıkamak; gecenin başlangıcında ilişkide bulunacaksa uyumadan önce yıkanmak, hiç değilse abdest alıp öyle uyumak; sevgi ve ilgiyi artırıcı hareketlerde bulunmak.
    Cenab-ı Hak buyuruyor:

    Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. müminleri müjdele!.(Bakara Suresi :223)

    İslam cinsi arzuların meşru yoldan giderilmesini ister. Kadına dübürden yaklaşılma yasaklanmıştır.

    Cenab-ı Hak buyuruyor:

    Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever."(Bakara Suresi :222)"

    Bu bildiğimiz tenasül yoludur. Arka yoldan yaklaşmak doğru değildir.

    Peygamber Efendimiz buyuruyor:

    "Hanımına arka yoldan yaklaşan kimse lanete uğramıştır. Erkeğe veya veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet bakışıyla bakmaz"

    Eşler arası dahi olsa anal ilişki livata olarak adlandırılmış ve yasaklanmıştır.

    Son yüzyıllarda Batı dünyasında sloganlaşan cinsi serbestli akımı, bir çok sapıklığın, doğal olmayan ilişkileri iğrenç zevklerin yayılmasına, önü alınmayan hastalıkların, ruhi bunalımların baş göstermesine yol açmış, hatta bundan bütün dünya ülkeleri zarar görmeye başlamıştır. İnsanların cinsel ihtiyaç ve isteklerini gayrimeşru yoldan karşılayan, sömüren yeni yeni ticari faaliyet alanları ve sektörler ortaya çıkmaktadır. Toplumumuzda evlilik içi huzursuzluk ve tatminsizliklerde de bu dış yayın ve telkinlerin önemli payı vardır.

    Cinsi münasebetten sonra gusletmek farzdır.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Adet (Hayız) Nedir?
    Kadının rahminden belli günlerde kan gelmesi, doğum veya hastalık söz konusu olmaksızın, belli yaşlardaki kadının rahminden belli günlerde gelen kanı ifade eden bir fıkıh terimidir.

    Âdet görme, yani hayız, kadını erkekten ayıran özelliklerden birisidir. O, anormal ve çirkin bir olay değil, normal ve kadının yaratılışının gereği olan doğal bir olaydır.

    İslâm'ın çıkış sırasında câhiliye devri Arapları âdetli kadına arkadan, Hıristiyanlar önden ilişkide bulunurlardı.

    Yahudiler ve Mecusîler ise, böyle bir kadından uzak durular, hatta temizlendikten sonra da bir hafta süreyle onlarla bir arada kalmazlar, birlikte yiyip, içmezlerdi.

    Adet Günlerini Şaşıran Kadın
    İslamiyet'e her kadının hayız, loğusalık ve temizlik günlerini, bunların sayısını, zamanını bilmesi gereklidir. Bir kadın delirse veya baygınlık geçirse yahut ilgisizliği nedeniyle adetini unutsa, kan aktığı halde aklı başına gelip iyileşse, düşündüğü zaman hayız ve nifas günlerini hatırlayacak olur ve bu hatırladığına güvenirse, artık bu kadın ona göre hareket eder. Hatırlamazsa bu kadına muhayyere - şaşırmış denir. Bu kadınlar şu guruplar altında toplanabilir:

    1.Yalnız günlerini unutanlar. Yani kadın, her ay bir defa kendinden kan geldiğin biliyor, ama kaç gün geldiğini unutmuş. Bu kadın, hayzı hatırladığından dolayı, kanın kesilmeksizin gelmeğe başladığı zamandan itibaren üç gün namazını kılmaz. Sonra, hayız ile temizlik ve hayızdan kurtulmak arasında tereddüt ettiğinden dolayı da yedi gün her namaz için yıkanması lazımdır. Sonra da yirmi gün için temiz olduğunu bildiğinden, kocasıyla cinsi münasebette bulunabilir.
    2.Adetinin her ay üç gün olduğunu bildiği halde o üç günün zamanını bilemeyenler. Meselâ ayın başında mı, ortasında mı, sonunda mı olduğunu kestirmiyor, böylece hayız ile temizlik arasında tereddüt ettiğinden dolayı, ayın başında üç gün her namaz için abdest alıp kılar. sonra da her saat hayızdan kurtulduğunu zannettiğinden dolayı, yirmi yed gün her namaz için boy abdesti alıp namazlarını kılacaktır.
    3.Adetin hem kaç gün olduğunu hem de zamanını bilemeyenler. Bu gibiler için kaide şöyledir:
    •Kadın hangi vakitte temizliğini iyice kestirebilirse o zaman abdestini alıp namazını kılar, orucunu tutar, kocasıyla cinsi münasebette bulunabilir.
    •Hangi vakitte hayız haline girdiğini iyice kestirebilirse tüm bunları şüphesiz terk edecektir.
    •Eğer bir vakitte hayız halinde mi yoksa temiz halinde bulunduğundan şüphelenirse, hangisi daha uygun diye araştırma yapmak mecburiyetinde kalır.
    + Eğer araştırmazsa, ihtiyatlı olmak üzere her namaz için boy abdesti almak gerekir.
    + Araştırır da gene de şüpheden kurtulmazsa adeti 10 gün takdir olunur, her namaz için boy abdesti alır, namazını kılar, ancak bu on günlük araştırma sürecinde cinsi münasebette bulunamaz. [1]

    Adet Günü Nasıl Kararlaştırılır?
    Hanımlardan bazıları intizamlı adet görür. Adet günlerinin sayısı bellidir. İlk kan görmede bu günler kararlaşmamış olabilir. Ancak bundan sonra vaki olabilecek değişiklikle adet günleri değişmiş olur. Mesela ilk defa beş gün görmüşken, sonra iki defa yedişer gün görürse, bunun adeti yedi gün olur. Eğer ilk defa yedi gün görüp de ondan sonra iki defa beş güne düşerse, adet beş olarak kararlaşır. Daima adeti değişenler, ihtiyat tarafını tutarak amel ederler. En yükseğini alırlar.[2]

    Adet Günü Değişenler Ne Yapmalı?
    Daima adet günleri değişenler, ihtiyat tarafını tutarak amel ederler. bir ayda yedi, diğer ayda sekiz gün adet gören, sekizinci gün oldu mu yıkanır ve namazlarını kılar, ramazan ayında ise orucunu tutar. Çünkü sekizinci gündeki kanın, adet üstü fazla kan olması ihtimali vardır. Fakat sekizinci gün çıkmadıkça cinsi münasebet kurulamaz. Ayrıca on güne kadar devam edecek kanlar hayız sayılır.[2]

    Adet Halini Geciktirmek İçin İlaç Kullanmak Caiz Mi?
    Adet kanama, yaradılışın gereği tabii bir durum olduğuna göre, bırakalım da Allah'ın yaratmış olduğu tabii seyri içinde devam etsin. Eğer bu adet geciktirici ilaçlar sağlık açısından zararsız ise, kendilerine zarar vermiyor, adet düzenini değiştirmiyorsa, bazı özel durumlarda kullanılabilinir. Bu ilaçların zararlı olup olmadığı konusunda uzman bir doktora danışmak gerekir.[3]

    Adet Halinde Kan Gelmeyen Günler
    Adetin başlaması ile görülen kan, daha sonra bir müddet kesilir, sonra yine görülür. Görülmeyen günlerde adetli kabul edilir.

    İki kan arasına giren temizliğin adet sayılması için, bunun temizlik müddetinde değil, adet müddetinde gelmesidir.

    Adet, Kadınlara Bir Ceza Mı?
    Bazı kitaplarda şöyle bir hurafe geçer: "Havva validemiz, Hz. Adem'i kandırdı, ona cennet meyvesinden yedirdi. Bu olay ikisinin de cennetten çıkmasına sebep oldu. Bunun için Cenab-ı Hak adeti ve gebeliği Hz. Havva'ya bir ceza olarak verdi."

    İslam, daha önce Yahudi ve Hıristiyanların yapıştırdıkları lanetlik durumunu tamamen bertaraf etti. Adem Peygamberin cennetten çıkarılmasında her ikisini de sorumlu tuttu. İslam'da kadın kötülüklerin ve şeytani iğvaların kaynağı olarak görülmez. İslam'da Hz. Adem'i kadının baştan çıkardığına inanılmaz. İslam bu batıl düşünceleri tamamen yıkmıştır.

    Cenab-ı Hak buyuruyor:

    "Derken şeytan onların ayağını oradan kaydırdı. İçinde bulundukları cennetten çıkardı." (Bakara Suresi:36)

    "Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti..Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti. (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu. " (Araf suresi :20-24)

    "Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Adem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi? Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti." (Taha suresi 120-122)

    Kuran, yasaklanmış ağaçtan tatma suçunu Havva Anamıza yükleyen, kadınları hor ve hakir gören tüm anlayışları kökünden nehyeder. Hadis-i Şerif'te belirtildiği gibi: "Adet, Allah'ın Adem kızlarına taktir buyurduğu bir şeydir." Takdirdir, ceza değildir.[3]

    Adet Kanaması
    Âdet kanaması; rahmin en iç tabakası olan endometriumun 27-28 gün süreyle, hormonların etkisi altında gelişip, dördüncü hafta sonunda hormonların kandan çekilmesiyle, bu gelişen tabakanın bozulup dökülmesi olayıdır.

    Âdet kanı, genellikle kadını hamile olmadığının belirtisidir.

    Âdet kanının içinde bol miktarda doku artığı vardır. Akyuvarlar bakımından oldukça zengindir.

    Âdet kanında pıhtılaşma olmaz. İçinde bir takım enzim ve kimyasal maddelerin miktarı artmıştır.

    Genel olarak 3-5 gün devam eder, 28 gün arayla yenilenir.

    Akan kan yaklaşık 100 gram kadardır. Bu sulu kana; üreme yollarındaki akıntılar, bu yolun iç zarlarının döküntüleri ve yabancı mikroplar karıştığı için ağır bir koku verir. Bu yüzden kadının özellikle âdet günlerinde temizliğine dikkat etmesi gereklidir.[4]

    Adet Kanının Renkleri ve Ayırıcı Nitelikleri
    Adet halindeki kadınlarda görülen kanların renkleri altıdır : kırmızı, sarı, toprak rengi, siyah, yeşil, kirlimsi. Bu akıntılar hepsi hayız müddetinde ise hepsi hayız kanıdır. Ta ki, safi beyaz renk görene kadar. Renk tespitinde pamuk veya bez kaldırıldığında onda mevcut renge itibar olunur. Değişme haline bakılmaz. Çünkü kadının gördüğü beyaz bir akıntı, kuruduğunda sararabilir. Yahut kırmızı veya sarı kuruduğunda farklı bir renk alabilir. Hayız müddetindeki kanların renklerinin hepside hayzı bildirir. Hayız bitiminde akıntının beyazlaşmasıyla hayız bitmiş olur.

    Kırmızılık ve Siyahlık: İttifakla hayız kanıdır. Hz. Fatıma (r.a) kan görüyordu. Allah Resulu (s.a.v) O'na şöyle buyurdu:

    "Eğer hayız kanı ise bu belli ve siyah renkte olur, böyle olursa namaz kılma, başka türlü olursa abdest al ve namaz kıl, çünkü o bir (çatlak) damardan gelmektedir."

    Sarılık: Bazıları ipek kozası sarılığında, bazıları saman renginde, daha başkaları ise sarı diş renginde olabilir. Ama bu hususta itibar edilecek renk: ilk görüldüğü andaki renktir.

    Bulanıklık: Bulanık su renginde görülen kan demektir.

    Toprak Rengi: Toprağa benzeyen rengine benzer, önce sarıdır sonra bu rengi alır.

    Yeşilimtırak: Bir çeşit bulanık kandır. bu kanın rengini bozuk gıdalar değiştirir. daha çok yaşlı kadınlarda görülür.

    Hayız kanının ayırıcı nitelikleri

    1.Katı olan ve pis kokan kan
    2.Sadece pis kokan, katı olmayan kan
    3.Sadece katı olan, pis kokmayan kan
    4.Hem katı olmayan hem de pis kokmayan kan [3][5][2]
    Adet Kanı Tam Kesilmeden Alınan Boy Abdesti
    Bir hanım adet veya loğusalık kanları tam kesilmeden abdest veya boy abdesti alırsa bu geçerli olmaz.

    Adet ve nifas olan kadınların abdest almaları müstehap değildir.

    Çünkü bunların abdestsizlik durumlarına abdestin bir tesiri yoktur.

    Kadının adeti kesildi mi cünup gibi olur.

    Adet Sayılmayan Kanlar
    1.Adet görecek çağa gelmemiş kız çocuklarında görülen kan
    2.Adet halinin en az müddeti olan üç günden az gelen kan
    3.Adet halinin en çok müddeti olan on günden sonra gelen kan
    4.Hamilelik esnasında gelen kan
    5.Adetten kesilmiş yaşlı kadından gelen kan [3]
    Adet Süresi
    Hanefilere göre, hayzın en kısa süresi üç gün üç gecedir. Bundan azı özür kanı sayılır. "Ortası beş gün, en uzun sûresi ise on gün on gecedir. On günü geçen kanamalar özür sayılır. Dayandıkları delil şu hadistir: "Bekâr veya dul kadın için en kısa hayız süresi üç gün, en uzun süresi ise on gündür"

    Şâfiî ve Hanbelilere göre, en kısa süre bir gün, bir gece, en uzun süresi ise, altı veya yedi gündür.

    Mâlikiler, en az süre için bir sınır belirlemezken, en uzun süreyi kadının durumuna göre otuz güne kadar çıkarırlar.[4]

    Adetli Bir Kadının Kestiği Yenilir mi?
    Helal olması için hayvanı erkeğin kesmesi şart değildir. Hayvan kesmesini bilen kadınlarda kesebilirler. Hatta adet veya loğusa durumunda olan kadınlar bile kesebilir, kestikleri yenir.[3]

    Adetli Bir Kadın, Kuran'a Bakabilir mi?
    Adet ve loğusa durumunda veya cünup olan bir kimse okumadan, hecelemeden Kuran-ı Kerime yalnız bakabilir, bu mekruh değildir.[3]

    Adetli Bir Kadın, Kuran Dinleyebilir mi?
    Adetli veya loğusa durumunda bulunan bir kadın, Kuran-ı Kerimi tutmadan, okunan Kuran'ı okuyarak takip etmeden, hecelemeden yalnız dinlemesi caizdir. Bu durumun sevap derecesini ancak Allah bilir.[3]

    Adetli Kadın, Kuran Meali Okuyabilir mi?
    Bu durumdaki bir kadın, Kuran'a ve ayet yazılı bir şeye el süremez. Arapça dışında Farsça, Türkçe gibi bir dile yazılmış olan Kuran mealini, tutmak haramdır. Onda Kuran ahkamı yazılı olduğundan Kuran hükmündedir. Eğer içinde ayet bulunmuyorsa Türkçe kitap okumalarında bir mahzur yoktur. Eğer kadın adet durumunu öğrenmek istiyorsa zarureten fıkıh kitaplarına da bakabilir.[3]

    Adetli Bir Kadın, Secde Ayeti Duyarsa
    Adet veya loğusa durumunda olan bir kadın, namaz kılmakla mükellef olmadığı için secde kendisine vacip değildir. Cünup olan için bu böyle değildir. Cünup olan kimse, kadın olsun erkek olsun eğer secde ayetini duyarsa tilavet secdesi vacip olur. Temizlendikten sonra bu secdeyi yerine getirmeleri gerekir.[3]

    Adetli Bir Kadın, Namaz Vaktinde Ne Yapar?
    Ulemâ: "Hayızlı kadının her namaz vakti için abdest alarak namaz yerinde o namazı kılacak kadar oturması, adetini unutmamak için tesbih ve tehlil (Lâ ilâhe illâllâh) ile meşgul olması müstehaptır." demişlerdir. Bir rivayette: "bu kadına evvelce kıldığı namazların en güzelinin sevabı verilir." buyrulmuştur.[5]

    Adetli Olan, Kuran Öğretmeni Olan Hanımsa
    Kadın Kuran öğreticisi, hayız halinde, çocuklara kelime kelime öğretir ve kelimelerin arasını keser. Hece hece Kuran öğretmesinde de kerahet yoktur.[2]

    Adetli Bir Kadın, Mübarek Gecelerde Ne Yapar?
    Kadınların namazsızlık halleri eğer Ramazan, kadir gecesi, bayram, kandil gibi şerefli ve kıymetli, müminlerin günahlarının bağışlanacağı ve derecelerinin yükseleceği mübarek vakit ve zamanlara rastlayacak olursa, o mümin ve Müslüman kadınların kalplerindeki niyetlerine göre "Her kişiye, muhakkakniyetinin hakkı verilir" hadis-i şerifleri gereğince, o hayırlı günleri ve geceleri ibadetle geçirmek niyetinde idiyseler, şüphesiz ki, o mübarek ve güzel günlerin ve gecelerin rahmet ve bereketlerinden nasiplerini hem de eksiksiz olarak alacaklardır. Çünkü kadınların bu namazsızlık halleri, ellerinde olmayan bir özür kabilinden olduğu ve kendi istekleriyle olmadığı için mahrum olmalarını gerektirmez. Niyet, söz ve amelden hayırlıdır; çünkü söz ve amele gösteriş karışabilir, fakat niyete hiçbir şey karışamaz

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Adetli veya Lohusa Kadınla Cinsel İlişkinin Kefareti Nedir?
    Adetli İle Sevişme
    Soru: Hanımı âdetli iken erkek onunla sevişip kendini tatmin edebilir mi? Bunun günahı var mıdır?

    Cevap: Âdetli karısının dizkapağı-göbek arasına dokunmadıktan sonra, onunla her türlü cinsel oynaşma yapabilir. Karısının eliyle, ya da vücudunun başka yerleriyle tatmin olabilir ve diz kapağı - göbek arasından da örtü varken yararlanabilir. Bunda hiç bir sakınca olmadığı gibi, hem kendini boşaltıp haramdan koruduğu, hem de âdetli iken bir bakıma hasta olan ve yalnızlık hissedebilmesi muhtemel bulunan eşiyle ilgilendiği için bu sevap ve yapılması gereken bir davranıştır. Efendimizin, bütün hanımlarına, onlar hayızlı iken bu şekilde yaklaştığı rivayet edilmiştir. Hatta bazılarına göre âdetli hanımıyla cima dışında her şeyi yapabilir. İmâm Muhammed bu görüştedir.[1]

    Allah Resulü buyuruyor: "Karısıyla hayız halinde, adetin ilk günlerinde ilişkide bulunursa bir dinar, son günlerinde bulunursa yarım dinar sadaka verir."

    Fıkıh kitaplarında, "Eğer kan kırmızı veya siyah ise bir dinar, sarı ise yarım dinar sadaka vermesi müstehap olur" denilmektedir.

    Eğer bir Müslüman adet halindeki hanımıyla ilişkide bulunmuşsa önce tövbe etmesi gerekir. Sonra da yukarı da belirtildiği üzere fakirlere sadaka vermesi gerekir. Bu sadakayı her iki taraf da verir.[2]

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Adetten Sonra Yıkanmadan Cinsel İlişki
    Hanefi alimlerine göre, adet hali olan kadının hayız süresinin en çoğu olan on gün geçerse, kan da kesilirse yıkanmadan cinsel ilişkide bulunabilinir.
    Şafii ve Maliki alimlerine göre ise, yıkandıktan sonra cinsel ilişkide bulunabilinir.

    Bazı alimlere göre de yıkanması gerekmez, yalnız cinsel organının yıkamakla cinsel ilişki helal olur.

    Bu farklılık, "Onlar temizleninceye kadar yaklaşmayınız" (Bakara Suresi: 222) ayetindeki temizlik anlayışından kaynaklanmaktadır. İmam-ı azama göre buradaki temizlik hayzın kesilmesi demektir. Dolayısıyla adet bitiminden sonra yıkanmadan cinsel ilişkide bulunmak caizdir. Ancak yıkanmak müstehaptır.[1]

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ailede Sorumluluklar
    Evli Erkekler İçin Önemli Konular
    Eve bağlılık: Kadının hoşlandığı erkek, evine bağlı olan erkektir. Erkek, geceleri ihtiyaçtan fazla dışarıda kalmayıp evine dönmeli. İnsan aradığı saadeti, ancak evinde bulabilir.

    Hoşgörü: Eşinin bazı kusurlarını görmezden gelmeli. Olağan bir kusurdan dolayı da bir-iki günden fazla dargın durmamalı. Erkek, bazen de kusuru kendinde aramalı.

    İyi geçinme: Erkek, hanımına karşı güler yüzlü, tatlı sözlü, iyi huylu olmalıdır. Kadını incitecek yersiz davranışlardan, kaba tavırlardan sakınmalıdır.

    Nafaka: Evli erkek, imkanları nispetinde eşinin ve çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılamakla, helal nafaka sağlamakla mükelleftir. Nafaka, yeme-içme, mesken, giyim gibi zaruri ihtiyaçlardır.

    Nezaket: Kadın, eşi tarafından beğenilmeyi ister. Şaka dahi olsa kadın kötülenmemeli. Lüzumu yokken tenkit edilmemeli. Kadına değer verilmeli. Sık sık yaptıklarını takdir etmeli.

    Sabır: Erkek, eşinin bazı hatalı sözleri ve davranışlarına karşı hemen öfkelenmemeli. Sinirlenip bağırmamalı. Kadın sinirlenmişse de, erkek sükûnetini korumalı.

    Sevgi ve bağlılık: Erkek, eşine karşı olan sevgisinde cömert olmalıdır. Ona karşı öyle samimi olmalı ki, kadın herkesten daha çok sevildiğini hissetsin. Ancak bu, her isteğini yerine getirmek anlamında değildir. Bazı istekler elbette gerçekleşmeyebilir.

    Sohbet: Şartlar elverdikçe hanımıyla sohbet ve şakalar yapıp neşeli vakitler geçirmeyi sağlamak evliliğin tabii ihtiyaçlarındandır.

    Tedbir: Erkek, ailede kavga çıkarmaktan ve kadını dövmekten sakınmalı. Evlilik hayatının selameti için herkes çeşitli tedbirler alır. Fakat, basit kusurlar için kadını azarlamak yersizdir.

    Yardım: Dışarıya dönük işler erkek tarafından görülmeli. Ev işlerinde de kadına yardımcı olmalı. Evdeki düzen ve temizliğe dikkat etmeli.

    Evli Kadınlar İçin Önemli Konular
    Alaydan sakınmak: Kadın, şaka dahi olsa eşi ile alay etmemeli. Ona hakarette bulunmamalı. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmamalı. Ayrıca ikide bir kendini ve sülalesini övmekten sakınmalı.

    Dedikodu: Bağırıp çağırmaktan, gevezelik etmekten, başkalarının dedikodusunu yapmaktan kadınlar titizlikle sakınmalı. Huzursuzlukların baş sebebi dildir, bunu unutmamalı.

    Engel çıkarmamak: Kadın, eşinin ilmi ve fikri çalışmalarına engel olmaktan sakınmalı. İlim ve fikir mesleğinde hizmet görenler, bunları evlilik hayatına feda edemezler.

    Ev idaresi: Ev idaresinde kadın lüks ve israftan kaçınmalı. Evdeki eşyaları temiz ve idareli kullanmalı. Ev masraflarında kadının savurganlığı iyi değildir. Tutumlu olması gerekir. Buna dikkat etmeyen aileler sıkıntıya düşerler.

    Güler yüz: Kadın, erkeğine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmaya çalışmalı. Kocasının iyiliklerine karşı teşekkür etmek de, güzel bir nezaket halidir.İtaat: Kadın, eşinin meşru isteklerine itaat etmeli, sözlerini dinlemeli. Ancak haram işlemeye ve farzın terkine yönelik yersiz bir istek karşısında kimseye itaat gerekmez.

    İzin almak: Eşinden izinsiz ve lüzumsuz dışarılarda gezmekten kaçınmalıdır. Ancak ana-baba ve yakın akrabalar, lüzum ve ihtiyaç halinde izinsiz de olsa ziyaret edilebilir.

    Süslenme: Kadın, evindeki süs ve giyimiyle erkeğine cazip görünebilmeli. Bu süslenme faydalı ve lüzumludur. Fakat kadın, sadece eşi için süslenmeli, dışarıya karşı değil!

    Şikayetçi olmamak: Erkek eve döndüğü zaman kadın, bir takım sıkıntı ve şikayetleri öne sürerek huzur bozmaktan sakınmalı. Ailedeki kaynana kayınbaba ile de iyi geçinmelidir.

    Tenkitten çekinmek: Kadın, erkeğine karşı olur olmaz şeyler için tenkitte bulunmaktan ve ona emir verir gibi tavır almaktan sakınmalı. Hiç bir erkek, eşinin ona emir vermesinden hoşlanmaz.

    Ailede Çocuk Terbiyesi
    Adalet: Ana-baba, çocuklara dönük davranış ve hediyelerde eşitliği gözetip adaletli davranmalı. Fakat onlardan biri haksızlık yapınca, bunu da dikkate almalı.

    Arkadaşlık: Her zaman için çocukların arkadaşlarına dikkat etmeli. Onları ahlâksız ve edepsiz kimselerle arkadaşlık etmekten korumalı, iyi çocuklarla arkadaşlığı sağlanmalı.

    Dinî bilgi: Çocuğa anlayacağı seviyede iman ve İslâm esasları telkin edilmeli. Dinî duyguları geliştirilip kuvvetlendirilmeli. Dinî telkin ve tebliğin en uygun dönemi 7-15 yaşları arasıdır.

    Helâl lokma: Ana-baba, evladına haram lokma yedirmekten sakınmalı. İhtiyaçlarını azından da olsa helâlinden temin etmeli, fazla mal için asla helâl olmayana uzanmamalı.

    Hürmet: Çocuklar büyüklere saygılı olmalı. Onlar gelince ayağa kalkmalı. Gerektiğinde onlara yer vermeli. Onların yanında söz hakkı verilmeden gevezeliğe kalkışmamalı.

    Konuşma adabı: Çocukları kaba sözlerden, ayıp laflar etmekten ve yalan söylemekten menetmeli. Onlara güzel sözleri, doğru, nazik ve edepli konuşma tarzını benimsetmeli.

    Mükâfat: Çocukta iyi davranışlar görülünce onu mükâfatlandırmalı, teşvik etmeli. Kötü halleri ise uygun lisanla ikaz edilerek yasaklanmalı.

    Oyun: Çocuklar için oyun ve eğlence vaz geçilmez ihtiyaçtır. Bu unutulmamalı. Onlar toplu halde oynarken zaruret olmadıkça oyunlarını bozmamalı.

    Örnek tavır: Çocuğun yapmaması istenen fena hallerden ana-baba da uzak kalmalı. Yapılması istenen şeylerin büyükleri tarafından yapıldığını çocuklar da görmeli.

    Yemek adabı: Çocuklar yemekten önce ve sonra ellerini yıkamalıdır. Tabii bu büyükler için de geçerli. Yeme-içmeye 'Bismillâh' ile başlayıp, sonunda 'Elhamdülillâh' deme alışkanlığı kazanmalı. Sağ elle yemeli. Büyüklerden önce yemeye başlanmamalıdır.

    ANA-BABA HAKLARI
    Amirlik etmemek: Ana-babasında bir kötülük ve yanlışlığa şahit olan evlat, güzel ikazla ondan vazgeçirmeye çalışmalı. Emir verircesine yüksek sesle azarlamaktan sakınmalı.

    Bağış: Vefat eden ana-baba namına hayır-hasenatta bulunup, sevabını onların ruhuna bağışlamalı. Zaman zaman kabirlerini ziyarete gitmeli. Kuran okuyup hayır duaları etmeli.

    Dua almak: Çocuklar, ana-babasının hayır duasını almalı, beddualarından korunmalı. Ana-babanın duası makbuldür. Ancak ana-baba da çocuklarına bedduadan sakınmalı.

    Gönül almak: Bir işe teşebbüs edilirken ana-babanın da gönlünü almalı ve rızasını kollamalı. Evlenme teşebbüsünde bulunan gençler, ana-babanın rızasını dikkate almaya çalışmalı.

    Güzel söz: Ana-babaya güzel sözle, yumuşak ifadelerle hitap etmeli. Kesinlikle azarlama tarzında sert ve kalp kırıcı sözler söylememeli. Onları isimleriyle çağırmamalı. İsyan etmemek: Ana-babaya karşı gelmekten, gönüllerini kıracak davranışlardan sakınmalı. Ana-babaya isyan, hakaret, eza ve cefa haramdır. Ana-baba da hatalı davranışlarıyla, evladını isyan ve itaatsizliğe sürüklememeli.

    Hizmet: Ana-babanın hizmetlerini seve seve yapmalı. Onların teklifini beklemeden yardımlarına koşmalı. Hizmette annenin hakkı önce gelir. Hürmette ise baba hakkı öndedir.

    İtaat: Evladın ana-babanın meşru tekliflerine itaati vaciptir. Yapılması haram olan şey veya farz olanın terki teklif edilirse, o isteğe uyulmaz.

    Sabır: Ana-babaya itaat yolunda karşılaşılan güçlüklere tahammül gerekir. Onlar bize eziyet ve kötülük etseler dahi, biz onlara çeşitli yollarla iyilik etmeliyiz. Şüphesiz ki böyle külfetlerin zamanla büyük nimetleri görülecektir.

    Saygı: Çocuklar her zaman ana-babaya hürmet etmeli. Yanlarında saygısızlık etmemeli, onlara karşı asla bıkkınlık gösterip yüz ekşitmemeli.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Anneden Kızına Nasihat
    Bir Annenin Kızına Nasihati
    Yavrum, şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım.Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir evlilik geçirdiğin gibi, ahrette de ebedi saadete ulaşırsın.

    1 - Kanaatkâr ol! Yâni, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzûra kavuşturur.

    2 - Söylenenleri dâima iyi dinle ve kocanın meşrû (islama uygun) emirlerine itaat et!

    3 - Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun!

    4 - Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık, insanı huysuz eder, uykusuzluk ise, öfkelendirir.

    5 - Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! iyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz.

    6 - Eşinin yakınlarına güzel muâmelede bulun! Kocanın hatâlarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!

    7 - Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre berâberlerinde gömülmelidir.

    8 - Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur.

    9 - Aranızdaki problemleri kendiniz hâlledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma!

    10-Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme!

    11-Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nîmetidir. Sen kocana Cennet nîmeti ol! Azap çektirme!

    Yavrum, bunları yapabilmen, ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir.Hep kendi istek ve arzularını ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.[1]

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Başlık Parası
    Başlık, kimi bölgelerde, evlenirken damadın kaynatasına ödemesi görenek olan topluca paraya verilen ad.
    Zamanımızda bazı kız babaları, halen erkek tarafından para almak suretiyle söz vermektedirler. "Başlık" veya "ağırlık" adı ile alınan bu para rüşvet kabilinden bir haramdır [1] İslâmi hayatta yeri olmayan, Hz. Peygamber'in yürürlükten kaldırdığı, ancak bugün bile bazı toplumlarda varlığını sürdüren bir âdettir. Bazı yörelerde buna "kalın" da denir.

    Asrımızda bazı Müslüman topluluklarda kız babaları, hakları olmadığı halde, kızlarını verdikleri erkeklerden veya erkek tarafından "başlık" adı altında bir para veya mal almakta ve ekseriya bu parayı kızlarının satış bedeli olarak telakkî ettiklerinden, kızlarına vermemekte; kızlarının düğün giderleri için sarf etmemekte ya da cüz'i bir miktarını harcamaktadırlar. Bu durum özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da görülmektedir.

    İslâm'ın gelişinden önce toplumda kadına gereken değer verilmiyordu. Kadın alınıp-satılan bir mal durumundaydı. İslâm kadını insan olarak erkekle aynı haklara sahip kıldı; ona inanç, ibadet ve ahlâk sistemindeki müşterek yükümlülüklerinin yanı sıra, muamelatta da şahsiyet, mülkiyet ve benzeri haklar kazandırdı.

    İslâm dini evlilik müessesesinin kolay teşkîli için azamî kolaylığı sağlamış, evliliği zorlaştıran unsurlardan da sakındırmıştır. Yukarıda izah edildiği şekliyle başlık almak İslâm'da yasaklanmıştır. Başlık evlenmeleri güçleştirmektedir. Buna karşılık Kuran-ı Kerîm "Kadınlara mehirlerini cömertçe verin, eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin." (en-Nisâ, 4/4) buyurarak "mehir" adıyla bir evlilik (nikâh) bedeli koymaktadır. İslâm'ın kuralı olarak mehrin özüne vâkıf olunduğunda evlilik olayı kolaylaşır.

    Mehir, kadının nikâh akdi ile kocasından hak ettiği maldır ve bunu kocasından alır.[2] Evlenen kadın mehir adıyla bir mala hak kazanır. Mal ile değişimi mümkün olan bir menfaat da mehir olabilir. Mehir kadınlardan istifade karşılığında bir bedeldir. Mehir verilmesi, kadınların değerini yüceltme, ihtiyaçlarını karşılama, çeyiz tedâriki, istikbâllerini güvence altına alma ve nikâhın önemini belirtme gibi ilâhî hikmetleri ihtiva eder.

    Mehir kadının hakkı olduğu için tasarrufu da ona aittir. Kadının velîsi ancak kadının izniyle mehri kullanabilir. Kadının izni olmadan hiç kimse mehri kullanamaz ve bu mehirden istifade edemez. İzinsiz tasarruf haramdır.[3]

    Mehir miktarını fazla tutmamak, evlenecek erkeğin mali durumuna göre ayarlamak gerekir. Bu konuda sosyal bakımdan önemli olan, mehrin insanların güç yetirebileceği bir derecede Olması ve kızlarla evliliğin arasını açıp sosyal zararı olan bir hal almamasıdır. Kız tarafı mehir talebinde katı davranmamalıdır. Mehrin fazlalığının çok defa genç kız ve erkeklere ahlâkî bakımdan zararı da olmuştur.[4] Peygamber Efendimiz (s.a.s.) "Mehrin hayırlısı kolay (az) olanıdır." [5] buyurarak mehrin az ve ödenebilir olmasını tavsiye etmiştir.

    Başlığı mehirle mukayese etmek gerekirse; mehir nikâh akdi sırasında tespît edilen ve kadına ait olan bir mal veya bedeldir, babanın bunda bir hakkı yoktur. Başlık ise satış bedeli olarak telâkki edilmektedir. Hür insan satılamayacağına göre, bu para satış bedeli olamaz; rüşvet mahiyetinde olup haramdır. İslâmî bilgisi olmayanlar, istedikleri bu parayı mehre benzeterek, hareketlerine meşrûiyet kazandırmağa çalışmaktadırlar. İslâm hukukuna göre bu parayı vermiş bulunan bir erkek, kız babasından bu parayı geri isteme hakkına sahiptir. Elde mevcut değilse, ödetme yoluna gidebilir.

    İslâm'a teslim olmuş bir kimse, haram olan bu parayı kabul etmemeli cehalet sebebiyle almış bulunuyorsa geri verme asaletini göstermelidi

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bebeği Sallayarak Uyutmak
    Bir haftalık bebekler günün yaklaşık %80'ini kısa aralıklarla uyuyarak geçirirler. Bir aylık olduklarında, uyku zamanları günde 3 ila 4 kestirmeye ve 5-6 saatlik kesintisiz bir gece uykusuna dönüşerek gittikçe azalır.

    Bebeklerin geceleri uykudan uyanmaları, annelerin en çok zorlandıkları hususlardan biridir. Günümüzde uzmanlar 'bebek ağladığında karnının tok, altının kuru olduğundan ve sancısının olmadığından eminseniz, yattığı odanın kapısını kapatıp yanından kararlı bir şekilde uzaklasın, bir süre sonra sesi kesilip uyuyacaktır' diyorlar.

    Annelerin çocuklarını kitaplara bakarak büyütmeye çalıştıkları 20. yüzyılın son çeyreğinden önce doğan bebekler annelerinin kucaklarında, ayaklarında veya bir beşikte sallanıp uyutularak büyüdüler.

    Bebeklerin sallanarak uyutulmalarına, bilim adamları 'vestibular uyan' adını veriyorlar. Gerçi anneler binlerce yıldır bebeklerini sallıyorlar ama konu araştırmacıların daha yeni ilgisini çekiyor. Anneler sallamanın bebeği sakinleştirdiğinden ve uyuttuğundan eminler ancak uzmanlar bunun ayrıca bebeğin gelişimine de çok faydalı olduğu hususunda dikkati çekiyorlar.

    İç kulak, işitme ve denge organlarını içeren iki bölümden oluşur, işitmede hiçbir rol oynamayan ikinci bölüm yalnızca dengeyle ilgilidir. İçi sıvı dolu yarım daire biçiminde üç kanaldan oluşan bu bölüme 'vestibular labirent' denilir.

    Buradaki hücreler, başın en küçük hareketi ile çalkalanan iç-kulak sıvısının çırpıntılarıyla uyarılarak başın açısal hareketini anında beyne iletirler. Görme duyusunun da yardımıyla dengenin sağlanmasına yardımcı olurlar. Çok hızla dönüp aniden durduğumuz zaman, iç kulak kanallarındaki sıvı hala dönmekte olduğundan baş dönmesi denilen durum meydana gelir.

    Vücut sallanırken gözler sabit bir noktaya baktığında onlardan beyine hareket olmadığı sinyali gider. Bu iki sinyal arasındaki fark, araba tutmasında olduğu gibi bir çeşit baş dönmesi ve uyku getirir. Uykunun gelmesi vücut ihtiyacı olarak değil tamamen beyinde oluşur. Devamlı hareket halinde olan, başka şeyle meşgul olan bebeğin sallanarak uyutulması zordur.

    Araştırmalar içkulak vestibular sistemi düzenli olarak uyarılan bebeklerin daha hızlı geliştiklerini, daha erken oturup, ayakta durabildiklerini gösterdiler. Salıncakta, kucakta veya ayakta sallanan bebeklerdeki reflekslerin uyarı almayan bebeklerden daha hızlı gelişmeleri araştırmacıları bir başka yöne, önemli bir çocuk sorununa yöneltti.

    Hiperaktif denilen aşırı hareketli, sürekli hayal gören ve yeteneklerini geliştiremeyen çocukların vestibular sistemlerinde bazı bozukluklara rastlandı. Yapılan çalışmalar, mongoloid olan veya beyin felci geçirmiş olan çocukların vestibular uyarı ile daha iyi gelişebildiklerini gösterdiler.

    Araştırmacıların daha yeni farkına vardıkları bebekleri sallayarak büyütmenin faydalarını anneler insanlığın ilk günlerinden itibaren annelik içgüdüleri ile hissetmişlerdi. Tabii burada bebeğin annesinin kucağında sallanırken, onun sesi ve kokusu ile duyduğu mutluluğun etkisini de unutmamak gerekir.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bekâretin İzâlesi
    Mehmet Ali Demirbaş
    Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için, bunun bir zorluğu olmaz. Yapılacak iş; sevgi oyunlarıyla temas ortamı hazırlanır, gelin o safhaya geldikten sonra, yani ilişkiyi kolaylaştırıcı kaygan sıvı gelince, üstten aşağı hafif kuvvette bir tazyikle zifaf ilişkisini tamamlanır. Kız uyarılamaz, kaygan sıvı gelmezse, bir merhem kullanılmalı. Cinsiyet organlarına bir miktar vazelin sürmek bu işi kolaylaştırır. Kızlık zarının yırtılmasında, kanama ve acının hafifletilmesi için eşlerin yatakta alacakları pozisyon önemlidir. Bunun için, genç kız bacakları ayrık ve dizleri bükülmüş vaziyette sırt üstü yatmalı; erkek diz ve dirseklerinin desteğini kullanarak, cinsiyet uzvunu eşinin döl yoluna üst taraftan ve üst kenarı boyunca, aşağı doğru kaydırarak koymalıdır. Burada cinsiyet organının hazneye girişinde, eşinin hazne ağzının tabii açıklığı yardımcı olur. Bu esnada zar gerilir ve yapılan basınçla, umumiyetle iki yerden ve arkaya doğru yırtılır. İşte, sözü geçen hafif ağrı bu anda, zarın direnci ile erkeğin cinsi uzvunun yapacağı güçlü tazyik karşı karşıya geldiğinde duyulur. Böyle bir durumda genç kızın kalçalarını küçük bir hareketle kasarak eşine yardımcı olması iyi olur. Aslında temas öncesinde, genç kızın cinsi bakımdan başarılı bir şekilde uyarılması, temasın her iki taraf için de kolayca tahakkukuna yeterlidir. Cinsi tatmine erişen genç kızın ve erkeğin cinsi organlarında, girişi kolaylaştıracak kaygan sıvılar ifraz edilir.

    Vazelin kullanmak birleşmeyi kolaylaştırır. Ama asıl çözüm, temas öncesi hazırlığın ideal şekilde yapılmasıdır. Kadın, okşama ve sevişme ile hazır vaziyete gelmiş olmalı! Bu olursa, başka bir tedbire ihtiyaç duyulmaz.

    Tahriş, acıma gibi hallerde, sonraki temaslar için 1-2 gün ara vermek iyi olur. Ama bu da şart değildir. Karşılıklı istek varsa, ertesi gün veya birkaç saat sonra temas yapılabilir. Aşırı istek acıyı hissettirmez. Zarın yırtılmasıyla gelen kan durmazsa telaşa mahal yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirirse, kanama çoğu zaman kendiliğinden durur. Nadiren de olsa durmayıp aktığı da görülür.

    Gerçekten de cinsi temasa her iki tarafın da ruhen ve bedenen çok iyi hazırlanmış olmaları, erkeğin eşini başarılı bir şekilde uyarması ve her ikisinin de cinsi heyecan bakımından tatminkâr bir seviyeye çıkmaları hâlinde neredeyse hiç acı duyulmaz. Aşırı heyecan, aşırı zevk ağrı hissini ortadan kaldırır. Savaşta ve kavgada yaralanma, neden sonra kan görülmesi ile anlaşılır. Bu arada, eşlerin birbirine yardımcı olması, bilhassa erkeğin çok sabırlı, anlayışlı ve şefkatli olması gerekir.

    Zifaf gecesinde acı duymak korkusu, yabancı bir erkekle en mahrem buluşmanın verdiği utanma hissi ve kızlıktan kadınlığa geçiş gibi, çok önemli bir dönüm noktasında bulunuşu dolayısıyla, kadının göstereceği çekingenliği anlayışla karşılamalı.

    Onu samimiyetle kendisine alıştırdıktan ve ürkeklik hislerini teskin ettikten sonra, nâzik ve yumuşak bir surette birleşmelerini temin etmek, erkeğin vazifesidir. Netice olarak; zifaf gecesinin ilk teması ve sonrasında, dikkatli, sabırlı ve ihtiyatlı olmalı. Bu hususlara dikkat edilmezse, cinsi temastan kadın, zevk yerine acı ve ıstırap duyabilir. İlk zifaf ilişkisinde, arzulanan cinsi zevkin bulunamaması tabiidir.





    --------------------------------------------------------------------------------

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Cima
    Kadınla erkeğin cinsi temasta bulunması. İslâmiyet insan yaratılışına uygun en tabiî bir dindir. Bu nedenle müminleri evlenmeye teşvik etmiştir. Evlilik sayesinde cinsi arzular tatmin edilir, iffet ve namus korunur, neslin devamı mümkün olur.

    İslâm'a göre cimâ'ın da bir takım adâbı vardır. Bunlar; birleşmeden önce euzü-besmele çekmek; örtü altında olmak; kıbleye karşı olmamak; aybaşı halinde yapmamak, dübürden sakınmak, kadına yumuşak davranmak; o da ihtiyacını giderinceye kadar terk etmemek; ikinci defa ilişkide bulunacaksa eteğini yıkamak; gecenin başlangıcında ilişkide bulunacaksa uyumadan önce yıkanmak, hiç değilse abdest alıp öyle uyumak; sevgi ve ilgiyi artırıcı hareketlerde bulunmak ve:

    "Allah'ım! Bizden ve bize vereceğin çocuktan şeytanı uzak kıl" diye dua etmek. Kim bu duayı okur da çocuğu olursa şeytan onu saptıramaz.[1]

    İslâm cinsi arzuların meşru yoldan giderilmesini ister. Kadına dübürden yaklaşmayı yasaklaması, Kur'anî nass ile belirlenmiştir. "Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin" (el-Bakara, 2/222) buyrulur. Bu bildiğimiz tenâsül yoludur. Arka yoldan yaklaşmak doğru değildir. Peygamber Efendimiz: "Hanımına arka yoldan yaklaşan kimse lanete uğramıştır." buyurur. Başka bir hadîslerinde de:

    "Erkeğe veya kadına arka yoldan yaklaşan kimseye Allah, rahmet bakışıyla bakmaz" buyururlar.[2] Böyle davranmak küçük livata olarak kabul edilmiştir.

    Adet gören veya loğusalık halinde bulunan kadınlarla cinsi ilişkide bulunmak haramdır. Nitekim: "Hayız zamanında kadınlarınızla cinsi münasebetten vazgeçin. " (el-Bakara, 2/222) ayeti bunu açıkça ifade etmektedir. Cinsi münasebetten sonra gusletmek farzdır.

Sayfa 1/10 12345678910 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •