Emirü’l-müminin Hasan bin Ali -radıyallahu anhüma-’nın, Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den naklettiği bir hadis-i şerifte:
“Sadece malı için bir kadınla evleneni, Allahü Teala fakir eder. Güzelliği için evlenen güzelliğinden fayda görmez. Dini için onunla evlenirse, o kadın erkeğe bereket olur.” buyurulmuştur.
Hifa, Medine-i Münevvere’de, güzelliği dillerde dolaşan, genç ve zengin bir kadın idi. Bir gün Peygamber Efendimiz’in -sallallahu aleyhi ve sellem- huzuruna gelip:
“-Ya Rasulullah, bana, beni Cennete götürecek bir iş öğret!..” dedi.
Herkesin durumuna ve ihtiyaçlarına göre nasihatlarda bulunan İki cihan güneşi Efendimiz:
“-Bir an önce evlenmeni tavsiye ederim. Böylece dininin diğer yarısını emniyete alırsın.”
buyurdular.
Hifa Hanım:
“-Ya Rasulullah, bana kim küfüv (denk) olabilir? Beni, Habeş hükümdarı Necaşi istemişti. Ubeydullah yüz deve ve daha bir çok şey mehir olarak vaad etmişti. Ben onu da kabul etmemiştim. Siz kimi münasip görürseniz, razıyım.” dedi.
O sırada gönlünden, Peygamber Efendimizin kendisini müminlerin annelerinden kılacağı ümidi geçiyordu.
Rasulullah kimseyi gücendirmemek için:
“-Yarın sabah, mescide ilk önce gelen kimse ile bu hanımın nikahını kıyacağım.” buyurdular.
Sabahleyin, Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mescide ilk önce gelecek kimseyi bekliyordu.
Birden kapıda Süheyb -radıyallahu anh- göründü. Son derece güzel ve zengin bir kadın olan Hifa’nın aksine, Süheyb, kimsesiz, fakir, siyaha yakın renkli, çelimsiz, görünüşü hoş olmayan bir kimse idi.
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazından sonra, Hifa Hatun’u çağırdı ve durumu bildirdi. Hifa, Allahü Teala’nın kazasına ve Allah Rasulü’nün tavsiyesine gönül hoşluğu ile razı oldu. Bunun üzerine Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hutbe okudu ve:
“-Ey Süheyb, kalk, hanımın için çarşıdan bir şey al!” buyurdu. Süheyb:
“-Ya Rasulallah, bir dirhem gümüşüm bile yok!” dedi.
Hifa Hatun, kocasına 10 bin dirhem gümüş hediye ettiğini söyledi. Peygamber Efendimiz, Süheyb’i pazara gönderdi. Düğün için gerekli şeyleri alıp dönen Süheyb’e:
“-Ey Süheyb, şimdi de hanımının elinden tut ve onu evine götür!” buyurdular. Süheyb çaresiz boynunu büktü ve:
“-Ya Rasulallah, benim evim mesciddir, nereye götüreyim?” dedi.
Yüzü güzel olduğu gibi, kalbi de güzel olan Hifa:
“-Filan yerdeki konağımı sana bağışladım. Kalk, beni oraya götür!” dedi.
Allah’ın Rasülu ikisine de dua etti ve ashab-ı kiramla birlikte bu yeni aileyi yolcu ettiler. Hifa Hatun ve Süheyb -radıyallahu anhuma- yemeklerini hamd ederek tamamladılar. Yatacakları esnada, Hifa hatun:
“-Ey Süheyb, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin. Sen bu nimete şükür için, ben de bu mihnete sabır tevfikine şükür için, gel, bu geceyi ibadet ve taatla geçirelim. Sen şükür ediciler, bende sabır ediciler sevabına kavuşalım. Zira Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Cennette yüksek bir çardak vardır. Burada sadece şükredenler ve sabredenler bulunur.” Buyurmuşlardı.” dedi.
O gece, ikisi de taat ve ibadet ile meşgul oldular. Süheyb, ertesi gün mescide geldiğinde, Cebrail aleyhisselam, geceki hallerini Rasulullah’a çoktan bildirmişti.
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“-Ey Süheyb, geceki halinizi sen mi anlatırsın, ben mi haber vereyim?” diye sordular.
Süheyb -radıyallahu anh-:
“-Ya Rasulallah, siz söyleyiniz.” dedi.
Rasulullah, olanları ve ibadetlerini anlattı. Sonra da ikisini cennet ve cemal-i ilahi ile müjdeledi. Süheyb sevincinden o an başını secdeye koydu ve:
“-Ya Rabbi, eğer beni mağfiret etmişsen, bir daha günah kirine bulaşmadan ruhumu kabz et!” dedi.
Allahü Teala, duasını kabul etti ve secdeden başını kaldırmadan onun canını aldı. Olanları seyredenler şaşırmış, bir kısmı da ağlamaya başlamıştı. Peygamber Efendimiz:
“-Size bundan daha tuhafını haber vereyim mi? şu an Hifa da ruhunu Hakk’a teslim etti.” buyurdular.
Bu iki aşk, teslimiyet ve takva abidesinin cenaze namazını Peygamber Efendimiz bizzat kıldırdı. Ve onları yan yana defnettirdi. Başları ucuna iki tahta koyup, birine “bu, Allah Teala’nın nimetine şükredenin kabridir”; diğerine de “bu Allah’ın mihnete sabredenin kabridir” yazıldı.
ALINTIDIR...