Değerli arkadaşlarım günümüzde söylenilen ve inanılan bir inanç var ki, ne yazık ki buna inandığımızda kur’anın birçok ayeti neredeyse devre dışı kalmakta ve anlatılan anlamların dışına çıkartılmaktadır, buda ayetlerin nüzul sebebini bilmeden ayetin ne söylediği anlaşılmaz düşüncesi, fikri olmuştur.
Şimdi lütfen rabbin kur’anda onlarca ayetini hatırlayalım ve bunun üzerinde düşünelim, rabbim ben her şeyden nice örnekler verdim ve sizlere apaçık ayetlerimi anlattım diyordu. Kur’anın ipine sarılan bana ulaşır diye de birçok ayetinde bizleri kur’ana yönlendiriyordu. Elçisini hatırlayın, bizlere kur’anı tebliğ etmesi gerektiği konusunda uyarıyor, bunu yapmadığı takdirde görevini yapmamış sayarım diyordu. Şimdi düşünelim birileri karşımıza çıkıyor ve diyor ki, Kur’anın ayetlerinin nüzul, yani iniş sebeplerini bilmediğimiz takdirde, ayetler ne anlatıyor bilemeyiz, anlayamayız. Hani Rabbim anlaşılır bir şekilde açıkladım, gönderdim diyordu? Acaba neden Kur’an da ayetlerinin iniş sebepleri konusunda bir açıklama yapmamışta, bizleri ilgilendiren kısımlarını aktarmıştır, bunu hiç düşündük mü? Yoksa HÂŞÂ Allahın ayetlerinin daha iyi anlaşılması konusunda bir eksiklik mi varda, birileri bunu tamamlama çabasına girmiş? (Rabbim bu sözlerimden dolayı affet) Bakın eğer ayetlerin anlaşılması için nüzul sebebini bilmemiz lazım dersek, koskoca bir silahı kafamıza dayamış oluruz, bunu unutmayalım. Buna inanırsak isteyen istediği sebebi söyler ve bizleri kendi doğrultusunda yönlendirir, bizlerde gerçek anlatılmak istenenden uzakta iman etmiş, ancak kendimizi kandırmış oluruz.
Şimdi konumuz ile ilgili olan bir örnek verelim ve Bakara suresi 189. ayeti değişik meallerde yazalım ve anlamaya çalışalım. Acaba birilerinin iniş sebebini açıkladıkları konuyla, bizlerin okuduğunda anladıkları arasında ne farklar var, kendimiz değerlendirelim ve yanlışın büyüklüğünü anlamaya çalışalım.
Diyanet vakfı meali: Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Elmalı Hamdi Yazır meali: 189-Onlar sana hilalleri soruyorlar. De ki: "Onlar, insanlar için ve hac için vakit ölçüleridir. Erginlik, evlere arkalarından gelmenizle değildir, gerçek eren, korunanlardır. Evlere kapılarından gelin ve Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
Yaşar Nuri Öztürk meali: 189 Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz
Muhammet Esed meali: 189. SANA ayın evrelerini soruyorlar. De ki: “Onlar, haccın ve insanların [öteki faaliyetlerinin] vaktini gösterir.”Öte yandan erdemlilik, [zannedildiği gibi] evlere arkalarından girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişebilesiniz.
Muhammet Esed in bahsedilen konuda açıklaması ( Yani, gerçek erdemlilik, imanî meselelere “arka kapıdan” yaklaşmak, yani yalnızca çeşitli dinî vecîbelerin ifası için konulmuş şekil ve sürelere uymaktan ibaret değildir. Bu şekil ve süre sınırlamaları, kendi başlarına ne kadar önemli de olsalar, her eyleme onun ruhsal “giriş Kapısı”ndan, yani Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyarak yaklaşılmadıkça, gerçek hedeflerine ulaşmış olamazlar. Bâb (“kapı”) kelimesi, mecazî olarak “bir şeye nüfûz etmenin, yahut ona ulaşmanın yolları”nı gösterdiğinden “bir eve (ön) kapısından girme” mecazı, klasik Arapçada çoğunlukla bir probleme doğru yaklaşımı anlatmak için kullanılır (Râzî).
Yukarıda sizlere değişik meallerden ayeti yazdım. Bu ayetleri okuduğumuzda Sayın Muhammet Esed in açıklamasını okumasak bile, yapılması gereken şeyin yanlış yapıldığı yani girilmesi gereken yerden girmemenin, bizleri yanlış işler yapmamıza örnek bir mecaz anlatımla anlatıldığı belli oluyor ayette. Allah a karşı sorumluluk bilinci olan, takva sahibi olan insan yaptığı işi doğru yapar işe doğru yönde başlar anlamı çok net anlaşılıyor. Şimdide Sayın Muhammet Esed in mealinde arka kapıdan sözüyle anlaşılması gereken mecazi anlatımı hatırlayın lütfen. (her eyleme onun ruhsal “giriş Kapısı”ndan, yani Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyarak yaklaşılmadıkça, gerçek hedeflerine ulaşmış olamazlar.) Bakın ne kadar güzel, her okuyanda buna yakın anlıyor zaten.
Bizlere kur’an ayetlerini anlayabilmemiz için, nüzul sebebini bilmemiz lazım diyenler, bakın bizleri nasıl yanlışa yönlendiriyor, aynı ayeti onlar nasıl açıklıyorlar ve ayetten bizlerin nasılda nasiplenmemizi engelliyorlar ona bakalım.
(Ayetin iniş sebebi bilinmeden evlere arkalarından girmenin ne demek olduğu bazı insanlar için anlaşılmaz görünebilir, hatta bunun mecazi bir deyim olduğu düşünebilir.
Oysa bu ayet, Kureyş dışındaki Ensar ve diğer Arap kabilelerin ihramdayken evlere kapılarından girmeyi günah saymaları, bu yüzden de evlere arkalarından açtıkları deliklerden girip çıkmaları, böyle yapmayanları da ayıplamaları üzerine nazil olmuştur.)
Yukarıdaki düşünceyi ve sözleri destekleyen hiçbir delil yoktur kur’an da. Ayrıca ayeti okuyan hiç kimse bunu anlaması ya da Rabbin bunu kastettiğini söylemesi de mümkün değildir. Bunu kabul ettiğimizde, Kur’anın anlaşılır ve açık deliller olduğunu söyleyen tüm ayetlere de ters düşer. İşin ilginci buna inanırsak ayetin bugün hiçbir hükmü kalmamış demek anlamına gelir. Hâlbuki rabbim ayetleri tüm zamana uygun anlaşılacak ve ibret olacak bir şekilde bizlere gönderdiğini söylüyor, elbette çok özel peygamberimize ve eşlerine inen ayetler hariç. Onlarda bile bizler için büyük dersler, ibretler vardır.
Sizlere bir örnek daha vermek istiyorum, bir arkadaşımızla tartışırken ona şu ayeti örnek göstermiştim ve bana bakın bahsettiğimiz konuda nasıl bir cevap verdi?
Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Ben bu ayeti ona hatırlatıp, bakın rabbim o günkü kur’anı yeterli görmeyen ve eski geleneklerinden kopamayan topluma ne diyor demiştim.
(. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?)
Bunu hatırlattığımda verdiği cevap aslında çok düşündürücüydü. Bana şunu söyledi; Siz bu ayetin nüzul sebebini biliyor musunuz? Bu ayet o günkü topluma inmiştir. Bunun sebebini bilmeden günümüze uygulayamazsınız. İşte NÜZUL silahının tam kalbimizden nasıl vurduğunun açık delilidir. Bunu söylediğiniz zaman bu ayetin günümüzde hükmü artık yoktur demektir. Hani bir ayeti kabul etmediğimizde gerçek iman etmiş sayılmayız diyorduk ne oldu? Bugün Kur’anın hükümlerini yeterli görmeyip, hala atalarından gelen ama Kur’anın hiç bahsetmediği hükümlere iman edenlere hitap etmiyor mu sizce bu sözler? Hani Kur’an tüm cihana ve zamana hitap ediyordu ne oldu? Demek ki işimize gelmediğinde NÜZUL silahı çok işe yarıyormuş. Bu konuda devre dışı bırakılan o kadar çok ayet var ki günümüzde, hangi birisini anlatayım bilmiyorum. Buna inandığımızda yaşadığımız dinin Allahın indirdiği İslam dini olamayacağının artık farkına varalım. Gerçekten kur’an devre dışı bırakılmışta haberimiz bile yok.
Son olarak şunu söylemek ve hatırlatmak isterim. Rabbim Kur’anda ayetlerin Nüzul sebebini açıklamamışsa, bunun çok önemli bir sebebi olduğunu unutmamalıyız. Kur’an ayetleri ve açıklamaları yalnız indiği devre değil, Tüm cihana ve zamana hitap edecek şekilde indirilmiştir. Eğer Rabbim ayetleri indirme sebeplerini açıklasaydı hepimiz bugün birçoğumuzun yaptığı gibi, ayetleri devre dışı bırakırdık. Ayetlerin geçerliliği kalmamıştır o devre ve o olay için inmiştir der, Rabbin rehberinden uzaklaşırdık. Bugünde yapılan budur. Nüzul sebebini biliyor musun silahı ile, günümüzde din Allah ın yolundan saptırılmış, beşerin dini olmuştur. Sanırım çoğumuz şunu söylerdik, bu ayet bu olay için indirilmiş artık bu devirde böyle konular yok, o zaman bizi bağlamaz. Evet, aynen bunu yapardık eminim. Şimdide bundan farkı yok, yine yanlış inançlarını dine sokmak için, başka yollar bulunmuş ve adeta bizlerin düşünme yeteneğimizi elimizden almışlar. Bu yolla bizim yerimize düşünüp, kendi menfaatleri doğrultusunda dine yön vermişlerdir. Bu gün bunun örneklerini görüyor ve acısını da çekiyoruz. Rabbin hiç bahsetmediği nüzul nedenini bilmek lazım diyerek, toplumun kafasında kur’an ile ilgili şüpheler yaratılmış, kafalar bulandırılmıştır. Bunu yapanların hesabı çok çetin olacaktır, ama ahhhh bir farkında olsalar.
Herkes kendisinden sorumludur ve hesabı kendisi verecektir. Bu yazdıklarım benim düşüncelerim ve kur’an dan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Sizlere düşen, kur’anı bol bol anlayarak okuyup, rabbin ne söylediğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Bende bir beşerim, her zaman hata yapabilirim, onun içindir ki her insanın hata yapabileceğini asla unutmadan bizlere anlatılan, öğretilen bilgileri mutlaka kur’ana bizzat müracaat edilip, anlayıp düşünüp, ondan sonra kabul etmeliyiz. Yaratanda bu yolu bizlere tavsiye ediyor, okuyun, düşünün ve akledin. Rabbim yardımcımız olsun.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK


 Teşekkur:
 Teşekkur:  Beğeni:
 Beğeni: 

 
			
			 
			 Nüzul sebebini biliyormusun silahı.......
 Nüzul sebebini biliyormusun silahı.......
				 
					
					
					
						 Alıntı
  Alıntı 
			
Yer imleri