Sayfa 1/5 12345 SonSon
41 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Sağlık Dunyasından Faydalı Bilgiler (Başka Konu Açmayınız)

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Phone 43 Sağlık Dunyasından Faydalı Bilgiler (Başka Konu Açmayınız)

    Sinüzitten korunmanın yolları

    Tedavi edilmediği takdirde kronikleşen ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açan sinüzit hastalığından korunmak için yaz aylarında alınması gereken önlemler.
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Sinüsler; alın, göz çevresi, yanaklar ve geniz bölgesinde bulunan 15 adet boşluktur. Soluk alıp verildiğinde bu boşluklar havayı süzer, temizler, ısıtır, nemlendirir ve akciğerlere gönderir. Sinüzit sinüslerin iltihabıdır ve viral kökenli üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %2’si sinüzite dönüşür. Sinüzit tedavi edilmediği takdirde kronikleşir ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar.

    Sinüzit astım birlikteliği sık görülür; bu durum, her iki hastalığın vücutta aynı mekanizmaların tetiklenmesiyle oluştuğu varsayımını destekler. Sinüzit ve astım şikayetlerini bir arada bulunduran hastanın tedavisi zordur, biri tedavi edilmeden diğerinin tedavisi başarılı olamayabilir.
    Son günleri yaşanan yaz aylarında alınacak basit önlemlerle kış içinde oluşabilecek sinuzit önlenebilir:
    • Kafanızı denize, havuza sokarak yüzmek sinüslerde tazyik etkisi yapar ve mevcut tıkanıklıkları açar. Doğal tuzlu su havuz suyuna oranla daha faydalıdır. Bu yüzden yaz aylarında özellikle denizde yüzerek kış içinde oluşacak iltihaplanmanın önüne geçmiş olunur.
    • Klima, yaşanan ortamdaki havanın nemini kurutur. Kuru hava ise sinüslerin dolmasını sağlar. Klimalı ortamlar yerine mümkün olduğu kadar doğal ortamlarda ve denize yakın yerlerde bulunmak faydalıdır.
    • Kuru havalar gibi nemli havalar da zararlıdır, alerjik durumlara zemin hazırlayarak sinüslerin dolmasını ve sinüzit oluşumunu hızlandırır. Bu nedenle nem alıcı cihazlarla yaşanılan ortamdaki nem sorunu giderilmelidir. Nem oranının %50-60 civarında olması gerekir.
    Spor diyaframı çalıştırarak vücuda giren oksijen miktarını artırır. Burun fizyolojisinin düzelmesini sağlayan spor, sinüslerin temizlenmesini sağlar. Bu nedenle yaz aylarında günde 30 dakika spora ayırma önemlidir.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Phone 43 Kemik sağlığı için çocuklar sokakta oynamalı !

    Kemik sağlığı için çocuklar sokakta oynamalı !
    Kemik sağlığına özellikle çocukluk döneminde özen gösterilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Nilgün Güvener Demirağ, "Çocuklar sokakta oynasın" dedi.
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nilgün Güvener Demirağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kemik sağlığının korunmasının hayati öneme sahip olduğunu belirtti.

    Prof. Dr. Demirağ, kemiklerin özellikle organları koruduğunu, kasları tuttuğunu ve kalsiyum deposu olduğunu söyledi.

    "30 yaşından sonra kemik yıkımı başlıyor"
    Kemik kitlesinin 30 yaşına kadar maksimum düzeye çıktığını vurgulayan Demirağ, bu süreçten sonra kemik yıkımının başladığını ifade etti. İleri yaşlarda kemik sağlına yönelik görülebilecek sağlık sorunlarının önlenebilmesi için çocukluk dönemine özen gösterilmesi gerektiğine dikkati çeken Demirağ, kemik sağlığının korunmasında özellikle D vitaminin çok önemli olduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Demirağ, D vitaminin gıdalarla alımının sınırlı olduğunu, bu açıdan en iyi besinin yağlı balıklardan elde edilebileceğini ifade ederek, "Ayrıca yumurta, et gibi diğer besinlerde de bulunmaktadır. Besinler tek başına ihtiyacın tamamını karşılayamaz. Vitamin D'nin doğal ana kaynağı, güneşli havalarda ultraviole ışınlarıyla cildimizde sentezlenmesidir" diye konuştu.

    Vitamin D eksikliği açısından riskli gruplar arasında bebeklik dönemi ve 5 yaş altı çocukların, gebe ya da emzirme dönemindeki kadınların, 65 yaş üstündekilerin yer aldığını söyleyen Demirağ, "Ayrıca güneş maruziyeti çok az olanlar ve cilt rengi koyu olanlar da risk altında olan kişilerdir" uyarısında bulundu.

    D vitamini besin desteği geliştirilmeli
    D vitamini eksikliğinin önlenmesi gerektiğini ifade eden Demirağ, "Yaygın tüketilen gıdaların zenginleştirilmesi, güneş ışınlarından yaralanmada risk-fayda oranının gözden geçirilmesi, ulaşılabilir, içeriği güvenilir, ucuz vitamin D besin desteği geliştirilmesinin sağlanması, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi toplum sağlığı adına oldukça önemli adımlardır. Vitamin D eksikliğinin sürekli taranarak tedavi edilmesi yerine önleyici önlemler daha etkin ve düşük maliyetli yaklaşımlardır. Bu yönde toplum bazlı politikalar geliştirilmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu.

    Çocuklar sokakta oynasın
    Çocukların sürekli evde, kapalı yerlerde oyun oynaması halinde yeterli D vitamini alamayacağını belirten Demirağ, güneş ışınlarından uygun koşullar altında mutlaka yararlanılmasının önemine değindiği açıklamasında, güneş ışınlarının dik geldiği saat dilimlerinin riskli olduğunun da altını çizdi. Demirağ, D vitamini açısından saat 11.00-16.00 saatleri dışında güneşten faydalanılmasının kemik sağlığı açısından gerekli olduğunu vurguladı.

    Çocukların da kemiklerinin güçlenmesi için yeterli oranda güneşten yararlanmaları gerektiğinin altını çizen Demirağ, "Çocukların, açık havada oyun oynamaları çok önemli. Uygun saatlerde dışarıda, sokakta oyun oynamalılar" dedi.

    Prof. Dr. Demirağ, yeni kuşağın, fiziksel aktivite yerine daha çok tablet, bilgisayar ya da televizyon başında zaman geçirdiğini söyleyerek, "Çocukların sokak oyunlarıyla dışarıda zaman geçirmeleri, güneşten faydalanmaları kemik sağlıkları ve fiziksel aktivite açısından çok önemli" diye konuştu.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Phone 43 Sinüzitten korunmanın yolları

    Tedavi edilmediği takdirde kronikleşen ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açan sinüzit hastalığından korunmak için yaz aylarında alınması gereken önlemler.
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Sinüsler; alın, göz çevresi, yanaklar ve geniz bölgesinde bulunan 15 adet boşluktur. Soluk alıp verildiğinde bu boşluklar havayı süzer, temizler, ısıtır, nemlendirir ve akciğerlere gönderir. Sinüzit sinüslerin iltihabıdır ve viral kökenli üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %2’si sinüzite dönüşür. Sinüzit tedavi edilmediği takdirde kronikleşir ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar.

    Sinüzit astım birlikteliği sık görülür; bu durum, her iki hastalığın vücutta aynı mekanizmaların tetiklenmesiyle oluştuğu varsayımını destekler. Sinüzit ve astım şikayetlerini bir arada bulunduran hastanın tedavisi zordur, biri tedavi edilmeden diğerinin tedavisi başarılı olamayabilir.
    Son günleri yaşanan yaz aylarında alınacak basit önlemlerle kış içinde oluşabilecek sinuzit önlenebilir:
    • Kafanızı denize, havuza sokarak yüzmek sinüslerde tazyik etkisi yapar ve mevcut tıkanıklıkları açar. Doğal tuzlu su havuz suyuna oranla daha faydalıdır. Bu yüzden yaz aylarında özellikle denizde yüzerek kış içinde oluşacak iltihaplanmanın önüne geçmiş olunur.
    • Klima, yaşanan ortamdaki havanın nemini kurutur. Kuru hava ise sinüslerin dolmasını sağlar. Klimalı ortamlar yerine mümkün olduğu kadar doğal ortamlarda ve denize yakın yerlerde bulunmak faydalıdır.
    • Kuru havalar gibi nemli havalar da zararlıdır, alerjik durumlara zemin hazırlayarak sinüslerin dolmasını ve sinüzit oluşumunu hızlandırır. Bu nedenle nem alıcı cihazlarla yaşanılan ortamdaki nem sorunu giderilmelidir. Nem oranının %50-60 civarında olması gerekir.
    Spor diyaframı çalıştırarak vücuda giren oksijen miktarını artırır. Burun fizyolojisinin düzelmesini sağlayan spor, sinüslerin temizlenmesini sağlar. Bu nedenle yaz aylarında günde 30 dakika spora ayırma önemlidir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Phone 43 Su içmek hafızayı güçlendiriyor

    Su içmek hafızayı güçlendiriyor..
    Yaz tatilini geride bıraktığınız ve yoğun çalışma temposuna adım attığımız sonbaharda, hafızanın önemi oldukça büyük. Daha etkin bir hafıza, iş hayatında da daha başarılı olmanızı sağlar. Peki, hafızamızı güçlendirmek için vücudumuzun ve beynimiz neye ihtiyaç duyuyor? Waternet Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, unutkanlığı önlemek için su tüketiminin önemine dikkat çekiyor.

    Telefon ve mail trafiğinin oldukça yoğun olduğu, hayatımızın yüzde 80’inin geçtiği iş hayatında, hafızanın önemi yadsınamaz bir gerçek. Aldığımız notları, girilen ajandaları ya da toplantılarda konuşulanları hatırlamak da iş dünyasının hayat damarlarından biri. Unutkanlığı engellemek için bol bol su tüketmenin önemini vurgulayan Diyetisyen Canan Aksoy, “Unutkanlık merkezi beyin olduğu için bu organımızı iyi beslemeliyiz” diyor.

    Beyni iyi beslemek için, suyun yanında beynimizin yakıtı olan iyi karbonhidratlar, vitaminler ve minerallerden de almanın önemine dikkat çeken Aksoy, “Mikrobiyolojik yönden içmeye uygun, ağır metallerden arındırılmış taze içme suyunu elde edebilmenin en sağlıklı yollarından biri de arıtılmış içme suyudur. Bu anlamda evde arıtılmış içme sularının bekleme ve saklama koşulları açısından en sağlıklısı olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

    Ofisteyken su tüketimini unutmamak için yapmanız gerekenler
    Yoğun çalışma temposunda, su içmeyi unutmakla kalmıyor bir de çay, kahve tüketimini artıyoruz. Vücudun ihtiyacı olan sıvı, çay ve kahve ile ne yazık ki sağlanamıyor ve iş yerinde konsantrasyonu artıracak besinlere ihtiyaç duyuyoruz.

    Peki, bu yoğun iş temposunda, doğru su tüketimi için ve dikkatimizi toplamak için ne yapmak gerek?

    - Masa başında çalışanlar, mutlaka masalarında büyükçe bir bardak su bulundurmalı.

    - Çantada küçük bir şişede su bulundurulmalı.

    - Unutkanlığa karşı kuersetin antioksidanı içeren elma ve elma suyu tüketimine özen gösterilmeli.

    - Hücre yapısını bozan serbest radikallere karşı savaşan nar suyu, portakal suyu ve greyfurt suyu tüketilmeli.

    - Sinirlerin yatışması için, rahatlatıcı etkisi olan yeşil çay tüketilmeli.

    - Masada kuru üzüm, karanfil, ahududu, bitter çikolata, fındık ve ceviz gibi hem sağlıklı hem de lezzetli atıştırmalıklar bulundurulmalı.

    - Haftada 2-3 porsiyon Omega-3 yönünden zengin olan balık tüketilmeli.

    Uzak durmanız gerekenler
    Su vücudumuz için oksijenden sonra gelen en önemli öğe. Bir insan, besin almadan günlerce yaşayabilirken, su içmeden yalnızca birkaç gün yaşayabilir ve yüzde 3’lük bir su kaybı ile vücuttaki fiziksel performans gitgide düşmeye başlar. Vücuttaki suyun yüzde 5’ini kaybeden birinde dikkat ve konsantrasyon eksikliği görülmeye başlar. Yüzde 8 oranında kaybedilen su, baş dönmesi ve yorgunluğa yol açarken, bu oranın yüzde 10’a çıkması bir insanın kas spazmı geçirmesine sebep olabilir ve hayati tehlike başlayabilir. Dolayısıyla suyun hayati önemi su götürmez bir gerçek. Vücudumuz için bu kadar suyu hızla emen besinler de tabii ki mevcut.

    İşte hem vücuttaki su oranımızı korumak hem de unutkanlığa sebebiyet vermemek için uzak durmamız gereken besinler:

    - Hamburger ve patates kızartması

    - Şekerli ve doğal olmayan içecekler

    - Aşırı şekerli tatlar

    haberbizden

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Saçlarınızın dökülmesini sarımsakla durdurun
    Sarımsağın saç dökülmelerini durdurduğunu biliyor muydunuz?
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Suna Dumankaya, okur sorularını yanıtlıyor...

    Saçlarım çok dökülüyor. Bir süre önce doktora gittim. Bana erkek tipi saç dökülmesi yaşadığımı söyledi ve ilaç verdi. Ancak sorunum hâlâ geçmedi. Ne yapabilirim?

    Cevap:
    1 baş sarmısağı ayıklayın. 1 tutam ısırgan otuyla birlikte 500 gram zeytinyağının içine katın. Karışımı benmari usulü 30 dakika kısık ateşte kaynatın. 1 gece bekletin. Ertesi akşam süzüp saçlarınıza sürün. Streçle sarıp mümkünse gece boyunca böyle kalın. Sabah yıkanın. Formülü haftada 1 kez uygulamalısınız

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gazlı İçecekler Hangi Organa Nasıl Zarar Veriyor?
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Gazlı içecekler her organa farklı zarar veriyor


    İngiliz The Sun gazetesi gazlı içeceklerle ilgili yeni bir araştırma yaptı. İşte gazlı içeçeklerin organlarımıza verdikleri zararlar...

    Gazlı içeceklerin başlıca zararları kalp hastalıkları, karaciğer yetmezliği, hipertansiyon, metabolizma bozuklukları iken aynı zamanda her organa farklı şekilde zarar veriyor. Bengor Üniversitesi araştırmacıları, bu içeceklerin bağımlılık yaptığını ve yalnızca 2 hafta içinde birçok organlara kalıcı hasar verdiğini açıkladı.

    Cilt: Harvard Üniversitesi’nin araştırmalarına göre gazlı içeceklerin içinde bulunan fosfat ciltte kuruma ve erken yaşlanmaya sebep oluyor.

    Kemik: Amerika’daki Tufts Üniversitesi gazlı içeceklerin vücuttaki kalsiyum dengesini bozup kemik erimesine yol açtığını söylüyor.

    Beyin: Araştırmacılar gazlı içeceklerin tüketimiyle orantılı olarak beyin fonksiyonlarının şiddete eğimli bir şekilde çalıştığı ve bu içeceklere bağımlı olanların silah taşıdığını belirtiyor.

    Dişler: İngiliz Dental Dergisi’nin araştırmalarına göre diş minesi zarar görmekle birlikte ağrı, sızlama ve çürümelere yol açıyor.

    Kalp: Miami Üniversitesi gazlı içeceklerin kalp krizi riskini artırdığını açıkladı.

    Akciğer: Adelaide Üniversitesi’ne göre gazlı içeceklerin astıma sebep olduğu ve en az sigara kadar zarar verdiği ortaya çıktı.

    Pankreas: Araştırmacılar gazlı içeceklerin pankreas kanseri olasılığını ikiye katladığını açıkladı.

    Rahim: Erken doğum bebek oranının artmasına ve bebeğin yeteri kadar oksijen alamayarak beyin ve vücut fonksiyonlarının gelişmemesine sebep oluyor

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Limonlu Suyun Faydaları
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yemekten Sonra Yapılan 7 Yanlış!
    İşte yemekten sonra yapmamanız gerekenler:

    1- Sigara içmek

    Araştırmalar yemekten sonra içilen tek bir sigaranın 10 taneye bedel olduğunu kanıtlıyor. (Kanser riski de doğru orantıda artıyor.)



    2- Meyve yemek

    Yemekten hemen sonra meyve yemek midenin hava ile dolmasına sebep oluyor. O yüzden meyvenizi yemekten 1-2 saat önce ya da sonra yemelisiniz.



    3- Çay içmek

    Çay yaprakları yüksek oranda asit içerdiği için yemeklerden aldığımız proteinleri sindirmemizi zorlaştırır.



    4- Kemer gevşetmek

    Yemekten sonra kemer gevşetmek bağırsakların bükülmesine ve bloke olmasına sebep olur.



    5- Yürümek

    İnsanlar genellikle yemek yedikten sonra yürümenin ömrü uzattığına inanır. Halbuki bu doğru değil. Yürümek, sindirim sisteminin yediğimiz yemeklerden nütrientleri özümsememesine sebep olur. Yani yediğimiz yemeğin hiçbir anlamı kalmamasına...



    6- Banyo yapmak

    Banyo yapmak kan akışını ellere, ayaklara doğru çoğaltır ve bu da midenin etrafındaki kan miktarını azaltır. Sonuç olarak, sindirim sistemini zayıflatır.



    7- Uyumak

    Yemekten hemen sonra uyuduğumuzda, yediklerimizi yeterince sindiremeyiz. Bu da bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BÖBREKLER, BÖBREK YETMEZLİĞİ ve TEDAVİ ÇEŞİTLERİ
    Böbrekler:
    Böbrekler omurganın iki yanında, bel hizasında, bakışımlı olarak yerleşmiş, koyu kırmızı renkte ve fasulye biçiminde organlardır. Böbreklerin iç kenarlarında göbek denilen çukur bir yer vardır; böbrek atar ve toplar damarları buradan geçerek havuzcuğa ulaşır. Her böbreğin uzunluğu yaklaşık 10, genişliği 5 ve kalınlığı ise 3,75 cm dir.

    Böbreklerin çalışması:
    Böbrekler, nefron olarak bilinen yüzbinlerce küçük ünitelerden teşekkül etmişlerdir. Bunlar tübüller olarak adlandırılan mikroskobik kanallara boşalmaktadır. Her nefron başlı başına bir kimyasal fabrikadır ve kan plasması buradan geçerken idrar meydana gelmektedir. Nefronlar ürettikleri idrarı, toplama tübüllerine boşaltır, oradan böbreğin pelsivine ulaşır ve oradan da boruyu andıran bir idrar yolu ile sidik torbasına gider.

    Böbreklerin fonksiyonları:
    Böbrekleriniz, kanımızı nefron adı verilen milyonlarca mikroskobik filtre aracılıyla temizleyerek idrar oluşturur. İdrar daha sonra böbreklerimizden mesaneye (idrar torbasına) gelerek vücudumuzdan içindeki iç ortamın çoğunu kontrol eden üç temel göreve sahiptir.


    1) Vücut Sıvılarının düzenlenmesi Kanı temizlemek üzere böbrek arterlerinden alıp genel dolaşıma böbrek venleri aracılığıyla iletirler. Vücut sıvılarının yapısının ve hacminin dengesini, atık ürünleri idrar şeklinde atarak ve besin elektrolitleri (tuzlar) kana geri vererek sağlarlar.


    2) Kandan Atık Ürünlerin Uzaklaştırılması Atık ürürler yiyeceklerdeki ve normal kas aktivitesi sonucu proteinlerin yıkılmasıyla oluşur. Üre, kreatinin gibi bu maddeler daha sonra idrarla atılırlar.


    3) Hormon Üretilmesi Sağlıklı böbrekler vücudumuza hormon denen önemli kimyasal maddeler salarlar.
    a) Kalsitriol: D vitaminin aktif bir formudur. Yiyeceklerde bulunan kalsiyumun (Kemikteki bir mineral) barsaklardan emilmesini sağlar. Yeterli miktarda D vitamini olmadığında vücut kemiklerden kalsiyum çalar ve kemik hastalığına yol açar.
    b) Eritropoetin: Kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin yapılmasını sağlar ve eksikliğinde kansızlık olur.

    Böbrek yetmezliğinin nedenleri:
    Her genel ve ciddi iltahaplanma olayı.
    Böbreklerin dışarı çıkış yolunun mekanik tıkanması.
    Doğuştan beri var olan genel böbrek anormallikleri.
    Böbrek tümörleri.
    Vücuda giren ve böbrek yapısını zedeleyen zehirler.
    Böbreklere kan akımını engellemeler.
    Metabolik ve hormonal hastalıklar.
    Kan akımında normal ölçüde minareler toplanması veya suların boşalması (dehydration)


    Böbrek probleminin anlaşılması:
    İdrar yolları probleminin erken belirtileri dokularda şişmeye yol açan sıvı tutulumu, idrar sıklığı ve görünümündeki değişiklik, idrar yaparken yanma hissi, yüksek tansiyon, baş ağrısı ve yorgunluktur. Ağrı bir şeylerin yolunda gitmediğinin belirgin habercisidir fakat bazı ciddi durumlarda (nefritlerde, hipertansiyonda) ağrısız olabilir. Bu belirtilen bir kısmı diğer hastalıklarda da sık bulunur. Basit bir idrar tahlili ve kan testleri bir böbrek uzmanı tarafından ileri bir inceleme gerektiren böbrek problemi olup olmadığını aydınlatır. Böbreklerin ek kapasitesi fazladır. Hatta bazı kişiler bir böbrekle doğarlar ve kötü hiçbir etki görülmeyebilir. Kişiler böbrek fonksiyonlarının %30’uyla oldukça iyi idare edebilirler ancak total böbrek yetmezliği tedavi edilmezse öldürücüdür.


    Böbrek yetmezliği:
    Böbrek yetmezliği akut ve kronik olabilir. Temel fark yetmezliğin olma hızı, ne kadar sürdüğü ve yetmezliğin kendisidir.

    Akut böbrek yetmezliği saatler veya günler içinde çok hızlı ortaya çıkar. Genellikle geri dönüşümlüdür ve diyaliz yalnızca böbreklerin çalışmadığı zamanlarda gereklidir. Akut böbrek yetmezliği örneğin şok veya bir kazada yaralanma sonrasında, bazı zehirlenme türlerinde ve böbreğe giden damarların tıkanması veya yaralanması sonucunda oluşabilir. Kronik böbrek yetmezliği (son dönem böbrek hastalığı) böbrekleri yavaşça bozan ilerleyici bir hastalıktır. Bu durum yıllar boyu sürebilir ve hastalık çok ilerleyene kadar belirtiler görülmeyebilir.


    Kronik Böbrek Yetmezliğinin Bazı Nedenleri:
    • İltihap ve böbreğin filtre harabiyeti (glomerulonefrit) Böbreğin bazı bölümlerinin enfeksiyonu (pyelonefrit)
    • Böbreklere giden damarların hasarlanması sonucu azalmış kan akımı
    • Diabet
    • Hipertansiyon
    • Normal böbrek dokusunun yerini kistlerin alması

    Tedavi çeşitleri:
    Transplantasyon Böbrek yetmezliği tedavisinde transplantasyon (nakil) bir çok avantaj sağlar. En önemlisi böbrek fonksiyonlarını normale döndürür. İki tip böbrek transplantasyonu bulunmaktadır.

    Canlıdan alınan transplant: Hastaya genellikle akrabasından alınan canlı bir nakil
    Kadavradan alınan transplant: Hastaya yakın bir zamanda ölen birinden böbrek nakli Transplantasyon büyük bir cerrahi girişimi gerektirir ve bu sırada komplikasyonlar görülebilir. Ayrıca transplantasyondaki en önemli problem olan reddetme (rejeksiyon) her zaman görülebilir. Bu nedenle transplant hastalarının ömürleri boyunca immunsupresör adı verilen baskılayıcı ilaçları almaları gerekmektedir. Bu ilaçların bağışıklık sistemini zayıflatma, kilo alımı, akne (sivilce oluşumu), yüzde kıllanma şeklinde yan etkileri bulunmaktadır. Ancak bu tedavi için yeni geliştirilen ilaçlarla bu yan etkiler azaltılmıştır. Protein, tuz ve kaloriyle ilgili bazı kısıtlamalar olsa da transplant hastasının diyetinin diyaliz hastasınınki kadar sınırlı olmaması artılar tarafında yer alır.



    Transplant Avantajları:
    • Transplant sağlıklı böbrek gibi çalışır
    • Hasta kendini "daha sağlıklı" hisseder
    • Daha az diyet kısıtlaması.
    • Transplantasyon sonrasında diyaliz olmaması


    Transplant Dezavantajları:
    • Bir verici için beklemek
    • Büyük cerrahi girişim gerektirir
    • Böbörek reddi riski
    • Güçlü ilaçlar alma gerekliliği


    DİYALİZ
    Diyaliz, kanınızı temizleyen ve vücudunuzdan atık ürünleri, kimyasal maddeleri ve fazla sıvıyı uzaklaştıran bir işlemdir. Bu işlemin yapılmasıyla ilgili iki temel seçenek bulunmaktadır. Bunlar hemodiyaliz ve periton diyalizidir. Diyalizin böbrek yetersizliğini tedavi etmeyeceğini ce sağlıklı böbreklerin yaptığı şeyi yapamayacağını aklınızda tutmanız önemlidir. Böbrek yetersizliğinin tedavisinde ilaçlar ve diyet önemli bir yer tutmaya devam edecektir.


    Hemodiyaliz - Hemodiyalizde, "yapay böbreğe", yani diyalizer denen özel bir filtre içeren bir makinaya bağlanacaksınız. Kanınız bir süre vücudunuzun dışında, bu makinanın içinde dolaşarak tekrar vücudunuza dönecek. Bu gerçekleştikçe atık ürünler uzaklaştırılır. Hemodiyaliz kanınızı doğrudan temizlediği için kanınıza ulaşıp onu uzaklaştırması, temizlemesi ve sonra geri size iletmesi gerekir. Hastadan diyalizöre giden ve geri gelen kan, hastaya bağlanan üç şekli olan diyaliz yollarından (plastik tüpler) biriyle taşınır.

    a) Fistül: Bir ven arterin cildin hemen altında, genellikle ön kolda, birlrştirilmesi, iğnenin girişini kolaylaştırmak için venin şişmesini sağlar ve her tedaviden sonra uzaklaştırılır. Tedaviler sırasında yanlız küçük bir yara izi ve şişkinlik görülür.
    b) Subklavyan Kanül : Yumuşak, plastik bir tüp köprücük kemiğin altından damara yerleştirilir. Bu ciltten dışarı çıkar ve kullanılmadığı zaman ağzı kapatılarak yerinde bırakılır.
    c) Şant: Bir ven arterin kol veya bacakta yarı-kalıcı yapay birlrştirilmesi. ara bağlantının uçları cilt yüzeyinde bulunur ve kullanılmadığı zaman kapatılır.


    Fistül:
    Hastada; yeterli kan dolaşımını sağlamak için, atar damarla toplar damarın birleştirilmesidir. Fistül açıldıktan sonra hasta; 15-20 gün için, Pıhtılaşma-Enfetsiyon-Kanama açısından yakından gözlenir.
    Pıhtılaşma: Pıhtılaşmayı önlemek için; fistüllü kola, sıcak su ile pansuman yapılır.
    İnfeksiyon: İnfeksiyon durumunda; antiseptik solüsyonla bölgeyi temizleyip, steril gazlı bezle kapatmak ve antibiyotik kullanmak gerekir.
    Kanama: Cerrahi müdahale sonucunda fistül yerinde; sıcaklık ve hematom (pıhtılaşmış kan kitlesi) görülürsa bölgeye soğuk pansuman yapılır. Fistül bölgesi kızarıklık, şişkinlik yönünden gözlenmelidir.

    Fistüllü bölgenin Korunması:
    • Fistüllü kolunuzla ağır kaldırmayınız
    • Kolunuzu çarpmalardan koruyunuz
    • Fistüllü koldan kan aldırmayınız
    • Fistüllü koldan tansiyon ölçtürmeyiniz
    • Fistülün üzerine saat takmayınız, dar kollu giyisiler giymeyiniz
    • Bölgedeki derinin esnekliğini için yumuşatıcı kremler kullanınız
    Fistülünüz yeterince gelişmediyse bölgeye sıcak su pansumanı yaparak akışkanlığın artmasını ve damarlarınızın gelişmesini sağlayınız. Fistülünüz aşırı gelişmişse kesinlikle sıcak su pansumanı yapmayınız.
    Fistüllü bölgeyi temiz tutunuz.
    Fistüllü bölgeyi soğuktan koruyunuz. Kışın gevşek yün eldiven giyiniz.


    HEMODİYALİZ PRENSİBİ
    Temel Prensip Hemodiyaliz Nasıl Işler ? Kan diyalizör (yapay böbrek) olarak bilinen bir fitrede temizlenmek üzere vücut dışına çıkarılır. Diyalizör, selüloz veya benzer bir üründen yapılmış yarı-geçirgen bir membranın bir tarafından kanın diğer tarafına dializatın akması prensibine göre işler. Diyalizat, normalde vücutta bulunan fakat böbrek yetersizliliğinde aşırı miktarlara varan mineral ve tuzlardan ayarlanmış bir miktar içerir. Membranın değişik boyutlardaki küçük delikleri; kandaki fazla sıvı ve maddelerin değişik hızlarda küçük moneküller hızlı ve büyük olanlar daha yavaş, geçerek kanda doğru bir denge sağlanana kadar diyalizata aktarılmasını sağlar.
    Bir böbrek makinası, kan akımını, basıncı ve değişim hızını ayalar. Herhangi bir zaman diliminde diyalizörde yanlız çok az iktarda kan olduğu için, kan hastadan>dializere>hastaya yaklaşık dört saatte dolaşır. Tedavi genellikle haftada üç keredir. Her hasta için diyalizin zamanı ve miktarı programlanabilir. Tedavinin sıklığı ve süresi elbette ki böbrek yetersizliğinin derecesine ve uzaklaştırılması gereken toksin (zehir) ve sıvı miktarına bağlıdır.


    Hemodiyaliz Avantajları:
    • Tedavi; Eğitilmiş bir ekip tarafından yürütülür.
    • Tedavi kısadır: 4-6 saat her hafta 2-3 kez Dezavantajları
    • Haftada birçok kez tedavi merkezine gitme süresi
    • Diyette potasyum, sıvı ve proteinle ilgili pek çok kısıtlama bulunmaktadır.

    Kronik böbrek hastalarının dikkat etmesi gereken önemli noktalar: • Her gün; aynı tartı aleti ve aynı giyisi ile, aynı saatte tartılınız.
    • Alacağınız günlük sıvı miktarını ayarlayınız. Bu miktarın üzerine çıkmayınız.
    • Kan basıncınızı sık sık kontrol ettiriniz.
    • Diyet programınıza kesinlikle uyunuz.
    • İlaçlarınızı önerilen miktarlarda ve zamanında alınız.
    • Mümkün olan sıklıkta (her gün yada gün aşırı) banyo yapınız. Bilhassa fistüllü kolu iyice temizleyiniz.
    • Düşme ve çarpmalarda kendinizi koruyunuz.
    • Fistül bakımınıza dikkat gösteriniz.
    • Size verilen hemodiyaliz programına ve saatlerine mutlaka uyunuz.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Karaciğer kanserinden korunmak için bunlara dikkat
    Usta oyuncu Levent Kırca’nın karaciğer kanserinden hayatını kaybetmesi üzerine gözler bir kez daha hastalığa çevrildi. Karaciğerin vücudun en büyük organı olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Binnur Şimşek, bir fabrika gibi çok yoğun çalışan karaciğerin kendi kendini yenileme yeteneği yüksek bir organ olduğunu belirtti.

    Karaciğer sağlığını korumak için yapılması gereken püf noktalara değinen Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Binnur Şimşek karaciğerin görevlerini, “Bir yandan ağızdan alınan tüm yiyecek ve içeceklerin, diğer yandan hemen hemen tüm ilaç ve besin takviyelerinin sindirilmesi, vücuda yararlı hale getirilmesi, kullanılmayan ve vücuda zarar verebilecek şekle dönüşen kısımlarının zararsız hale getirilerek vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar" şeklinde özetledi.

    Hepatit B ve C gibi tedavi edilmez ise karaciğer yetersizliğine yol açabilecek virüslere karşı korunmanın önemine değinin Şimşek, hepatitten korunma konusunda yapılması gerekenleri şöyle aktardı:

    “Özellikle hepatit B ve C virüslerine bağlı kronik hepatit veya sirozu olan hastalarda karaciğer kanseri gelişme riski artmaktadır. Karaciğer kanserinin Batı ülkelerinde en sık nedenlerinden biri hepatit C virüsüne bağlı siroz iken, Asya ülkelerinde karaciğer kanserinin en sık nedeni hepatit B virüsüne bağlı karaciğer hastalığıdır. Hepatit B aşılaması bu nedenle çok önemli bir adımdır. Hepatit C virüsü için henüz bir koruyucu aşısı bulunmaması nedeniyle aşılama ile korunmak mümkün olmamaktadır. Bulaşmayı önlemek için kişisel hijyen kurallarına çok dikkat edilmelidir. Hepatit B ve C virüslerinin bulaşmasına yol açabilecek korunmasız cinsel temastan kaçınılmalıdır. Steril olmayan malzeme kullanılarak yapılan tıbbi girişimler (diş tedavileri, anjiyografi, jinekolojik muayeneler vb.) dövme-tatoo, manikür-pedikür gibi uygulamalarda tek kullanımlık malzeme kullanılmasına özen gösterilmelidir."

    KARACİĞER KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN...

    Doç. Dr. Binnur Şimşek karaciğeri kanserden korumada etkili olabilecek bazı noktaları ise şöyle sıraladı:

    • Obezite ve kontrolsüz diyabet hastalığı önemli etken: Karaciğer yağlanmasına yol açmaktadır. Bu yağlanma öncelikle basit yağlanma şeklinde başlayıp, sonrasında yağlı hepatit denilen karaciğer iltihabına yol açabilmektedir. Yıllar sonrasında da yağlı hepatit siroza dönüşebilir. Hepatit virüslerine bağlı karaciğer sirozuna benzer biçimde yağlı karaciğer hastalığına bağlı siroz zemininde de karaciğer kanseri gelişebilmektedir. Sağlıklı beslenme, yeterli fiziksel aktivite ve kilo kontrolü ile karaciğer yağlanması önlenebilir. Bu nedenle yağlı ve karbonhidratlı gıdaların tüketimi sınırlanmalı, sebze-meyve tüketimi arttırılmalı, hazır gıda tüketimi en aza indirilmelidir.

    • Düzenli egzersiz yapın: Kas gücünün korunması ve arttırılması, eklem ve kas esnekliğinin kazanılması, denge ve koordinasyonun güçlendirilmesi için mutlaka düzenli egzersiz yapılmalıdır. Bireysel sağlığı koruyan en önemli aktivitelerden biri egzersiz yapmaktır. Egzersiz sırasında salgılanan endorfin hormonu, stresin azalmasını ve kendinizi mutlu hissetmenizi sağlar. Bu nedenle haftada 3-4 gün, en az 30 dakika egzersiz yapın.

    • Alkol kullanımı sınırlanmalı: Eşlik eden karaciğer hastalığı olan bireyler hiç alkol almamalıdır. Alkol hem yağlı karaciğer hastalığına, hem alkolik hepatit ve siroza yol açabilmektedir.

    • Doktor önerisi olmadan ’gelişigüzel’ ilaç kullanılmamalı: Pek çok ilaç veya bitkisel ürünün karaciğer için zararlı etkileri olabilmektedir. Hangi ilaç veya ürünün karaciğer hasarına sebep olabileceğini önceden mutlak biçimde tahmin etmek her zaman mümkün olmamaktadır. Özellikle bazı grup antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar, aktarlarda satılan bitkisel ürünler ve mantar zehirlenmesi; karaciğerde hasara yol açabilmekte ve karaciğer yetersizliği tablosuna sebep olarak acilen karaciğer nakli yapılamazsa, ölüme yol açabilmektedirler.

Sayfa 1/5 12345 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •