Bediüzzaman Hazretleri'nin Seyyid Olduğu ve Mahkemelerden Çekindiği için Seyyid Olduğunu Gizlediği İddiası Doğru Değildir

Bazı Nur talebelerinin en sık içine düştüğü yanılgılardan biri de Bediüzzaman Hazretleri'nin seyyid olduğu iddiasıdır. Bu kardeşlerimiz Bediüzzaman Hazretleri'nin seyyid olduğunu ama dönemin koşulları içinde bu bilgiyi sakladığını iddia etmektedirler.
Mehmet Ali Kaya'nın Bediüzzaman Hazretleri'nin seyyid olduğu yönündeki doğru olmayan iddiası

Bediüzzaman, Ehl-i Beyt'tendir. Bitlis'te doğması, Kürt olduğunu ispat etmek için yeterli değildir. Elbette seyyiddir ve Al-i Rasul'dendir. Gizlemesi, yukarıda ifade edilen iman davasını öne çıkarmak içindir. (Asırların Rehberleri Mücedditler, sf. 239)

Ahmet Akgündüz'ün üstadımız'ın seyyid olduğuna dair belge olduğuna dair gerçek dışı iddiası

Allah'a şükür Osmanlı'nın o zaman Bitlis'in bağlı bulunduğu Musul'daki 123 vesika şu anda benim arşivimde. Ve 32 nesille Bediüzzaman Hazretleri'nin ta Resullullah'a kadar uzanan baba tarafından Hz. Hasan'ın torunu, Abdülkadir Geylani'nin oğlu Abdülaziz'in torunu, anne tarafından da Hüseyni yani seyyid olduğu ortaya çıktığı gibi Musul'daki sicilli nüfus defterinde, isminin de yine Muhammed Said olduğunu görüyoruz. (4 Şubat 2012 tarihli, Hutbeyi Şamiye toplantısındaki konuşması)

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, AHMET AKGÜNDÜZ HOCA, BU KONUŞMAYI YAPTIĞI 4 ŞUBAT 2012 TARİHİNDEN BU YANA, 4 AYDIR HİÇBİR BELGE GÖSTERMEMİŞTİR!

Eğer Ahmet Akgündüz Hocamız'ın elinde iddia ettiği gibi bu belgeler varsa, yapması gereken "elimde belgeler var" demek değil, bu belgeleri göstermektir. İddia edildiği gibi Üstadımız'ın seyyidliğini gösteren bir belge varsa bunu göstermenin Akgündüz Hoca'yı herhangi zor durumda bırakacak bir yönü olmadığına göre, yapması gereken arşivinde olduğunu iddia ettiği bu belgeleri bir an önce kamuoyuna sunmasıdır. Ancak böyle bir sunum olması mümkün değildir, çünkü Üstadımız seyyid değildir.

Eğer Üstadımız seyyid olsaydı bunu açık ve net bir şekilde söylerdi. Çünkü kendisinin de Risale-i Nur'da söylediği gibi seyyid olmayanın seyyidim demesi gibi, "SEYYİD OLANIN SEYYİDLİĞİNİ GİZLEMESİ HARAMDIR."
Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan değilim diyenler, ikisi de günahkar ve duhul ve huruc (isyan) haram oldukları gibi... hadis ve Kuran'da dahi, ziyade veya noksan etmek memnu'dur (yasaklanmıştır). (Muhakemat, s. 52)

Üstadımız'ın Mahkemeden çekindiği için seyyidliğini gizlediği iddiası da doğru değildir. Çünkü Üstadımız hiçbir davada seyyid olduğu için yargılanmamıştır, kendisine dönemin koşulları içinde atfedilen suç seyyid olmak değildir. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NDE BUGÜNE KADAR KİMSE SADECE SEYYİD OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİ İÇİN YARGILANMAMIŞTIR.

Bediüzzaman Hazretleri, 1935 yılında "gizli cemiyet kurmak" iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde;

1943 yılında 126 talebesiyle birlikte tekrar "gizli cemiyet kurmak" iddiasıyla Denizli'de;

1947 senesinde, "gizli cemiyet kurmak" ithamıyla Afyon Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmış, AMA HİÇBİR ZAMAN SEYYİD OLUP OLMAMASI SUÇLAMA KONUSU OLMAMIŞTIR.

Dolayısıyla, Bediüzzaman Hazretleri seyyid olsa bunu gizlemesini gereken bir durum söz konusu değildir.

Üstelik, Üstadımız defalarca seyyid olmadığını söylemiştir:
BEN, KENDİMİ SEYYİD BİLEMİYORUM. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki AHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI (yani Hz. Mehdi (as)) AL-İ BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) OLACAKTIR. (Emirdağ Lahikası, s. 247-250)

Üstadımız, kendisinin manen seyyid olduğunu ifade etmiştir:
GERÇİ MANEN BEN HZ. ALİ'NİN (RA) BİR VELED-İ MANEVÎSİ HÜKMÜNDE ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i Muhammed (a.s.m.) bir manada hakikî Nur şakirtlerine şamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim (Lem'alar, s. 22.)
"BEN DE MÂNEVÎ ÂL-İ BEYTTEN SAYILABİLİRİM" demekten maksadım, bir kısım müçtehidlerin, "Onun âilesine ve ashabına selâm olsun" duasında, "Seyyid olmayan, fakat ehl-i takvâ bulunanlar o duada dahildirler" dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârâne bir tevildir. Yoksa, o hatâkârane mânâ hiç hatırıma gelmemiş. (Şualar, 14. Şua, sf. 358)

Bu sözlerinde Bediüzzaman Hazretleri net olarak neseben seyyid olmadığını belirtmiş, "Hz. Ali (as)'ın bir veled-i manevisi; manevi evladı", "Hz. Ali (as)'dan hakikat dersi almış almış biri olarak, hem ben hem de diğer nur talebeleri manen bir anlamda seyyid ve şerif sayılırız" diyerek manen seyyid olduğunu ifade etmiştir.

Çok açıktır ki, Peygamberimiz (sav)'ın, Hz. Mehdi (as) için bildirdiği seyyidlik için "neseben" yani "genetik" olarak Peygamberimiz (sav)'in soyundan olmak gerekmektedir. Bediüzzaman, "manen seyyid sayılırım" derken ne kastettiğini, yukarıda yer verdiğimiz (Şualar, 14. Şua, sayfa: 358) sözleriyle açıklamış ve "Ben bu sözleri manevi seyyidlik anlamında söylüyorum" demiştir.

Dolayısıyla itibar edilmesi gereken Ahmet Akgündüz, Mehmet Ali Kaya Hocalarımız ve diğer bazı kardeşlerimizin var olduğunu iddia ettikleri ama göstermekten ısrarla kaçındıkları bazı sözde seyyidlik belgeleri değil, Üstadımız'ın açık ve net beyanlarıdır.
Üstadımız'ın hayattaki hiçbir akrabası seyyid olduklarını söylememiştir

Üstadımız'ın yakın akrabaları halen Nurs Köyünde ikamet etmektedir. Bölgede Seyyidlere özel bir ihtimam gösterilmesine rağmen, bu bölgedeki akrabalarından hiçbiri seyyid olduklarını söylememiştir. Üstadımız kendi reddettiği halde, yakın akrabaları reddettiği halde Üstadımız'ın seyyid olduğunu söylemek samimi değildir
Üstadımız, Mehdi (as)'ın seyyid olacağını söylemiştir
İkincisi: ÂHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI, ÂL-İ BEYT'TENOLACAK... (Şualar, 14. Şua, sf. 381, 382)
Madem adeti öyle cereyan ediyor, AHİR ZAMANIN EN BÜYÜK FESADI ZAMANINDA, elbette EN BÜYÜK BİR MÜÇTEHİD, hem EN BÜYÜK BİR MÜCEDDİD, hem HAKİM, hem MEHDİ, hem MÜRŞİD, hem KUTB-U AZAM OLARAK BİR ZAT-İ NURANİYİ GÖNDERECEK VE O ZAT DA, EHL-İ BEYT-İ NEBEVİDEN OLACAKTIR. (Mektubat, sf. 422)
Hem bu üç vezaifi birden bir şahısta yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, adeta kabil görülmüyor. Ahir zamanda, AL-İ BEYT-İ NEBEVİ'NİN (A.S.M.) (Peygamberimiz (sav)'in soyunun) CEMAAT-İ NURANİYESİNİ (nurani cemaatini) TEMSİL EDEN HAZRET-İ MEHDİ'DE VE CEMAATİNDEKİ ŞAHS-I MANEVİDE ANCAK İÇTİMA EDEBİLİR. (Kastamonu Lahikası, s. 139)
Peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi (as)'ın kendisinin soyundan olacağını haber vermiştir

Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah (cc) benim Ehl-i Beytimden (soyumdan) bir zatı (Hz. Mehdi (as)'ı) gönderecek. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

Hz. Mehdi (as), kızım Fatıma'nın neslindendir. (Sünen-i İbn Mace, 10/348)

Benim Ehl-i Beytimden bir şahıs (Hz. Mehdi (as)) bütün dünyaya hakim oluncaya kadar günler ve geceler gitmez. (En-Necmu's Sakıb, Ukayli)

Hz. Mehdi (as) ile müjdelenin. O Kureyş'ten ve Ehl-i Beytimden bir kişidir. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13)

Hz. Mehdi (as), benim çocuklarımdan birisidir. Yüzü gökyüzünde parlayan yıldız gibidir. (Ali b. Sultan Muhammed el-Kari el-Hanefi'nin "Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi")