Giriş

Orijinalini görmek için tıklayınız : Makale : TAKVİM (CALENDAR / CALENDRIER)



Abiju
14-01-2006, 20:16
Sayın Eren Erbabacan'a gönülden teşekkürlerimizle,


TAKVİM (CALENDAR / CALENDRIER) :



Ansiklopedik anlamda zaman tanımları, "olayların birbirini izlediği sonsuz bir ortam olarak düşünülen, soyut temel kavram" veya "şimdinin, geçmiş olmasını sağlayan ve çoğunlukla Dünya'yı ve varlıkları etkileyen bir güç, kesintisiz bir hareket" ya da "ölçülebilir bir nicelik olarak düşünülen süre, vakit" şeklinde verilmektedir.

Hedefimiz, bitmez tükenmez felsefî tartışmalara dâvetiye çıkartarak, zaman kavramının irdelenmesi değildir. Bu çalışmamız, zaman birimleri ile ilgili çok sınırlı bilgiler verdikten sonra, takvim olgusunun incelenmesine ayrılmıştır.

Zaman, "ölçülebilir bir nicelik" anlamıyla ele alındığında, öncelikle gündeme düşen kavram, "ölçü birimi" olmaktadır. Bu ihtiyacı hisseden insanoğlu, sabit görünen ve ölçülebilir ilk şeyin, "gün" olduğunu fark etmiştir. Mezopotamya'da yerleşik kadim toplumların, Dünya'nın kendi ekseni etrafında tam bir kez dönüşü olarak târif ettiğimiz süreyi, doğruya çok yakın olarak tesbit ettikleri anlaşılıyor. Sümer'liler ve Bâbil'liler, belirledikleri bu süreyi, önce yirmi dört eşit parçaya bölerek "saat" kavramına ulaşmışlar, ardından da, altılı sistem yardımıyla, dakika ve saniye târiflerine varmışlardır. Zamanın ölçülmesi maksadıyla ihtiyaç duyulan alt yapı, böylelikle oluşturulmuştur.

Ünlü eseri Timaeus'da Eflâtun, "Yedi gezegen adını verdiğimiz, Güneş, Ay ve diğer beş büyük yıldız, zamanın ölçülebilmesi ve kaydedilebilmesi için yaratılmıştır"der.

İnsanoğlu, saat ve alt birimlerini târif ederek, zamanın ölçülebilmesi için gerekli alt yapıyı oluşturmuştu. Ama yine de bir şeylerin eksik kaldığını hissetti. "Nereden gelip, nereye gittiğini" sorgularken, yaratılıştan bu yana tesbit edebildiği geçmişi yerli yerine oturtmak gayesiyle kullanabileceği bir metottan, hâlâ yoksundu. İşte bu eksikliği giderebilmek için, "göreceli anlamda, daha geniş zaman aralıklarının tesbitinde, kaydedilmesinde ve irdelenmesinde kullanılabilecek" sistemler geliştirdi ve bunlara, "takvim" adını verdi.

Abiju
14-01-2006, 20:17
Gün :

"Takvim" söz konusu olduğunda, geleneksel olarak akla gelen en küçük zaman birimi, "gün"dür.

Gün kavramı Dünya'nın, kendi ekseni etrafında tam bir dönüşünü tamamladığında geçen zaman olarak târif edilmektedir. Bu süre, takvim düzenlerinde 24 saat olarak kabul edilmiş ve altılı sistem çerçevesinde oluşturulmuş alt birimleri ile zaman ölçümlerinin temelini oluşturmuştur.

Ancak bilimsel açıdan titiz bir inceleme, konuyu karmaşık bir hâle dönüştürmektedir. Gün ya da gezegenimizin kendi ekseni etrafında tam bir dönüş süresi, iki ayrı şekilde hesaplanabilmektedir;

1- Yıldız günü (Sidereal day) :

Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın, gökteki bir yıldız ile karşı karşıya geldiğinde başlatılan ölçüm, gezegenimiz tam bir tur attıktan sonra, aynı konuma gelen kadar devam ettirilir. Ancak yerkürenin kendi ekseni etrafındaki dönüşünde, çok küçük de olsa düzensizlikler vardır. Bu sebeple, İlkbahar gündönümünde yapılan ölçümlerin esas alınması uygun görülmüştür. Bu tarihte bir yıldız günü, 23 saat, 56 dakika, 4 saniye olarak tespit edilmektedir. (Bu hesaplama düzeninde esas alınan yıldızın, göksel düzen içersinde yer değiştirmiş olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. 0.0084 saniye olarak tespit edilen bu sürenin, ihmâl edilebilir olduğu düşünülmüştür.)

2- Güneş günü (Solar day) :

Yer küre, herhangi bir yıldıza göre kendi ekseni etrafında tam bir tur attığında, Güneş etrafındaki yörüngesinde de yer değiştirmektedir. Bir başka deyişle Dünya ile Güneş'in, başlangıçtaki aynı noktada buluşabilmesi için, yerkürenin kendi çevresinde, bir süre daha dönmesi gerekmektedir. İşte bu yeni birim, "Güneş günü" (Solar day) kavramını oluşturur. Ancak, Dünya yörüngesinin elliptik özelliği ve eksenindeki eğim dolayısıyla Güneş günü, yıl boyunca değişiklikler göstermektedir. Bilinen 24 saatlik gün kavramının kökeninde, işte bu Güneş günü ölçümleri vardır. Bir başka deyişle, Güneş günü ile yıldız günü arasında, 3 dakika 57 saniye fark vardır.

Tarihsel gelişim sürecinde kafaları karıştıran asıl anlaşmazlık, günün ya da ifâde ettiği yirmi dört saatin, ne zaman başladığı ve ne zaman bittiği, kabullerine dayanır. İ.Ö. sekizinci yüzyılda Bâbil'li gökbilimciler günün, Güneş'in en yüksekte olduğu öğle saatlerinde başladığını ve bir sonraki gün yine aynı anda sona erdiğini kabul etmişlerdir. Astronomi bilimi tarafından günümüzde kabul edilen gün tanımı, aynen böyledir. Antik toplumlardan bazıları Güneş'in doğduğu ânı, (Hindular ve Mısır'lılar) bazıları da battığı ânı, (Bâbil'liler, İsrailoğulları ve Grekler) günün başlangıç ve sonu olarak almışlardır.

Mevsim değişimleri sebebiyle, gün düzenlemelerinde görülen belirsizlikler yüzünden yardımcı bir sisteme ihtiyaç duyan Sümer'liler, Bâbil'liler, Mısır'lılar ve Grek'ler, günü on ikişer saatlik iki bölüme ayırmışlar ve sivil yaşamlarını bu esasa bağlamışlardır.

Musevî inancı çerçevesinde gün, günbatımında başlar ve bir sonraki gün, yine günbatımında sona erer.

Hıristiyan Katolik dinsel inançları açısından gün târifi ise, özellikle Musevî dinsel pratiklerine bir reaksiyon olmak üzere, İznik Konsülü kararları ile (İ.S. 325) değiştirilmiştir. Ortodoks ve Protestan inanç taraftarlarınca uzun yıllar kabul görmemiş (hâlâ yerel bazı Ortodoks inançlılarca reddedilen) bu karara göre gün, gece yarısı başlayacak ve ertesi gün gece yarısı sona erecek şekilde düzenlenmiştir.

İslâm inancında da Sâmi geleneği tâkip edilmiş, günbatımında başlayan yeni günün, yine günbatımında sona erdiği kabul edilmiştir.

Abiju
14-01-2006, 20:17
Hafta :


Antik toplumlardaki hafta anlayışı, bir günden daha uzun ama bir aydan daha kısa bir zaman aralığı arayışının ürünü olup, belli günlerin, alışveriş ve özellikle ibâdete ayrılması ihtiyacından doğmuştur. Bir çok ilkel toplumda hafta, dört temel madde ya da dört temel yön öğretisine izafeten, dört gün olarak belirlenmiştir. Güney Amerika'da beş günlük, Asur'lularda altı günlük, Hıristiyanlık öncesi Roma kültüründe, "nundinea" adı verilen sekiz günlük haftalara rastlıyoruz. Bir kısım Orta Doğu kültlerinde görüldüğü gibi Bâbil'liler, muhtemelen yedi gezegenin ve yedi rakamının kutsallığı inancıyla, yedi günlük haftalar düzenlemişlerdir. Mısır'lılar ve Yunanlılar, 30 günlük ayları üç eşit parçaya bölerek, asırlar boyu onar günlük haftalarla yaşamışlardır. Bahse konu haftalar, Grekçe de "decades", Mısır'da ise "decan" şeklinde isimlendirilmektedir. Grekçe "Decades" sözcüğü, zamanla batı dillerinde onar yıllık süreleri ifâde eden bir anlam kazanmıştır.

En çok bilinen hafta târifi, "Eski Ahit" kökenli yedi günlük sürelerdir. Tanrı'yı taklit etme anlayış ve inancından kaynaklanan bu kabul, "Genesis / Yaratılış" bölümünde Tanrı'nın Evren'i, altı günde yarattığı ve yedinci gün dinlendiği esasına dayanır.

Hıristiyan Katolik öğretide hafta, yine İznik Konsülü tarafından düzenlenmiş ve bu kerre de, Batı Roma'nın sekiz günlük kabullerine bir reaksiyon olmak üzere, yedi gün olarak tespit edilmiştir.

İ.S. 325 yılında toplanan İznik Konsilinin kararlarından biri de, Musevî an'anesinin tatil günü saydığı "Sabbath" yerine, tatil günü olarak Pazar gününün seçilmesi olmuştur. Ancak bu noktada çok enteresan sayılabilecek bir ilişkinin mevcudiyetini de görmekteyiz. Konsüle hükmeden Kral Konstantin, "Sol invictus" (yenilmez Güneş) dinine mensuptur. (Bkz. Teslis) Eski Ahit çerçevesinde kutsal gün sayılan sabbath yerine, haftanın günlerinden Güneş'e tahsis edilmiş "Pazar" gününün, (Sunday / Sontag) dinlenme günü olarak seçilmiş olması, son derece mânidardır.

Bu noktada bir parantez açarak, hafta ve haftanın günleri kavramının, günümüz batı dünyasında kullanılan Gregoryen takvimin temel esaslarından biri olmadığını vurgulayalım. Bunun sebebi, ilerde göreceğimiz gibi, tarihsel süreç içersinde yapılan takvim değişiklikleri sonucu gün ve hafta sıralamalarının, tam bir karmaşaya dönüşmüş olmasındandır.

Abiju
14-01-2006, 20:19
Ay :


Sıra, Ay'ın yerküre etrafında bir tam dönüşü olarak târif edilen "ay" kavramına gelince, yukarda zikrettiğimiz karmaşa, belirsizlik ve zorluklar, kendini iyiden iyiye göstermeye başlar.

Bilimsel anlamda bir ayın târifi için kullanılabilecek 5 ayrı metot olmasına rağmen, tarihsel süreç içersinde bunlardan, yalnız iki tanesinin takvim düzenleri içinde tatbik edildiğini görüyoruz;

1- Yıldız ayı (Sidereal month) :

Göksel arenadaki yıldızlardan biri esas alınıp, Ay'ın o yıldıza göre konumu tespit edilir ve ölçüm başlatılır. Bu başlangıç noktasından itibaren Ay'ın, gezegenimiz etrafındaki yörüngesinde 360 derecelik dönüşünü tamamladıktan sonra, yine aynı konuma gelmesi için geçen zamana, "Yıldız ayı" ("Sidereal month", "Sidereal" sözcüğü, bir gezegenin hareketine göre hesaplanan zaman anlamındadır.) adı verilmektedir. Bahse konu bu süre, 27.32166 gün olarak hesaplanmaktadır.

2- Sinodik ay (Synodic month) :

Ay bu dönüşü gerçekleştirirken, gezegenimiz de Güneş etrafındaki kendi yörüngesi üzerinde ve aynı yönde olmak üzere, hareket etmektedir. Bu yüzden, başlangıç noktasında dolunay olarak gördüğümüz Ay, bir yıldız ayı sonrasında, tekrar dolunay hâline dönüşmez. Ay'ın tekrar dolunay hâlinde görülebilmesi ya da bir başka deyişle Ay, Dünya ve Güneş'in tekrar aynı doğru üzerine gelebilmesi için, ortalama iki gün beş saat daha geçmesi gerekir. "Synodic" ay adı verilen bu süre, ortalama 29.53059 gün olarak hesaplanmaktadır.

Bu noktada bir saplama yaparak, sinodik esaslı Ay takvimlerinde görülen 29 ve 30 günlük dizilişlerdeki karmaşıklık yüzünden, genellikle ay yerine, 354.36709 günlük (12 ay X 29.53059 gün) yıl söyleminin tercih edildiğini belirtelim.

Abiju
14-01-2006, 20:19
Yıl :

En basit hâli ile yıl, yerkürenin Güneş etrafındaki yörüngesinde, bir tam dönüşünün gün birimi ile ifâdesidir. Yıl kavramı da, bilimsel açıdan 5 ayrı şekilde izah edilebilmekte ve karşımıza 365.24 ilâ 365.26 günlük süreleri içeren bir yelpaze çıkmaktadır.

Bunlar arasında en çok kullanılan iki tanesi şunlardır;

1- Dönencel / Tropik yıl (Tropic year) :

Hemen tüm takvim düzenleri, "Dönencel yıl" kavramından yola çıkmaktadır. Mevsimlerin düzenleyici temeli olan tropik yıl, Güneş'in ilk bahar gündönümünden (Vernal equinox) bir birini tâkip eden iki kez geçişi arasındaki süre olarak tanımlanmakta olup, 365 gün, 5 saat, 48 dakika ve 46 saniye ya da 365.24219 gün olarak hesaplanmaktadır.

2- Yıldız yılı (Sidereal year) :

Yıldız yılı, Dünya'dan bakıldığında Güneş'in, her hangi bir sabit yıldızdan geçişini takiben, yine aynı pozisyona dönüşünü içeren sürenin, gün birimi ile ifâdesidir. Yıldız yılı, 365 gün, 6 saat, 9 dakika ve 9 saniye ya da 365.2563 gün olarak hesaplanmaktadır.

Gün ve gece eşitliği dönelindeki astronomik gecikme anlamındaki "Presesion" olayı yüzünden ilk bahar gün dönümü gecikmekte ve yıldız yılının, tropik yıla karşın 20 dakika kadar uzun olmasına sebebiyet vermektedir.

Abiju
14-01-2006, 20:20
Takvim:

Görüldüğü gibi Takvim, birbiri ile tam bölünür olmayan bağımsız öğelerin bir arada kullanıldığı esaslardan meydana gelir. Bu bağımsız birimlerin birbiri ile bağdaştırılması zorunluluğu, oldukça muğlâk ve kavram kargaşasına açık bir resim çizer. Bu üç esası birden tatmin edecek bir çözüm bulmanın hemen hemen imkânsız oluşu, ortaya her biri bir başka açıdan eksik (ya da yanlış) bir çok çözüm çıkarmıştır. Örneğin bir yılın, on iki "Synodic" ayın birleşiminden oluştuğunu varsayarsak, 354.37 güne varırız. Bir "Tropik yıl" 365.25 olduğuna göre karşımıza 11 güne yakın bir fark çıkar. Tarihsel süreç içersinde bu üç bağımsız ve farklı esası bağdaştırmak maksadıyla yapılan çalışmalar, kırktan fazla takvim düzeni çıkarmıştır ortaya. Bu takvim düzenlerinden hâlâ kullanılanların sayısı, bir düzine kadardır.

Genel özellikleri itibara alındığında, bu çok sayıdaki takvim düzeninin, üç ana başlık altında gruplanabileceğini görüyoruz;

1- Güneş esaslı takvimler :

"Tropik yıl" ile senkronizasyonu, "artık seneler" hesaplaması mârifetiyle sağlanan, ayları ise, "gündönümü" tarihlerini imkân nispetinde sabit tutacak şekilde geliştirilmiş takvimlerdir. Bu türe verilebilecek en belirgin örnek, günümüz batı dünyasına hâkim olan, "Gregoryen" takvimdir.

2- Kamerî esaslı takvimler:

Tropikal yıl kavramı dikkate alınmaksızın, 27.32 günlük yıldız ayını ya da 29.53 günlük sinodik ayları esas alan takvimlerdir. Güneş esaslı takvimler ile sistematik bir farklılaşma gösteren bu düzene verilebilecek en önemli örnek, İslam’î takvimdir.

3- Hem Güneş, hem Ay esaslı (Lunisolar) takvimler :

Ayları, kamerî hareketlere göre düzenlenmiş, ancak "Tropik yıl" ile uyumu, (senkronizasyonu) bir kaç senede bir eklenen on üçüncü bir ay ile sağlanan takvimlerdir. Bu takvim düzenine verilebilecek örnekler, Bâbil, İbranî ve Çin takvimleridir.

Şimdi de, çeşitli medeniyetler tarafından kullanılmış ve kullanılan takvim düzenleri içinde, önemli bulduklarımıza ait, özet bilgiler verelim.

Abiju
14-01-2006, 20:20
Orta ve Yakın Doğu'da kullanılan takvimler :

Bâbil, Mısır ve Yunanistan'da kullanılanlar dışındaki kadim Orta Doğu takvimleri hakkında çok az bilgi sahibiyiz. Bu gün elimizde, Sümer'lilerin İ.Ö. 2400 yıllarında otuzar günlük on iki ay üzerinden 360 günlük takvimler ile yaşadıklarını gösteren bir kaç tablet dışında hemen hiç bir şey yoktur. Buna rağmen, Orta Doğu uygarlıklarının tamamında ayların, kamerî esaslı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kesin çizgilerle tespit edilemeyen konu, kamerî aylar ile Güneş yılı arasındaki uyumun, nasıl sağlandığına ait bilgilerdir.

Örneğin Asur'lularda, ayların kamerî esaslı olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, yıl târifine bir türlü ulaşılamamıştır. Bir iddiaya göre Asur'lular bir yıllık süreyi, altı günlük haftaların sayısı ile ölçmekteymişler. Kralın adına eklenen bir rakkamla (hafta sayısı) anılan bu haftaların yıllık adedi, önceden hesaplanarak halk duyurulmakta, ziraî faaliyet ve diğer hizmetler bu temele dayanarak yürütülmekteymiş.

İ.Ö. 1100'den itibaren Asur'lular, Bâbil takvimindeki ayları, isimleri ile birlikte alarak uygulamaya koymuşlar. Asur'un bir büyük imparatorluk hâline dönüşmesinden sonra, Bâbil takvim düzeni tüm ülkede uygulamaya konmuş.

Hitit takvimi hakkındaki bilgiler, Asur takvimi kadar bile değildir. Yılın, meyve ağaçlarının çiçek açması ile başladığı ve ayların ilâhların adları ile anılmak suretiyle yıl başını takip ettiğinden başka, hemen hiç bir şey bilmiyoruz.

İ.Ö. 539 yılında Bâbil'i zaptettikten sonra İran'lılar, gördükleri takvim düzenini ülkelerine taşıyarak, İndus'den, Nil'e uzanan, çok büyük bir imparatorluk üzerinde yürürlüğe koymuşlardır.

İ.Ö. birinci asırdan itibaren kuzey İran'da, Zerdüşt dini çerçevesinde düzenlenmiş bir takvimin uygulanmaya başladığını görüyoruz. Bu takvim, otuzar günlük on iki ay ve isimleri tespit edilememiş beş ilâve günden oluşmaktadır. İ.S. 226'dan itibaren Sasanî hanedanı ile tüm ülkede resmiyet kazanan bu düzen, İ.S. 621'deki Arap istilâsına kadar devam etmiştir. Araplar ülkeye, kamerî esaslı İslâm takvimini getirmişlerse de İran, kendi Güneş esaslı takvimini kullanmakta ısrarcı olmuş ve İ.S. 1079 yılında "Jülien" takvim düzenini benimsemiştir.

Abiju
14-01-2006, 20:25
Mezopotamya uygarlıkları içersinde, göreceli olarak daha fazla bilgi sahibi olduğumuz ilk takvim düzeni, Bâbil'e aittir.

İ.Ö. 18. yüzyılda Bâbil'lilerin takvimlerini, kutsal Sümer şehri Nippur'da uygulanan 29 ve 30 günlük kamerî esaslı aylara sahip düzenlemeden alarak, ülkenin tamamında geçerli kıldıkları anlaşılmaktadır.

Tüm Orta Doğu kültüründe görüldüğü gibi Bâbil takviminde de gün, günbatımında başlar ve bir sonraki günbatımında sona erer. (Yukarda belirttiğimiz ve günün öğle vakti başlayıp, bittiğini belirten görüş, İ.Ö. 8. yüzyıldan itibaren, sadece gökbilimciler tarafından kullanılmış ve genelleştirilememiştir.)

Kamerî esaslı ay ise, yeni Ay'ın ilk görüntüsünün, görevli rahipler tarafından çıplak gözle tespit edilebildiği gecenin, günbatımında başlamıştır bile ! İklim koşulları yüzünden bu tespit yapılamadığı hâllerde, Bâbil'lilerin hiç acelesi yoktur. Bir sonraki yeni Ay'ın görünmesini beklerler !

Bâbil takviminde yıl, ilkbahar gündönümünü (Vernal equinox) tâkip eden, ilk yeni ayın görünmesi ile başlar.

Bâbil'de kullanılan takvim, hem kamerî ve hem de Güneş esaslı (Lunisolar) olarak düzenlenmiştir. İ.Ö. 21. yüzyıla kadar, Kamerî ayların Güneş yılı ile uyumunu sağlamak maksadıyla, "itidirig" ismi verilen on üçüncü bir ayın, düzenli olmayan aralıklarla takvime dâhil edildiğini görüyoruz. İ.Ö. 541'den itibaren, muhtemelen astronomik bulgulardaki gelişmenin bir sonucu olarak, ilâve ay / aylar kavramı kesin çizgilerle disipline edilmiştir.

Bu sistemde, gün adetleri 29 ve 30 olarak değişkenlik gösteren, 12 çekirdek ay vardır;

1- Nisannu 30 gün
2- Aiyaru 29 gün
3- Simannu 30 gün
4- Duuzu 29 gün
5- Abu 30 gün
6- Ululu 29 gün
7- Tashritu 30 gün
8- Arakhsamna 29 gün
9- Kislimu 30 gün
10- Tebetu 29 gün
11- Sabatu 30 gün
12- Addaru 29 gün

354 günlük kamerî esaslı yılın, Güneş esaslı yıl ile uyumu için, belli aralıklarla, ilâve ayların takvim düzenine eklenmesi benimsenmiştir. Bu sisteme göre, 3., 6., 8., 11., 14., 17. ve 19. yıllara birer ay ilâve edilmekte ve 19 yıllık bir dönem içinde ay sayısı 235'e ulaşmaktadır. (Ortalama yıl 12.37 ay) Bu ilâve yedi aydan altısı, 29 günlük Ululu II. olarak altıncı ayın arkasına ve yedincisi, sadece dönemin 17. yılında olmak üzere ve 30 günlük Addaru II adıyla yılın son ayına eklenmektedir.

Sonuç itibariyle ortaya çıkan tablo şöyledir;

19 yılda 354 gün X 19 yıl = 6726 çekirdek gün
6 yılda 29 gün X 6 = 174 ilâve gün (Ululu II)
17. yılda 30 gün X 1 = 30 ilâve gün (Addaru II)
19 yıllık dönemde TOPLAM 6930 gün.

Bu hesaplamaya göre ortalama yıl (6930 gün / 19 yıl =) 364.74 gün ile Dönencel (Tropik) Güneş yılına oldukça yakın bir noktaya taşınmaktadır.

Kadim uygarlıklar yıl kavramına, tarihî olayların kaydedilmesinin yanında, kesinlikle ondan daha önemli buldukları ziraî faaliyetin düzenlenmesi açısından ihtiyaç duymuşlar ve bu yüzden Güneş yılına uyumu, vazgeçilmez saymışlardır. Bâbil'liler ayrıca, tarımsal etkinliklerin tâkibini kolaylaştırmak için yılı, yaz ve kış olmak üzere iki parçaya bölmüşlerdir.

Bâbil'li tarihçiler, kayıtların tutulması açısından, ortak bir başlangıç noktasına sahip olmamanın sıkıntısını çekmişlerdir. Bu eksiği gidermek maksadıyla, ya yönetici kralın tahta çıktığı yıl (Kral..... 'nın hükümranlığının 1. veya 8. yılında gibi) ya da çok önemli bir tabiat olayının oluştuğu sene (Büyük sel / tûfan'ın 1. veya 8. yılında) kullanılmıştır.

Abiju
14-01-2006, 20:26
Eski Mısır'da zamanın ölçülmesi ve kaydedilmesi ile ilgili esasların, diğer Orta Doğu uygarlıklarında görülenlerden farklı olduğu anlaşılmaktadır.

İlk göze çarpan farklılık, günün başlangıcı ve sonu konusundaki kabullerle ilgilidir. Mısır'da gün, (ve dolayısıyla ay) Güneş doğduğunda veya bir başka deyişle, "Eski Ay’ın şafaktan hemen önce kaybolması ile başlar ve bir sonraki gün yine aynı anda son bulur.

Bazı ilkel topluluklarda görüldüğü gibi gündüz ve gece 12 parçaya bölünmüştür. Ancak her bir parçanın kapsadığı süre, sabit değildir ve mevsimlere göre değişir. Tüm su ve Güneş saatleri, yılın farklı aylarındaki saati (ya da bahse konu 1/12 parçayı) ayrıştırarak gösterecek şekilde yapılmıştır. Eski Mısır'da sabit süreli saat kavramı, hiç bir dönemde kullanılmamıştır.

Yıllık takvim düzenine gelince, Mısır'da her biri ayrı bir gayeye hizmet eden, üç ayrı düzenleme ile karşılaşıyoruz.

1- Eski Mısır'ın ilk dönemlerinde kullanılan ve 29 / 30 günlük aylar içeren, kamerî esaslı takvim.

2- Sirius'un (Sothis / Köpek yıldızı) mevsimlik iki görünüşü arasını belirleyen, 365.25 günlük yıl.

Kadim Mısır mitolojisinde tanrıça İsis, (Auset) gökyüzündeki en parlak yıldız sayılan Sirius ile özdeşleştirilmiştir. Sirius, her yıl muntazaman ilkbahar gündönümüne yakın bir günde, Güneş ile birlikte ufukta görünür ve çok kısa bir süre içersinde yok olur gider. Bu dönem aynı zamanda Nil nehrinin taşarak etrafındaki tarım alanlarını kapladığı sel mevsiminin ve dolayısıyla bereket aylarının başlangıcıdır.

365 ¼ günlük bu yıl, tropik Güneş yılı ile sadece 12 dakikalık bir fark gösterir. Bu sebeple bir çok kaynak bu Mısır takvimini, Güneş esaslı takvimlerden saymaktadır.



Bu takvim düzeni çerçevesinde mevsimler, şöyle sıralanmaktadır;



a) Sel Mevsimi : Mısır'ın bereket sembolü Nil'in taşarak etrafındaki tarımsal alanları kaplaması, Sirius'un ufukta görünmesi ile başlar.

b) Ekim ya da tarım mevsimi : Nil'in yatağına dönüşünü tâkiben, tarımsal faaliyetin başladığı mevsim.

c) Kurak mevsim : Suların çok azaldığı, ama bir yandan da, hasat bereketinin yaşandığı mevsim.

Bu takvim düzeni, mevsimler, tarımsal faaliyet, dinsel eylemler ve günlük hayatın düzenlenmesinde kullanılmıştır.

3- Bu iki takvim arasında zamanla ortaya çıkan büyük farklılıklar dolayısıyla Mısır'lılar, üçüncü bir takvim düzenini devreye sokmuşlardır. Şematik bir özellik taşıyan bu takvim, kamerî esaslı otuzar günlük dört aydan müteşekkil, üç mevsimden kurulu 360 günün ardına, beş bayram günü ilâve edilerek (365 gün) düzenlenmiştir. Resmî Takvim olarak anılan bu düzenleme, devlet işleri için kullanılmaktadır.

Bu üçüncü takvim düzeni ile ilgili olarak Mısır dinî mitologyasında, oldukça enteresan bir anlatım vardır. Bahse konu mit kısaca şöyledir ;

Mısır'ın dokuz tanrılı Heliopolis ailesini yöneten Ra, "Hava tanrısı SHU" ile "Nem tanrıçası TEFNUT" ismi verilen "ikiz aslan tanrılar"ın babasıdır.

Onların çocukları, "Yer tanrısı GEB" ve "Gök tanrıça NUT" (ya da NEITH) tur. Bir ufuktan diğerine uzanan gök yüzü, Nut'un bedenidir. Geb, onun altında yatan topraktır. Efsâneye göre Nut, baş tanrı Ra ile evlidir, ama Geb'e aşıktır. Ayrı yaşayan bu iki sevgiliden Nut, her akşam Geb'i görmeye gelir ve bu birleşme, gece karanlığına sebep olur. Bu aşkı öğrendiğinde öfkelenen Ra, Nut'un, yılın 360 günü çocuk doğuramayacağı emrini verir. Bir yıl ise 360 gündür. Buna çok üzülen Nut, hikmet tanrısı Thoth'a akıl danışmaya gider. Thoth, gökte pırıl pırıl parlayan dolunaydan aldığı ışıkla beş yeni gün daha yaratır. O gün, bu gündür yıllar 365 gündür. Ama ay, devamlı dolunay şeklinde değildir. Bu artı beş günde Nut, Geb'ten beş çocuk sahibi olur. (Osiris, İsis, Seth, Nephtys ve Thoth) (Bkz. Hermes ve Thoth)

Tekrar yukardaki Güneş esaslı takvim ile resmî Mısır takvimine geri dönelim. 365 günlük şematik görünüşlü resmî takvim, 365,25 günlük takvime göre, bir bölü dört gün (ya da 6 saat) kısadır. Her dört senede bir ortaya çıkan bir günlük fark için, bu gün batı dünyasında kullanılan takvim düzeni gibi ilâve bir gün uygulaması yerine Mısır, mevsimlik kaymalara davetiye çıkararak yanılgılar yaratan bir çözüm düşünmüştür.

Her yıl eksik kalan ¼ günler toplanarak, dört defa 365 rakkamının eriştiği 1460 yıl sonra takvime bir bütün artık yıl olarak eklenmektedir. Mısırlılar bu 1460 yıllık süreyi "Sothic" dönem olarak isimlendirmişler ve kutsal saymışlardır. Bu dönemin başlangıç yılının İ.Ö. 4240 yılı olduğu konusunda bazı kayıtlara rastlanmış olmakla beraber, bu bulgunun pek güvenilir olmadığı da belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi bu üçüncü takvim düzeninde yılın başlangıcı, aylar ve mevsimler, Mısır'ın çok uzun tarihi çerçevesinde yer değiştirip durmakta ve özellikle tarımsal faaliyet açısından pek işe yaramamaktadır.

Abiju
14-01-2006, 20:26
Efsânevî anlatımlara göre İsrailoğulları, Tûfan'a kadar 30 günlük aylara sahip bir takvim düzeni kullanmaktaymışlar. Bu uygulama, suların çekilmesinden sonra da devam etmiş. Nihâyet Enoş (bu hâli ile İdris Peygamber olarak, öğretici anlamında) halkına, bir yılın gerçek süresi olduğuna inandığı, 7 günlük 52 hafta ve toplam 364 günlük yılları kullanmayı öğütlemiş.

Sınırlı bir takım bilgilere sahip olduğumuz ilk ibranî takvim düzeni, "Gezer takvimi"dir. On iki kamerî esaslı aydan müteşekkil bu düzenlemenin, Kral Süleyman döneminde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Tarımsal faaliyetin planlanmasını hedefleyen bu takvim düzeninin, bir şekilde kamerî temelden hareketle, Güneş esaslı takvime dönüştürüldüğü kesindir. Mevsimlik gelişmeleri tâkip etme olanağı veren bu dönüşümde kullanılan usullerle ilgili her hangi bir bilgi edinilememiştir.

Gerçek İbranî takvimi, aylar itibariyle kamerî, yıllar itibariyle Güneş esaslı (Lunisolar) bir takvimdir. İsrailoğulları, diaspora döneminde öğrendikleri Bâbil takvim düzeninin büyük ölçüde etkisi altında kalmışlar, ancak ondan hareketle yarattıkları ve çok daha karmaşık ögeler taşıyan bir düzeni kullanmışlardır.

Tüm Orta Doğu ve Bâbil kültüründe görüldüğü gibi gün, (Yôm), günbatımında başlar ve bir sonraki günbatımında sona erer. Ancak bir çok kaynakta bu tatbikâtın, söylediğimiz gibi Orta Doğu kaynaklı değil, doğrudan doğruya Eski Ahit tarafından emredilmiş bir hüküm olduğu belirtilmektedir. Nitekim Tekvin (Genesis / Yaratılış) bölümü birinci Bab'ta, "Ve Tanrı ışığa gündüz, karanlığa gece dedi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, bir gün." denmektedir. Bu kaynaklar, Eski Ahit'teki bu sıralamadan, yukarıdaki târifi çıkarmaktadırlar.

Güne ait bir alt birim olmak üzere gün aydınlığı, (gündüz) Bâbil diasporası öncesinde, sabah, öğle ve akşam olmak üzere üçe bölünmüştü. Bâbil’de Museviler gündüzü, 12 saat olarak öğrenmişler ve kabul etmişlerdir. Sadece Sabbath gününün başlangıcını tesbit için kullanılan gün batımı saati, 24 saatlik takvim günü hesaplamalarında yerini, akşam saat 6.00'ya bırakır. Alt birimlerde de farklılıklar görüyoruz. Bir saat, "halakim" (tekili, helek) ismi verilen (1 saat = 1,080 halakim / 1 helek = 3 1/3 saniye) birimler ile ifâde edilmektedir. Bir helek ise 79 "regaim"dir.

Musevî kültürü çerçevesinde hafta, Eski Ahit kökenli ünlü yaratılış efsânesine uygun olarak, yedi gündür. Günler, birinci, ikinci, üçüncü, …. altıncı gün ve “sabbath” olarak isimlendirilmiştir. Altıncı gün’ün, (Cuma) “Sabbath arifesi” ya da “hazırlık günü” olarak anıldığına da rastlanmaktadır.

İbrâni ayları, (Yerah / Hodesh / Mehtap) kamerî aylardır. Her ay, Yeni Ay'ın (Molad) ilk görünüşü ile başlar (Rosh Chodesh ya da Roch Hodesh = ayın ilk günü) ve bir sonraki yeni Ay'ın görünüşüne kadarki süreyi kapsar.

Bâbil takviminde gördüğümüz yılla ilgili düzenleme, İbranî takviminde de aynen geçerlidir. Güneş takvimi ile 12 ay olarak hesaplanan bir yıl, kamerî esaslı takvim söz konusu olduğunda 12.4 ay olarak hesaplanmaktadır. Bu farkın kapatılması için İbrânî takvimine belli aralıklarla bir ay ilâve edilmektedir. 19 yıllık bir dönüşüm içersinde, 3., 6., 8., 11., 14. ,17. ve 19. yıllardaki Adar ayının arkasına, "İkinci Adar" ismi verilen bir ay daha ilâve edilmektedir.

İbranî takviminde aylar, aşağıdaki düzene göre tertiplenmiştir ; (Kutsal yıl esasından sıralanmıştır. İkinci rakkam, o ayın sivil Musevî takvimindeki yerini, üçüncü rakkam Güneş (ya da Gregoryen) takvimindeki sırasını, dördüncü rakkam, gün adedini gösterir.)

1- Nisan / Nissan 7 4 30
2- Iyyar / İyar 8 5 29
3- Siwan / Sivan 9 6 30
4- Tammuz 10 7 29
5- Abh / Av 11 8 30
6- Elûl 12 9 29
7- Tishri 1 10 30
8- Marheshwan / Cheshvan 2 11 29 / 30
9- Kislew / Kislev 3 12 30 / 29
10- Tebeth / Tevet 4 1 29
11- Shebhat / Shevat 5 2 30
12- Adar 6 3 29
13- Adar II + + 29 / 30

Buraya kadar Bâbil düzeni ile tam bir uyum gösteren İbranî takvimi, yılın günleri söz konusu olduğunda, karmaşık bir farklılaşma içindedir. Hatırlanacağı gibi Bâbil takviminde, 19 yıllık bir dönem boyunca yaşanan toplam 6930 günü, yıllara böldüğümüzde, 364.74 günlük ortalama yıllara varmış ve bu rakkamın, Güneş yılına oldukça yakın olduğunu belirtmiştik. Ancak tam bir Güneş yılının, 365.24 gün olduğunu da biliyoruz. İşte İbranî takvimi, bu farkı mümkün olduğunca azaltmak için, ilâve uygulamalara girişmiştir. Bu yeni düzenlemeye göre, "tam yıl", "eksik yıl" ve "düzenli yıl" kavramları ortaya atılmıştır.

Tam yıllarda, (shelemah) Cheshvan ve Kislew ayları 30 günlüktür. (Yıl 355 gün) Eksik yıllarda (haser) bu aylar 29 gün içerirler. (Yıl 353 gün) Düzenli yıllarda (kesidrah) bu iki aydan Cheshvan 29 gün, Kislew ise 30 gündür. (Yıl 354 gün.) Böylelikle ibranî takvim düzeninde yıl, 353 / 354 ve 355 gün olmak üzere farklılıklar göstermekte, bunun tabiî sonucu olarak artık yıllar, 383 / 384 ve 385 gün olabilmektedir.

Yılın ilk gününün tesbiti konusunda da, yine oldukça karmaşık bir sistem ile karşılaşıyoruz. Yıl, Tishri ayının ilk günü (Rosh hashanah – günümüz takviminde Ekim / 10.ay) ile başlar. Bu ayın başlangıcı, bazı kurallar çerçevesinde, bir veya iki gün geciktirilebilmektedir. Bu düzenlemenin dört nedeni vardır. Ayrıntıdan kaçınmak gayesiyle bunları sıralamak istemiyoruz. Ancak bunlardan biri, oldukça enteresandır; Hesaplamalara göre yılın ilk günü "sabbath" gününe denk düşüyorsa, yılbaşı, bir gün ertelenmektedir.

(Bilgi vermek maksadiyle bazı yıllara ait Rosh hashanah – İbranîce yılbaşı / yılın birinci günü anlamında - günlerini belirleyelim;

1999 yılında (İbranî yılı 5760) 11 Eylül 1999 günü
2000 yılında (İbranî yılı 5761) 30 Eylül 2000 günü
2001 yılında (İbranî yılı 5762) 18 Eylül 2001 günü
2002 yılında (İbranî yılı 5763) 7 Eylül 2002 günü
2003 yılında (İbranî yılı 5764) 27 Eylül 2003 günü)

Bu noktada bir saplama yaparak, hem dinî ve hem de tarımsal açıdan entersan bulunacak bir takvim bilgisini paylaşmak istiyoruz. Musevî inancı çerçevesinde, bilinen Sabbath günü anlayışı dışında bir de "sabbath yılı" kavramı vardır. Nasıl ki Musevî inançlılar hafta içi günlerde çalışıyor ve yedinci gün istirahat ediyorlarsa, toprak da, 6 yıl ekildikten sonra "sabbath yılında" muhakkak nadasa (istirahate) bırakılmaktadır.

Yukarda verilen Musevî takviminde, iki (en az iki) yılbaşı olduğu gözleniyor. Yahudi literatüründen edindiğimiz bilgiye göre, bu çok sayıdaki yılbaşı anlayışı, ayrı sebeplerle ortaya atılan farklı başlangıç noktaları ihtiyacından doğmuştur. 1 Nisan, hükümdarın yönetim yıllarının sayılması ve yılın aylarının sıraya dizilmesi için, 1 Elûl hayvan vergisi için, 15 Shevat ağaç ve meyvalar için ve nihayet 1 Tishri, senelerin sayılması için yıl başı kabul edilmektedir.

Takvimin başlangıcı olarak İsrailoğulları, bir dönem Mısır'dan çıkışı, (Exodus) bir dönem Bâbil Diasporasını, (İ.Ö. 586) bir dönem İkinci Mâbet (Herod Mâbet'i) inşaatını (İ.Ö.520) almışlardır. Nihâyet İ.Ö. 4. yüzyılda, Haham Hillel, takvim başlangıcını, "yaratılış"a taşımış ve İ.Ö. 1 Tishri 3761 tarihini kabul etmeyi önermiştir. İbranî yılı (Anno Hebraico) ile bu gün kullandığımız Gregoryen takvim arasındaki fark, 3,760 yıl 3 ay olarak belirlenmiştir. Ancak bir çok kaynakta bu başlangıç tarihi, İ.Ö. 4119 olarak betimlenen Anno Mundi ("Dünya yılı" / "Yaratılış yılı") ile özdeşleştirilmekte ve ikisi arasında mevcut 359 senelik kayma, göz ardı edilmektedir.

Özetle İbrânî takviminin başlangıç yılı, İ.Ö. 3760 ya da 3761'dir. Milâdî takvim yılına, Eylül ayına kadar 3760, Ekim'den (Ekim dâhil) Aralık sonuna kadar, 3761 eklenerek tesbit edilir.

Abiju
14-01-2006, 20:27
İslâmî takvim düzeninden önce Arap dünyasında, hemen tüm Orta Doğu kültürlerinde görülen, hem kamerî ve hem de Güneş esaslı (Lunisolar) takvim düzeni yürürlükteymiş. Kamerî takvimin, mevsimlik değişimlere uyum sağlaması için belli aralıklarla ilâve aylar kullanılmaktaymış.

İslâmî takvim düzeni, tam anlamıyla kamerî esaslı olup, prensipleri hem Kuran-ı Kerim'in vazettiği prensipler ve hem de Hazreti Muhammed'in "Veda Hacı" sırasındaki sözleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Hicrî takvim, "Hicret"in 17. yılında, Halife Ömer tarafından bu günkü hâli ile tespit ve vazedilmiştir.

Her bir gün, günbatımında başlayıp, bir sonraki gün yine günbatımında sona ermektedir.

Yedi günlük haftanın günleri, kutsal sayılan Cuma günü dışında, rakkamlarla ifâde edilmektedir. Cuma, dinsel faaliyete öncelik verilen bir gün olmasına rağmen, Musevî kültüründe gördüğümüz Sabbath gibi, hiç bir işin yapılmadığı tam bir istirahat günü addedilmemiştir.

Her ay, yeni Ay'ın göründüğü gün başlar ve bir sonraki yeni Ay'ın orataya çıkışı ile sona erer. Yıl 29 ya da 30 günlük 12 aydan müteşekkildir;

Muharrem 30 gün
Safer 29 gün
Rebîyülevvel 30 gün
Rebiyülâhır 29 gün
Cemaziyelevvel 30 gün
Cemaziyelâhır 29 gün
Recep 30 gün
Şaban 29 gün
Ramazan 30 gün
Şevval 29 gün
Zilkadde 30 gün
Zilhicce 29 gün

354 günlük yıllar, belli aralıklarla (30 yıllık dönemsel bir süre içinde, 2., 5., 7., 10., 13., 16., 18., 21., 24., 26. ve 29. yıllar) 355 gün olarak yaşanmaktadır.

Bu artık yıllarda Zilhicce, 30 gün olarak tesbit edilmiştir. Muharrem, Recep, Ramazan, Zilkadde ve Zilhicce kutsal aylar olup, Ramazan ayında ayrıca oruç tutulmaktadır.

İslâmi takvimin başlangıcı olarak Hazreti Muhammed'in eshabı ile birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiği tarih esas alınmıştır. Başlangıç tarihi 1 Muharrem, 16 Temmuz 622 Cuma günü olarak kabul edilmektedir. (Hicret Yılı / Anno Higerea)

Kamerî esaslı olduğundan Hicri yıllar ile Güneş esaslı takvimler arasında her yıl ortalama 11 günlük bir fark doğmaktadır. Bu yüzden mevsimlerin konumu değişmekte ve 33 yıllık bir döngü içersinde tekrar çakışmaktadır.

Abiju
14-01-2006, 20:27
İ.Ö. 5. yüzyıldan önce Yunanistan’da kullanılan takvim düzenlerinde, (İ.Ö. 13. yüzyıla ait tabletler, Homeros ve Hesiodos’un yazılarından) özellikle tarımsal faaliyet ile ilintili zaman tespitleri, Güneş, Ay ve bazı yıldız grupları kullanılarak yapılmaktaymış. Örneğin Hesiodos, hasat zamanının “Pleiades” adı verilen bir yıldız grubunun yükselişi ile tespit edildiğini söylemektedir. Bulgular, her yunan şehrinin, kendi siyasetçilerinin indî istekleri çerçevesinde oluşturulmuş ve sıklıkla değiştirilen farklı takvim sistemleri kullandığını göstermektedir.

İ.Ö. 432 yılında ünlü yunanlı astrolog Meton, Orta Doğu takvim düzenlerinde gördüğümüz 19 yıllık bir dönemde düzeltilen lunisolar bir takvim düzeni hesaplamıştı. (Ya da Bâbil takviminden almıştı.) Bu çerçevede düzenlenmesini istediği devlet takvimi, kendi güçlerini kısıtlayacağı düşüncesiyle siyasetçiler tarafından reddedilmiş ve uygulamaya konmamıştır.

Makedonya’da ise, 29 veya 30 günlük aylara sahip, toplam 354 günlük kamerî esaslı bir takvim kullanılmaktaymış. Bu düzenin tropik Güneş yılına uyumu, her iki senede bir 29 günlük on üçüncü bir ayın devreye sokulması ile sağlanmaktaymış. Böylelikle iki yıllık bir dönem, 737 gün olmakta ve 730 gün olması gereken Güneş yılına göre, yedi günlük bir fazlalık göstermekteymiş.

Büyük İskender’in, İran İmparatorluğunu yıkarak, doğuda İndus nehrine kadar uzanan bir bölgeye hâkim olmasının ardından bu Makedonya takvimi, bölgedeki yunanlılar tarafından kullanılmaya başlamıştır. Bu dönemde, yine İskender’in kontrolü altındaki Mısır, kendi düzenini kullanmaya devam etmiştir.

Grek şehirleri İ.S. 200’e dek, birbirine benzemez ve politikacılarca, yerli yersiz sebeplerle değiştirilen takvimlerini kullanmaya devam etmişlerdir.

Örneğin Atina’da kullanılan aylar şöyle düzenlenmiştir;

ATİNA’DA KARŞILIĞI MAKEDONYA’DA
=================== ============ ================
Hekatombaion Temmuz Dios
Metageritnion Ağustos Apellaios
Boedromion Eylül Audynaios
Pianopsion Ekim Peritios
Maimakterion Kasım Dystros
Poseideon Aralık Xanticos
Gamelion Ocak Artemisios
Anthesterion Şubat Daisios
Elaphebolion Mart Panemos
Mounychion Nisan Loos
Thargelion Mayıs Gorpiaios
Skirophorion Haziran Hyperberetaios

Yılın ilk ayı sayılan Hekatombaion, yaz ortasını ifâde etmekte ve diğer aylar buna göre sıralanmaktadır. Ancak yüzyıllar boyu politikacılar, ayların başlangıç tarihleri üzerinde o kadar çok oynamışlardır ki, bunların kesin bir düzene oturtulması mümkün olmamaktadır. Bu yüzden yukarda, Atina aylarına karşılık gösterilen aylar, sadece bir karine olsun için verilmiştir.

Karmaşa bununla da bitmiyor. Bütün bu aylar 30 günlük aylardır, ama yıl, 360 değil, 354 gündür. Politikacıların kararı ile otuzar günlük aylar içinden, yine politikacılar tarafından seçilen altı tanesinin yirmi dokuzuncu günü, yaşanmamış sayılır ve çıkarılırmış.

Greklerin 10 günlük haftalarla (Decades) yaşadıklarını söylemiştik. Günün tarihi söz konusu olduğunda, örneğin; 16 Hekatombaion denmez. Bu tarih, hafta öğesini içermek kaydıyla “Hekatombaion’un birinci decades’inden sonraki altıncı gün” şeklinde verilirmiş.

Yunanlılar, Bâbil’liler gibi gündüzü, eşit olmayan aralıklarla 12’ye bölmüşler ve zaman ölçümlerinde kullandıkları âletleri de, bu bilgileri verecek şekilde üretmişlerdir.

Mevsimler önceleri Bâbil düzeninde olduğu gibi, yaz ve kış olmak üzere ikilidir. İ.Ö. 650 yılından itibaren bu sistem değiştirilmiş ve 4 mevsimlik yıllara dönülmüştür.

Abiju
14-01-2006, 20:28
Efsânevî Romulus tarafından, İ. Ö. yedinci ya da sekizinci asırlarda tasarlandığı rivayet edilen ve "Ab urba condita" ("şehrin kuruluşundan beri" anlamındadır.) şeklinde isimlendirilen erken Roma dönemi takviminde yıl, Mart ayında başlamaktaymış. Altısı 30 günlük ve dördü 31 günlük on aydan oluşan ve onuncu ay anlamındaki December ile sona eren yıl, 304 gün sürmekteymiş. Roma'nın ikinci kralı sayılan Numa Pompilius, (İ.Ö. 715 – 637) 10 aylık bu takvimin başına, toplam günleri 50 olan, iki ay daha eklemiş. Böylelikle farklı gün adetleri taşıyan 12 aylık ve 354 ya da 355 günlük bir yıla ulaşılmış. Bu sistem, İ.Ö. altıncı yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus (İ.Ö. 616 – 579) tarafından tekrar düzenlenerek "Devlet Takvimi" (resmî takvim) adını almış. 355 günlük yıllar, otuz birer günlük, Mart, Mayıs, Temmuz ve Ekim, yirmi dokuzar günlük, Ocak, Nisan, Haziran, Ağustos, Eylül, Kasım ve Aralık ile 28 günlük Şubat ayını içermekteymiş. Netice itibariyle kamerî esaslı bir takvim görüntüsü veren bu düzen, tropik yıla göre 10.25 gün daha kısadır. Bunu düzeltmek gayesiyle, iki yılda bir Şubat ayının yirmi üçü ile yirmi dördü arasına, 27 ya da 28 günlük bir ay ilâve edilmekte (Mercedonius) ve Şubat'ın geri kalan 5 günü, atılmaktaymış. Böylelikle varılan ortalama yıl günü adedi, 366.25 olmakta ve her yıl tropik Güneş yılına nazaran bir fazla güne ulaşılmaktadır.

İ.Ö. birinci asırda Roma takvimi, köken itibariyle lunisolar bir karakter taşımasına rağmen, ayın hareketlerinden ve mevsimlik değişimlerden çok uzak bir resim çizer hâle dönüşmüştü.

İ.Ö. 48 yılında Mısır'ı fetheden muzaffer kumandan Jülius Sezar, burada İskenderiye'li ünlü astrolog Sosigenes ile tanıştı ve ondan, mevcut takvimin düzeltilmesi çalışmalarına başlamasını istedi.

İ.Ö. 46 yılında Jülius Sezar Roma'nın tek hâkimi seçildi ve Sosigenes'in önerilerini tatbikata koyarak, takvim düzenini doğru bir platforma oturtma kararı aldı. İşte, İ.Ö. 45 yılında yürürlüğe konulan ve 1582 yılında Gregoryen takvime geçilene dek batı dünyası tarafından kullanıla gelmiş bu düzene verilen isim, "Jülien Takvim"dir.

İ.Ö. 46 yılı tarihçiler tarafından, "Karmaşa yılı" olarak anılır. Zira bu yıl içinde Jülius Sezar, kullanılan Roma takviminin aylarını, ait oldukları mevsimlere getirmek gayesiyle, 90 ilâve gün yaratmıştır. Bu hareket, Jülien takvime geçişin ilk adımı sayılır.

Yapılan düzeltmeler şöyle uygulanmıştır;

1- Şubat ayının 23. günü arkasından eklenen ve eski takvim düzenine göre zaten eklenmesi kararlaştırılmış, 23 günlük ilâve ay.

2- Gündönümü tarihlerini doğru yere taşımak gayesiyle, Kasım ayının son günü ile Aralık ayının ilk günü arasına ilâve edilen 67 günlük iki ay.

İlâveler böylelikle toplam 90 güne ulaşmış ve İ.Ö. 46 yılı, 445 gün olmuştu.

Bu hareketin ardından Sezar, yine İskenderiye'li astronom Sosigenes'in telkinleri ile toplamı 365 çekirdek gün olmak üzere, sabit gün adetleri içeren, 12 aylık bir güneş takvimi düzenlemiştir. Her 4 senede bir, artık yıl kavramı devreye sokularak yıl, 366 güne çıkarılmaktaydı. Böylelikle o dönemlerde tam 365.25 gün kabul edilen tropik yıl ile kesin bir uyum sağlanmış olduğu düşünülmüştü.

Sezar'ın ölümünün ardından, karar verme durumunda olan yeni Roma imparatorları, sistemi yanlış yorumlayarak, artık seneleri, dört yerine üç senede bir uygulamaya koydular. Bahse konu karışıklık, İ.S. 8 yılında tekrar düzeltildi.

Sezar ayrıca 1 ocak tarihini yıl başı olarak deklare etmişti. Ancak Jülien takvimin uzun ömrü boyunca, 1 Mart'ın, 25 Mart'ın ya da 25 Aralık'ın yılbaşı olarak kabul edildiği evreler ve bölgeler görülmüştür.

Roma'da kullanılan aylar ve bunlarla ilgili bazı özet bilgiler şunlardır;

Orijinal Değişiklikler Günümüzdeki Sezar'la Nihaî
Aylar Karşılıkları aylar aylar
======== ========= ======== ======= ======
Januarius Ocak 31 gün 31 gün
Februarius Şubat 29 gün 28 gün
Martius Mart 31 gün 31 gün
Aprilis Nisan 30 gün 30 gün
Maius Mayıs 31 gün 31 gün
Junius Haziran 30 gün 30 gün
Quintilis Julius Temmuz 31 gün 31 gün
***tilis Augustus Ağustos 30 gün 31 gün
September Eylül 31 gün 30 gün
October Ekim 30 gün 31 gün
November Kasım 31 gün 30 gün
December Aralık 30 gün 31 gün
Toplam 365 gün 365 gün

Çok tanrılı Roma dininde tüm dualar tanrı "Janos"a hitap ederek başlar ve "Vesta"yı anarak sona erer. Janos, giriş, kapılar, açma ve başlangıcın tanrısıdır. İlâh resimlerinde, hem geçmişe, hem de geleceğe (Hem Ocak ayına, hem de Aralık ayına) bakan iki başlı ya da iki yüzlü olarak çizilmiştir. Yılın başlangıcı olan Ocak ayının lâtince karşılığı Januarius ile batı dillerindeki ismi, (January / Janvier) buradan türetilmiştir.

Yılın ikinci ayı Februarius, Lâtince "arınma" anlamındaki "februa"dan gelmektedir.

Üçüncü ay Martius, ismini savaş tanrısı Mars'dan alır.

Dördüncü ayın ismi Aprilis'in, greklerin ünlü güzellik tanrçası Aphrodite'nin adından türetilmiş olduğu ve Roma karşılığı tanrıça Venüs'e adanmış ay mânâsını taşıdığı, genel kabul görmüş bir anlayıştır. Bu ismin, tanrısal kahraman Aper ya da Aprus'un adından geldiğini belirten kaynaklara da rastlanmaktadır.

Beşinci ay Maius, Titan Atlas'ın kızı ve Hermes'in annesi tanrıça Maia'nın adından alınmıştır.

Altıncı ay Junius ismini, ana tanrıça "Junon"dan (grekçe Hera) almıştır.

Yedinci aydan itibaren aylar, sayılarla anılmıştır.

Yedinci ay, "beşinci" anlamında, "Quintilis",
Sekizinci ay, "altıncı" anlamında, " ***tilis",
Dokuzuncu ay, "yedinci" anlamında, "September",
Onuncu ay, "sekizinci" anlamında, "October",
On birinci ay, "dokuzuncu" anlamında, "November",
On ikinci ay, "onuncu" anlamında, "December".

Ancak önce yedinci aya, Jülius Sezar'a ithâfen,"Julius" ismi verildi ve ayların günleri (yukarda dördüncü kolonda gösterildiği gibi) düzenlendi. Ancak Sezar'ın ölümünden sonra tahta geçen Oktavius, Augustus ismini almıştı. Bu kerre de, yeni imparatoru onurlandırmak maksadiyla sekizinci ayın ismi, Augustus olarak değiştirildi. Yine bir problem çıkmıştı ortaya. Julius Sezar'a adanmış ay 31 gün, Oktavius'a ithaf edilen ay 30 gün olamazdı. Çözüm kolay bulundu. Zaten kısa olan 29 günlük ikinci ay Februarius'dan bir gün daha alınsa ne değişirdi ki ? Öyle de yaptılar ve böylelikle Şubat, 28 güne indirildi. Ağustos da 31 güne çıkarılarak, Jülius Sezar ile eşitlik sağlandı. Problemler bitmek bilmiyordu. Şimdi de, Julius, Augustus ve September ayları, arka arkaya 31 günlük hâle gelmişti. Bu da kabul edilemezdi. Çözüm yine hemen bulundu; September 30 güne indirildi, October 31 güne çıkarıldı. Ardından November 30 güne indirildi. December 31 güne çıkarıldı. Doğrusu ben bir büyük nefes aldım. Roma'lı politikacıların ve özellikle bürokratların da böyle kocaman bir nefes almış olduklarını görür gibiyim.

Roma kültüründe hafta kavramının, 8 gün olarak tespit edilmiş olduğunu söylemiştik. Ancak Jülien takvim içersinde, aylara ait bir başka alt uygulama ile daha karşılaşıyoruz;

Kalends : Ayın ilk gününe verilen isimdir.
Ides : Mart, Mayıs, Temmuz ve Ekim aylarında ayın on beşinci, diğer aylarda on üçüncü gününe verilen isim.
Nones : Her ayın "Ides"inden önceki sekizinci günü ifâde eder. (Ayın 5. ya da 8. günü de diyebiliriz.)

Bu tâbirler, günün tarihinin tespiti ya da söylenmesi açısından kullanılmakta ve geriye doğru sayılarak yapılacak tespitlerde, başlangıç noktası olarak alınmaktadır. (Örnek : Mart'ın VI. Kalends'i = 24 Şubat demektir.)

Bu sistem, uzun süre bu şekliyle devam ettirilmiş, 11. asırdan sonra, normal sıralı gün sayma şekline dönüşmüştür.

Abiju
14-01-2006, 20:29
Yukarda da belirttiğimiz gibi, her 4 yılda bir uygulanan artık yıl içerikli ve 365 çekirdek günlü sene ile Jülien takviminde ortalama yıl, tam 365.25 gündü. Ancak bir tropik Güneş yılı, 365.24219 olarak hesaplanmaktaydı. Bir başka deyişle, bir Jülien takvim senesi, Güneş yılından 0.0078 gün (ya da 11.23 dakika) uzun olmaktaydı. (365.25 günlük Jülien sene EKSİ 365.24219 günlük tropik Güneş yılı = 0.0078 gün) Fark 131 senede bir güne ulaşıyordu. 325 yılında düzenlenen İznik Konsilinde tespit edilmiş Paskalya tarihi, 1582 yılına kadar geçen 1257 yılda, 9.8 günlük bir fark arz etmeye başlamıştı. Hristiyan dinsel pratikleri çerçevesinde çok önem verilen paskalya (Easter / Paque) tarihi ile ilk bahar gündönümü arasındaki ilinti kaybolmaya başlamıştı. Konuya eğilen Katolik klisesi ve Papa III.Paul, konunun irdelenerek bir karara bağlanması için 1563 yılında Trent Konsil'ini topladı ve ciddî çalışmalara girişildi. Bu toplantıya, Papa III.Paul'ün temsilcisi olarak katılmış bulunan XIII.Gregory Papa seçildiğinde, çalışmalar sonucu ortaya atılmış çeşitli çözüm teklifleri ile karşılaştı. Bunlar arasından, cizvit papazı Christopher Clavius'a (1537 – 1612) ait öneriyi kabul etti ve 24 Şubat 1582 tarihinde yayınladığı bir "Papalık kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen takvimin esaslarını bildirdi.

Uygulama sonucu, 4 Ekim 1582 perşembe gecesi yatanlar, ertesi sabah 15 Ekim 1582 Cuma tarihinde uyandılar. (yaşanmamış on gün) Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu.

Bu yeni takvim düzeninde hemen her şey, Jülien takvim ile aynı esasları taşımaktadır. Tek değişiklik, yukarda zikredilen 11.23 dakikalık farka ait uzun vadedeki sonuçların, bir kez daha yaşanmaması için alınan tedbirdir. Jülien takvim düzeninda 365 gün olan normal yılların, dörde bölünebilir yıllarda, bir gün ilâvesi ile (29 Şubat) 366 güne (artık yıl) çıkarıldığını hatırlatalım. Gregoryen takvim bu alanda çok küçük bir değişiklik getirerek problemi çözdüğünü düşünmüştür. Dört ile bölünen yıllar, artık yıllardır. Ancak sonu 00 ile biten yıllar, 4 ile bölünür olmasına rağmen, her zaman artık yıl değildir. 00'la biten yılların artık yıl olabilmesi için, hem dörtle ve hem de 400 ile bölünmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle dört ile bölünür olmasına rağmen, 1700, 1800, 1900 ve 2100 yılları artık yıl değildir. Ama 1600 ve 2000 yılları artık yıllardır. (400 yılda ortaya çıkan farklılık 0.0078 X 400 = 3.12 gün olmaktadır. Bu dört yüz yıl içersinde 100., 200. ve 300. senelerdeki artık yıl uygulaması yok edildiğinde, farkın 3 günü ortadan kaldırılmış olacak ve 400 yılda 12/100 ya da .12 günlük ihmâl edilebilir bir seviyeye inecektir.)

Batı Dünyasında Gregoryen takvime geçiş süreci, bazı hâllerde sancılı olmuş (özellikle ortodox ve protestan ülkeler açısından) ve çok uzun bir süre almıştır.

Papalık tâmiminin hemen ardından katolik ülkeler, İtalya, İspanya, Portekiz, Polonya yeni takvim düzenini kabul ettiler. Kısa bir zaman sonra Fransa ve Lüksemburg, iki sene içinde de, Belçika, İsviçre, Hollanda ve Almanya'nın katolik bölümleri, bunlara katıldı. 1587'de Macaristan, 1699 ilâ 1701 yılları arasında Hollanda, Danimarka, İsviçre ve Almanya'nın tamamı, yeni takvim düzenini kabul etti. İngiltere ve kolonilerinde Gregoryen takvim, 2 Eylül 1752 çarşamba gecesinin ardından, 14 Eylül 1752 perşembe gününe geçmek suretiyle uygulamaya kondu. İsveç 1753'de, Japonya 1873'de, Mısır 1875'de, Doğu Avrupa ülkeleri (ki çoğunluğu Ortodoks ülkelerdir.) 1912 ilâ 1919 arasında ve Türkiye 1927'de bu yeni takvim düzenini kabul ettiler.

Abiju
14-01-2006, 20:31
Takvimlerde başlangıç noktaları:

Bir çok kaynak tarafından, genelde, bir takvim düzenini târif etmekten çok, belli bir takım hareket noktalarını belirlemekte kullanılan takvim düzenleridir. En yaygın rastlanan başlangıç yılı, İ.Ö. 4000'dir. Herhangi bir olayla doğrudan ilgisi olmayan bu tarihin seçilmesi, farklı nedenlere bağlanır. Kimine göre, Nuh ve tûfanı, kimine göre, Bâbil Kulesi'nin yapım yılını, kimine göre de uygarlık tarihinin başlangıç senesini târif eder.

Anno Benefacio ("Kutsama yılında") :

İ.Ö. 1913, İsrailoğullarının Mısır'dan çıkış yılı olarak kabul edilmiştir. Bazı kaynaklara göre, Hz. İbrahim'in (Abraham) kutsanmış olduğu tarih olarak alındığına da rastlanmaktadır. Bu kabule rağmen ilmî kaynaklar, Mısır'dan çıkışın (Exodus) muhtemel tarihini, İ.Ö. 1450 - 1500 olarak vermektedirler.

Anno Caedo ("Ölüm yılında"):

Tampliye Şövalyelerinin büyük üstadı Jacques de Molay'in, Fransa Kralı Güzel Filip'in emri ve Papa'nın onayı ile yakılarak öldürüldüğü, 1314 yılını esas alır. (19 Mart 1314)

Anno Depositionis ("Emanet yılında") :

Bazı kaynaklara göre, Süleyman Mâbet'inin yapımının başlandığı yıl olarak kabul edilen İ.Ö.1000 senesi, bu takvim düzeninde esas alınmıştır. Oysa Mâbet'in yapımına, İ.Ö. 966 yılında başlandığı bilinmektedir.

Ancak İ. Ö. 1000 yılının, İsrailoğulları tarihinde önemli sayılan bir kilometre taşı olduğunu da burada zikretmek gerekir. Kral Davut, askerî başarılarına bir yenisini daha ekleyerek Kudüs'ü, bu tarihte ele geçirmiş ve şehri krallığın yeni merkezi ilân etmiştir. Hemen arkasından da, "Kutsal Ahit Sandığı"nın bulunduğu çadırı buraya taşımıştır. Bir çok tarihçi tarafından, "Kutsal Emanet Sandığı" diye de isimlendirilen "Sekine Tabutu"nun yeni başkente getirilmesiyle Kudüs, ilâhî bir hüviyet kazanmıştır. Bu gerçeğin çağrıştırdığı anlam, bu takvim düzenine verilen isme, yukardaki teze nazaran daha uygun görünmektedir.

Anno Diluvii ("Tufan yılında") :

Tûfan'ın oluştuğu tarih olarak kabul edilen İ.Ö. 2348 yılının başlangıç alındığı takvim düzenidir.

Bu kabule temel teşkil eden bilgiler Eski Ahit'in Tekvin / Genesis bölümünde belirlenen soy ağacı ile ilintilidir. Buna göre;

Adem, 130. yılda Şit'in babası oldu.
İkinci nesil Şit, 105. yılda Enoş'un babası oldu.
Üçüncü nesil Enoş, 90. yılda Kenan'ın babası oldu.
Dördüncü nesil Kenan, 70. yılda Mahalel'in babası oldu.
Beşinci nesil Mahalel, 65. yılda Yared'in babası oldu.
Altınci nesil Yared, 162. yılda Hanok'un babası oldu.
Yedinci nesil Hanok 65. yılda Metuşleh'in babası oldu.
Sekizinci nesil Metuşaleh, 187. yılda Lamek'in babası oldu.
Dokuzuncu nesil Lamek, 182. yılda Nuh'un babası oldu.

Yukardaki yıl sayılarını topladığımızda, yaratılıştan Nuh Peygamber'in doğumuna kadar 1056 yıl geçmiş olduğu sonucuna varırız. Büyük Tûfan'ın Nuh 600 yaşında iken gerçekleştiği bildirildiğine göre, yaratılıştan tûfana kadar geçen süre, 1656 yıl olmaktadır.

Anno Lucis'i incelerken göreceğimiz gibi, “yaratılış” için kabul edilen yıl İ.Ö. 4004'dür. Bu rakkamdan, 1656 çıkartıldığında Tûfan'ın, İ.Ö. 2348 yılında gerçekleşmiş olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Bazı kaynakların Nuh ve Tûfan için, İ.Ö. 4000 yılını esas aldıklarına da rastlıyoruz. İlmî araştırmalar ve tebliğler çerçevesinde, bu konu ile ilgili tam bir mutabakat olmamakla beraber, Tûfan'ın muhtemel tarihi olarak en çok taraftar bulmuş tesbit, İ.Ö. 4100 olarak bilinmektedir.

Tûfan ve Nuh efsânesi Me:opotamya kökenlidir. Tarihî bulgular, hikâyenin ilk anlatıldığı metnin, ünlü "Gılgamış (Gılgameş) Destânı" olduğunu belirtmektedir. Tûfan'dan kurtularak ölümsüzleşen, Sümer'lerin "Ziusudra"sının (ya da Akkad'ların "Utnapiştim"inin) yerini, Sâmi geleneğinde Nuh Peygamber almıştır. Tûfan olayı ve Nuh efsânesi, semitik dinler ailesinin ilk kutsal kitabı Tevrat'ta ve sonradan Kur'an – ı Kerim'de açıklanmıştır.

Bu takvim düzeni, takvim konusunda karşılaştığımız muğlâk konulara, bir yenisini daha eklemektedir. Buna rağmen, tarihler konusundaki bu çeşitliliğin mâkul bir izâhı da vardır. Aşağı Mezopotamya'da yapılan Jeomorfolojik araştırmalara göre, bahse konu dönemlerde körfezin kuzey ucu, bugünkü konumundan 250 kilometre yukardadır. Basra şehrinin bulunduğu bölge, denizdir. Fırat ve Dicle, ayrı yerlerden körfeze dökülmektedir. Şattülarap yoktur. Bu gün çölde olan, Ur, Ubeyd ve Eridu gibi çok önemli Sümer şehirleri, Fırat ve Körfez kıyısındadır. Bu çok kapsamlı tektonik değişimin, bir ana tûfanın arkasından, asırlarca sürecek, yerel tûfanlar ve deniz yükselmeleri ile gerçekleşmiş olduğunu düşünmek, oldukça tutarlı bir görüştür. Çeşitli tarihlerde meydana gelmiş bu yerel âfetlerin, ülkede yaşayanlarca tûfan olarak kabul edilmiş ve bu isimle menkibelere girmiş olması, doğal karşılanmalıdır.

Anno Domini ("Efendimizin yılında") :

Bu tarih, İsa'nın doğum yılını esas alan milâdî takvimi belirler. Yapılan araştırmalar İsa'nın gerçek doğum yılının, milâttan önce dört olduğunu ortaya koymuş olmasına rağmen, evrensel kabul görmüş bu takvim düzeni değiştirilmemiştir. (Bazı başka kaynaklar İsa'nın doğum yılının milâttan önce 6 olduğunu iddia etmektedirler.) Çoğu metinlerde karşılaşılan, "Milâttan / İsa'dan sonra" anlamındaki “AD” kısaltması buradan gelmektedir.

CE, "Common era" :

CE, "Common era" (Ortak Devir) ibâresinin kısaltmasıdır. CE, genel çizgileri ile AD, (Anno Domini) İsa'nın doğum yılı ya da Milâd sözcükleri yerine kullanılan tarafsız bir deyim olarak bilinmektedir. AD yerine, CE ve tabiatiyle BCE (İ.Ö.) kısaltmalarının, ilmî ya da dinî metinlerde dahi, her geçen gün daha sıklıkla kullanıldığına şahit olmaktayız. Bu artışı, tarafsız bir sözcük kullanma endişesinden ziyade, iki ana sebebe bağlamak, daha doğru olacaktır sanıyoruz.

1- Birinci sebep oldukça enteresandır. Bilindiği gibi Musevîler, İsa'nın Tanrı ya da Tanrı'nın oğlu olduğu inancına şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Bu yüzden, "Tanrı'mızın yılında" anlamındaki "Efendimizin yılında = AD kısaltmasını, özellikle kullanmamaya gayret ederler. CE (Common Era) kısaltması, bu açıdan bir çok Musevî yazarın tercihi olmaktadır.

Ancak bu noktada, ilginç bir sonuç ile karşılaşıyoruz. Musevî yazarlar, bu inanca dayanarak CE kısaltmasını kullana dursunlar, Hristiyan kökenli bir çok kaynak, CE'nin açılımını, "Christian Era" (Hristiyan devri) olarak vermekte ve olayı, iyice sulandırmaktadırlar.

2- Günümüzde artık İsa Peygamber'in Milâd kabul edilen seneden, 4 ya da 6 yıl evvel doğmuş olduğu genel kabul görmüş bir ilmî gerçeklik hâline dönüşmüştür.

Dahası, İsa'nın doğum tarihi olarak verilen 25 Aralık konusunda da büyük tereddütler vardır. 25 Aralık tarihi, bilindiği gibi en kısa günün yaşandığı ekinoks (gün dönümü / mevsim dönümü) olarak, kadim Zerdüşt dininde, eğlencelerle kutlanan bir bayramdır. Roma Hristiyanlığının ilk günlerinde, ülkede ve özellikle askerler arasında yaygın Zerdüşt dini kökenli (“Sol Invictus”) bu an'anenin, pagan inançlıları İsevî dine dâvet çerçevesinde bir tâviz olarak, Hristiyanlığa sokulmasında bir mahzur görülmemiştir. İsa'nın doğumunun, muhtemelen ilk bahar aylarına rastladığı konusunda, güçlü kanıtlar mevcuttur.

Anno Egyptiaco ("Mısır yılında") :

Mısır kültürünün temelini teşkil eden "Hermetizm"in başlangıç tarihi olarak benimsenmiş, İ.Ö. 5044 tarihinin esas alındığı takvimdir.

Anno Hebraico ("İbrânî yılında) :

Takvimin başlangıcı olarak İsrailoğulları, bir dönem Mısır'dan çıkışı, (Exodus) bir dönem Bâbil Diasporasını, (İ.Ö. 586) bir dönem İkinci Mâbet (Herod Mâbet'i) inşaatını (İ.Ö.520) almışlardır. Nihâyet İ.Ö. 4. yüzyılda, Haham Hillel, takvim başlangıcını, "yaratılış"a taşımış ve İ.Ö. 1 Tishri 3761 tarihini kabul etmeyi önermiştir.

Anno Higerea ("Hicret Yılında") :

İslâmi takvimin başlangıcı olarak Hazreti Muhammed'in eshabı ile birlikte Mekke'den Medine'ye göç ettiği tarih esas alınmıştır. Başlangıç tarihi 1 Muharrem, 16 Temmuz 622 Cuma günü olarak kabul edilmektedir.

Anno Inventionis ("Keşif yılında") :

Bu takvim düzeninin başlangıcı, İ.Ö. 530 olarak alınmıştır.

Anno Lucis ("Işık yılında") :

Eski Ahit'in "Genesis" bölümünde, Tanrı'nın "ışık olsun" kelâmı ile başlayan "Yaratılış" için, genellikle İ.Ö. 4004 yılı esas alınır.

Anno Mundi ("Dünya yılında") :

Bilinmeyen bir sebeple “yaratılış”ı, İ.Ö. 4119 yılına taşıyan takvim düzenidir.

Anno Ordinus ("Düzen yılında") :

Tampliye Şövalyeleri Teşkilâtının kuruluş ve düzene geçiş yılı olan, 1118 senesini esas alan takvim düzenidir.

Anno Reductionis ("Dönüş yılında") :

İsrailoğullarının Bâbil esaretinden dönüş yılını esas alan takvim düzenidir. Tarihî verilere göre Bâbil tutsaklığından dönüş, İ.Ö. 536 yılında gerçekleşmiş olmasına rağmen, bilinmeyen bir nedenle, İ.Ö. 530 yılı başlangıç kabul edilmektedir.

Anno Salutis ("Kurtuluş yılında") :

Hristiyan inançları çerçevesinde, insanlığın kurtuluşunun, İsa'nın (Redeemer) doğumu ile özdeşleştirilmiş olduğunu betimleyen takvim düzenidir.

fa77
15-01-2006, 01:15
ya abijicuğum helalin varya bunlar eşsiz arşivlik olaylar
sevgiler...

Abiju
15-01-2006, 11:08
ya abijicuğum helalin varya bunlar eşsiz arşivlik olaylar
sevgiler...

teşekürler fa77 ciğim.. İnşallah database falan kaybolmaz :):):)

Herşey Türk Gençlerinin Bilgilenmesi için

Saygılar...